Paylaş
“Anayasanın ruhunda Avrupa Konseyi’nin temel ilkeleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi temel unsur olacak. Bunu size bir garanti, teminat olarak söylüyorum. Dünyanın evrensel demokratik değerlerine aykırı tek bir madde anayasamızda bulunmayacak.”
Başbakan’ın bu sözlerini sevinç gözyaşlarıyla okuyabilirsiniz.
Evet, yeni bir sivil anayasa yapacaksak bu tam olarak böyle olmalı.
Ama “Başbakan’ın bu sözlerinin Türkiye’de ve AKP’de bir karşılığı var mı” diye soracak olursanız, ne yazık ki kanlı gözyaşları dökmeniz gerekiyor.
Çünkü esasen, bugünkü “12 Eylül Anayasası” ile bile bu evrensel demokratik değerleri hayata geçirebilmek mümkün.
Temel insan haklarını gözetecek yasalar çıkardınız da Anayasa Mahkemesi, bunları anayasaya aykırı bulup da iptal mi etti?
Dünyanın evrensel demokratik değerlerini uygulamak üzere harekete geçtiniz de buna karşı çıkan bir anayasal kurum mu oldu?
Hayır, bunların hiçbiri olmadı ama hâlâ Türkiye’de doğru dürüst bir demokrasiden söz edemiyoruz.
Evrensel demokratik değerlere sahip çıkmaya çalışanları da hapse tıkıyorsunuz.
Çünkü bu demokratik açılımı gerçekleştirecek niyet ve istek AKP’nin siyasal İslamcı ideolojisinin genlerinde yok.
Olabilseydi, AKP gerçekten demokrat bir muhafazakâr merkez partisi olabilseydi, iktidarda olduğu 14 yılda bunların çoğunu hayata geçirmiş olurdu.
Öte yandan biliyoruz ki Başbakan’ın bu konuda vereceği kişisel sözlerin de bir anlamı yok.
Saray’ın niyeti nedir, Saray nasıl bir anayasa istiyor?
AKP’nin yapmak isteyeceği yeni Anayasa’nın neye benzeyeceğini anlamak için, Saray’da bu işlerle ilgili başdanışmanların ne dediğine bakmak yeterli.
Başbakan’ın sözleri ise tatlı bir fanteziden ibaret.
MHP VE EDEP
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, genel başkanlık için aday olup, kongre için imza toplayanların “paralelin adamları” olduğunu söylemişti.
Ben de o zaman sormuştum: “Partiye sizin alıp, TBMM Başkan Vekili yaptığınız Meral Akşener mi, sizin bakan yaptığınız Koray Aydın mı, sizin beğenip milletvekili olsunlar diye listelerde iyi yerlere koyduğunuz Sinan Oğan ya da Ümit Özdağ mı?”
Geçenlerde Meral Akşener bu suçlamaya şöyle bir yanıt verdi:
“MHP için bir paralel projesiysem, baş paralel bu durumda Sayın Bahçeli oluyor. Ama bu doğru değil.”
Bu sözler Devlet Bahçeli’yi deyim yerindeyse çıldırttı, şöyle dedi:
“Bu ne biçim terbiyesizliktir. Affetmemiz mümkün değil.”
Akşener’i “edep dışı” davranmakla suçladı, Akşener’in disipline sevk edilerek üyelikten çıkarılabileceğinin işaretini verdi.
Gerçekten çok ilginç: Bahçeli, partisinde kendisine rakip olanlara “paralel” yakıştırması yapabilme hakkına sahip ama rakiplerinin böyle bir hakkı yok!
Üstelik Akşener, cümlesinin sonunda bunun doğru olmadığını da söylüyor ama Bahçeli kızmış bir kere, çatacak yer arıyor.
Demek ki parti içi demokrasi dediğin, MHP’de böyle bir şey.
Genel Başkan seni her şeyle suçlayabilir ama sen yanıt veremezsin.
İBRAHİM BEY, BİR SES VERİN
BU köşede düzenli aralıklarla “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Vekili Av. İbrahim AY” imzasını okuyorsunuz.
İbrahim Bey, HSYK’nın avukatı ve bana yolladığı tekziplerde ısrarla HSYK’nın ve yargının nasıl bağımsız olduğunu filan anlatıp duruyor.
Geçenlerde AKP milletvekili Galip Ensarioğlu, havuz televizyonunda başkanlık sistemini savunurken, “Parlamenter sistem en fazla AK Parti’nin işine gelir.
Yasama, yargı, yürütme bizde. Bizim AK Parti hükümetini denetleme gibi şeyimiz olabilir mi?” dedi.
O günden beri Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Vekili Av. İbrahim Ay’dan bir ses bekliyorum, çıt çıkmadı.
Hatta tekzibi direkt bana yollayabilirdi çünkü Galip Ensarioğlu’nun sözlerine ben de yer vermiştim.
Ama hâlâ HSYK’dan bir açıklama, bir tekzip vs. yok.
Hayırdır inşallah, İbrahim Bey, sıhhat ve afiyette misiniz?
Paylaş