“Bayramın bilançosu 46 ölü, 84 yaralı...”
Arife günüyle 26 Ağustos arasındaki sürede ateşli silahlarla ölen ve yaralananların bilançosu bu...
İnternetten istenilen silahın sipariş edilebildiği...
Evlere paketle silah servisi gibi “hizmetlerin” sunulduğu...
GALATASARAY şampiyonluk için kapışması muhtemel iki ezeli rakibinin de kaybettiği ligin 3’üncü haftasında cebine erkenden bir “joker” koyabilmek için sahadaydı.
Rakip, ilk iki haftayı da yenilgiyle kapatmış ve henüz gol atamamış Alanyaspor’du.
Ancak futbolun defalarca kendisini kanıtlamış kuralı kâğıt üstünde kolay duran lokmanın yutulmasının o kadar kolay olmayabileceğini işaret eder.
Bunun son örneğini daha bu hafta Beşiktaş-Antalyaspor maçında gördük zaten.
Galatasaray maça tıpkı geçen hafta olduğu gibi durgun başladı, kapanan rakibini açacak formülü üretmekte zorlandı.
Bu süreçte çalışmayan yer de bariz şekilde hücum hazırlıklarını yapmak ve neticelendirmekle görevli ekipti.
Belhanda, Sinan ve Eren’in oyuna bir türlü girememeleri, kaçak oynamaları, etkisiz kalmaları dikkat çekici düzeydeydi.
16’ncı dakikada
“Kıyamet günü için hazırlanan siyahlar”, “Seks işçilerinin hakları”, “Erdişilerin problemleri” en temel insan hakları alanlarında bile hızla gerileyen ve bunu hiç mi hiç dert etmeyen bir coğrafya için öncelikli meseleler olarak görülmüyor.
Bu ve benzeri “butik” sorunların gündeme gelmesi, tartışılması, aslında internet çağıyla başlayan ve yakın gelecekte var olan tüm yönetim sistemlerini temelinden sarsacak bir “yeni insan/yeni toplum”u işaret ediyor ama bunlarla ulaşacak vaktimiz yok bizim.
Bayram tatilcilerinin bıraktıkları çöp dağları gibi daha elle tutulur ve biraz vicdan olsa tutmuşken çöpe atılabilir sorunlar var bizim buralarda, malum...
“BuzzFeed News” muhabirlerinin hazırladıkları dosyalara odaklanan “Follow This” adlı 7 bölümlük seriyi, Netflix’te bayram tatilinde bir öğleden sonramı ayırarak ilgiyle ve karışık hislerle seyrettim.
Bazı bölümleri “Vay kardeşim, demek böyle bir hadise de varmış gezegenimizde” diyerek, bazı bölümleri “Memlekette kaybolan mesleklerimizden gazeteciliğin bugünü” diye hayıflanarak...
Peki kimi Pulitzer ödülüne aday gösterilecek seviyede çatır çatır gazetecilik yapan bu yeniçağ muhabirlerinin “bizi” de acil tarafından ilgilendirecek hiç mi haberi yok?
Var...
Serinin
Bilmiyorum ama pek mümkün de görmüyorum. Bu ancak çağımız insanının yapacağı türden bir zalimliğe benziyor...
Tokat’ın Erbaa ilçesi ve çevresi tarih boyunca çeşitli medeniyetlerin hüküm sürdüğü, İpekyolu hattında olduğu için hep cazibesini korumuş cennetlik bir coğrafya...
Geçen hafta bir öğretmen, bu bölgedeki Hacıali ve Canbolat köyleri yakınlarında, ormanlık arazide yapılan zulmü görüntüledi ve sosyal medyada paylaştı.
Hakikaten içler acısı bir manzara... 44 adet güzeller güzeli sarıçam ağacını dev boyutlu sıçanlar gelip kemirmiş sanki...
Ağaç ayakta ama canlı canlı etini kesmişler çıra için...
O bölgenin köylüleri geçimlerini ormandan sağlar, Çerkestirler, Kafkasya’dan göçmüşlerdir, doğaya saygı duyarlar...
Kim işlemiş peki bu korkunç cinayeti?
GALATASARAY sezonun kendi sahasındaki ilk maçına sırtında soru işaretleriyle tıka basa dolu bir küfeyle çıktı...
Mali sıkıntıların ve transfer açmazlarının gölgesinde geçen günlerde oynadığı maçlarda (Süper Kupa finali ve ligin ilk maçı dahil olmak üzere) göz dolduramamıştı.
Küfedeki diğer sorulara da bakalım:
Gomis kalacak mı, gidecek mi, oynayacak mı, küsecekmi?
Ndiaye dönecek mi, tek ve öncelikli ihtiyaç gerçekten de o mu?
Bu kadro Şampiyonlar Ligi’ne kadar oturacak mı, o seviyede savaşacak gücü toplayacak mı? Defans düzelir mi, Belhanda ve Feghouli gibi oyuncular işlerini nihayet ciddiye alıp katkı verebilecek mi?
Dün akşamki maç bu soruların cevaplarını kotaracak türden değildi. Daha sezonun başıdır, takım oturur, belki şehre bir film gelir vesaire!..
İlk yarıdaki bağlantı hatları kopuk (veya gevşek), orta sahada
Malumunuz, o gece “seri tüvit” marifetiyle derinlemesine bir ekonomik analiz yapan Tilbe “Parayı icat edeni Allah mezarında rahat yatırmasın” buyurmuştu.
Parayı icat eden kişi olarak tarih Lidya Kralı II’nci Alyattes’i işaret eder ve muhterem de bugünkü Salihli yakınlarındaki Bintepe Tümülüsleri’nde yatar.
Yattığı tümülüs de tümülüstür hani... Geniş bir alana yayılan yüzlercesinin içinde en büyük mezar onundur.
Çapı 355 metre, yüksekliği 69 metredir ki; Yıldız Tilbe’nin bedduası hedefi tutturduysa ve Kral Alyattes yattığı yerde şöyle bir döndüyse hissetmemek mümkün değildir...
Yıldız Tilbe’nin Alyattes’e özel bir garezi olduğunu sanmıyorum. Esas hedefinin dolar olduğunu diğer “tüvitleriden” anlıyoruz.
Sağ olsun Yıldız Tilbe; sadece sorunu işaret edip “Artık geç oldu deli mavilerim, ben yatayım” dememiş ve çözüm önerisi de getirmiştir o gece.
“O kadar borcu nasıl ödeyeceğiz? Kıyamete kadar biter mi o kadar borç. Dolar basalım TL gibi, verelim, ha onlar basmış ha biz ne fark eder?” demiş hatta pound ve Euro da basabileceğimizi söylemiştir.
Bu
Bu temenni tabanlı soru, TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) ile Mastercard’ın düzenledikleri Turizm Konferansı’nda telaffuz edilmiş.
Konferansla ilgili haberi okurken yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre turizm gelirlerinin neredeyse ikiye katlanması, gelen turist sayısındaki büyük artış gibi olumlu verileri görüyor ve umutlanıyor insan haliyle.
1980’lerden itibaren “bacasız sanayi” turizm alanında hızlı bir büyüme yaşadı Türkiye.
Bu büyümenin sağladığı ölçülebilir faydalar ortada... Döviz girdisi, sağladığı istihdam olanakları vb.
Zararlar ise hep “tolere edilebilir” veya sağlanan faydanın yanında önemsiz görüldü. Doğa cennetlerinin betonlaşması, kontrolsüz yayılmacılık, büyümeye paralel olarak gelişmeyen altyapısal problemler vb...
Kuşadası veya halihazırda canına hızla okunan, çirkinleştikçe çirkinleşen Bodrum gibi örnekler ortada...
Geçtiğimiz yıllarda terör olayları, uluslararası boyutta itişmeler gibi nedenlerle yaşanan gerilemenin ardından toparlanma sürecine giren ve 2018’de “diriliş” yaşayan turizmle ilgili o soruyu bir daha soralım: “Türkiye neden birinci olmasın?..”
Ziyaretçi sayısı bakımından çoğunlukla ilk 10 sırada yer alan Türkiye, gelir açısından hep sıralamada daha geride yer aldı.
Kötü, yetersiz, eksik, yanlış, kendi branşındaki soruları bile büyük ölçüde cevaplayamayacak durumda, sistematik cehalet ürünü eğitim tezgâhından çıkan öğretmenlerin eğittikleri çocukların hali ortada.
Önceki gün YKS (Yükseköğretim Kurumları Sınavı) sonuçları açıklandı.
Manzara aslında tahmin etmenin çok güç olmadığı şekilde vahim ki ne vahim!
Sınavın fizik bölümünde sorulan 14 sorudan ortalama olarak 0.467 doğru cevap gelmiş. 1 net cevabı geçtim, yarım doğru cevap ortalamasını bile tutturamamış çocuklarımız.
Vay kardeşim vay!
40 matematik sorusundan -yukarı doğru yuvarlarsak- 4 tanesini doğru cevaplayabilmişler.
Türk dili ve edebiyatında 24 sorudan 4.7’sine...
Felsefe bölümünde 12 soruda 2...