YATTARA topu, doğru yere atamadı, Jabi arkasına hiç bakmadı, Gökdeniz her pozisyonda rakiplerine tosladı, Ceyhun hakemle itişmekten gerçek işini bir kenara attı, Umut Bulut gol umutsuzluğu yarattı.
Bu arada savunma döküldü, Tayfun ile Tolga, stoper mevkiinde yapılmaması gereken her işi yaptı, kaleci Ahmet Şahin, 4 pastan golü yiyince, ceza alanındaki tüm toplara koştu, anlamsız işlerle uğraştı. Mustafa Keçeli ile Serkan, boşa koşmaktan başka birşey yapmadı.
Takımca Souleymanou’ya çarptı Trabzonspor.. Karadeniz ekibi, hem atamadı hem de yedi. Ve tabi kaybetti. Oysa, işini iyi yaparken, keyif alan bir grup olmak önemliydi. Önde basan, rakibi sahasından çıkarmayan, hataya zorlayıp golleri bulan. Bu arada kalesinde ve savunmasında olabildiğince az hata yapan... En azından böyle olmalıydı.. Bunların olmasını istiyordu herkes.. Trabzon kenti, bunu yaşamayı umut ediyordu Ersun Yanal ile birlikte.
Bunun olması, masa başındaki maçların da kazanılmasıyla 24 yıllık özlemin biteceği, şampiyonluğun geleceği herkesin malumuydu.. Güçlü başkan, güçlü yönetim, güçlü teknik kadro ile çok güçlü bir takım gerekliydi bunun için..
Ancak dün akşam bunların birçoğu yoktu.. Bordo mavililer, öyle bir ilk yarı oynadılar ki.. Savunma çok hata yaptı, adam kaçırdı. Kaleci Ahmet, direkten dönen iki topu izlediği gibi burnunun dibinden kafayla atılan Serhat’ın golünde çıkıp topu almak yerine, olanlara sadece baktı. İkinci yarıda kıpırdanır gibi oldular. Ceyhun’un dışarı giden, Serkan’ın direkten dönen topları, iyi sinyaller idi. Çaba olumlu, ancak sonuçsuzdu. Çeşitli yokluklar içinde mucize yaratmaya çalışan Güvenç Kurtar’ın oyuncuları, iyi kapanıp çabuk hücumlarla üzerine gitti Trabzonspor’un.
İkinci golü, halı saha maçındaki gibi elini kolunu sallaya sallaya atan gecenin yıldızı Yusuf’un önderliğinde doğruları yaptılar tüm iyi niyetleriyle. Ve sonuçta hakeden kazandı Denizli’de..