Bu bulguya, 180 bin kişi üzerinde yapılmış 23 farklı araştırmanın sonuçlarının değerlendirilmesiyle ulaşıldı.
Yalnızlık çeken insanların kalp hastalıklarına yakalanma olasılıkları, normalden yüzde 29 daha fazla.
Araştırma ekibinin başı Dr. Nicole Valtorta, “sosyal ilişkileri zayıf olan kişilerin kalp hastalığına yakalanma riskinin, güçlü sosyal ilişkileri olan kişilerden yüzde 29 oranında daha yüksek olduğunu gördük. Felç riskinin ise sosyal olarak izole olmuş kişilerde yüzde 32 daha fazla olduğunu tespit ettik” diyor.
Bu haberi okuduğumda Bodrum’da “toprak, güneş ve ben bahtiyarım” durumundaydım.
Akşam gazetesinin manşetinde “Sümeyye Erdoğan’a suikast” yazıyordu. Aynı haber grubun bir diğer gazetesi Güneş’in ve ayrıca Star’ın da manşetindeydi.
Manşetin insana verdiği dehşet duygusu, haberi okuyunca yerini bir gülme krizine bırakıyordu ama.
Habere göre Fethullah Gülen, Sümeyye Erdoğan’ın öldürülmesine karar vermişti ve bu ölüm emri “fuatavni” olduğu iddia edilen Emre Uslu tarafından, CHP’li Umut Oran’a Twitter’dan iletilmişti.
Niye Umut Oran’a bu haber iletiliyordu, orası karışıktı.
“Anayasanın ruhunda Avrupa Konseyi’nin temel ilkeleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi temel unsur olacak. Bunu size bir garanti, teminat olarak söylüyorum. Dünyanın evrensel demokratik değerlerine aykırı tek bir madde anayasamızda bulunmayacak.”
Başbakan’ın bu sözlerini sevinç gözyaşlarıyla okuyabilirsiniz.
Evet, yeni bir sivil anayasa yapacaksak bu tam olarak böyle olmalı.
Ama “Başbakan’ın bu sözlerinin Türkiye’de ve AKP’de bir karşılığı var mı” diye soracak olursanız, ne yazık ki kanlı gözyaşları dökmeniz gerekiyor.
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamadaki şu bölümü dikkatlerinize sunmak isterim:
“Yapılan tahkikat sonucunda, burs, kurban parası, abonelik ücretleri ve himmet olarak verilen ve toplanılan paraların, yardım ve bağışta bulunan kişilere vaat edilen amaçlar doğrultusunda kullanılmadığı, dini duygular istismar edilerek toplanılan para ve çeklerin, Bank Asya’nın bazı şubelerindeki belirli hesaplara aktarıldığı, bu hesaplarla ve hesap sahipleri ile bağlantısı ve ticari ilişkileri bulunmayan örgüt yöneticilerince kullanıldığına yönelik bilgi ve bulgulara ulaşılmıştır.”
Çok tanıdık bir suçlama.
Deniz Feneri davasına siyasetin müdahalesinden önce bakan Savcı Abdülvahap Yaren, Afrika’daki aç çocuk fotoğraflarını göstererek şöyle konuşmuştu:
Hürriyet’te yayımlanan Fevzi Kızılkoyun’un haberi, inanılmaz bir istihbarat yetersizliğine ve beceriksizliğe işaret ediyor.
Kim bilir belki de kasıtlı bir ihmal bile söz konusu olabilir.
Terörist İlhami Balı, 2002 yılından beri terör ve istihbarat ekiplerinin takibine alınmış.
Hatta bir ara yakalanıp, yargılanmış, 3 yıl da cezaevinde kalmış.
Şarkıda şöyle bir bölüm var:
“Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum / Yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar / Ayrıca bunun seninle ne ilgisi var / Tabii ki ben böyle olduğum için bahar.”
Geçen gün Mustafa ile sohbet ederken bu şarkının sözleri üzerine kendi aramızda biraz dedikodu yaptık, ama size anlatacak değilim.
Baharın gelişi ile aşk arasında bir ilişki kurmak kolayca anlaşılabilecek bir şey.
Dün bununla ilgili haberi Hürriyet’te okurken, Türkiye’nin siyasal İslamcılarının nasıl bir hayal dünyası içinde yaşadıklarını bir kez daha düşünme fırsatını buldum.
21. yüzyılın ikinci 10 yılı da bitiyor ve bizim hayalciler hâlâ “İslam ümmeti için siyasi platform” arayışı içindeler.
Böylece “İslami dayanışma ruhuyla” dünyanın ve özel olarak da İslam ülkelerinin arasındaki meseleleri çözebileceklerini zannediyorlar.
Bu gerçekçi bir yaklaşım olabilir mi? Yaşadığımız dönemin gerçekleriyle, böyle bir beklenti ne kadar uyuşabiliyor?
“Kaz gelecek yerden, ördek esirgenmez” diye bir söz var, bu nişanın verilmesi bu çerçevede değerlendirilebilir ama bildiğimiz kadarıyla Kral Selman’ın bize bir tavuk budu bile getirdiği yok.
Verdiği hediyeler dışında tabii, ama o da biz vatandaşları hiç ilgilendirmiyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ödül töreninde yaptığı konuşmayı gazetelerden okudum.
Kral Selman’a bu nişanın verilme nedeni iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmesiymiş.