Kanat Atkaya

Dünya dönüyor düşmesek bari

31 Aralık 2020
Adı: Epizoanthus martinsae...

Atlas Okyanusu’nda, 400 metre derinlikte, siyah mercanların üzerinde yaşıyor...

5 yıla yayılan ve bugüne kadarki en kapsamlı araştırma kabul edilen seferde bilim insanlarının “keşfettiği” 12 yeni canlı türünden biri...

‘Epizoanthus martinsae’nin başka bir dünyadan ışınlanmış gibi algılanan formuna, eşsiz güzelliğine bakarken “Geç bulduk, çabuk kaybedeceğiz” diye söylendim.

Keşfi yapanlar insanoğlunun ısıttığı, zehir bastığı, yaydığı okyanuslarda yükselen asit düzeyinin mercanları hızla çürüttüğünü, haliyle yeni tanıştığımız dostumuzun da aralarında bulunduğu pek çok türün yok olacağını söylüyor.

Epizoanthus martinsae’yi yeni tanıdık gitse ne olur demeden önce mercanlarla, balıklarla, denizin hayat sunduğu başka başka canlılarla, okyanuslarla birlikte insanoğlunun neleri kaybedeceğini bilim insanları yıllardır anlatıyor.

Ancak gem vurulamayan siyasi veya ekonomik hırslarıyla gelecek kuşakların hakkını kemirmeye, tüketmeye iman etmişlerin borusu öttükçe devran da böyle dönüyor.

İnşa edilen tüketim bağımlısı toplumun,

Yazının Devamını Oku

Bir mucize olarak müzisyenlik

29 Aralık 2020
Türkçe Sözlü Hafif Gotik Müziği...

Günlerdir “sıkça dinlediğim şarkılar” arasında yer alan “Düğüm”ü ve genel tarzını böyle hınzır bir tanımlamayla sunuyor Kana Kana...

“Kana Kana”, müzik macerasını yıllardır takip ettiğim, Kaçak’tan, Gaddar’dan ve daha pek çok başka yerden tanıdığım Övünç Dan’ın “çekmecede uyurken” uyandırılmış bir projesi.



Yeni çıktı, geçen hafta; müzisyenlerin ayakta kalmaya çalışırken üretmeye de devam ettiklerini işaret eden örneklerden biri...

Yaklaşık dört yıl önce, Şubat 2017’de

Yazının Devamını Oku

Kimyasal bir hadise

27 Aralık 2020
Galatasaray taraftarının iyi bildiği bir ortam oluşmaya başladı!

Fikstürün sıkıştırmaya başladığı bir dönemde, sahada ve ‘kulübede’ eksilmiş vaziyette çıkılan Trabzon seferi. Rakip takım Abdullah Avcı ile birlikte canlanmış, puan kaybını minimize etmiş, savunma açısından çok mesafe kat etmiş fakat eksiklik ve fikstür yoğunluğundan onlar da payına düşeni alıyor. Şartlar gibi oyunun da hassas bir denge içinde başladığını gördük. Galatasaray alışık olduğu üzere topa sahip olup oyunu rakip sahada oynamak, kenarlara inmek, kısa pas varyasyonlarıyla rakibi hataya zorlamak azmindeyken, Trabzonspor da hızlı çıkış fırsatları kovaladı.

FEGHOULİ ÇIKINCA...

Oyunun dengesini bozan ilk hadise, Feghouli’nin sakatlanarak oyundan çıkması oldu. Hücum hattındaki eksiklerle başı dertte olan G.Saray, pas hattının merkez unsurlarından birini kaybedince, Trabzon’un da iştahının arttığını gördük. Ancak dengeyi asıl değiştiren, ilk yarı sona ererken Emre Kılınç ve Oğulcan üzerinden gelişerek Arda ile gole dönüşen atak oldu. Kaptan Arda’nın attığı golün ötesinde mücadelesi, oyun aklı, özetle yıldız kumaşını parlattığı anları çoğaltması da dikkat çekici ve sevindiriciydi.

2-0’DAN SONRA RÖLANTİ

İkinci yarıda oyunu istediği tempoda sürdürmeyi başaran G.Saray, 55’te Oğulcan’la ikinci golü de bulunca maçı rölantiye alıverdi. 2-0’ın ardından iki takım da kendince fırsatlar kovaladı ancak G.Saray oyunu dikte ettiren taraf olmayı sürdürdü, Trabzon ekibi ağırlığını koyamadı ve maç da böylece sona erdi. Bu zorlu maçtan net bir galibiyetle dönmek G.Saray için çok mühim elbette; ancak asıl büyük kazanç giderek kendini belli eden takım ruhuyla ilgili kimyasal bir işaret. G.Saray taraftarının iyi bildiği, kenetlenmeyle ortaya çıkan türden bir kimya belirmeye başladı; bakalım neler olacak?..

Sanal Oyunlar SADECE Misli.com'da! Oyun türünü seç, tahmini yap, tutarı belirle ve hemen oyna...

Yazının Devamını Oku

Yetiş ya Marslı kardeşim!

24 Aralık 2020
Meşhur İngiliz yazar H.G. Wells’in uzaylıların dünyayı işgalini konu alan “Dünyaların Savaşı/War of The Worlds”ü alanında ilk değildir ancak en büyük etki yaratan eser olmuştur.

Kitap bilimkurgu tarzının bu alandaki üretiminde bir kilometre taşı olmanın ötesinde “gerçek manada da” paniğe ve bugün trajikomik olarak anılan bazı hadiselere yol açmıştır.

Aslında illa birilerini suçlamak gerekiyorsa bu Wells ve başyapıtı değil, kitabı 1938’de ABD’de Cadılar Bayramı münasebetiyle radyoda seslendiren Orson Welles olmalıdır.

Radyoda Welles’in sesinden Marslıların dünyayı işgal ettiğini duyan ve buna inanan ABD’liler panikle ne yapacaklarını şaşırmış, olay manevi sarsıntının ötesinde büyük maddi kayıpları da tetiklemiştir.

Bugün yaşadığımız dünyada vaziyete bakınca “Gelsin uzaylılar da ne olursa olsun; hatta gelsinler lütfen!” diyeceklerin sayısı daha fazla çıkabilir.

“Uzaylılar geliyor” diye paniğe kapılacak kimse kalmadığını görmek için Obama döneminde CIA direktörü olarak görev yapan John Brennan’ın geçtiğimiz günlerde bir radyo programında söylediklerine ve sonra yaşananlara bakmak yeterli.

Brennan, “İnsanlığın evrendeki tek yaşam formu olduğunu düşünmesi tedbirsizlik olur. Hayat farklı şekillerde tanımlanır. Tüm evrende başka bir yaşam formu olmadığına inanmanın biraz küstahça ve kibirli olduğunu düşünüyorum”

Yazının Devamını Oku

Moğollar nerede biz orada

17 Aralık 2020
MOĞOLLAR, 11 Aralık’ta “Anatolian Sun/ Anadolu Güneşi” adlı bir albüm yayınladı.

Topluluğun 53 yıllık tarihinden kesitler sunan albüm dijital platformlarda belirdiği andan itibaren “sürekli dinlediklerimin” tepesine yerleşti.

Albüm pek çok açıdan önemli ve bu noktalara yazı ilerledikçe değinmeye çalışacağım.

Söze “dayanıklılıktan” başlamak isterim.

İlk konserini 6 Aralık 1967’de Opera Sineması’nda vermiş olan grup 53 yıllık macerasında ayrılıklar, buluşmalar yaşadı ama ruhunu ve temsil ettiği değerleri hep korudu...

Müzik dünyasında dev bir çınara dönüşen Moğollar’ın bu başarısını yakalayabilen grup sayısı dünya çapında düşünüldüğünde de az rastlanan bir hadise.

1960’larda kurulan ve halen faal olan Rolling Stones (1962), The Who (1964) gibi devlerle aynı ligdedir Moğollar...

Zamana dayanırken yolda yeni dinleyiciler toplamak gibi güç bir işi de başardılar ki; 1993’te uzun ayrılıktan dönüşlerinde de

Yazının Devamını Oku

Zagor’un dostu dostumuzdur

10 Aralık 2020
Konu Zagor ise söze genellikle ünlü narasıyla “Ahyaaaak!” diye başlamak ve Baltalı İlah’ın ruhunu selamlamak gerektiğini düşünenlerdenim.

Çocukluğunun tatlı hatıralarına “Teksas, Tommiks”ler ve dahi Teks, Mandrake, Kızılmaske, Kinowa, Mister No ve nicelerinin maceraları karışmış olanlar beni anlayacaktır.

Hepsini çok severdim; bu sevgim halen de sürer çizgi romanlara. Elbette bazılarını diğerlerinden çok sevdim. Benim iki “esas” kahramanım Zagor ve Teks idi.

Darkwood Ormanı’nda sevgili “fıçı”sı, yoldaşı Çiko ile yaşayan Zagor Tenay, yani Baltalı İlah’a, İtalyan çizgi roman dâhileri Sergio Banelli ve Gallieno Ferri 1961’de hayat vermiş, kahramanımızın Türkiye’ye ulaşması da pek gecikmemiş.

Orhan Berent’in “Zagor 1-2, Türkiye’de Yayımlanan Maceralar Listesi” adlı kıymetli kitapçığı sayesinde, Zagor’un 1962’de kısa bir süre yayınlandığını ancak asıl başarısını 1970’te Tay Yayınları’na geçtikten sonra yaşadığını öğreniyoruz.

Zagor ciltleri 1970’lerdeki ilgiyi görmese de hâlâ basılıyor, kaç kuşaktır okuyoruz siz hesap edin...

Peki nereden geldi konu Zagor’a?

Önceki gün öğrendim ki Zagor hem de bizim buralarda biraz güçlük yaşamış, ancak üzülmeyin, hikâyenin sonu güzel bitmiş.

Yazının Devamını Oku

Issız sokağın meşhur evi

8 Aralık 2020
Northmoor Road, İngiltere’de Oxford’un kuzeyinde, Büyük Britanya’da benzerleri bulunabilecek türden fakat onlardan farklı olarak namı dünyanın dört bir yanında bilinen bir sokaktır.

‘Northmoor Yolu’nu şöhrete ulaştıran adresler 20 ve 22 numaralı evlerdir.

Fantastik edebiyatın en meşhur isimlerinden J.R.R. Tolkien, önce 22 numaralı evde 1926-1930 yılları arasında yaşadıktan sonra, ailesiyle daha geniş olan 20 numaraya geçmiş ve 1947’ye kadar da burada yaşamıştır.



Hobbit’i ve romanlarının yanı sıra filmleriyle de bir fenomene dönüşen Yüzüklerin Efendisi serisinin büyük bölümünü bu evde yazmış J.R.R. Tolkien. Şöhret de buradan geliyor zaten sokağa, daha doğrusu eve...

Yüzüklerin Efendisi hayranları için simgesel değeri yüksek bu ev, geçtiğimiz günlerde satışa çıkarıldı. Sahibi 4.5 milyon pound, bizim paramızla 46-47 milyon TL istiyor...

Yazının Devamını Oku

‘Vay!’ dedirtmeye devam

6 Aralık 2020
Galatasaray iyi futbol pasajları sunduğu bir maçtan daha net bir skorla galip ayrıldı.

Kayseri karşısında iyi sinyaller çakmaya başlayan, geçen hafta Rize seferinden 4 gollü bir galibiyetle dönerken iyi oyunuyla övgüleri de toplayan Galatasaray, taraftarında heyecan yarattı. Maç öncesi istatistik raporları, bu yükselen heyecanın nedenini ortaya koyuyordu: “Galatasaray, son iki maçta rakip ceza sahasında toplam 85 defa topla buluşurken, 23’ü isabetli 48 şut çekti ve kalesine yalnızca bir tane isabetli şut izni verdi.”

“Vay, vay, vay!” dedirten bu istatistiklerin Hatayspor maçında devam edip etmeyeceğini görmek merakı maça ayrı bir boyut kattı.

Süper Lig’e iyi bir giriş yapan rakip Hatayspor, ‘sıkı kapanmak ve hızlı çıkışlarla netice almak’ şeklinde özetlenebilecek taktiğiyle Galatasaray’ın yoğun bir baskı kurmasını bir süre engelledi.

Galatasaray da bu süreçte hücum hatlarındaki kopuklukları gidermeye çalıştı, ‘Emrelerin’ oynadığı kanattan çok Linnes, Oğulcan ve Feghouli’nin çalıştığı kanattan yol bulmaya çalıştı.

DIAGNE HARiKA VURDU

Hatayspor’un ‘attı atacak’ dedirtecek kadar olmasa da gole dönüşme ihtimali yüksek ataklarını savuşturduktan sonra 32’nci dakikakada ilk kez kaleyi bulan bir şut geldi Galatasaray’dan. Ama ne şut! Feghouli’nin ortasını yakın markaja rağmen göğsünde yumuşatan ve harika bir vuruşla, zamanlamayla gole çeviren Diagne en sıkı muhaliflerinin bile kalbini yumuşatmış olabilir.

“Peki daha önce müsait vaziyette kaçırdığı golü veya daha sonra 51’de kalenin ağzından kaçırdığını unutturur mu bu müthiş gol?” diyenler de çıkabilir tabii, onu bilemem. Golden sonra ‘iyi oyun’ ayarlarına dönen bir Galatasaray izledik ilk yarı sona erene dek. İstediği baskıyı kurdu, ikinci golü kovaladı, ‘kaliteli futbol’ damgalı

Yazının Devamını Oku