Paylaş
Akşam gazetesinin manşetinde “Sümeyye Erdoğan’a suikast” yazıyordu. Aynı haber grubun bir diğer gazetesi Güneş’in ve ayrıca Star’ın da manşetindeydi.
Manşetin insana verdiği dehşet duygusu, haberi okuyunca yerini bir gülme krizine bırakıyordu ama.
Habere göre Fethullah Gülen, Sümeyye Erdoğan’ın öldürülmesine karar vermişti ve bu ölüm emri “fuatavni” olduğu iddia edilen Emre Uslu tarafından, CHP’li Umut Oran’a Twitter’dan iletilmişti.
Niye Umut Oran’a bu haber iletiliyordu, orası karışıktı.
Ama zaten söz konusu tweet’lerin de fazla harf karakteri içerdiği daha ilk okumada bile anlaşılıyordu.
Haberi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da ciddiye almış, o günkü konuşmasında “yola kefenini giyerek çıktığını” özellikle vurgulamıştı.
“Sümeyye Erdoğan’a suikast” haberinin masa başında uydurulmuş bir yalan olduğu olayı izleyen günlerde ortaya çıktı.
Polisin soruşturma dosyasına koyulacak gazetelerde yayınlanan o uydurma haberden başka bir “delil” girememişti.
Umut Oran da Twitter’dan kendisine böyle bir mesaj gelmediğine ilişkin kanıtları ortaya koyunca, yalancının mumu yatsıya kadar bile yanamadı.
Tıpkı Kabataş’ta üstleri çıplak, deri pantolonlu, elleri eldivenli, başlarında bandanalar olan 50–60 erkeğin bir kadını taciz edip, üzerine işedikleri yalanı gibi, siyasi amaçlarla uydurulmuş bir yalandı bu da.
Ve Umut Oran’ın açtığı dava geçen gün sonuçlandı, söz konusu gazetelerin sorumluları ve haberi uyduranlar tazminat ödemeye mahkûm edildiler.
Böylece yandaş medyanın yalanlar klasörüne bir dosya daha eklenmiş oldu.
“Utanıp özür dileyecekler mi” diye soracak olursanız, hiç sanmam.
Utanma duygularını kaybedeli çok zaman oldu çünkü.
AMAN DİKKAT!
HAVUZ gazetesi Cumhuriyet tarihinin en büyük soruşturmasının başladığını ilan etti.
Buna göre, İstanbul’da tam 13 bin 600 kişi, Fethullah Gülen cemaatine (FETÖ ya da “Paralel” diye de anılıyorlar) parasal kaynak aktarmış.
Bunlardan 1854’ü hâlâ kaynak aktarmaya da devam ediyormuş.
Haberi okuduğumda “yoksa bu yeni bir darbe girişimi mi” diye düşündüm.
Çünkü Fethullah Gülen cemaatine mali kaynaklar aktaranlar, sadece bu 13 bin 600 kişi olmamalı.
Eğer soruşturma genişletilecek olursa ucunun nerelere kadar uzanabileceğini düşünemiyorum bile.
“Ne istedilerse veren” bir Cumhurbaşkanımız var mesela.
“Bir dediklerini ikiletmeyen” bakanlar, müsteşarlar var.
Büyükşehir belediye başkanlarını unutmayalım. Bunlar “parsel parsel” kaynak aktarmışlardı, söz konusu “terör örgütüne”.
Uyanık olmanın tam zamanıdır arkadaşlar!
HSYK, soruşturma daha fazla genişletilip, yukarılara ulaşmadan bu duruma müdahale etmelidir!
HSYK'DAN BİR AÇIKLAMA BEKLİYORUM
EDİRNE’de bir cumhuriyet savcısının otomobilinin bagajını aradığı için bir gümrük memuru yargılanıp, mahkûm edildi.
Bunun nedeni, savcılara özgü “dokunulmazlık”.
Savcılar, ancak ağır suç şüphesi varsa aranabilirler ve o aramayı da nöbetçi savcının bizzat yapması gerekir.
Memurun arama konusunda ısrarcı olması üzerine savcının açtığı dava sonuçlanmış ve memur 2 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmış. Ceza adli para cezasına çevrilmiş.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’ye Edirne gezisi sırasında konu sorulunca, bakan şöyle yanıtlamış:
“Bu olayda savcı hakkında gerekli işlem yapılacak. Görevi ya da görev yeri değiştirilecek.”
Bakan, bunu nereden biliyor, anlayamadım.
Yoksa HSYK’ya “tak diye” emir veriyorlar, HSYK da bu emri “şak diye” yerine mi getiriyor?
HSYK’dan şimdi bir de Gümrük Bakanı için tekzip bekliyorum:
Ne kadar bağımsız olduklarını anlatan bir tekzip!
Paylaş