GÖZÜNÜ açmadan bir gol atıp, panikletmek farz olmuştu Rumenleri... Farz değilse bile UEFA gerekliliğiydi...
Tabii, sonra abuk sabuk işler yaparak kaybetmemek koşuluyla... Hani ilk maçta Yattara’nın ve son dakikada Çağdaş’ın yaptığı türden...
Tur için kazanmak amacıyla sahaya ikisi golcü, forvet özellikli dört oyuncuyla çıkan Ziya Doğan, bol savunmacılı alışkanlığını bir maçlık kenara bırakmıştı.
Maçın 8. dakikasında Gökdeniz’in asistiyle Ceyhun’un attığı gol umut verdi. Ancak, savunmayı sadece defansta oynayanların yapması gerektiği türünden yanlış bir inanca sahip olan, buna rağmen 8 savunmacıyla bile oynarken gol yiyen Trabzonspor, 4 dakika sonra bağıra çağıra gelen Szekely’nin golüne engel olamadı. Bu gol, rakibi paylaşmayı bilmemenin, hücumu karşılarken geri kaçmanın eseriydi.
Grybauskas’ı kahraman yaptılar
İlk bölümde yaptığı iki ataktan birini gol yapan Rumenler, geri çekilince topu tüfeğiyle saldıran bordo mavililer, rakibi resmen dövdü. Ancak, Trabzon forveti, tüm topları kaleciye vurup, Grybauskas’ı kahraman yaptı. Gökdeniz, Ersen Martin, Umut ve Ceyhun ile akla zarar goller kaçırdı Karadeniz ekibi..
İkinci yarı da Rumenlerin yarı alanında geçti. Gökdeniz’in direkten dönen topu, umutların yıkıldığı an idi.
Kazanma şansı, tümüyle yıldızlarının günlük performansına bağlı bir takımın, şansı da sırt çevirince, bir hüsran daha kaçınılmaz oldu.
Famagusta Faciası’nın baş aktörleri, yine sahnedeydi.. Yattara, Galati Hüsranı’nın da baş aktörüydü. Trabzonspor, futbolcu kalitesi olarak yarısı etmeyen ancak futbolun ciddiyetini hazmetmiş bir takıma yenilerek elendi.
Futbol, sadece "kar-zarar hesaplarının yapıldığı" bir ticarethane değildi. Bire aldığını üçe satarak, sahada kazanılmıyordu.
İyi takım olmak, iyi teknik adam, iyi futbolcularla mümkün olabilirdi.
Elbette bir de iyi yönetim gerekiyordu, iyi bir kulüp için... Olmayınca, işte böyle oluyordu...