İzzet Çapa

Beni Meryem Uzerli oynasın Yılmaz’ı Kenan İmirzalıoğlu

20 Ocak 2014
Fatoş Güney’le Kelebek Pazar için yaptığım dünkü röportajı okurken sizin de aklınızdan aynı soru geçmedi mi?

İstanbul’un en kalburüstü ailelerinden birinden gelen, hayatı Bebek-Moda ekseninde geçen, pembe gözlüklü, sapsarı saçlı yalı kızı Fatoş’la, Çukurova’dan çıkıp ülkenin siyasetine de, sanatına da damga vuran Anadolu delikanlısı Yılmaz’ın hikayesi sizce de müthiş bir senaryo değil mi?
Üstelik bu hikayedeki her şey gerçek.
Birbirinden bayat bin yıllık aşk hikayelerine, artık gençlere bile bıkkınlık veren, ne güldüren ne düşündüren gençlik dizilerine sıkışıp kalmış televizyon sektörü, neden gözünün önünde duran bu aksiyon ve mücadele dolu, bir yanıyla da ülkenin en çalkantılı yıllarının belgeseli olacak öyküye el atmaz?
Fatoş Güney’in söyleşimiz sırasındaki tavrından da artık yaşadıklarını anlatacak bir diziye eskisi kadar soğuk bakmadığını hissettim. Röportajın bir yerinde sarf ettiği “Yaşadıklarımız aynı zamanda milyonların da kaderiydi. İnsanlar o dönemi daha yakından tanımalı artık” cümlesi, önüne gelecek bir dizi projesine izin verebileceğinin işareti gibiydi.
Peki kimlerin canlandırmasını isterdi kendilerini Fatoş Güney?
Yılmaz’ı kim oynamalıydı? “Kenan İmirzalıoğlu” dedi hiç düşünmeden. Ve hemen ekledi peşinden: “Karşısında da Fatoş rolünde Meryem Uzerli’yi oynatırlarsa, reyting rekorları kırarlar...”
Aynen katılıyorum Fatoş’un sözlerine.

Yazının Devamını Oku

Ebru’nun en uzun gecesi

14 Ocak 2014
Sanırım Ebru Gündeş geçtiğimiz hafta sonu hayatının en zor gecelerinden birini yaşamıştır.

Reza Zerrab hakkındaki yolsuzluk soruşturmaları, kara para aklama iddiaları havada uçuşurken bir de gazetede çıkan ‘eskort kız pazarlığı’ haberlerini hangi kadının ruhu kaldırabilir ki?
Hele ki kocası yabancı konuklar için getirttiği kızlardan birini “Sırf bana hizmet etsin” diye kendine rezerve ediyorsa...
Ebru Gündeş, 17 Aralık’tan beri kocasının arkasında her şeye rağmen dimdik durdu.
Hatta “O Ses Türkiye”nin canlı yayınında “O benim çocuğumun babası” diye gözyaşları dökerek puan toplamayı bile başardı.
Ama hafta sonu internete düşen telefon tapeleri işin rengini bütünüyle değiştirdi.
Reza, şu ana kadar yaşananlar için Ebru’ya; “Ben bunları para için, geleceğimiz için yaptım” gibi kendince bahaneler öne sürebilirdi.
Ama şimdi ortada bir kadını derinden yaralayacak olan “anlık heves” durumu var ki, neresinden bakarsanız bakın ‘zengin koca’nın bütün cilalarını söküp atıyor.

Yazının Devamını Oku

Arife tarif gerekmez...

13 Ocak 2014
Ayşe Arman dün gene harika bir iş yapmış ve pazar gününün en keyifle okunan röportajlarından birine imza atmış.

Merceğine, uzun zamandır boşanma haberinin dışında pek sesi soluğu çıkmayan Meltem Cumbul’u almış. Elbette soruları soran Ayşe olunca, röportaj aşka, ilişkilere ve erkeklere uzanmış.
Ayşe’nin “Nasıl adamlardan hoşlanıyorsun” sorusuna şöyle cevap vermiş Meltem Cumbul: “Birlikte olacağım erkek iç sesimi duyabilmeli. Sanatla iç içe olması tercih sebebi.
Bir de mümkünse müzik sevsin, en azından iyi bir müzik dinleyicisi olsun...”
Bu tarif, birkaç zamandır kulağıma gelen bir dedikodunun reçetesi sanki...
Meltem; “Sanatla iç içe olan, müziği seven biri” derken kimi kastediyor acaba?
Daha önce aranjörlük, DJ’lik, prodüktörlük yapan, şimdi de kendine yeni bir grup kuran o yakışıklı genci mi?
Ne dersiniz, yoksa Meltem, dedikoducuların kulaktan kulağa fısıldadıkları gibi Türk Pop’unun boyu küçük, yüreği büyük ana kraliçesinin oğluyla mı beraber?

Okan ile Beyaz arasındaki 7 fark

Yazının Devamını Oku

Milyon dolarlık servetten 300 TL haftalığa

6 Ocak 2014
Mario Puzo’nun “Baba” romanı, Balzac’ın şu sözcükleriyle başlar: “Her büyük servetin arkasında bir suç yatar.”

Aslında ‘bütün genellemeler yanlıştır, bu cümle de dahil’ fikrine inananlardanım.
Bu yüzden Ebru Gündeş’in eşi Reza Zarrab için de, hakkında kesin hüküm verilene kadar peşin bir yargıda bulunmaktan kaçınıyorum.
Ebru’nun başına gelenler için “Yazık oldu kıza” diyenleri de, “Bu kadar yatlar, katlar, uçaklar havadan gelmez; hamama giren terler” diye düşünenleri de bir kenara bırakıyorum.
Güvenli bir kaynaktan aldığım haberlere göre bildiğim bir tek şey var...
Ünlü olduğu için Gündeş’e cezaevinde ayrıcalık tanındığı kanısının yanlış olduğu.
Bu konu öylesine çok konuşuldu ki CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Adalet Bakanı’na “Reza Zarrab ve Ebru Gündeş cezaevinde özel muamele mi görüyor?” diye bir soru önergesi bile verdi.
Gelelim işin kapalı kapılar ardında yaşanan kısmına...

Yazının Devamını Oku

Patron Mutlu Son İstiyor, seyirci gülmek

6 Ocak 2014
Elbette her patron ‘mutlu son’ ister de, o da bizi mutlu edebilse, verdiğimiz paranın karşılığını alabilsek keşke...

Ne yazık ki Vizontele, Organize İşler, Kelebeğin Rüyası gibi başarılı filmlere imza atan Yılmaz Erdoğan’ın en kötü projesi ile karşı karşıyayız sayın seyirciler. Bu filme vasatın altı demek, vasata ayıp! Yılmaz bu kafayla giderse, o ‘kelebek’ daha çok rüya görür...
Komedi Dükkanı’nda harikalar yaratan Tolga Çevik bu filmde sıradan bir vodvil oyuncusu olmaktan öteye gidememiş.
Hele şapşal, sakar hareketleri ve sarhoş taklidi üzerinden ekmek yemeğe çalıştıkları sahneler, 80’lerin Olacak O Kadar’ının Levent Kırca’sını bile mumla aratıyor.
Sanki Tolga, artık Cem Yılmaz’ın kayınbiraderi olarak anılmaktan bıkmış; Yılmaz Erdoğan’a gidip “Abi bana bir senaryo yaz da yırtayım şu kayınbiraderlikten” demiş... O da baştan savma, yavan bir senaryoyu Tolga’nın eline tutuşturmuş gibi bir hava var filmin bütününde.
Ezgi Mola’ya gelince... Hülya Avşar’ın “Bana Bir Koca Lazım” albümünün müzik tarihimize katkısı ne ise, Ezgi’nin bu filmdeki performansı da aynen öyle...
Filmde gözle görülür bir ‘script girl’ sorunu da yaşanıyor. Planlar arası devamlılığı sağlayan arkadaşın aklı başka yerde herhalde ki Tolga’nın yüzündeki benin rengi Kapadokya güneşi gibi durmadan değişip durdu.
Filmin belki de tek güzel yanı olan Kapadokya bile ne akla hizmetse Napoli’nin küçük köylerine benzetilmeye çalışılmış.

Yazının Devamını Oku

Yeni yıl kehanetleri

31 Aralık 2013
Adettendir; yeni yıl yaklaşınca burçlar, fallar sıralanmaya başlar gazete köşelerinde...



Herkes ‘Fala inanma falsız da kalma’ klişesinin arkasına sığınır. Bu lafa da fena halde gıcık olurum doğrusu; inanmazsan falsız kal kardeşim! İnanıyorsan da açık açık söyle...
Ama biliyorum ki en inanmayanı bile; ‘gelecek yıl bizi neler bekliyor’ başlığını görür görmez çaktırmadan bir göz atar bu tip yazılara.
İtiraf edelim ki çoğumuzun içinde ‘bilinmez’e duyulan gizli bir merak var. Ben de bu merakıma yenik düştüm ve bu konuda güvendiğim isimlerden biri olan Aslı Güder’in kapısını çaldım.Geçen yıl bu zamanlarda Aslı ile yaptığım röportajında 13 tahmininden 12’si hedefi tam on ikiden vurdu.
Sadece Gülben Ergen’in evleneceği konusunda yanılmıştı. (Tabii Gülben bugün evlenip de bir sürpriz yapmazsa).
Yılın son günü ‘Öngörü Ustası’ Aslı’yı bir kez daha köşeme konuk ediyorum.

Yazının Devamını Oku

Yılmaz Erdoğan’dan Ali Ağaoğlu olur mu

30 Aralık 2013
“30 saniyede bir çuval inciri nasıl berbat edersiniz” deseler, “Alın size Yılmaz Erdoğan’ın oynadığı son reklam filmi” derim.

Yılların solcusu olabilirsiniz... Ağzından emek, eşitlik, adalet, sömürü söylemlerini düşürmeyebilirsiniz.
Buna rağmen kapitalizmin kalelerinden biri olan bir bankanın reklamında da oynayabilirsiniz.
Peşin peşin söyleyeyim benim bunların hiçbirine itirazım yok...
Çünkü sanatçıların gelir kapısıdır reklamlar.
Ama bunca yıldır Yılmaz Erdoğan’ı takip eden biri olarak “Usta, yakıştı mı bu iş sana?” demeye hakkım var sanırım.
Onun gibi bir sanatçının bu kadar basit ve sıradan bir öyküye kendinden hiçbir şey katmaması olacak şey değil... Senaryo önüne gelince neden elinin tersiyle itmedi diye düşünmeden edemiyor insan.
Üstelik aynı alanda at koşturan Cem Yılmaz gibi bir örnek önünde dururken. Cem’in reklamlarından zeka fışkırırken burada yaratıcılığın ‘y’sini, Erdoğan’ın ‘e’sini göremiyoruz.

Yazının Devamını Oku

Acun’un ofisindeki kritik toplantı

24 Aralık 2013
Ebru Gündeş, çok zor günlerden geçiyor...

Kocası Reza Zarrab, Türkiye’nin gündemine oturan rüşvet ve yolsuzluk operasyonu kapsamında tutuklandı. İşin bundan sonrası mahkemelerin konusu...
Magazin dünyası ise Ebru Gündeş’in yılbaşı programının iptalini ve bu gece ‘O Ses Türkiye’deki jüri koltuğuna oturup oturmayacağını tartışıyor. İşte olayın perde arkası...
Geçen hafta Acun Ilıcalı’nın Levent’teki ofisinde kritik bir toplantı yapılmış. Toplantıya Acun Ilıcalı ve Ebru Gündeş’in dışında iletişim duayeni ve Ilıcalı’nın kadim dostu Ali Saydam da katılmış.
Konu Ebru’nun bundan sonraki sanat kariyeri...
Gündeş, Saydam’dan bu sıkıntılı süreçte nasıl davranması gerektiği konusunda destek istemiş.
Ali Saydam, “Ebru Hanım, ben sanat dünyasından kimseye parayla bu hizmeti vermiyorum. Çünkü sanatçılar arkalarında sağlam prodüksiyon şirketleri olmadığı için iletişim danışmanlığı hizmeti alamıyorlar” demiş ve şöyle devam etmiş...
“Ben ancak size dostluk yapar ve tavsiyelerde bulunurum, show must go on (Şov devam etmeli) sevgili Ebru. Senin sevenlerine karşı sorumluluğun var. Programa çıkmayarak hayranlarını cezalandırma ama çok da laylaylom olma.”

Yazının Devamını Oku