GECENİN Yanal sürprizi, kaleci Ahmet ile üç gün önce hastanelik olan Hüseyin’in sahada oluşu idi. Trabzonspor kazanmayı istedi ama bunun için uzun zamandır ne yapacağını unutmuştu.
Ankaraspor puan sıralamasındaki yerine yakışmayan, iyi oyunculardan kurulu ancak takım olma sorunu yaşayan bir takımdı. Yağışın yumuşattığı ancak kayganlaştırmadığı Avni Aker zemininde ilk 45 dakika "orta alan çarpışması" halinde geçti.
İki takım da savunmasını ilerde kurup, "Sızma harekatı" peşindeydi. Orta alandan ileri sürülecek çabuk orta saha oyuncuyla işi bitirmekti niyetleri.
Ersun Yanal, Ankaraspor’un iki forveti Necati ve Mehmet Yılmaz’ı Tayfun ve Tolga ile "yapışık kardeş" misali marke ettiriyordu. Hikmet Karaman ile Umut’u Emre-Batak ikilisinin arasına sıkıştırmış, Yattara’yı Erhan; Gökdeniz’i de Hamilton ile bloke ediyordu.
Pozisyonsuz geçen ve bitecek sanılan ilk 45 dakikanın otuzdördüncüsünde Yattara sağdan ortaladı, Umut yüklenip kafayı vurdu. Trabzonspor’a 1-0 avantaj sağlayan bu gol, Ankaraspor’a da canlılık getirdi.
Ancak sadece Necati ile bulunan tek pozisyon, beraberliği getirmedi.
Ankaraspor’un yenilgiden kurtulma çabası, Trabzonspor’un kontratak hevesiyle birlikte ikinci yarıya kısmen keyif getirdi. Ankaraspor Tita ve Erhan ile iki net gol kaçırırken, yine bir Yattara asistinde Umut’un pas geçtiği topu, arka direkte Ceyhun plase ile filelere yolladı.
Her iki golde de tek anlaşılmaz şey, Yattara’nın durgunluğu idi.
Küstüm çiçeği gibiydi Gineli. Kime olduğu anlaşılamayan bir küslük vardı sanki. Kimbilir kendine küsmeliydi belkide, yaptıkları ve yapamadıkları için..
Avni Aker’de dün akşam kazanan Trabzonspor, bir Ersun Yanal takımı değildi..
Zaman ve sabır gerekti bunun için.. Belki bir kaç hafta belki de bir kaç ay..
Ve hepsinden önemlisi, zamanın doğru kullanılması gerekliydi.