Mehmet Ali Birand

Kimse Libya’da ne istediğini tam bilmiyor

2 Nisan 2011
Çok garip bir durumla karşı karşıyayız. Libya’ya NATO bombardımanı sürüyor, ancak ya kimseler final hedef hakkındaki görüşlerini açıklamak istemiyor ya da henüz doğru dürüst bir karar verememiş durumdalar. Buna, Türkiye de dahil. Eğer bir an önce temel politikada anlaşma olmazsa, Libya daha da karışabilir.

Libya’ya yönelik askeri konular ile ilgili olarak, olayın içindeki her ülkenin açıklamasını dinliyorum ve kafa karışıklığım daha da artıyor. Her kafadan bir ses çıkıyor ve temel hedeflerdeki belirsizlikler sürüyor.

 

NATO’un hedefi ne?

 

Kaddafi’yi devirmek mi?

 

Washington, bir gün “evet” diyor, ertesi gün “halka yardım için” orada olduklarını söylüyor. Obama, mahcup bir savaşçı gibi davranıyor. Net bir tutumu yok. Türkiye “olmaz öyle şey” diye karşı çıkıyor.

 

Yazının Devamını Oku

Ergenekon’a asıl HSYK el koydu

1 Nisan 2011
Bilmem siz şaşırdınız mı? Savcı Öz’ünki gibi bir atamanın HSYK’dan çıkması ve iktidarın tepelerinde esen rüzgarların aksine bu atamanın gerçekleştirilmesi doğrusu beni şaşırttı. Normal olarak Öz gibi bir savcıyı -her ne kadar son uygulamaları sıkıntı yarattı ise de- bulabilmeleri zordur. Eğer iktidarın görüşü alınmış olsaydı herhalde el altından “Aman sakın ha dokumayın” mesajı çıkardı. Neyse olan oldu. Şimdi Ergenekon’u gerçek boyutlarına indirip bir an önce bitirmek gerekiyor.

Zekeriya Öz’ün bugüne kadar nasıl kelle koltukta çalıştığını, nasıl riskler aldığını çok iyi tahmin ediyorum. Ancak, ne kadar doğruları yapmış, Türkiye’de bir devrim niteliğindeki bu davayı yüklenmiş olursa olsun, kamuoyunun önemli bir kesiminin gözünde, Ergenekon davasını artık taşıyamaz noktaya gelmişti.

           

Tekrar ediyorum, Öz gerçekten kimselerin el atamayacağı, atmak istemeyeceği işlere imza attı. Ancak kamuoyunun vicdanı, aynı davanın genişletilmesinden tutun da, uygulamalara kadar yaşanan sayısız olayı kaldıramadı. Kabul etmedi.

           

Zekeriya Öz’ün aslında, tepedeki bazı isimler dışında, Ak Parti iktidarında da pek bir desteği yoktu. Savcılardan bu konuda neler yaşandığını dinlediğim için biliyorum. Nitekim Öz, daha önce de bu davadan çekilmek istenmiş, ancak son anda başını kurtarabilmişti.

 

Bütün bunlar artık geride kaldı.

 

Yazının Devamını Oku

Irak Kürtleriyle tarihi kucaklaşma…

31 Mart 2011
Başbakan Erdoğan’ın, Irak Kürtlerinin başkenti Erbil’e yaptığı resmi ziyaret, neresinden bakılırsa bakılsın, bir miladdır. Başbakan aslında, “İnkar politikasından artık vazgeçildiğini ” söylerken, Türkiye Kürtlerine de mesaj verdi. Önceliği de, eskiden olduğu gibi, “PKK’nın kafasının koparılıp, getirilmesi” isteğine vermedi; güvenlik beklentilerini sıraladı, ancak Irak Kürtlerinin istikrarını ön plana çıkardı. Oradaki istikrarın, Güneydoğu’ya olumlu yansıyacağını söyledi. İnanılmaz bir ziyaret yaşandı.

Başından beri, bu ziyaretin “tarihi niteliğini” sık sık tekrarlıyorum.
 
Salı günü Kuzey Irak’ta yaşananlar, olayın tarihi  vurgusunu dahi geride bıraktı.
 
Irak  Kürdistan’ın başkenti Erbil’de yaşananlar, Türk- Kürt ilişkilerinin ne kadar şaşırtıcı bir hızla geliştiğini gösterdi.
 
Fazla gerilere gitmeyin. 2008 yılında dahi, Kuzey Irak sınırımızdaki “Welcome to Kurdistan” levhası, Kürt bayraklarının uçuşması, hepimizi sinirlendirirdi. İlişkiler çok gergindi . Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt devletinin kurulacağı ve bizim Kürtlerin de bu hevesle bağımsızlıklarını ilan edip, ileride Büyük Kürdistan’ı oluşturacaklarına inanılırdı.

Yazının Devamını Oku

Ergenekon kendini yok ediyor…

30 Mart 2011
Ergenekon davasıyla ilgili gelişmeleri alt alta koyunca, böylesine önemli bir davanın böylesine hoyratça yönlendirilmesine insanın isyan edesi geliyor. Türk demokrasisi açısından tarihi önemi olan bir dava, sanki bilinçli şekilde çarpıtılıyor, kamuoyu gözünde küçük düşürülüyor ve giderek eritiliyor. Aslında, hala kurtarılabilir. Davayı elinde tutanlar, gerçekçi bir değerlendirme yapıp, nerelerde hatalar yapıldığını görüp, hemen geri adım atabilirler...

Ergenekon davasıyla ilgili olarak, başından bu yana yaşanan gelişmeleri alt alta koyunca, insanın karşısına son derece dramatik bir manzara çıkıyor.
 
Ergenekon neydi?
 
Benim algıladığım, seçimle gelmiş düzeni yıpratmak veya yıkmak için, devletle de ilişkileri olan, yasadışı guruplaşmalar ve çetelerin yargılanmasıydı.
 
Ergenekon¸ demokrasiye karşı duranlardan hesap sorulmasıydı.

İlk defa, askeriyle, para-militer örgütleriyle, derin devlet unsurlarının yargılanması; yani “darbeci mantığın” sonuydu.

Yazının Devamını Oku

Kitap olayının asıl faturası AKP ve Gülen Cemaati’ne çıkıyor…

29 Mart 2011
Kim ne derse desin, İmamın Ordusu kitabının başına gelenler, Ergenekon davasını en fazla savunanları dahi havaya zıplattı. Ancak, ne kadar “bu iş bizi değil, yargıyı ilgilendirir” deseler de, olayın en ağır faturası Ak Parti’ye ve Gülen Cemaati’ne çıkıyor. Hemen herkes, olayın perde arkasında Erdoğan ile Gülen’i görüyor. İkisi de çok rahatsız, ancak kendilerini de bu gelişmenin dışına çıkaramıyorlar.

İmamın Ordusu kitabı hakkındaki soruşturma, öylesine bir karmaşa yarattı ki, kimse işin içinden çıkamıyor.
 
Anlaşılır veya mantığa sığacak hiçbir yanı yok.
 
Dışarıdan baktığınızda, medya haberlerine göre, bu işe ilk polis el atıyor. Bulgularını savcılara bildiriyor. Onlar da büyük bir altın madeni bulmuşçasına, dünya literatürüne geçecek bir örnek yaratarak, daha taslak halindeki bir kitaba soruşturma başlatmakla kalmıyor, taslak kopyalarını toplattığı gibi, bilgisayarlar disklerindekileri de imha ettiriyor.
 
Her yazışımda gülesim tutuyor.

Yazının Devamını Oku

Erdoğan’ın tarihi Erbil ziyareti

26 Mart 2011
Belki gündem çok yüklü de bundan dolayı yeterince konuşulmuyor, ancak bu hafta sonu Başbakan’ın Erbil’e gidişi inanılmaz sembolik mesajlarla dolu. Büyük bir tabu daha yıkılmış olacak. Bir Türk Başbakanı, daha önce “bu ne küstahlık, Kürdistan kelimesi bir tahriktir” dediğimiz, KÜRDİSTAN Yönetimi başkentine gidecek. Resmi bayrak ve milli marşlarla karşılanacak. Bundan anlamlı başka bir şey düşünemiyorum.

Bir Türk Başbakanı, ilk defa Irak  Kürdistanı’nın başkentini ziyaret edecek.

           

Önümüzdeki hafta, bu açıdan tarihi bir gelişme yaşanmış olacak.

           

Son derece önemsenmesi gereken bir gösteri.

           

Türkiye, Irak Kürdistan Yönetimini, dolaylı şekilde tanıdığını gösterecek. Bağdat’a resmi bir ziyaret sonrasında Erbil’e uğrayarak, Irak’ın toprak bütünlüğüne dikkat ettiğinin sinyalini de verecek.

           

Yazının Devamını Oku

Türkiye Orta Doğu’nun “Batılı ülkesi” olduğunu gösterdi

25 Mart 2011
Türkiye’nin bir ara Libya konusunda batı cephesinin dışında kalmak istediği izlenimi doğmuştu. Tam aksine Ankara, sıkı bir manevra ile dışarıda kalmaya niyeti olmadığını gösterdi. Temel ilkelerinden (işgale karşı çıkmak-bombardımana katılmamak) vazgeçmedi. Zaten bu ilkeleri ancak NATO içindeyken uygulatabileceğinin farkındaydı. Doğrusunu yaptı.

Libya olayı sırasındaki Türkiye’nin tutumu, daha önceki yaklaşımlarıyla yan yana getirilmiş ve birçok çevrede “eksen kayması” tartışmasına yeni bir örnek olarak gösterilmişti.

           

Ak Parti iktidarının verdiği izlenim, Türkiye’yi iki seçenekten birine doğru yönlendirdiği şeklindeydi:

 

-         Türkiye giderek, daha fazla bir Orta Doğu ülkesi gibi davranacak. Batı cephesine arkasını dönecek ve sesini yükseltecek.

-         Veya Orta Doğu’daki bir Avrupa ülkesi konumuna girecek. Orta Doğu’ nun sorunlarını “daha iyi anlayan” bir ülke olarak batı cephesinde bu duyarlıkları savunacak.

 

İran’

Yazının Devamını Oku

TÜSİAD darbeci geçmişini temizliyor

24 Mart 2011
Yeni anayasa tartışmalarına başlama vuruşunu TÜSİAD yaptı. Ne ilginçtir ki, iş çevreleri genelde tutucu olarak bilinirler, oysa ki Türk iş dünyası, kendini ilerici bulan nice siyasi partiden daha cesur ve gerçekçi davrandı.

İleride bu konuya tekrar geleceğim, ancak bugün ilk izlenimlerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
 
TÜSİAD, içinde bulunduğumuz ortamda, sorumlu bir sivil toplum örgütünün yapması gerekeni yaptı. Yeni bir anayasanın nasıl olması gerektiği ile ilgili görüşlerini, ilkelerini ortaya koydu.
 
Korkmadı. “İktidar ile ters düşmeyelim,  bırakın siyasiler yapsın, biz tepki gösterelim, eleştirelim” demedi.
 
Nereden nereye…

Yazının Devamını Oku