Atalay’a yakıştı…
İç işleri bakanları genelde, kadrolarını çok korurlar. Ne kadar hata yaparlarsa yapsınlar, yine de göz kulak olurlar. Polis, onlar için, üstüne toz kondurulmaması gereken bir teşkilat mensubudur.
Bu tabuyu, Hrant Dink cinayetiyle ilgili olarak, İçişleri Bakanı bozdu.
Kamuoyunda giderek artan tepkiyi çok doğru kokladı. Tepki, iktidara yönelik bir muhalefet hareketi değildi. Göz göre göre yapılan bir haksızlığın, polis yetkililerinin inanılmaz ihmalkarlıklarının, kamuoyunda tepki görmesiydi. Üstelik, tepki ve protestolar bitmeyecekti. Kamuoyu vicdan azabının hesabını mutlaka soracaktı.
İlk soruşturma öylesine bir yıkama-temizleme şeklinde yapılmıştı ki, insanlar kendilerinin aptal yerine konduğu izlenimini edinmişlerdi.
MISIR KRİZİ KOMİSYONA HAVALE...
Mısır'da sanki bir çözüme gidiliyormuş gibi gelişmeler yaşanıyor. Mübarek rejimi, baş düşmanı Müslüman Kardeşler ile ilk defa masaya oturdu. Yeni bir anayasanın hazırlanması konusunda anlaşmaya varıldı.
Müslüman Kardeşler de çok ilginç şekilde, son derece gerçekçi davranıyor. Acele etmiyor. Bastırmıyor. Amerika'yı karşına almamak için, zamana oynuyor. Nasılsa uzun vadede yönetimi ele alacağını biliyor.
Bu durumu, geçici bir süre için Mısır krizinin komisyona havale edilmesi olarak niteleyebiliriz. Ancak, bunun çözüm getirmeyeceğini de bilmekte yarar var.
ABD, şimdi başrolü oynuyor. Aynı zamanda, son derece önemli yeni bir hataya da yöneliyor. Ne yazık ki, bu krizi çözebilmek için, Mısır'ı uzun yıllar istikrarsızlığa mahkum edebilecek yöntemlerin peşinde koşmaya başladı.
Gazetelerinizi veya TV'lerinizi açtığınızda karşınıza, manşetleri veya yorumları oluşturan iki isim çıkıyor. Bu iki isim, şimdiye kadar Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı koltuklarında bulunan siyasetçiler içinde, Türk toplumuyla en başarılı iletişimi kurmayı başarmıştır.
Bu konuda ilk sırayı Başbakan Erdoğan tutuyor. Hergün gündemi, Başbakan'ın konuşmaları, açıklamaları veya gezileri saptıyor. Bir yerde, gazetecilerin en büyük ekmek kapısı Başbakan Erdoğan'dır.
O konuştukça, gazeteler manşet buluyor, televizyon haberleri canlanıyor. Muhalefet liderleri ona yanıt verdikleri için, gündeme giriyor ve gazete ve TV Haberlerinde yer alabiliyorlar.
Ne zaman ki, Başbakan ortadan kayboluyor, tatile, dinlenmeye veya ulaşılması uzak yerlere gidiyor, o zaman menşetler cılızlaşıyor. Gündem düşüyor.
Müthiş bir olayla karşı karşıyayız.
Şimdiye kadar böyle bir şey görmedik.
Mısır' da yaşananları anında, ekranlarımızdan canlı yayınlarla izliyoruz.
Adeta bir macera filmi gibi...
Başkanlık sistemi artık gündemimize girdi.
Başbakan tartışılmasını istiyor.
Doğrudur, tartışılmasında hiçbir sakınca yok. Tartışmadan kaçmak isteyenler, toplumu ahmak görenlerdir. Zira, akıllarına yatıp kabul edivereceklerinden korkarlar.
Tartışmaya tartışalım da, neyi nasıl tartışacağımızı iyi bilelim. Eğer bunu bir parti tartışmasına dönüştürürsek, hiçbir yere varamayız.
BU BÖLGEDE SOFT POWER YETMEZ...
Bu iş böyle yürümez.
Belki bir süre, sahneye yeni geldiğimizden dolayı, yüzümüze gülerler, ancak işler ciddiye bindiğinde, kimin sopası daha kalın ise, onun dediğine bakılır.
Orta Doğu-Kafkaslar ve Balkanlar'da, şimdiye kadar Türkiye'nin nesamesi okunmazdı.
Ben de dahil olmak üzere, bizim toplulumuz kadar rahat etmekten hoşlanmayan, en zengini dahil olmak üzere, hiçbir şeyi beğenmeyen ve sürekli homurdanan bir başka toplum bulanabileceğini sanmıyorum.
Altın külçeler verilse, sokak çeşmelerinden süt akıtılsa, ülke baştan başa donansa dahi, mutlaka bir şey bulur ve sırf "Ben demiştim" diyebilmek için, bir yerini bulur ve şikayet ederiz.
Allah rızası için, şöyle bir etrafımıza bakalım.
Yıllardan beri, Akdeniz'in en rahat ülkelerinden biri sayılan Tunus'un durumuna bakın. Yarı Arap, yarı Fransız, turizm cenneti ve dışardan bölgenin en istikrarlı ülkesi sayılırdı. Tek bir sorunu vardı, o da 30 yıldır aynı adam tarafından yönetiliyordu. Hükümdar ailesi ve ülkenin Saray'a yakın eliti tarafından yıllardır sürdürülen yolsuzluk artık dayanılmaz noktaya gelmişti. Asıl önemlisi, ağzını açan, farklı bir görüş söyleyenin yok oluverdiği bir sistemde yaşıyorlardı. Sıkıysa ağzını aç bakalım.
GENELKURMAY ARİF DOĞAN KONUSUNDA NEDEN SUSUYOR?
Perşembe akşamki 32. Gün programında, son günlerin sürprizler yaratan tanığı Emekli Albay Arif Doğan vardı. Bilmem izleme imkanınız oldu mu? Ben ne anlatacağını çok merak ediyordum ve ağzım açık dinledim.
Acaba abartıyor mu, yoksa gerçeklerin ta kendisini mi söylüyor, tam çıkaramadım.
Eğer siz de izlediniz ve bir fikriniz varsa, bana email (info@mehmetalibirand.com.tr) gönderin.