Paylaş
Aslında ‘bütün genellemeler yanlıştır, bu cümle de dahil’ fikrine inananlardanım.
Bu yüzden Ebru Gündeş’in eşi Reza Zarrab için de, hakkında kesin hüküm verilene kadar peşin bir yargıda bulunmaktan kaçınıyorum.
Ebru’nun başına gelenler için “Yazık oldu kıza” diyenleri de, “Bu kadar yatlar, katlar, uçaklar havadan gelmez; hamama giren terler” diye düşünenleri de bir kenara bırakıyorum.
Güvenli bir kaynaktan aldığım haberlere göre bildiğim bir tek şey var...
Ünlü olduğu için Gündeş’e cezaevinde ayrıcalık tanındığı kanısının yanlış olduğu.
Bu konu öylesine çok konuşuldu ki CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Adalet Bakanı’na “Reza Zarrab ve Ebru Gündeş cezaevinde özel muamele mi görüyor?” diye bir soru önergesi bile verdi.
Gelelim işin kapalı kapılar ardında yaşanan kısmına...
Reza Zarrab tutukluluğunun ilk haftasında karantina yani geçici koğuşta yatmış.
Bu süre içindeki uygulama gereği yanına hiçbir özel eşyasının alınmasına da izin verilmemiş.
Ebru, kocasıyla ilk kez kendisinin bizzat savcıdan aldığı özel izin sayesinde görüşmüş.
Cam arkasından yapılan bu kapalı görüş bir saat sürmüş.
Sürenin bitiminde gardiyanlar Zarrab’ı alıp koğuşuna götürürken ikisi de hüngür hüngür ağlamış.
Artık Ebru Gündeş haftada bir saat görebiliyor Reza Zarrab’ı... O da herkes gibi sırasını bekliyor, girişte kadın infaz memurları üstünü didik didik arıyor, manyetik kapıdan geçerken montunu ve ayakkabılarını çıkarıyor, retina taramasından geçiyor.
Retina taraması dediğim; biyometrik güvenlik sistemi ile gözün retinasından yapılan kimlik tespiti...
Yani düşündüğümüz gibi, onun yüzüne bakıp “Ooo hoş geldiniz Ebru Hanım, buyrun içeriye” demiyorlar.
Haftada 10 dakika telefonla evini arama hakkı verilmiş Zarrab’a. Süre dolunca görüşme otomatik olarak kesiliyormuş.
Peki hapishanede ne içiyor, ne yiyor, kaç parayla geçiniyor Zarrab?
Haftada sadece 300 lira yatırılabiliyormuş hesabına...
Üstelik karantina döneminde o parayı bile alamamış.
İşe bakın bir zamanlar milyon dolarlarla oynayan adam, bugün 300 liraya talim ediyor. Hayatın cilvesi işte, ne oldum değil ne olacağım diyeceksin...
Kaç yıl geçti aradan
“Bir kedim bile yok anlıyor musun”, “Hem çok zor hem de çok kısa bir macera ömür”, “Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem, gitmem, unutamam; acı tatlı ne varsa hazinemdir”, “Kaç yıl geçti aradan”, “Olmaz olsun” dedirttin bize...
“Seni gidi vurdum duymaz, seni gidi yaramaz”, “Kaybolan yıllarımızı bize kim verecek”, “Beni yak, kendini yak, her şeyi yak” ama bize bir albüm daha yap artık...
Sezen Aksu’nun bazı şarkılarını böyle yan yana sıralayınca bile insan derdini anlatabiliyorsa eğer; bu, onun Türkçeyi nasıl ustaca kullandığını göstermez mi? Neredeyse üç yıldır onun sesinden, kıvrak zekasından, bizi alıp kaf dağının ardına götüren şarkılarından mahrum kaldık.
Tamam, bestelerini artık diğer şarkıcılara veriyor ama bunlar kendi ışığının naif yansımasından öteye geçmiyor.
O şarkıları dinlerken Sezen’in hissettiklerine başkaları dublaj yapıyormuş gibi geliyor insana. Üstelik neden orjinalini dinlemek varken ‘taklitleri’ ile yetinelim.
Siyasi görüşü ne olursa olsun Sezen sesiyle, müziğiyle, anlattıklarıyla gerçek bir halk ozanı...
Televizyondaki müzik yarışmalarına bakıyorum da o olmasaymış, Türk popu kolu kanadı kırık bir kuşa benzermiş.
Belki de Sezen bunca yıldır yazdıklarından, söylediklerinden sonra biraz da kendi dünyasında yaşamak istiyor.
Ama biz de tam o dünyayı özlüyoruz işte.
Sen kendi köşene çekilmek isteyebilirsin sevgili Sezen ama artık çok geç. Alıştırdığın o ‘alemin’, o duyguların özlemini çekiyoruz biz...
Daha önce bir konserinde seslendirdiği ‘Yeni ve Yeni Kalanlar’ isimli ay sonunda çıkacak single’ı için klip bile çekmiş ama bu da kesmez bizi.
Sıva artık kolları sevgili Sezen... Çünkü biz sende ‘tutuklu kaldık’, ‘Hadi bakalım kolay gelsin.’
Akıllara seza bir magazin sorusu
Cem Yılmaz’ın evliliği neden bitti?
Cem, Cansu Dere’ye mi dönüyor, yoksa yeni bir sevgilisi mi var?
Kaç gündür magazin sayfaları bu soru kumkuması ile doldu taştı.
Bu meraklı öyküde sona doğru yaklaşılıyor.
Malum Cem Yılmaz 15 Ocak’ta Russell Crowe ile buluşmak için Avusturalya’ya gidiyor.
Orada uzun bir süre kalıp, at binme ve okçuluk eğitimi alacakmış.
Yani atı, silahı Crowe tedarik edecek; peki işin eskilerin deyimiyle avrat yani kız arkadaş durumu ne olacak?
Benden acar magazin muhabirlere tavsiye, 15 Ocak haftası gözünüz kulağınız Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminalinde olsun.
Bakalım hangi ünlü güzel hanım kızımız, Cem’in ‘at, avrat, silah’ üçlemesini tamamlamak için Avusturalya semalarına uçacak? İster misiniz Cansu çıksın?
Paralel evrenden son havadisler
-Bir
Beyonce, Chanel Iman, Jay-Z, Drake, Jamie Foxx ve daha birçok ünlü yılbaşını Miami’deki Versace Köşkü’nde kutladı. Çılgın gece hâlâ konuşuluyor, haaa unutmadan aynı partide Mert Alaş da vardı. Beyonce Mert’le foto çektirmeden de geceyi noktalamadı.
-İki
Birkaç gün önce başlatılan ‘Selfie’ olimpiyatları için açılan Facebook sayfası binlerce beğeni aldı ve Instagram’da olimpiyatlara katılım çılgınlığı başgösterdi. Ne diyelim Allah başka zeval vermesin...
-Üç
Türk modacılar atakta... Hussein Chalayan (Hüseyin Çağlayan diye okunur) Vionnet markasının demi kotür (demi-couture diye yazılır) koleksiyonunun başına geçti. Ümit Benan da 19 Ocak’ta ilk kez Paris Erkek Moda Haftası’na katılıp yeni koleksiyonunu sergileyecek.
-Dört
İlk kitabı ‘Puslu Kıtalar Atlası’ ile kült yazarlar arasına giren ve çağdaş edebiyatımızın en ilginç kişiliklerinden biri olan İhsan Oktay Anar’ın yeni kitabı ‘Galiz Kahraman’ 17 Ocak’ta çıkıyor. Kitabın promosyonu için boşuna sağda solda röportaj beklemeyin; İhsan Abimiz kan kusup kızılcık şerbeti içer, medya ile konuşmaz.
-Beş
Bir Ahmet Hamdi Tanpınar klasiği olan ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ Maureen Freely ve Alexander Dawe tarafından ‘The Time Regulation Institute’ adıyla İngilizce’ye çevrildi. Amerika’daki edebiyat çevrelerinin ilgisini çeken eser üzerine New York Times’da bir makale bile yazıldı. “Bir umuttur zaman... ilerledikçe gerileyen, hep yeniden başlayan, etmezseniz saatlerinizi ayar, sizin de hayatınız kayar” cümlesi ile rahmetliyi bir kez daha analım.
-Altı
‘Tek bir Türk’ün bile elinden tutmayan Türk’ olarak anılan Ahmet Ertegün’ün yaşamını ve kariyerini özetleyen fotoğraf sergisi Cult İstanbul’da açıldı. 15 Ocak’a kadar devam edecek olan sergi son derece ilginç, üstelik ücretsiz. Benim bildiğim Hıncal Abi vefalıdır, bu sergiye ‘Modern Folk Üçlüsü’nü de alıp gider.
-Yedi
22 Şubat’ta Ülker Arena’daki Andrea Bocelli için nefesler tutulmuş durumda. Ama Biletix’e girenler sadece VIP bölgesinden bin liralık biletlerin satışta olduğunu görüyor. Sitenin diğer kategorilerdeki biletler için ‘Daha sonra deneyin’ önerisine karşılık olarak ben de soruyorum, “Neden acaba, önce bin papellik biletler bitsin diye mi?”
-Sekiz
Rihanna tam bir ‘it girl’, yani bizim deyimimiz ile ‘ikoncan’ olma yolunda ilerliyor. Tom Ford’un 2013 sonbahar koleksiyonunu hazırlarken ilham aldığını söylediği ünlü şarkıcı şimdi de Balmain’in yüzü oldu. Ayrıca modaevinin baş tasarımcısı Olivier Rousteing de İlkbahar 2014 koleksiyonu için ondan esinlendiği açıkladı.
-Dokuz
İngiliz tarih dergisi History Today İslam alimi El-Biruni için yeni sayısında “Kolomb’dan 5 asır önce Amerika kıtasını teorik olarak keşfeden kişi” diye söz ediyor. 70 adet astronomi, 20 tane de matematik kitabı yazan Biruni’nin Batı tarafından yüzyıllar sonra keşfedilmiş olması da Amerika’nın keşfi kadar ilginç doğrusu.
-On
Bazı dizi ve programların iki hafta yayınlanmayacağı haberleri hayranlarını paniğe sevk etti. Kimileri de bu durumu dizilerin yılbaşı tatili zannetti. İşin gerçeği, 1-15 Ocak arası reklamverenlerin yeni yıl bütçelerini oluşturduğu günlerdir. Bunun için pek çok kanal önemli projelerini bu dönemde ekrana sürmez ve ortalığın yatışmasını bekler. Yani bir hafta içinde dizi cümbüşü son hızla kaldığı yerden devam edecek.
Paylaş