Cesaret anksiyeteyi üstlenerek, umutsuzluğa direnir...”
Psikiyatrist Kemal Sayar’ın Psikeart dergisinin “Kaygı-Bunaltı-Anksiyete” temalı sayısından (Şubat 2014) bu satırları not almıştım dün sabah.
Niyetim eşimde dostumda, yakın çevremde, elbette kendimde gördüğüm duyduğum, sosyal veya “konvansiyonel” medya yordamıyla toplumdaki derin etkilerini özellikle son bir haftadır izlediğim “endişeli halimiz” üzerine yazmaktı.
‘SANSASYONEL HAREKETLER’
Geçtiğimiz salı günü Madrid’de yaşandı hadise, bir şekilde haberiniz olmuştur ama bir özet geçmekten zarar gelmez. Hollanda’nın meşhur PSV Eindhoven takımı Atletico Madrid ile karşılaşacak.
Hollanda kulübünü destekleyen 4 bin taraftar da PSV’nin peşinde Madrid deplasmanına gelmiş. İyi yapmışlar, hoş yapmışlar, Madrid güzel deplasmandır.
Hatta daha geçen kasım ayı sonlarında Galatasaray’ın peşinden gitmişliğim, orada “Deplasman Meyhanesi” adıyla düzenlenen etkinliğe “yancı yazılmışlığım”, tribünden tanıdığım eski dostlarla klasik tezahüratlardan “bir demet” seslendirmişliğim var...
“Godfather” diyerek sevgiyle takıldığı babasıyla mangal keyfi yaparken, küçük kız kardeşiyle oynarken, okul başlamadan arkadaşlarıyla yaptığı küçük tatilde denize atlarken gözlerinin içi gülüyor...
Bir sevdiği varmış.
Basketbol oynamayı severmiş.
Cem Adrian’ın sesini, Ata Demirer’in esprilerini takip edermiş.
Şampiyonluk çok önceden hayâl oldu.
Avrupa macerası sona erdi.
Bunlar doğru.
“Tek” hedefi genetik olarak zirvedir böyle takımların, gerisi kesmez. Ve büyük hedeflerini ıskalayan takımlar “yıkılabilir”; örneklerini çok gördük.
Duyduysanız ne mutlu size, duymadıysanız unutulmaya yüz tutmuşken bazı meraklı, dikkatli, hakikatli kişiler sayesinde hatırlanan bu kıymetli denizcimizi biraz olsun tanımaya hazırlanın...
YENİ DENİZ MECMUASI
Yeni Deniz Mecmuası’nda Cem Gürdeniz’in kaleme aldığı “Cımhuriyet’in İlk Deniz Gezgini: Mustafa İhsan Denizaşan” başlıklı yazı rehberimiz olacak.
Daha önce de hakkında eski bir röportajının alıntılandığı yazılar okumuştum Denizaşan hakkında. Ancak onlar daha çok bu renkli karakterin aktardığı ve “abartılı avcı hikâyeleri”ni andırdığı için hafiften gülümsenerek okunan yazılardı çoğunlukla.
Cem Gürdeniz ise yayın hayatına yeni başlayan ve denizciliğe ilgi duyanların muhakkak okuması gereken, entelektüel bakımdan kalibresi yüksek Yeni Deniz Mecmuası’nda Denizaşan’ı hak ettiği şekilde tanıtıyor.
Hatırlarsanız 17 Aralık’ın hemen ardından basın toplantısında operasyonun Gülen Cemaati’yle bağlantısını işaret eden sorular üzerine, o dönem hükümet sözcüsü olan Bülent Arınç da (bozarak) bu şiire sığınmıştı.
Arınç’ın “Beş kere beş 25, elde var Ayten” diyerek kitlesel dumur ortamı yaratmasını tetikleyen şiir takıntılı bir aşkı anlatır aslına.
AYTEN’İ HATIRLARKEN
“Tüm çalışanlara 3’er bin lira” olarak belirlenen ikramiye için yürütülen pazarlığın sözde onaylanmasına sevindim, özde tamamlanırsa daha da sevinirim.
Cumhurbaşkanı topu Binali Yıldırım’a attı, oradan sorulur...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ikramiye vaadini öne çekmek için yürüttüğü çaba sırasında “Ramazandan önce bir maaş ikramiye ver. Sen bunu zekâtına say, sadakana say...” demesine ise itirazım var.
“Acaba 1980’lerden bu yana daha ruhsuz bir G.Saray seyrettim mi?” Held (1989-1990) dönemi? Sıkıcıydı kabul...
Barış’lı Mustafa’lı takımın yaşattığı zulüm? Aman diyeyim evlerden ırak...
Fakat hedeflerden uzak düşmüş, “zayıf kadrolu” o takımların kötü olduklarını kabul ediyorum da şu anki kadrodan daha ruhsuz olduklarını düşünmüyorum.
Arma için, forma için, takım arkadaşları için, taraftar için, eşe dosta ayıp olmaması için birazcık olsun çaba göstermiyorlar haydi onu anladım da...