Mehmet Ali Birand

Türkiye riskli ancak farklı bir tutum alıyor…

23 Mart 2011
Biraz tereddütlü davrandıktan sonra, Türkiye tutumunu saptadı. Aslında son derece ince bir politika izlemeye çalışıyor. Sonunda, çok kazanabileceği gibi, kaş yapayım derken göz de çıkarabilir ve herkesle kötü olabilir. Oyun daha yeni başlıyor. Rüzgarların nereye eseceği, Ankara’nın konumunu da etkileyecek.

Başbakan’ın dünkü gurup toplantısı, bir gece önce de, Davutoğlu’nun CNN TÜRK’te Taha Akyol ile söyleşisi, Türkiye’nin Libya politikasının, bundan sonraki yaklaşımının ne olacağını ortaya koydu.
 
İlk başlarda biraz inişli çıkışlı, hatta çelişkili görünen yaklaşım artık geride kaldı. Anlaşılan Ankara geçmişi bir yana bırakmış ve bundan sonrasına bakıyor.
 
Gelinilen bu noktada, önemli ilkeler  ön plana çıkarılıyor:

- Türkiye, Libya’da silah kullanan taraf olmayacaktır.
- Türkiye, bölgeye askeri müdahalelerin artık bitmesi gerekliliğini savunur.

Yazının Devamını Oku

Kaddafi gidecek de, bakalım kanlı mı olacak, kansız mı?

22 Mart 2011
Libya'ya yönelik çok riskli bir operasyon başlatıldı. Kaddafi'nin açığını yakalayan batı, bu defa sonuna kadar gideceğe benziyor. Kaddafi, bundan da kurtulursa, bölgede yeni bir canavar yaratılmış olacak. Ankara, müdahaleye karşı çıkmakla haklıydı, ancak sesini kimseye duyuramadı. Bu savaş bölgeyi yine karıştıracak.

Batı dünyasının attığı bu adımı ben, züccaciyeci dükkanına giren file benzetiyorum. 1980'de de aynı senaryo denenmiş ve sonunda daha da güçlü bir  Kaddafi yaratılmıştı.
 
Eğer biri tarafından öldürülmezse, hava müdahalesi Kaddafi'yi devirmeye yetmeyebilir. İşte o zaman da, bölgenin başına çok daha büyük bir sorun olacaktır.
 
Batıyı müdahaleye zorlayan Suudi Arabistan başta olmak üzere, son saldırı bölgedeki tüm değişim sancılarını ve kargaşayı daha da yaygınlaştıracaktır.
 
Batı,  Libya'yı işgal edemez. Bunu yapamadığı sürece de,  Kaddafi, kendini mağdur konumuna sokacak, Hıristiyan dünyasının, İslam'ı vurduğunu söyleyecek ve destek sağlamaya çalışacak.

Yazının Devamını Oku

Kaddafi’nin işi zorlaşıyor

19 Mart 2011
Birleşmiş Milletler ülkeyi uçuşlara kapattı. Güvenlik Konseyi’nin Libya kararı, olayların gidişini tümüyle değiştirmeyecek belki ancak, Kaddafi’ nin bu ülkeyi yönetmesini zorlaştıracak. İktidarı kaybedeceğini sanmıyorum. Buna karşılık, son derece karışık bir sürece giriliyor. Türkiye’nin de işi zorlaşacak.

Doğrusu  BM’nin bu kadar çabuk bir karar alabilineceği sanılmıyordu. Hiç değilse 1-2 hafta daha ayak sürüneceği, iç pazarlıklar yapılacağı tahmin ediliyordu. Bu arada da, Kaddafi ayaklanmaların tümünü bastırmış olacak ve işleri rayına sokacaktı. Uluslararası kamuoyu dikkati Japonya’daki nükleer felakete çevrildiğinden dolayı, Libya lideri mutfağını temizleyebilecekti.

           

Hesaplar pek tutmamışa benziyor.

           

BM Güvenlik Konseyi’nin kararı, şu aşamada çok ısırıcı veya zorlayıcı değil.  Kaddafi yönetiminin sonunu da hemen getirmeyecek, ancak bundan sonrasını çok zorlaştıracak.

           

Şu an Kaddafi duruma hakim.

           

Yazının Devamını Oku

Bu akşam inadına maça gidiyorum…

18 Mart 2011
Benim gibi birçok Galatasaraylıya bakıp "Siz delirmişiniz ..." diyebilirsiniz. Evet, belki de deliyiz. Ancak böyle bir Galatasaraylı olmayacaksanız, evinize kapanıp, gözlerinizi yumun veya gidip başka bir takım tutun. Acısıyla, ümidiyle bu akşam Arslantepe' deyiz. Bakalım, gerçek futbolcularımız da olacaklar mı?

Benim gibilerine  “delirmişiniz”, diyebilirsiniz.

Kendi kendimize acı çektirmekten zevk mi alıyoruz?

Hayır, bence cesur birer GS' liyseniz bu akşam tribünleri dolduralım.          

Eğer biraz korkak bir Galatasaray taraftarı iseniz, o zaman bu gece mutlaka evinizde kalın.            

Yan gözle ve sinir içinde, televizyonunuzu izleyin.           

Baktınız olmuyor, hemen kapatın ve bildiğiniz tüm kötü kelimeleri sıralayıp, kulübün yönetimine ve futbolcularına etmediğiniz lafı bırakmayın.           

Yazının Devamını Oku

Akkuyu, şimdilik askıya alınmalı…

17 Mart 2011
Eğer biraz kamuoyu algılamasına inanıyorsanız... Eğer biraz toplumların mantıklı olmasa dahi, duyarlıklarına karşı çıkılmaması gerektiğini biliyorsanız... Eğer biraz, sadece burada değil, tüm dünyada nükleer santraller konusunda esmeye başlayan fırtınayı dikkate alıyorsanız... Hiç değilse şu aşamada Akkuyu santralinin, seçeneklerin yeniden gözden geçirilmesi adına, askıya alınması gerekir.

Başbakan salı günü Moskova’ya hareket etmek üzereyken, nükleer santraller konusunda yaptığı karşılaştırmaya eminim sonradan pişman olmuştur. Belli ki, o sıralarda başka şeyler düşünürken, birden bire çıkan soruya verdiği yanıt, temelden yanlış bir örneklemeler dizisine dönüştü.
 
Bir nükleer santralin ortaya çıkardığı tehlikeleri, gaz tüpü veya doğal gaz kullanılmasıyla karşılaştırılmasının imkansızlığını, yıllarca İstanbul’u, son sekiz yıldır da Türkiye’yi yöneten  Başbakan çok iyi bilir. Nitekim, Moskova’ya varır varmaz, Medvedev’den güvence istediğini açıklayarak, durumun karmaşıklığını gösterdi.
 
Şimdi, asıl gelelim olayın başka bir yönüne.
 
Dünya, Japonya’daki nükleer santraldeki kazadan dolayı titriyor.

Yazının Devamını Oku

“Oxford vardı da biz mi gitmedik”

16 Mart 2011
Benim için İbrahim Tatlıses, işte bu cümledir. Bu cümlenin derinliği, Türkiye gerçeklerini ortaya koymasındaki çarpıcılığı bende hayranlık yaratmıştır. Tatlıses, bu toplumun yarattığı bir fenomendir. Başka bir örneğini de bulamazsınız. Türk mozaiğini daha iyi gösterenini göremedim.

İbrahim Tatlıses’i kimilerimiz, hoyrat, kadın döven, biraz maganda, şarkı söyleyen biri gibi görürüz. Oysa yakından baktığınızda, bu insan kadar, Türk toplumunun karışımını böylesine iyi gösteren bir başkasına rastlayamazsınız.

Beni, hayatım boyunca en etkilemiş sözlerinden biri, neden okuyamadığını anlatırken “Urfa’da sanki Oxford vardı da biz mi gitmedik?”  demesiydi.
 
Urfa’da fakirliğin en alt noktasından çıkıp, bugünlere gelmiş bir kişilik.
 
Biraz Arap, biraz Kürt ve bütün bunların üstüne oturtulan bir Türk kimliği.
 

Yazının Devamını Oku

CHP’den hem şikayet ediliyor, hem de haksızlık yapılıyor…

15 Mart 2011
Haksız mıyım? Sürekli şekilde, temel sorunun AKP değil, muhalefetin görevini yapmaması olduğunu söylüyoruz. Ardından parti dev bir toplantı yapıyor, medyaya bakıyorsunuz, neredeyse ilgilenen dahi yok. Oysa, son seçimin startı verilen toplantıda konuşulanların her biri, CHP açısından devrim niteliğinde.

Medya, CHP'ye çok kötülük ediyor.
 
Hepimiz, bu ülke demokrasisinin işlemesi açısından, temel sorunun Ak Parti değil, doğru dürüst görevini yapmayan bir muhalefet olduğunu yazıp çiziyoruz. Sonra da dönüp, ters ters Kılıçdaroğlu'na bakıp, partiyi neden evirip çeviremediğini sorguluyoruz.
 
Konuşmaların sonu da hep aynı cümleyle bitiyor:
 
"Yok kardeşim olmuyor ..."

Yazının Devamını Oku

Biz hala seyredelim...

12 Mart 2011
Japonya’daki depremi canlı seyrettik. Ben de sizin gibi, ekrana baktıkça “Bundan daha küçük boyuttaki bir deprem dahi, İstanbul’a neler yapar acaba?” deyip durdum. Hepimiz aynı şeyleri düşündük. Ancak, o kadar . Daha ötesine gidip, kendimizi deprem felaketine nasıl hazırlayabiliriz diye düşünmedik. Kılımız kıpırdamıyor. Yarın çok pişman olacağız , ancak çok geç kalacağız.

Japonya’ daki felaketi canlı seyrettiniz mi?
 
Muthiş resimlerdi. İnsan, gördüklerine inanamıyor.
 
Bir süre sonra, ben de sizin gibi aynı soruları sormaya başladım.
 
“...İstanbul topun ucunda. Belki Japonya’daki gibi bir tsunami ile karşılaşmayabiliriz, ancak orta boy bir deprem dahi herşeyi mahvetmeye yetecek...”

Yazının Devamını Oku