Mehmet Ali Birand

Türkiye ayıbını temizliyor…

9 Şubat 2011
Hrant Dink cinayetiyle ilgili olarak, 4 yıl sonra nihayet ciddi bir soruşturma açılıyor. Ancak bunun göz boyamaya yönelik olmaması gerek. İhmali görülenler mutlaka ortaya çıkarılmalı ve cezalandırılmalı. Aksi halde, ayıbımız katlanır.

Atalay’a yakıştı…

İç işleri bakanları genelde,  kadrolarını çok korurlar. Ne kadar hata yaparlarsa yapsınlar, yine de göz kulak olurlar. Polis, onlar için, üstüne toz kondurulmaması gereken bir teşkilat mensubudur.

 

Bu tabuyu, Hrant Dink cinayetiyle ilgili olarak, İçişleri Bakanı bozdu.

 

Kamuoyunda giderek artan tepkiyi çok doğru kokladı. Tepki,  iktidara yönelik bir muhalefet hareketi değildi. Göz göre göre yapılan bir haksızlığın, polis yetkililerinin inanılmaz ihmalkarlıklarının, kamuoyunda tepki görmesiydi. Üstelik, tepki ve protestolar bitmeyecekti. Kamuoyu vicdan azabının hesabını mutlaka soracaktı.

 

İlk soruşturma öylesine bir yıkama-temizleme şeklinde yapılmıştı ki, insanlar kendilerinin aptal yerine konduğu izlenimini edinmişlerdi.

Yazının Devamını Oku

Mısır krizinde İsrail kazanıyor…

8 Şubat 2011
Mısır'daki kriz Washington'un devreye girmesiyle birlikte şekil değiştirmeye başladı. Ayaklanma, komisyona havale ediliyor. ABD’nin hesabı çok net. Mısır'da istikrar kuracak bir çözüm bulmak yerine, İsrail'in güvenliğini garantiye alacak bir formülü pazarlıyor. Kahire’de uzun süreli bir istikrarsızlığa hazırlanmakta yarar var.

MISIR  KRİZİ KOMİSYONA HAVALE...

Mısır'da sanki bir çözüme gidiliyormuş gibi gelişmeler yaşanıyor. Mübarek rejimi, baş düşmanı Müslüman Kardeşler  ile ilk defa masaya oturdu. Yeni bir anayasanın hazırlanması konusunda anlaşmaya varıldı.

Müslüman Kardeşler de çok ilginç şekilde, son derece gerçekçi davranıyor. Acele etmiyor. Bastırmıyor. Amerika'yı karşına almamak için, zamana oynuyor. Nasılsa uzun vadede yönetimi ele alacağını biliyor.
 
Bu durumu, geçici bir süre için Mısır krizinin komisyona havale edilmesi olarak niteleyebiliriz. Ancak, bunun çözüm getirmeyeceğini de bilmekte yarar var.
 
ABD, şimdi başrolü oynuyor. Aynı zamanda, son derece önemli yeni bir hataya da yöneliyor. Ne yazık ki, bu krizi çözebilmek için, Mısır'ı uzun yıllar istikrarsızlığa mahkum edebilecek yöntemlerin peşinde koşmaya başladı.

Yazının Devamını Oku

İki lider ve iki iletişim ustası…

5 Şubat 2011
Ülkenin gündemini en çok iki lider yönlendiriyor. Büyük oranda Başbakan Erdoğan, ikinci derecede ise Cumhurbaşkanı Gül. Bu iki liderin arkasında ise, iletişimi düzenleyen iki isim var. Şimdiye kadar, böylesine dikkatli bir uygulama görülmezdi. Bu iki isim, her iki liderin hayatını rahatlatıyor.

Gazetelerinizi veya TV'lerinizi açtığınızda karşınıza, manşetleri veya yorumları oluşturan iki isim çıkıyor. Bu iki isim, şimdiye kadar Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı koltuklarında bulunan siyasetçiler içinde, Türk toplumuyla en başarılı iletişimi kurmayı başarmıştır.
 
Bu konuda ilk sırayı Başbakan Erdoğan tutuyor. Hergün gündemi, Başbakan'ın konuşmaları, açıklamaları veya gezileri saptıyor. Bir yerde, gazetecilerin en büyük ekmek kapısı Başbakan Erdoğan'dır.
 
O konuştukça, gazeteler manşet buluyor, televizyon haberleri canlanıyor. Muhalefet liderleri ona yanıt verdikleri için, gündeme giriyor ve gazete ve TV Haberlerinde yer alabiliyorlar.
 
Ne zaman ki, Başbakan ortadan kayboluyor, tatile, dinlenmeye veya ulaşılması uzak yerlere gidiyor, o zaman menşetler cılızlaşıyor. Gündem düşüyor.

Yazının Devamını Oku

Canlı yayında bir ayaklanma izliyoruz…

4 Şubat 2011
Şimdiye kadar böyle bir şey görülmedi. Mısır' da halk ayaklanıyor, 30 yıllık bir diktatör can çekişiyor, aynı anda Başkan Obama veya Başbakan Erdoğan'ın açıklamaları oluyor ve bütün bunları aynı anda ekranlarımızda izliyoruz. Bu, iletişim dünyasının hangi noktaya geldiğinin en müthiş örneğidir.

Müthiş bir olayla karşı karşıyayız.
 
Şimdiye kadar böyle bir şey görmedik.
 
Mısır' da yaşananları anında, ekranlarımızdan canlı yayınlarla izliyoruz.
 
Adeta bir macera filmi gibi...

Yazının Devamını Oku

Başkanlık sistemini konuşalım da…

3 Şubat 2011
Başkanlık sistemi konusunda ikilem içinde olanlardanım. Bir yandan bu sistemin, gereken kontrol mekanizmaları oluşturulduğu takdirde, çok daha etkili ve istikrarlı bir yönetim şekli olduğuna inanıyorum; öte yandan ise, Başkan’a muhalif partinin meclise hakim olması durumunda çıkacak istikrarsızlıktan çok korkuyorum. Birilerinin toplumu ikna etmesi gerekiyor.

Başkanlık sistemi artık gündemimize girdi.
 
Başbakan tartışılmasını istiyor.
 
Doğrudur, tartışılmasında hiçbir sakınca yok. Tartışmadan kaçmak isteyenler, toplumu ahmak görenlerdir. Zira, akıllarına yatıp kabul edivereceklerinden korkarlar.
 
Tartışmaya tartışalım da, neyi nasıl tartışacağımızı iyi bilelim. Eğer bunu bir parti tartışmasına dönüştürürsek, hiçbir yere varamayız.

Yazının Devamını Oku

Asıl şimdi güçlü bir TSK’ya ihtiyaç var…

2 Şubat 2011
Türk ekonomisi giderek büyüyor ve güçleniyor. İstikrarlı bir siyasi düzeni var. Bölgede (Orta Doğu- Kafkaslar- Balkanlar) hiçbir ülkede bulunmayan bir Demokratik ve laik bir yaşama sahip. Uzun yıllardır ilk defa, bölgenin en etkili oyuncularından biri olduğu kabul ediliyor. Gelişmeleri bire bir yönlendirme ve kendine bir ekonomik-siyasi nüfuz alanı edinme fırsatı doğdu. Ancak bu iş, bugünkü gibi, ikna yeteneği (yumuşak güç) kullanılarak olmaz. Eğer Türkiye, bölgede ağırlığını koymak istiyorsa, iktidarıyla kavgalı olmayan, iç politikadan tümüyle arınmış, güçlü bir TSK'ya muhtaçtır.

BU BÖLGEDE  SOFT POWER  YETMEZ...
 
Bu iş böyle yürümez.
 
Belki bir süre, sahneye yeni geldiğimizden dolayı, yüzümüze gülerler, ancak işler ciddiye bindiğinde, kimin sopası daha kalın ise, onun dediğine bakılır.
 
Orta Doğu-Kafkaslar ve Balkanlar'da, şimdiye kadar Türkiye'nin nesamesi okunmazdı.

Yazının Devamını Oku

Bir etrafa bakın, bir de bize…

1 Şubat 2011
En zengin, en rahatı dahil olmak üzere, sürekli şekilde şikayet eden, durumundan memnun olmayan bir toplumuz. Bize bir şey beğendirmek çok zordur. En iyi durumda dahi, mutlaka eleştirecek, memnuniyetsizlik çıkaracak bir şey buluruz. İnsaf edelim ve bir defalığına madalyonun öbür tarafına bakalım.

Ben de dahil olmak üzere, bizim toplulumuz kadar rahat etmekten hoşlanmayan, en zengini dahil olmak üzere, hiçbir şeyi beğenmeyen ve sürekli homurdanan bir başka toplum bulanabileceğini sanmıyorum.
 
Altın külçeler verilse, sokak çeşmelerinden süt akıtılsa, ülke baştan başa donansa dahi, mutlaka bir şey bulur ve sırf "Ben demiştim" diyebilmek için, bir yerini bulur ve şikayet ederiz.
 
Allah rızası için, şöyle bir etrafımıza bakalım.
 
Yıllardan beri, Akdeniz'in en rahat ülkelerinden biri sayılan Tunus'un durumuna bakın. Yarı Arap, yarı Fransız, turizm cenneti ve dışardan bölgenin en istikrarlı ülkesi sayılırdı. Tek bir sorunu vardı, o da 30 yıldır aynı adam tarafından yönetiliyordu. Hükümdar ailesi  ve ülkenin Saray'a yakın eliti tarafından yıllardır sürdürülen yolsuzluk artık dayanılmaz noktaya gelmişti. Asıl önemlisi, ağzını açan, farklı bir görüş söyleyenin yok oluverdiği bir sistemde yaşıyorlardı. Sıkıysa ağzını aç bakalım.

Yazının Devamını Oku

Genelkurmay neden açıklamıyor?

29 Ocak 2011
Emekli Albay Arif Doğan öyle sözler söylüyor, öyle açıklamalar yapıyor ki inanılacak gibi değil. 32.GÜN’deki sözleri şaşkınlık yarattı. Ya abartıyor ya da doğruyu söylüyor. Tanık olarak da Genelkurmay Başkanlığı’nı gösteriyor. Her konuda açıklama yapan Genelkurmay ise susuyor. Yoksa Doğan’ın anlattıkları doğru mu?

GENELKURMAY ARİF DOĞAN KONUSUNDA NEDEN SUSUYOR?  
Perşembe akşamki 32. Gün programında, son günlerin sürprizler yaratan tanığı  Emekli Albay Arif Doğan vardı. Bilmem izleme imkanınız oldu mu? Ben ne anlatacağını çok merak ediyordum ve ağzım açık dinledim.
 
Acaba abartıyor mu, yoksa gerçeklerin ta kendisini mi söylüyor, tam çıkaramadım.
 
Eğer siz de izlediniz ve bir fikriniz varsa, bana email  (info@mehmetalibirand.com.tr) gönderin.
 

Yazının Devamını Oku