Mehmet Ali Birand

Nerede kalmıştık…

6 Eylül 2011
Uzunca bir süre ayrı kaldık. Sağlık sorunları işin içine girince, insanın gözü hiçbir şey görmüyor. Ben de, tüm kepenklerimi indirdim. Dış dünya ile ilişkimi kestim ve sadece kendi içime döndüm. Bambaşka bir alemde yaşadım. İşler yoluna girince, gözümü bir açtım ve ne göreyim dersiniz. Bambaşka bir dünya ve çok farklı bir Türkiye ile karşılaştım. Hadi gelin, nerede kaldıysak, oradan yani bıraktığımız yerden başlayalım.

Ayrılığımız uzun sürdü.
 
Sağlık sorunları ortaya çıkınca, insanın gözü hiçbir şey görmüyor.

O ana kadar çok önem verdiğiniz konular küçülüveriyor.

Nefret ettiklerinize farklı şekilde bakmaya başlıyorsunuz. Size kan kusturan insanlar gözünüzde daha da küçülüp yok oluveriyorlar.Dostlarınız ve sevdikleriniz ise daha da büyüyorlar.

Hayat boyu peşinde koştuğunuz , kazanabilmek için çırpındığınız paranın anlamı yok oluveriyor.

İçinize kapanıyorsunuz ve tüm değer yargılarınızı sorgulamaya başlıyorsunuz. Sonunda da, kendinize dert edindiğiniz nice sorunun hiçte sandığınız kadar önemli olmadığını görüyorsunuz.

Kepenklerimi kapattım. Dışımdaki hiçbir şeyle ilgilenmedim. Ne gazete okudum, ne televizyon seyrettim. Gündemi hiçbir şekilde izlemedim.

Yazının Devamını Oku

“Burası Türkiye, Buradan çıkış yok!”

24 Haziran 2011
Böylesine önemli günler yaşanırken, sizlerden bir süre için izin istiyorum. Siyasette böylesine karmaşa varken, yazıyı bırakmak büyük hatadır, ancak mecburum. Tatile çıkmıyorum. Bir sağlık sorunumu halledebilmek için, yarın kendimi doktorlara teslim edeceğim. Bu süre içinde de yazı yazamayacağım. Bu sürenin ne kadar olacağını da şu anda bilemiyorum. Kusuruma bakmayacağınızdan eminim. Ne olursa olsun, sağlık her şeyin başında geliyor. Yakında tekrar buluşacağız. Hepinizi çok özleyeceğimi bilmenizi isterim. Dualarınızı eksik etmeyin yeter.

Ben artık ne YSK’ ya kızıyorum, ne de birbirinden farklı kararlarından dolayı yargımızı eleştiriyorum.

           

Artık vazgeçtim.

           

Şu yaşadığımız karmaşayı hepiniz görüyorsunuz.

           

YSK seçimler öncesinde bir karar veriyor ve BDP’ li adayların seçime katılamayacağını belirtiyor. Ardından, tepkiler çıkınca, çok garip bir gerekçe yaratıp kararını geri alıyor.

           

Yazının Devamını Oku

Türkiye artık kararını vermeli…

23 Haziran 2011
Kürt sorunun çözümü kapıya dayandı. Artık seçim de geçti ve hiçbir geciktirme özrü kalmadı. Hepimizin bir karar vermesi gerekiyor. Türk toplumu olarak, gereken fedakarlıklara, hoşlanmadığımız acı ilaçları içmeye hazırlanmalıyız. Kürtlerin her istediklerini kabul etmek değil, ancak 15 milyonluk bir nüfusu rahat ettirmek zorundayız. Aksi halde bizler çok acı çekeceğiz.

Artık zor günler geldi, çattı.
 
İki yıldır bir şeyler olmasını bekliyoruz. Kürt açılımının çökmesinden sonra, seçim var diye yine bekledik.
 
Artık hiçbir geciktirme özrü kalmadı.
 
Ya barış için harekete geçeceğiz ya da şehit cenazelerinin artacağı yeni bir sürece gireceğiz.

Yazının Devamını Oku

Aftan kurtulmaya imkan yok…

22 Haziran 2011
Yine genel af tartışmalarına başladık. Son AK Parti hükümetinin Sanayi Bakanı Nihat Ergün haklı. Bu ülke Kürt sorununu çözmek istiyorsa, eninde sonunda bir af çıkaracaktır. Af olmadan sorun çözülemez. Üstelik devlet böylesine abuk sabuk yasalar çıkarıp insanları hapse atarsa, toplumun buna baş kaldırması ve devlet nezdinde suçlu duruma düşmesi de çok doğaldır.

DEVLETE KARŞI SUÇLAR MUTLAKA AFFEDİLMELİ...
 
Sanayi Bakanı  Nihat Ergün geçen gün, Kürt sorunuyla ilgili,  son derece önemli görüşler ortaya attı. “Devlete karşı işlenen suçlar affedilmeli” dedi.
 
Tabii hemen kazanlar kaynatılmaya başlandı.
 
Muhalefet ayaklandı, kendi partisinden Kuzu dahi "Bizim gündemimizde böyle birşey yok" diye hemen savunmaya geçti. Devlet de kendini koruma refleksiyle hareketlendi.

Yazının Devamını Oku

Erdoğan’ı tarihe asıl Kürt sorunu geçirir…

21 Haziran 2011
Başbakan acaba, 80-100 yıl sonra dahi hatırlanmak istemez mi? Bu ülkeye yaptıklarının konuşulmasını düşünmez mi? Tarihin gidişini etkilemek ve damgasını bırakmak rüyası yok mu? Eğer varsa, tarihe yüzde 50’lik seçim zaferi veya çılgın projelerle geçemez. Onlar birer istatistik olarak kalır, ancak Kürt sorununu çözmüş, PKK'yı dağdan indirmiş bir lider hiçbir zaman unutulmaz.

Her insanın bir  unutulmama tutkusu vardır.
 
Hepimiz fani olduğumuzu bildiğimizden dolayı, ileride hatırlanmayı düşleriz. Yaşamımız boyunca, imkanı olanlar, hep kalıcı birşeyler bırakmaya çalışırlar. Kimi apartıman yaptırır ve adını yazdırır, öbürü cami diker ve adını koyar. Biraz daha öne çıkanlar, bağışlar yapıp sokaklara veya caddelere isimlerinin verilmesine çalışırlar.
 
Eminim sizlerin de böyle tutkularınız vardır.
 
Hiç imkanı olmayan, erkek torun peşinde koşar. Sırf soyadı devam etsin diye, çocuklarını sıkıştırır.

Yazının Devamını Oku

Söylemesi kolay, yapması zor…

17 Haziran 2011
Türkiye’nin önünde, üstesinden gelinmesi çok zor iki sorun var. Biri, Suriye Devlet Başkanı’nı reformlara ikna etmek, diğeri Suriye’nin içinde bir tampon bölge oluşturup, güvenliği sağlamak. Neresinden baksanız, çıkışı görülmeyen bir durumla karşı karşıyayız.

Ankara pek açık vermemeye çalışıyor, ancak durum giderek güçleşiyor. Zira Suriye’de değişim neredeyse imkansız. Orta Doğu’daki Türk büyükelçilerinin toplu halde Türkiye’ye davet edilip görüşlerinin alınması, daralmanın boyutlarını gösteriyor.

Başbakan’ın en büyük kaygısı,  Suriye’de bir Alevi-Sunni çatışmasının çıkması, büyük kan dökülmesi ve yüzbinlerce Suriyelinin Türkiye’ye göçmesi...

Bunu engelleyebilmek için düşünülen iki senaryo da, kolay kolay uygulanabilir cinsten değil.

1. GÜVENLİ TAMPON BÖLGE: Türkiye şu ana kadar, uluslararası  kurumları işin içine sokmadı ve göçmenlere kendi başına yardım veriyor. Ancak ilerde bu yükü taşıması imkansızlaşacak. Türkiye’nin kapasitesi 50 bin civarında. Eğer bu rakam yüzbinlere çıkarsa, o zaman Birleşmiş Milletler  devreye sokulacak ve Suriye toprakları içinde güvenlikli bir tampon bölge oluşturulabilecek.  Tabii bu, olayların ve göçün boyutuna göre şekillenecek.  Böyle bir bölge için Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullanılması aslında riskli.  Başka bir ülke topraklarına asker sokmak daima  sorun yaratır.  Söylemesi ve planlaması kolay, ancak gerçekleştirilmesi çok zor bir senaryo...

2. ESAD’A REFORM ÇAĞRISI:  Söylemesi kolay, ancak  gerçekleştirilmesi zor olan diğer bir konu da, Başbakan’ın Suriye Devlet Başkanı’na yaptığı “Reformlara devam et”  çağrısıdır. Eminim Esad, Başbakan’ın sözlerini dinlerken kendi kendine “Kolaysa sen gel yap” diyordur.

Esad, Erdoğan’ın tavsiyelerine uyamaz. Artık öyle bir noktaya gelindi ki, demokratikleşme süreci demek, tüm Esad ailesinin iktidarı kaybetmesi demektir. Esad bunu göze alamaz. Tek kurtuluşu direnişin çok sürmemesi, fazla kan dökülmeden  olayların bastırılabilmesi. Böylece, hem Esad ailesi iktidarda kalabilir, hem de Türkiye’yi son derece riskli bir girişimden kurtarabilir.  Ben, buna pek ihtimal vermiyorum. Esad direnecektir ve er ya da geç Suriye’nin kontrolünü kaybedecektir. Gidiş o yönde...

*   *   *

BU ÇIKIŞ , BAYKAL’A HİÇ YAKIŞMADI...

Yazının Devamını Oku

“ Böbürlenme padişahım, senden büyük Allah var…”

15 Haziran 2011
Türkiye yepyeni bir sürece girdi. Böyle bir duruma hiç alışık değiliz. Heyecan verici de olabilir, son derece gerilimli ve keyifsiz bir süreç de. Asıl sorumluluklar şimdi başlıyor ve bütün yük, baştaki liderinden, en küçük taraftarına kadar Ak Parti’lilerin sırtında.Ya Başbakan’ın dediği gibi mütevazi olacaklar veya bugün aldıkları oyu dört yıl içinde kaybedecekler.

Kimsenin bu seçimlerden şikayet etmeye hakkı yok.
 
Olaysız, şüphe uyandıracak yolsuzlukların yaşanmadığı bir seçim geçirdik. Daha da önemlisi, uzun süredir ilk defa Türk toplumu en geniş şekilde TBMM 'de temsil ediliyor olması. Bütün bu açılardan bakarsak, Türk demokrasisi büyük bir kazançla çıktı. Mazoşistliği bir yana bırakalım ve bir defalığına, bu yeni sürece ümitle bakalım.
 
Tabii bizlerin de, Başbakan Erdoğan’dan başlamak üzere, en alt düzeydeki yetkilisine kadar, tüm Ak Parti kadrolarından beklediğimiz önemli bir tutum var. Başbakan’ın balkondan söylediği gibi, gururlu ve ezici davranmamaları, bu zaferi tevazu ile benimsemeleri ve “Ben ne oldum “ dememeleri.
 
Ak Parti’nin asıl sınavı şimdi başlıyor.

Yazının Devamını Oku

Bravo doğrusu, bu kadarını beklemiyordum…

14 Haziran 2011
Kim ne derse desin, Erdoğan istediğini elde etti. Yok, herkese bahşiş dağıtmış, yok sertlik yapmış, yok BDP’ye ters davranmış, ne yapmışsa yapmış. Ülkedeki iki kişiden birinin beğenisini kazanmış durumda. Bravo doğrusu... Artık söylenecek laf yok. Şu andan itibaren, yepyeni bir Türkiye’ ye gidiyoruz.

Şimdi herkes efelik taslayacak ve “Ben demiştim” diyecek. Ben  AKP’nin kazanacağından emindim, ancak yüzde 50 gibi müthiş bir sonuç elde edebileceğini sanmıyordum. 45-46 gibi bir sonuç olabileceğine inanmıştım. Bunda anketlerin de etkisi vardı tabii...
 
Sadece benim değil, medyanın egosu yüksek takımının da, ülkenin nabzını tutamadığına inandım. Kampanya sırasında öylesine yazılar okudum ki, bugün büyük bölümünün kalemlerini bırakıp, gazetelerinden istifa etmeleri gerekir.
 
Kim ne derse desin,  Erdoğan istediğini elde etti.

Yok, herkese bahşiş dağıtmış, yok  sertlik yapmış, yok BDP’ye ters davranmış, ne yapmışsa yapmış.

Ülkedeki iki kişiden birinin beğenisini kazanmış durumda.

Bravo doğrusu...

Yazının Devamını Oku