Çatalları bırakalım, umudu konuşalım

SÖZLERİN, imgelerin, sembollerin tükendiğini hissediyorum ama umudu tüketmek istemiyorum...

Haberin Devamı

Sultanahmet’te hayatını kaybeden, yaralanan masum insanların ardından yaslandığımız sözlere, sembollere, imgelere kasvetle örtülmüş bir perdenin ardından bakarken içimden akan cümle buydu...


*


Terörün hedef aldığı kentleri, yaşam tarzlarını simgeleyen çok anlamlı logolar, kolajlar, sloganlar üreterek cevap vermeye çalışıyoruz.

Paris’teki saldırıların ardından Eyfel’in, İstanbul’daki saldırının ardından Sultanahmet Camisi’nin siluetine siyah kurdeleler yerleştiriyoruz mesela...

İyi yapıyoruz elbette...

Sıradan insanlar olarak gücümüzün bundan ötesine yetmeyeceğini düşünürken içimizdeki acıyı ve çaresizlik hissini, “Yenilmeyeceğiz” anlamı yüklediğimiz sloganları paylaşarak dağıtmaya çalışıyoruz...


*


Sonra bu imajlar, bu sloganlar üzerinden kavga etmeye başlıyoruz sosyal medyada vb oluşturduğumuz cephelerde.

İyi niyet sorgulamalarına girişiyoruz karşılıklı olarak bu sembolleri işaret ederek.

Suçlayıcı dile abanıyoruz, “tüvit altından sopa göstermece” oyununa soyunuveriyoruz.

Doğrusu “içerideki gündem”, hamaset yakıtıyla çalışan siyasetin kaba dilli makinesi vesaire sayesinde antrenmanlıyız bu niyet okuma işlerine.


*

Haberin Devamı


Yıllardır yaşadığı acılardan ders çıkaramamış, acısını sömürerek şiddete, teröre, kutuplaştırmaya rant kapısı olarak bakanlara uyanamamış bir toplum gibi davranmaya devam ediyoruz.

Öfkeyle kalkıp zararla oturmaktan vazgeçemiyoruz.

Mesela...

Yıllar önce Ahmet Kaya’ya Magazin Gazetecileri Derneği’nin ödül töreninde fırlatılan çatalları yakın geçmişte utanç vesikası olarak andığımızı unutup konjonktüre, güce yaranmak için yeniden linç çatallarına davranıyoruz gazete sütunlarında.

Aaah, ah bu biz!


*


Tazesinden bir araştırma var Kadir Has Üniversitesi Türkiye Sosyal ve Siyasal Araştırma Merkezi tarafından hazırlanan...

Bu sütun sonuçları aktarmak için yetersiz ama internetteki arama motorları aracılığıyla ulaşabilir, kafamızın nasıl karışık olduğunu, nasıl çatlak bir zemin üzerinde yaşadığımızı daha net anlayabilirsiniz.

IŞİD’i terör örgütü görmeyenler, bölünme tehlikesinin arttığını iddia edenler, AB fikrinden uzaklaşanlar, Ortadoğu ülkesi olduğumuzu düşünenler artıyor.

Başkanlığa karşıyız, hükümeti başarılı buluyoruz vesaire...

Ama her araştırma gibi bu araştırmayı da dilediğimiz gibi, gönlümüzden geçtiği gibi yorumlayabiliriz çeşitli gruplara ayrılarak...

İyisi mi siz okuyun, gönlünüze uygun neticeler bulun...


*

Haberin Devamı


Başa dönelim...

Mitolojinin en popüler “hikâye”lerindendir...

Pandora’nın açmaması salık verilen kutuyu (küpü, her ne ise) açmasının ardından kötülükler dünyaya yayılır.

Kutu kapandığında içinde sadece “umut” kalmıştır.

Her derde deva, her sıkıntıya ecza, tek dayanağımız olan umut...

Çatalları bırakalım, barışı yüceltelim, umudu koruyalım istiyorum.

Yapacak başka bir şey bilmiyorum...

Yazarın Tüm Yazıları