Kanat Atkaya

‘Bolluğu ancak devlet temin eder’

12 Kasım 2020
Nisan 1941’de gazete bayilerinde yeni bir dergi belirir: “Perde ve Sahne”...

Sahibi ve neşriyat müdürü muhteşem Muhsin Ertuğrul olan derginin ileriki dönemde kurucusu olarak anılacak kişi de eşi Neyyire Eyüp Ertuğrul veya efsaneleşmiş adıyla Neyyire Neyir’dir. Neyyire Hanım 1943’te çok genç yaşında aramızdan ayrılmıştır; bu notu da düşmüş olalım.

İstanbul’da çıkan dergi adından da anlaşılacağı üzere tiyatro başta olmak üzere sahne sanatlarına ve sinemaya odaklanacaktır.

İlk sayısında Muhsin Ertuğrul “Dört Tarih” başlıklı bir yazı yayınlar...

1909’da sahneye adım atan Muhsin Ertuğrul, yolun başında olduğu yılların çaresizliklerini,  operatör Cemil Paşa’nın (Topuzlu) önayak olmasıyla kurulan Darülbedayi’nin heyecanını, Darülbedayi’nin yerine geçen İstanbul Tiyatrosu’nun başarısını andıktan sonra 30 yıl sonra erişilen noktayı değerlendirir...

Geçilen yolların güçlüklerini andıktan sonra uğruna bir ömür harcadığı Türk tiyatrosunun gelişimine devam için formülünü de açıklar:

“... Bu da (başarı da) sanatkârların ve sanatkârları idare edenlerin sanat işlerinde hiçbir maddi kazanç düşüncesiyle hareket etmemeleri ile olur. Bu bolluğu da ancak devlet temin eder...”

Derginin yayınlandığı yıllar tiyatro geçmişe göre hızla ilerlemekte, Cumhuriyet’in sanatçılara daha fazla imkânlar sunmasıyla güç toplamaktadır.

Yazının Devamını Oku

Bir orkestranın izinde...

10 Kasım 2020
Siyah-beyaz fotoğrafta gencecik, pırıl pırıl 5 delikanlı...

Beyaz pantolonları, parlak kumaştan havalı ceketleri, o yılların modasına uygun papyon/kravatlarıyla çok şıklar ve fotoğrafa bakanın içini aydınlatan bir gülümsemeyle yakışıklı yakışıklı bakıyorlar hayata, geleceğe...

Kıymetli ağabeyim, şahane insan Mehmet Teoman 4 gün önce iç sızlatan “Kala kala 2 kişi kaldık...” notu eşliğinde paylaştı bu fotoğrafı...



En soldaki uzun boylu, serinkanlı duruşlu, güneş gözlüklü delikanlı Mehmet Teoman...

Hemen yanında

Yazının Devamını Oku

Seçim galerisinden numune manzaralar

5 Kasım 2020
ABD seçimleri öncesinde yapılan “karakolda biter/mahkemede biter” analizini doğrulayacak şekilde gelişiyor hadiseler...

“Sonuçlar ne zaman netleşir? Senato’da kimin, Temsilciler Meclisi’nde kimin borusu ötecek? Bu gelişmelerin Türkiye’deki, dünyadaki yansımaları nasıl olacak?” gibi soruların net cevapları için beklemek ve epeyce gümbürtü koparacak süreci izlemek gerekecek. Olasılıklar üzerine çene yormaktansa “net” bazı haberlere odaklandım dün sabah erken saatlerden itibaren. Trump ve Biden hattının dışına çıkmak, seçimle bağlantılı 3 farklı karaktere odaklanarak oyalanmak isterseniz beni takip edin...

KANYE WEST
GÜVENDİĞİM BİRİNİ KENDİMİ SEÇİYORUM

MEŞHUR hip hop yıldızı Kanye West, bu seçimlerde ilk kez oy kullandı ve bilin bakalım kime oy attı? Kendisine...


Yazının Devamını Oku

Gerçek kahramanları nasıl tanıyabiliriz?

3 Kasım 2020
Bir kahramanı nasıl tanıyabilirsiniz?

Bu konuda kahramanların ortak özelliklerini süzerek elde edilen “bilimsel” kalıplar vardır.

Mesela Richmond Üniversitesi’nden Scott T. Allison ve George R. Goethals, kahramanları inceledikleri ortak çalışmalarında tanımlayıcı “8 temel özellik” sıralar:

“Zeki. Güçlü. Esnek. Özverili. Müşfik. Karizmatik. Güvenilir. İlham verici...”

Eksiği vardır, fazlası yoktur bu tanımlayıcı sıfatların; tek madde daha eklemek şansım olsa “mütevazı”yı önerirdim...

Kurgusal kahramanlara ilgi göstermeyi, siyaset veya ne bileyim işte spor alanından imaj paketlemesi marifetiyle kerameti kendinden menkul kahramanlar bulmayı ve onları yüceltmeyi severiz...

Oysa gerçek kahramanlar aramızda sessizce, belirecekleri anı ve yaratacakları etkiyi hesaplamadan yaşarlar.

Gerçek kahramanlar iyi birer hatip olmayabilirler, olmak zorunda da değillerdir zaten. Anlatmak ve böbürlenmek için değil, karşılıksız iyilik için sıralarını beklerler.

Gerçek kahramanlar pelerin giymezler, doğaüstü yeteneklere veya kerameti kendinden menkul

Yazının Devamını Oku

Vaziyeti idare

1 Kasım 2020
Galatasaray öyle ahım şahım bir performans sergileyemedi.

Lig başladıktan sonra sadece 4 kez maça çıkan, bu maçlarda 1 puan toplayabilen ve bir de kadrosunun önemli bir bölümünün Covid-19 testi pozitif çıkan Ankaragücü’nü sadece sahaya çıkabildiği için bile kutlamak gerekir. Ancak bu vaziyetteyken bile doğru bir oyun planını iyi bir şekilde uyguladıklarını söylemek de şart. Galatasaray’ın uygulamadaki problemleri belli olan, kolay okunan, rakipler tarafından ezber edilmiş, bireysel zaaflarla harmanlandığında felakete dönüşebilen bir oyun planı var.

KLASiK GÖRÜNTÜDEYDi

Ankaragücü de diğer rakipler gibi bu planı dağıtabilecek hızlı çıkışlarla, defansın ‘titrek’ bölgelerine baskıyla şansını denedi. Rakibinin 2-3 katı pas yapmak, topa yüzde 70-75 oranında sahip olmak ve mesela ikili mücadelelerde daha etkili taraf olmak bir anlam ifade etmeyebiliyor. Galatasaray ilk 45 dakika boyunca bolca hazırlık yapan ancak bir sonraki aşamaya asla geçemeyen, oyunu dikte edemeyen klasik görüntüsündeydi.

GÖRÜNMEZ ADAM DIAGNE!

Diagne’nin, örneklerine bilimkurgu filmlerinde rastladığımız türden ‘görünmez adam’ performansı elbette bu hücum verimsizliğinde başroldeydi ancak tüm günahı ona yüklemek de haksızlık olur. Bu süreçte gole yaklaşan, hem de kolayca yaklaşan ancak aradığını bulamayan taraf Ankaragücü iken; golü bulan Galatasaray oldu. En sık hücum motifiyle, Saracchi üzerinden rakip defansın dengesini bozan Galatasaray, Babel’in golüyle ilk devre sona ererken büyük ikramiyeyi tutturdu. İkinci yarıda Ankaragücü yine gol pozisyonları buldu ancak bu kez Galatasaray ilk yarıdaki derin uykudan hafif silkinmiş vaziyetteydi. İleride daha uzun süreli ve daha etkili baskı kurdu, gol için daha fazla fırsat yakaladı ve en azından oyunu yöneten tarafa dönüştü. “Oyunu yöneten” derken, öyle ahım şahım bir performanstan bahsettiğimi düşünmüyorsunuzdur umarım! Vaziyeti idare etti demek yeterli olacaktır.

<div style="margin: 0 auto; max-width: 100%; min-width: 300px;"><div style="position: relative; padding-bottom: 56.25%; height: 0; overflow: hidden;"><iframe style="width: 300px; min-width: 100%; position: absolute; top: 0; left: 0; height: 100%; overflow: hidden;" src="https://embed.dugout.com/v2/?p=eyJrZXkiOiJxS0NoV3dsWCIsInAiOiJzcG9yYXJlbmEiLCJwbCI6IiJ9" width="100%" height="400" frameborder="0" scrolling="no" allowfullscreen="allowfullscreen" data-mce-fragment="1"></iframe></div></div>

Yazının Devamını Oku

Senin bayramın bence kutlamalısın

29 Ekim 2020
Asırlarca, kuşaklarca mağdurlar yaratmış, mağrurların zulmüne sahne olmuş kadim bir coğrafyada yaşıyoruz.

Medeniyetlerin doğup öldüğü, en kudretinden sual olunmayacak kavimlerin bile zamana, şartlara yenik düştüğü bu topraklarda birlik içinde ayakta kalmanın güçlüklerini bilen bir toplumuz.

Bu bilgi birikimi, her zaman eski hataların tekrarlanmasına engel olmayı başaramıyor...

Bu bilgi birikimi, toplumun kriz yüklü fay hatlarını rahatlatmak veya mağduriyetleri gidermek için kullanacağı enerjiyi polemiklerde harcamasına engel olamıyor.

Bu bilgi birikimi, sağlıklı bir demokrasiden eğitim kalitesine kökleri çok eski zamanlara, çok derinlere dayanan problemleriyle yüzleşmesini tam olarak sağlayamıyor.

Ama burası bizim, benim, onun, senin cumhuriyetin; umudunu hiç kaybetmeyenlerin kurduğu bir cumhuriyet...

Bu kadar yaralı bir toplumun, radikalliğe saplanmışlar dışında görüşü ne olursa olsun hiçbir kesiminin laf ettirmeyeceği, üstüne titrediği bir ortak değer olarak görmesinden dolayı güzel bir cumhuriyet...

Hatalarıyla, günahlarıyla, kırdıklarıyla bir gün hesaplaşmasını bitirdiğinde daha da güzelleşecek bir cumhuriyet.

Yazının Devamını Oku

Vatan sana minnettar

27 Ekim 2020
2018 Türkiye Güzeli Şevval Şahin’in “Sorgu Sual” programında güç duruma düşmesi üzerine kopan yaygaradan haberiniz vardır herhalde.

“Fahrettin Koca’yı tanıyor musunuz?.. Türkiye’de kaç coğrafi bölge vardır?.. Atatürk’ün bir sözünü hatırlıyor musunuz?.. İstiklal Marşı’nı kim yazdı; bize okur musunuz?” şeklindeki sorular karşısında bocalayan 21 yaşındaki bir kızın üzerinden aklayıp paklıyor kitleler kendilerini.

6 yaşından itibaren yurtdışında yaşayan ve yabancı dilde, yabancı bir kültürde büyüyen Şahin’in bahanelerini yetersiz bulmak noktasından hareketle başlayan ve çağın insanının içindeki linç canavarını salmasıyla yayılan kampanya o kadar büyüdü ki; “Kıza haksızlık yapılıyor” noktasında buluşup karşı çıkan bir vicdanlılar hareketi de gördük.

Herkesin cevabını muhakkak bildiği kabul edilen sorular umulmadık anlarda belirince “bildiğini bile unutmak” örneğini yarışma programlarında, sokak röportajlarında veya bizzat yaşayarak görmüşüzdür herhalde.

Şevval Şahin üzerinden “Türklük” duygusu hakkında daha fazla bilgisi olduğunu düşünerek kabaranlar...

Pandemi sürecinde ezber edilmiş Sağlık Bakanı’nın adı dışında ikinci bir bakan adı söyleyemeyecek halde olsalar da kendilerini güncel siyasete kılcal damarlarına kadar hâkimmiş havasına bürünenler...

Sokak röportajında mikrofon afallaması içinde sorulan “kelime-i şehadet”i tekrar edememesine rağmen, İstiklal Marşı’nın tamamını tersten okuyanlardanmış gibi hamaset krizine tutulanlar...

Bu durumda çok da üzme kendini, hatta gururlan Şevval Şahin.

Sen olmasan kimse kendini aklayamayacaktı; tertemiz olduk, aydınlandık, cehaletimizden arındık sayende!

Yazının Devamını Oku

Çok hayırlı galibiyet

25 Ekim 2020
Bu 3 puan daha fazla gecikseydi dertler çekilmez hale gelecekti.

Problemlerini halletmek veya gerginlikleri yatıştıracak makul çözümler üretmek yerine yenilerini icat ederek ilerliyor Galatasaray. Huzursuzluğu her halinden belli olan Galatasaray, alacaklarını alamamış, satacaklarını satamamış, maaş indirimi konusunda takım içi disiplini yıpratmış, kötü oynayan, ruh yakalayamayan, kenetlenemeyen bir takım olarak gitti Erzurum’a.

Başının üstünde toplanan kara bulutları dağıtmak için bir galibiyete, biraz ‘eh işte!’ dedirtecek kadar iyi oyuna ihtiyacı vardı.

Uzun bir dinlenme süresi geçiren Erzurum’un nasıl oynayacağı üç aşağı beş yukarı belliydi. Teknik direktör Mehmet Özdilek ‘baskı yapmaktan’, ‘orta sahada üstünlük kurmaktan’, ‘ileri çıkan Saracchi ve Omar’ın boşalttığı alanları zorlamaktan’ bahsediyordu.

Galatasaray geçtiğimiz maçlardaki ‘hayalet’ görüntüsünden neyse ki uzak, baskılı, rakibine dönüm dönüm boş alan bırakmayan, Saracchi ve Omar’ın katkılarıyla hücumda etkili bir oyunla başladı.

20’nci dakikada Emre Kılınç ile öne geçtikten sonra da bu oyun disiplinini korudu 35’inci dakikaya kadar kalesinde pozisyon bile görmedi.

İlk yarının son bölümünde bir uzuuuun topu ve rakibi karşılayamayarak yaktı başını Galatasaray, penaltı ile yakalandı rakibine.

FALCAO’NUN KIZARMASI DENGELERi DEĞiŞTiRDi

İkinci 45 dakikada Erzurumspor oyunun daha fazla içine girerken Galatasaray da uzun süre isabetsiz ortalarla aradığı golü şahane bir orta/pas ve yine şahane bir santrfor performansıyla buldu.

Yazının Devamını Oku