Ebru’nun en uzun gecesi

Sanırım Ebru Gündeş geçtiğimiz hafta sonu hayatının en zor gecelerinden birini yaşamıştır.

Haberin Devamı

Reza Zerrab hakkındaki yolsuzluk soruşturmaları, kara para aklama iddiaları havada uçuşurken bir de gazetede çıkan ‘eskort kız pazarlığı’ haberlerini hangi kadının ruhu kaldırabilir ki?
Hele ki kocası yabancı konuklar için getirttiği kızlardan birini “Sırf bana hizmet etsin” diye kendine rezerve ediyorsa...
Ebru Gündeş, 17 Aralık’tan beri kocasının arkasında her şeye rağmen dimdik durdu.
Hatta “O Ses Türkiye”nin canlı yayınında “O benim çocuğumun babası” diye gözyaşları dökerek puan toplamayı bile başardı.
Ama hafta sonu internete düşen telefon tapeleri işin rengini bütünüyle değiştirdi.
Reza, şu ana kadar yaşananlar için Ebru’ya; “Ben bunları para için, geleceğimiz için yaptım” gibi kendince bahaneler öne sürebilirdi.
Ama şimdi ortada bir kadını derinden yaralayacak olan “anlık heves” durumu var ki, neresinden bakarsanız bakın ‘zengin koca’nın bütün cilalarını söküp atıyor.
Özlem Tekin’in o güzelim şarkısındaki gibi ‘Aşk her şeyi affeder mi’ gerçekten? Bu sorunun cevabını verecek tek kişi Ebru’dur...
Olayın bir de başka boyutu var ki düşündükçe rahatsız oluyor insan. Güya hakkında gizlilik kararı olan bir soruşturmanın her şeyi satır satır medyaya yansıyor ve herkes tarafından okunuyor. Tıpkı bu örnekte olduğu gibi...
Özel hayatla ilgili bölümler neden servis ediliyor?
Burada hangi kamu menfaati söz konusu?
Evli bir adamın parasıyla zamparalık yapması tabii ki etik olarak hiç hoş değil ama konuşmaların basına sızdırılmasının bu soruşturmanın esasına faydası nedir? Adam rüşvete aracılık etmekten, para aklamaktan, yolsuzluktan suçluysa yargılarsın, verirsin cezasını olur biter.
Bunların artık dosya içeriklerinde kalması gerekir. Bu kadar ağır iddiaların olduğu bir davada bu konuşmaları sızdırıp üstüne bir de karı koca hukukunu zedelemek niye?
Ben bu soruların cevabını bulamadım, siz benim ahmaklığıma verin.
Yanlış anlaşılmasın, sadece bu olay için etmiyorum bir araba lafı...
Her kim olursa olsun vicdanım, insanların işledikleri suçla doğrudan alakası olmayan özel hayat sırlarının böylesine ortaya saçılmasını kaldırmıyor.

Haberin Devamı

Ortaya karışık

Haberin Devamı

-USA Today’in seyahat eki, dünyanın çeşitli ülkelerinden en iyi 12 ‘donut’u seçmiş. Listede Türkiye’yi tulumba tatlısı ‘temsil ediyor’
Amerika’da köleliğin kaldırılmasından 100 yıl önce Osmanlı mutfağının baş köşesine kurulmuş tulumba tatlısının, ‘donut’ olarak anılmaktan yüzü kızarmıştır herhalde...
-The Guardian’da, Türkiye’ye sığınan Suriye vatandaşlarıyla yapılan röportajlara gönderme yapılarak “Suriyeli mülteciler ne kimle savaştığını ne de hangi tarafın kazandığını biliyor” başlıklı bir makale yayınlandı.
Neredeyse Einstein’in “Üçüncü dünya savaşının hangi silahlarla yapılacağını bilmiyorum ama dördüncüsünün taş ve sopayla olacağı kesin” kehaneti gerçekleşiyor.
-Türkiye’deki eBook satışları 2011’den 2012’ye kadar yüzde 100 artış göstermiş. ‘Dijital kitap’ satışlarının 2014’te daha da artacağı öngörülüyormuş. Yıllardır kitap okumaktan sıkılan milletimize herhalde sayfa çevirmek yerine iPad’e dokunmak daha eğlenceli geliyor.
-Yolanthe Cabau ve eşi Sneijder, California’yı karavanla gezdikten sonra yurda döndü. Yolanthe tatil sonrası blogunda yazdığı yazının sonuna “Seyahatimiz ne kadar güzel olursa olsun ev gibisi yok” satırlarını eklemiş. Pek çok Türk, ülkesini yengemiz kadar benimsemiyor maalesef...

Haberin Devamı

Acun’a reyting garantili Survivor 11’i

Hafta sonu gazetelerde Acun Ilıcalı’nın Survivor 2014 için yeni isimlerle görüşmeye başladığı haberleri çıktı.
Hiç şüphem yok yine en parlak isimleri bulacak ve çok seyredilecek bir Survivor daha yapacaktır Acun.
Haberleri okuduktan sonra duramadım, ben de kendime göre bir 11 çıkardım.
Bana sorarsanız bu 11’i ada sahillerinde sahaya çıkarırsa, Survivor tarihinin izlenme rekorunu kırar.
Acun bu, bakarsınız beni ciddiye alır, yapar mı yapar...
İşte İzzet’in Survivor takımı:
-Bir
Muhteşem sesi, inanılmaz fiziği ve reyting mıknatısı gözyaşlarıyla Yılmaz Morgül.
-İki
Yamyam Style şarkısıyla Yunanistan’a itelenen ama ünü Ege sınırlarında kalmaması gereken Atilla Taş.
-Üç
Adadaki kavgaların fitilini ateşlemek için Rasim Ozan Kütahyalı.
-Dört
Başka türlü kilo vermesi mümkün görünmeyen Üç Adam’dan Eser Yenenler.
-Beş
Çılgınlığın kitabını yazan, saç boyalarının bir numaralı tüketicisi Yıldız Tilbe.
-Altı
Dar paçalı pantolonlarına aşina olduğumuz, adada giyeceği dar paçalı mayolarını dört gözle beklediğimiz Engincan Ural.
-Yedi
Yemeden içmeden adada kaç tur atacağı merakla beklenilen ünlülerin baskülü Şeyda Coşkun.
-Sekiz & Dokuz
Yarışmanın yapılacağı coğrafyadakilerin de tanıması farz olan ülkemize has ilginç çiftimiz Sinan Akçil& Ebru Şallı.
-On
Cihangir halkı ve reklam dünyasının bir süre rahat nefes alıp ‘oh’ demesi için Sinan Çetin.
-Onbir
Adadakilerin ne yapmamaları gerektiği konusunda ellerinde sağlam bir abi olsun diye Ertuğrul Günay.

Haberin Devamı

Gülse’nin Sinangir’i

Sinan Çetin ile Cihangir sakinlerinin doku uyuşmazlığı giderek öyle boyutlara varıyor ki neredeyse ‘siyah giyen yönetmen’, ‘Sinangir’de persona non grata ilan edilecek...
Olayı duymuşsunuzdur. Çevredeki bütün evleri satın alıp Cihangir’in kara sahasına sahip olmak isteyen Sinan Çetin, son olarak evinin damına su deposu ‘kılığında’ bir baz istasyonu kurarak bölgenin hava sahasını da eline geçirmeyı denemiş ama mahallelinin yoğun direnişi karşısında siper arkasına çekilmek zorunda kalmış...
Aynı günlerde “Yalan Dünya” dizisinin hırçın karakteri Selahattin de evinin terasına ışıklı reklam panosu kisvesi altında bir baz istasyonu kurmaz mı?
Sadece tesadüf mü acaba?
“Bir adamı sabah gördüğümde tesadüf derim, öğlen aynı adamı bir daha görürsem kuşkulanırım.
Akşam karşılaştığımızda tereddütsüz silahımı çekip vururum.
Tesadüflere inanmam” demiş en büyük gangsterlerden Al Capone..
Gülse Birsel belki al Capone gibi hemen tabancasına sarılmıyor ama yeri gelince kıvrak zekasıyla taşı öyle bir gediğine oturtuyor ki, yerinden oynatabilene aşk olsun.
Gülse’nin “Avrupa Yakası”daki bazı bölümlerinin parasını alamadığı için o günlerdeki yapımcısı Sinan Çetin’e diş bilediği malum.
Hatta iki yıl önce yarattığı rejisör Tufan karakteriyle Çetin ile iyice dalgasını geçmişti.
Bir hatırlayın dahi yönetmen Tufan’ı... Hep siyahlar giyen, senaryoyu kafasına göre anında değiştiren, reklam filmi de çeken, cimri bir karakter...
O günlerde “Gürse Birsel Sinan Çetin’den intikamını böyle alıyor” diye konuşulmuştu.
Ama belli ki Gülse bir türlü unutamıyor yaşadıklarını...
Yoksa durup dururken Selahattin’in terasına baz istasyonunu kondurur muydu?
Hem de tam Sinan Çetin’in aynı nedenle Cihangirlilerle papaz olduğu günlerde...
Bağışlama kadar katıksız bir intikam yokmuş...
Bakarsınız Gülse de bir gün belki affeder Sinan’ı ve onu sonsuza kadar kendi vicdanında mahkum eder.

Yazarın Tüm Yazıları