Mehmet Ali Birand

İktidar da rahatsız olmaya başladı

11 Mart 2011
Son işaretler, yargıda yaşanan uygulamalardan, iktidar partisinin de giderek rahatsız olmaya başladığını gösteriyor. Üstelik bu zorlamalara hiç de ihtiyaçları yok. Önlerinde, kolaylıkla kazanabilecekleri bir seçim var. Anlaşılan, bu hoyratça gidişin, ilerde dönüp başka iktidarlar tarafından da kendilerine karşı kullanılabileceğini görüyor olmalılar.

Başbakan, sesini yükseltmeye başladı.
 
Gecikmiş adaletten şikayet edişi,  yargının incelemelerini bir an önce tamamlaması gereğine sık sık işaret eder oluşu, Ak Parti'li bazı kesimlerle konuşurkenki huzursuzluklarını hiç saklamamaları...
 
En son, bütün bu polis operasyonunun başındaki Ali Fuat Yılmazer'in görevden alınışı, bu rahatsızlıkların en belirgin işaretleridir.
 
Doğrusu, sadece bu kadarla da kalınmamalı.

Yazının Devamını Oku

Libya, her an kan gölüne dönebilir…

10 Mart 2011
İçerideki gelişmelere öylesine kendimizi kaptırdık ki, bundan iki hafta öncesine kadar, hemen her günümüzü kapsayan Orta-Doğu ve Kuzey Afrika’daki gelişmeleri birden bire unutuverdik. Bugün sizleri biraz dışarı çıkarmak ve "nerede kalmıştık?" sorusunu soranlara biraz farklı bilgi aktarmak istiyorum.

İçerideki son gelişmeler, bundan kısa bir süre öncesine kadar, hemen her günümüzü işgal eden Orta Doğu ve Kuzey Afrika' da yaşanan inanılmaz olayları unutturuverdi.
 
Sizleri bugün, hemen her gün duyduklarınızı, biraz daha farklı açıdan tekrarlamak yerine, iki hafta öncesine götürmek ve "nerede kalmıştık?" sorusuna kısa kısa haberler vermek istiyorum. Zira, işler hiç de iyi gitmiyor. Aksine giderek karışıyor.
 
Bunların başında da,  Libya geliyor.
 
Aman yanılmayın, Libya'da bir özgürlük savaşı yapılmıyor.

Yazının Devamını Oku

Hepinize çok çok teşekkür ederim…

9 Mart 2011
Herşey aklıma gelirdi de, böylesine günlerce yatağa düşeceğim gelmezdi. Beni perişan etti. Allahtan, yavaş yavaş toparlanmaya başladım. Bir kaç güne daha ihtiyacım var. İnsanın eli kolu kırılıyor. Gözü hiçbir şey görmüyor. Neyse olan oldu, geçmişi bırakalım, önümüze bakalım. Beni arayan tüm dostlara, arkadaşlara ve meselakdaşlarıma dünyalar kadar teşekkür borcum var. Sağolun, varolun...

Şimdiye kadar, böylesine tartışmalı, böylesine kafa karıştıran ve kamuoyunun hiç değilse bir bölümünde soru işaretleri yaratan başka bir davalar süreci hatırlamıyorum.
 
Şimdiye kadar, yargının kendini böylesine ön plana çıkardığı, kamuoyunu hiçbir şekilde dikkate almadığı ve bunu da açıkça gösterdiği bir başka olay da anımsamıyorum.
 
Bakın, nerelerden nerelere geldik.
 
Askeri darbelere çanak tutmak  için komplolar kuran sivil çetelerden başladık, askerin içinde ve dışında kümelenmiş ve ciddi şekilde, üstüne vazife olmadığı halde siyasi iktidarı devirme hazırlığı içinde olduğu izlenimi yaratan guruplarla devam ettik.

Yazının Devamını Oku

Şimdi tam zamanı, Erdoğan vize savaşını hemen başlatabilir

1 Mart 2011
Türkiye yıllardır AB’nin vize uygulamasına itiraz edip durur. 1974’te Almanya’nın başlattığı ve 36 yıldır sürdürülen vize anlayışı çoktan değişti. Eskiden belirli korkuları yatıştırmak için konmuştu. Artık korkular bitti, geriye siyasi bir tutum kaldı. Ankara ise, eline geçen nice fırsatı beceriksizce harcadı. Ciddi bir mücadele vermedi. Şimdi önümüze yepyeni bir imkan çıkıyor.

Avrupa’nın Türkiye’ye vize uygulaması, 1974 yılında Almanya tarafından başlatıldı. Dönemin Dışişleri Bakanı Gencher, Türkiye’den 1961 yılında başlatılan  işçi alımını tamamladıklarını, çeşitlemeye gideceklerini, başka ülkelerden de işçi alacaklarını ve Türkiye’den akımı durdurmak için bu yola başvurulduğunu açıklamıştı.

           

Aslında bu kararın bir mantığı vardı. Zira, Türkiye’de müthiş bir ekonomik kriz, inanılmaz bir işsizlik yaşanıyor ve Anadolu’nun en ücra köşelerinden, köylerden Almanya’ya göçler yaşanıyordu. Almanlar bu akımdan korktu ve kapıları kapadı.

           

Ardından yavaş yavaş diğer Avrupa ülkeleri de korktu. Onlar da kapıları kaparken, Almanlar bu defa kapılara ekstra kilitler koydu.

           

Avrupa, vahşi bir Türk emek göçüne karşı kendini korumaya aldı. O dönemin koşullarına bakacak olursanız, bu korunma önlemlerinin haklılığını görmezden gelemezsiniz.

           

Yazının Devamını Oku

Sarkozy hiç değilse bizimle oynamıyor…

26 Şubat 2011
Sarkozy bir fırtına gibi geldi ve gitti. Genellikle, Türkiye’de sevilmeyen bir lider. Bizim istediklerimizi söylemediğinden dolayı da “Türk düşmanı” muamelesi yapıyoruz. Oysa, gelin bu işe farklı bir açıdan bakalım. O zaman göreceksiniz ki, Sarkozy aslında gerçek bir lider. Laflarını kıvırtmıyor, karnından konuşmuyor . Ne düşünüyorsa, yüzümüze aynını söylüyor. Beğenir veya beğenmezsiniz, ancak doğruyu söyleyen bir liderle karşı karşıyayız.

Fransız Cumhurbaşkanı’nın dünkü 6 saatlik Ankara ziyareti, tam Sarkozy’nin genel yaklaşımına uygun şekilde, fırtına gibi geldi geçti.

Süper aktif bir lider...

Saptadığı politikadan vaz geçmeyen...

Evinde ne diyorsa, ziyarete gittiği ülkede de aynını tekrarlayan, karşısındakini idare edebilmek için laflarını kıvrıtmayan, karınından konuşmayan bir politikacı.

Siz ne dersiniz bilemem, ancak ben Sarkozy’i, işte bu niteliklerinden dolayı seviyorum.

Türkiye konusunda bir görüşü, bir politikası var. Türkiye’nin ağırlığını biliyor. Sözleri hoşumuza  gitmiyor, ancak bu politikayı kendi ülkesi Fransa‘nın çıkarlarına uygun olduğu için sürdürüyor. Kalbimizi kırmasına rağmen, Türkiye’den birçok avantaj elde edebilecekken, bu fırsatları kaçırma pahasına, oyun oynamıyor.

Avrupa’da, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği düşüncesinin tüylerini ürperttiği birçok lider var. Ancak onları dinlediğinizde, sırtımızın sıvazlandığını görüyorsunuz. Güzel laflar ediyorlar, iş oy kullanmaya gelince reddediyorlar.

Sarkozy ise, yüzümüze bakıyor ve gerçek politikasını söylüyor.

Yazının Devamını Oku

Son gelişmeler bizi farklı etkileyecek…

24 Şubat 2011
Orta Doğu’da yaşananları büyük çoğunluğumuz, bir macera filmi seyreder gibi izliyoruz. TV ekranlarında her gün gördüğümüz kavgalı sahnelere de alışmaya başladık. Oysa, yaşananlar bu ülkeyi farklı farklı açılardan etkileyecek. Bunları şimdiden hesaplayabilmek çok zor. Ancak yine de bazı ipuçları kendini gösteriyor. Yeter ki, acele edilmesin ve sabırla sonuç beklensin.

ŞİMDİ  BEKLEYİP GÖRME ZAMANI ...

Türkiye’de hayatımız lafla geçer.
 
İnceleyip, analiz yapıp bir rapor hazırlayıp çalışmaktan hoşlanmayız.
 
TV’lere ve gazetelere demeç vererek, sohbet veya tartışma programlarında boy göstererek politika yaparız. Ne gazetecimiz, ne siyasetçimiz, ne de bilim adamımız fazla bir çaba harcamak istemez.
 

Yazının Devamını Oku

Demir Perde çökünce Türkiye kazanmıştı

23 Şubat 2011
İnanılmaz gelişmeler yaşanıyor. Beklenenler aniden gerçekleşiyor. Demir Perde’nin 1989’dan itibaren, beklenmedik şekilde çökmesinden sonra, şimdi de Orta Doğu’daki eski kokuşmuş düzen yıkılıyor. Neresinden bakarsak bakalım, değişim, Türkiye’nin değerini ve ağırlığını arttırıyor. Ülkemiz için yepyeni ve çok heyecan verici bir süreç başlıyor.

Orta Doğu’ da yaşananları heyecan içinde izliyorum.

           

Aynı hisleri 1990’larda da hissetmiştim.

           

Soğuk savaşın sonuna gelinmiş ve birden bire 1989 yılının 9 Kasım günü Berlin’i ikiye bölen Demir Perde çöküvermişti.

           

Gözlerime inanamıyordum.

           

Yazının Devamını Oku

Türkiye’yi İslam anlayışı ve demokrasi kurtardı…

22 Şubat 2011
Orta Doğu kaynıyor. Kiminde politik İslam adına, kiminde özgürlükler, kiminde de fakirlikten dolayı ayaklanmalar yaşanıyor. Diktatörler düşüyor, sokaklarda kan akıyor. Türkiye’nin ne kadar şanslı olduğunu herhalde sizler de görüyorsunuzdur. Peki, ne oldu da bizler bu sarmaldan kurtulduk. Bugün size şansımızın nerelerde döndüğünü anlatacağım.

Lütfen bu yazıyı bir zihin egzersizi olarak okuyun.

           

Ak Parti’yi yüceltmek için yazdığımı sanmayın. Yalakalık, yandaşlıkla suçlamayın. İlla bu gözle bakacaksınız, o zaman okumayın, daha iyi... Ben burada bir gözlemde bulunmak istiyorum.

           

Yanılabilirim de... Eğer yanıldığımı düşünüyorsanız, gelin uygarca tartışalım.

           

Gelelim konumuza...

           

Yazının Devamını Oku