Bu maçlarda Denizli ‘2. dereceden’ şans tanıdığı oyuncuları harmanlayarak görmeye çalışıyor elbette ama şeytanın avukatlığını yaparak asıl amacının ‘elimdeki kadro budur’ demeye getirdiğini söyleyen de çıkabilir.
Elindeki oyuncuların asından, yedeğinden faydalanmak için yanıp tutuşan çok sevdiğim Mustafa Denizli ilk 45 dakikanın ardından yılmadıysa, bezmediyse iddia sahibi kurt bir hoca olmasındandır.
SADECE İDARE ETTİLER
Bilal dışında ‘pozitif sinyal’ veren birini göremedim.
ABD ve SSCB’yi temsilen sadece iki atın yarıştığı (‘Kim daha üstün?’ hikâyesi) ve SSCB’nin kaybettiği hadise Pravda (veya Izvestiya) tarafından şöyle duyurulur:
“SSCB’nin atı birinciliği kıl payı kaçırırken, ABD’nin atı sondan ikinci olabildi...”
*
Fıkrayı hatırlamama vatandaştan toplanan vergilerle tarafsız, dürüst, hızlı, tutarlı habercilik yapmasını beklediğimiz TRT Haber sebep oldu; sağ olsun...
TRT Haber, ekmeğe yapılan yüzde 25’lik zammı Twitter hesabından, “Ekmeğe zam yapılmadı ancak fiyatlar arttı” şeklinde duyurdu.
Dylan’ın otobiyografik üçlemesinin ilk cildi olan “Chronicles 1” 2004’te yayınlandığına göre, o sıralarda işte...
Bu arada üçlemenin devamı 12 yıldır gelmedi, Dylan sorulunca “Üstünde çalışıyorum” diye geçiştiriyor.
Dylan’ın iyi geldiğini düşünerek hakkında yazılmış bir başka kitaba geçince fark ettim ki; beni rahatlatan Dylan değil, otobiyografiler...
*
Sultanahmet’te hayatını kaybeden, yaralanan masum insanların ardından yaslandığımız sözlere, sembollere, imgelere kasvetle örtülmüş bir perdenin ardından bakarken içimden akan cümle buydu...
*
Terörün hedef aldığı kentleri, yaşam tarzlarını simgeleyen çok anlamlı logolar, kolajlar, sloganlar üreterek cevap vermeye çalışıyoruz.
Paris’teki saldırıların ardından Eyfel’in, İstanbul’daki saldırının ardından Sultanahmet Camisi’nin siluetine siyah kurdeleler yerleştiriyoruz mesela...
Rafta kalan son kopyayı alırken, derginin ara sıra yaptığı güzelliklerden birini tekrarladığını gördüm; özel zarf içindeydi Mojo...
Dergi aynı zamanda kapak konusu olan David Bowie’nin iki fotoğrafının özel baskısını yeni yıl hediyesi olarak dağıtıyordu okurlara.
Pazartesi sabahı gazeteye yazıyı yolladıktan sonra keyifle okumak üzere dergiyi “uzanabileceğim” bir noktaya koydum.
Yazı için çalışmaya başlamak üzereyken eski ve yakın bir dostumdan mesaj geldi: “Bowie’yi de kaybettik...”
Şöyle sorulardı:
-Mavi gören kuş hangisidir?
-İlk uçurtmayı hangi ulus uçurtmuştur?
-Keman yayına ne ad verilir?
-Cumhurbaşkanlığı külliyesi hangi mimarın eseridir?
Uygulamanın adaletsiz olduğunu söyleyen eğitim sendikacıları “Ağzınızla kuş tutsanız da olmaz bu iş diyorlar” diye isyan etmişti.
Dün de Cumhuriyet’te Canan Coşkun imzasıyla yayınlanan haber sayesinde “Adli Yargı Yazı İşleri ve İdari İşler Müdürlüğü sözlü sınavında” adaylara yöneltilen soruları öğrenmiş olduk.
“Hun devleti ile karşılıklı olarak vize uygulaması kaldırıldı, tatile gitmeyi düşünür müsünüz?”
Vatandaş cevap veriyor:
-İyi olur valla, zaten Orta Asya’dan tarihimizde de beraber göçmüşüz...
-Daha çok ben Karadenizliyim, Karadeniz’e gidiyorum.
-Yok, ben denize Fransa’ya gidiyorum amcamların yanına.
-Güzel bir ülke, giderim tabii.
-Türkiye’de o kadar yer varken tercih etmezdim...
Niccolo Machiavelli’nin (Makyavel) “Adalet güçlüden yanadır” vurgusunu ön plana çıkardığı eseri, gücü eline geçirenler için “eşsiz tilkilikler” önerir.
İşin ahlaki yönlerini bir kenara bırakmakta sorun yoktur; mutlak iktidarı sürdürebilmek için her yol mubahtır yazara göre.
*
“Eşsiz tilkilikler” dedim ya...