3 Ağustos 2003
Barcelona Kulübü Başkanı Laporta'nın futbol danışmanı Beguristain’ın sözlerini mizahi açıdan değil, gerçek bir değerlendirme olarak ele almak lazım. Bana göre de De Boer, bundan sonra futbol değil, golf oynar.<br> Galatasaray'a transferi büyük yankı uyandıran Hollandalı futbolcu Frank De Boer, 3-0 kaybedilen Inter maçında eleştirilere hedef oldu. Kimine göre yaşlı, kimine göre ağırdı... Asla G.Saray'ın defansına ilaç olamazdı. Ajax ve Barcelona'da oynadığı dönemlerde futboluyla vitrine çıkan Hollandalı futbolcu için en ilginç açıklamayı, Barcelona'nın eski futbolcusu Beguristain yaptı.
O Beguristain ki, Katalan ekibinin en önemli oyuncularından biriydi... 3 Ekim 1990'da oynanan Kupa Galipleri Kupası 2. tur rövanş maçında Trabzonspor'u 7-2 yendikleri maçta takımının beraberlik golünü atan Beguristain, şu anda kulüp başkanı Laporta'nın futbol danışmanı.
Jübile yapıyordu
Frank De Boer için aynen şu ifadeleri kullanıyor Beguristain; ‘‘Bundan sonra yapabileceği en iyi sporun golf olabileceğini düşünüyorduk. Çünkü, yürüyerek yapılan tek spor golf.’’
İspanyol basınına göre, Barcelona'dan ayrıldıktan sonra futbol hayatına nokta koymaya hazırlanan De Boer'e hiçbir takımdan teklif gelmemişti. ‘‘Beni Milan istiyor’’ diyerek piyasa yapmaya çalıştı. Ancak Barcelona, Hollandalı futbolcunun blöf yaptığını anlayınca bir anda kulüpsüz kaldı. İşte tam bu sırada G.Saray girdi devreye.
Bana göre, Beguristain'in De Boer için kullandığı ifadeler mizahi olarak değil, gerçek bir değerlendirme olarak ele almak lazım. Hollandalı futbolcu, bu saatten sonra futbol değil, ancak golf oynar.
En çok koşan Cihan
G.Saray’ın oynadığı hazırlık maçlarında en çok göze batan isim Cihan’dı. Frank De Boer’de Cihan’ı iyi futbolu ve mücadelesinden dolayı kutladı.
Yazının Devamını Oku 26 Mayıs 2003
<B>ÖNCE </B>7 yıl aradan sonra lig şampiyonluğunu kazanan Beşiktaş'ı yürekten kutlarım. Soluksuz mücadeleyi son maça kadar taşıyan Galatasaray'a da Şampiyonlar Ligi'nde başarılar dilerim. 100. yıl kutlamalarının böyle bir zaferle taçlanması tüm Beşiktaşlılar kadar Türkiye'yi de mutlu ediyor. Lucescu, bu zaferin mimarıdır. Hey köylü...! Sana ne oluyor, neler yapıyorsun? Önce Galatasaray, şimdi de Beşiktaş'ın şampiyonluğu. Fenerbahçe ne düşünür bilemem... Lacivert elbiselerinden başka giysisi yok sanılan, taranmamış görüntüsü veren saçlarına, tutuk, buruk tavrına alışamadığımız Lucescu ve zaferden zafere koşan bir Rumen. Kendimizi kandırmadan, değerlerimize pompa yapmadan kabul etmemiz gerekir ki, üç büyükler'in dışında şampiyonluk Anadolu'ya hayal.
Pancu'nun ve Tayfur'un direkten dönen toplarına, Revivo ve Bülent'in kaçırdığı gol pozisyonlarını fazla konuşmaya gerek yok. Lucescu'nun Galatasaray'da yıldız bildiği ve Beşiktaş'a getirdiği Sergen, hep az oynadı ama öz oynadı. Şampiyonluğa da son imzayı o attı.
Beyindeki ışık
Galatasaray'ın kafasında ‘‘gitti’’, Beşiktaş'ın kafasında ‘‘bitti’’ dediği şampiyonluk maçına her iki takım inandığı şartlar altında çıkmıştı. Beşiktaş, defansta bu kadar açıklar vermemeliydi. Beşiktaş, Sergen dışında yakaladığı gol pozisyonlarını mutlaka değerlendirmeliydi. Böyle bir gecede Ümit Karan ve Revivo girdiği pozisyonlardan sonuç almalıydı. Bunların hepsi 90 dakikalık bir futbol maçı içinde olan şeyler.
Ne taktiği, ne tekniği konuşmak istiyorum. Hey köylü...! Ütüden parlamış lacivert giysilerinle konuşuldun. Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finali, Türkiye Ligi'nde şampiyonluğu kazanmış bir takımdan kovuldun. Elbisenin rengine, saçının kirine bakanlar, beyninin içindeki büyük ışığı göremediler. 7 dil bilen, üniversite mezunu, toleransı sınırsız, insan sevgisi bir okyanus kadar engin Lucescu'yu şimdi anlayacaklar.
Tebrikler Beşiktaş yönetimine. En büyük rakibinizin bıraktığı bir hocaya verdiğiniz bu değer için. Ve karşılığını hakkıyla aldınız. Şampiyonluk Beşiktaş'a kutlu olsun.
Yazının Devamını Oku 18 Mayıs 2003
Finişe gelindiğinde Ali Sami Yen'de 7 puan kaybeden Galatasaray, yaptığı büyük hataları artık Beşiktaş'ın da yapmasını beklemek durumundaydı. Ve de kendisi artık her maçı kazanmak mecburiyetindeydi. Futbolcular ve teknik direktör Fatih Terim, her ne kadar göstermeseler de, psikolojik açıdan Beşiktaş'ın işi bitirdiğine inanmış gibiydiler. Hafta arasında teknik direktör Terim'in G.Saray'ı izleyen basın mensuplarıyla top oynamaya başlamasından; yıllarca sigara çektiği, izmarit toplattığı muhabirlere, ‘‘Bu yıl olmadı, seneye başaracağız. Haberleriniz ve yorumlarınızla bizi fazla yıpratmayın’’ mesajını çıkaranlar yok değil.
Erken golün rahatlığı
G.Saray'ın yıldız isimlerinden bir bölümü sahada yoktu. 3-4-3 sisteminde solda Revivo'yu sıfıra indirip, Lukunku ve Ümit Karan'a gol ortaları yapma düşüncesi, maç başında semeresini verdi. G.Saray Lukunku'nun attığı golle rahatladı. Ve bu rahatlık, 90 dakikaya yansıdı. Ergün yine takımın en iyisiydi. Attığı gol alkışlanacak güzellikteydi. G.Saray Cihan'la 4, Lukunku ile 2 mutlak gol pozisyonundan yararlanamadı.
Ankaragücü orta sahasının hücuma Hakan Keleş ve Agustine'ye iyi servis yapamamasında Yılmaz'ın top kayıpları ve Simao'nun silik futbolu önemli rol oynadı.
Ümit Karan son vuruşlarında biraz daha dikkatli olsa, Türkiye'nin en büyük golcülerinden biri olacak. Realist olması yanında en kritik anlardaki estetik hamleleri, seyirciyi mutlu ediyor. Kızakta kaldığı onca maça rağmen, dün akşam 16. golünü attı.
Burası ne İtalya, ne Almanya veya bir başka futbol ülkesi. Oralarda son maçta şampiyonluklar gider, şampiyonlar gelir. Türkiye'de artık bu olası değil. Bu saatten sonra tren raydan çıkmaz. Beşiktaş, G.Saray'ın istediğini yapmaz ve zafere ulaşır. Türk futboluna sayısız zaferler kazandırmış Galatasaray için artık şampiyonluk bir başka bahara.
Yazının Devamını Oku 12 Mayıs 2003
<B>İKİ </B>İngilizin hayatını kaybettiği İstanbul'daki Leeds maçının rövanşında, o inanılmaz gergin ortamda Elland Road'da Galatasaray'ı saha kenarında mükemmel yöneten ve takımına pozitif enerji veren <B>Fatih Terim</B>'e hayran kalmıştım. Hırsını oyuncularıyla paylaşıyor, onları hedefe odaklıyordu. Ama dün özellikle ilk yarı boyunca kendi futbolcularına ve tribünlerine negatif enerji yükleyen bir Terim vardı, oyun alanının kenarında. Hangisi gerçek Terim, hala kararsızım.
Gençlerbirliği, Galatasaray'dan daha kötü bir takım değil. Hatta artıları daha fazla. Oyun disiplini, oturmuş 3-5-2 formatına uyum mükemmel. Orta beşlinin kenar adamları Okan ve Deams kusursuz. Defansta El Saka-Deniz uyumu yanında, orta alanda yaratıcı Ahmed Hassan ve sürekli baskı uygulayan Thomas'ın yardımlaşması üst seviyede.
Peki, ya Galatasaray?
Arif ve Hakan Ünsal'ın sahada göründüğü, ama oynayamadığı bir maçta eksikler bu kadar da değildi. Lukunku, Vedat ve hatta son dakikalarda iki hayati kurtarış yapmasına rağmen Mondragon da kayıplar arasındaydı. Volkan eski performansının çok uzağındaydı. Ergün dışında gol aksiyonlarına imza atacak kimse yok, Galatasaray'da. Yine Ümit Karan, bu takımın en önemli golcüsü.
Beşiktaş'a yarıyor
İstanbul'da son haftalarda Denizli ve Adana'ya kaptırılan 5 puandan sonra, 2 puan da Gençlerbirliği önünde kaybedildi. Finişin başladığı anda, hem de Ali Sami Yen'de kaybedilen 7 puan sonrasında Galatasaray'ın şampiyonluk şansı, artık ihtimal hesaplarına kaldı. Ve bana göre de çok zor.
Bülent Uzun'un yönetimine çok kişi baktığı açıya göre birşeyler söyleyebilir. Dün akşamki yönetimiyle oyunun kaderinde etkili değildi.
Gençlerbirliği'nin hakkını yemememek lazım. Her yönüyle Türkiye liglerinin en başarılı takımı. Galatasaray'ın ve Gençlerbirliği'nin kaybettiği puanlar, sadece Beşiktaş'ın işine yarıyor. Ve şampiyonluk da artık Beşiktaş'a gülümsüyor.
Yazının Devamını Oku 28 Nisan 2003
<B>TOPUN </B>da canı vardır. <B>‘‘İstemezse girmez’’</B> derler, <B>‘‘Atamayana atarlar’’</B> derler. Galatasaray dün gece bu sezonun en çok gol pozisyonuna girdiği maçını oynadı. Direkleri dövdü ama kaleci Murat'ı geçemedi. Sağdan soldan denedi, yapılması gereken herşeyi yaptı. Futbolda bunlar da var. Ama Galatasaray bu skoru, şampiyonluğa giden yolda bu en hayati maçta, ilk yarıda oynadığı silik, kişiliksiz futbolla kendi hazırladı.
Savunmasında üç ağır adam; Bülent, Xavier, Hakan Ünsal'la 3-5-2 oynamak ve bu oyunda orta sahadan kopuk kalmak büyük hataydı. Terim, Adana'nın böylesine ofansif olacağını hiç düşünmemişti. Hele hele sağ tarafta geri gelmeyen Hasan Şaş ve yardımcısı Cihan ile, Terim, Yılmaz Vural'a öyle bir koz verdi ki, Adana hocası bunu gerektiği gibi kullandı.
Şans yanında değildi
Necati ve Cafer ile ağır Galatasaray savunmasına pres yapmak ve araya Volkan Bekiroğlu ile İbrahim gibi hızlı adamları sokarak golü bulmak, maç öncesi düşünülmüş bir senaryo izlenimi verdi. İlk yarı 2-1'lik Adana üstünlüğü, ikinci yarıda 6-7 farklı Galatasaray galibiyetine dönüşebilirdi. 21'i bulan köşe vuruşu ve 20'ye yakın gol pozisyonunu değerlendiremeyen Galatasaray'ın şansı da dün gece yanında değildi.
İkinci yarı Hasan'ın yerine Ayhan'ın alınışı doğru, dar alanda kıvrak ve zeki bir Arif'in kenarda bırakılışı bence hataydı.
Kaleci Murat inanılmaz kurtarışlarla maça ismini yazdırdı, ama yaptığı büyük hatalar da gözden kaçmadı. Cesur, enerjik, pozisyonlara yakın ama tecrübesi eksik hakem, maçın kaderinde etkili oldu. Saymadığı gol (Lukunku'nun attığı), vermediği penaltı gibi (Kerem'in yaptığı) hataların yanında, sayısız süzüş ve yorum yanlışları da vardı. Bülent Demirlek ve yardımcıları dün gecenin kader adamlarıydı. Bu tür maçlar gelecek vaadeden hakemlerin parlatılacağı maçlar olmamalı.
Yazının Devamını Oku 12 Nisan 2003
<b>RIDVAN Dilmen, </B>Adanaspor'un teknik direktörlüğünü yaptığı dönemde <B>Aziz Yıldırım</B>'a, <B>‘‘Al bu Volkan'ı’’ </B>diye yalvardı.Yıldırım da, Oğuz Çetin de beğenmedi. Bonservisi elindeki Volkan, Beşiktaş'ın kapısına gitti. Hatta ön sözleşme bile imzaladı. Sonra, Sinan Engin de beğenmedi Volkan'ı ve anlaşma yırtıldı. Kocaeli'nin kapısını çaldı Volkan. Ama Volkan'ı bilenler Fatih Terim'in de kafasını yediler, ‘‘Al bu adamı’’ diye. 500 bin dolara G.Saraylı oldu Volkan. 2,5 milyon dolar Ali Lukunku'ya, milyon dolarlar Revivo'ya, şu, bu... Temel eğitimini Almanya'da alan Volkan, dün gecenin adamı olarak kalmayacak, G.Saray'a da A Milli Takıma da uzun yıllar hizmet edecektir.
G.Saray ders verdi
Altay, Kadıköy'de F.Bahçe karşısında alınan galibiyetin havasını daha ne kadar atacak? Üç puanlık sistemde düşme korkusunu hala yaşayan İzmir ekibinin, Real Madrid edasında, G.Saray önünde açık, dirençsiz, kontrolsüz futbolunun beş farklı yenilgiyle bitirmesi çok normal. İstanbul'da büyük takımlar önünde inanılmaz defans blokları, yüksek tempo, sert, yıldıran futbol oynatmakla tanıdığımız Hüseyin Kalpar'ın Altay'ı dün gece sanki G.Saray'ı yenmeye gelmişti. Ama G.Saray, Altay'a alması gereken dersi verdi.
Sahada varlığı ile yokluğu belli olmayan Revivo, Baliç, Ümit Davala gibi üç ciddi eksiğe rağmen Volkan'ın mükemmel futbolu G.Saray'ın farka gitmesinde büyük rol oynadı. Terim, Revivo'yu dışarı ve Arif'i oyuna almakta geç kaldı. Lukunku, rakip ceza sahası ve kendi ceza alanındaki hareketliliği bir golü ve bir asistiyle mevsim başından bu yana sezonun en iyi futbolunu oynadı. Dün geceki oyunda G.Saray'ın güzel futbolu kadar Altay'ın açık dirençsiz futbolu da rol oynadı.
Yazının Devamını Oku 12 Eylül 1999
İki takım arasında dağlar kadar fark var. Avrupa standartlarını yakalamış bir G.Saray ve Türkiye liginde bu yıl kalma hesabı yapacak görünen A.Gücü...Maç zaten 14. dakikada bitti. Hagi'nin iki harika golüyle oyunda herşey değişti. Ne taktik kaldı, ne motivasyon, ne de konsantrasyon.Dün değil, mevsim başından bu yana görünen en açık şey, G.Saray savunmasının zaafları. Doğrusu ilk yarının 3-3 bitmesi işten bile değildi. Riskli çıkışları, tehlikeli bölgede hatalı paslarıyla Popescu, kademeyi sürekli kaybeden Fatih, ofans aşkı fazla Capone ile ve de bunlara defans aksiyonlarında destek vermeyen orta saha ile G.Saray belki ligi götürür ama Şampiyonlar Ligi'nde bizi her maçta öldürür...Fatih Terim, mevsim başından bu yana yaşanan bu sıkıntıyı gördüğü zaman umarım geç olmaz. Disiplin de cabası. Dün 10-0 bitebilecek maçta G.Saraylı oyuncular neden bu kadar sarı kart gördü?HAGİ'NİN ETKİNLİĞİOrta alanda sahaya tam yansımasa da Tugay'ın performansı artıyor. Düşüncede ve hedefte belirlenen bu çıkış yakında sahaya da yansıyacak.Hagi, G.Saray'ın ne kadarı? Yüzde 50'si mi, yoksa daha da mı fazlası? Dün ikinci yarıya başlamayan Hagi, sahadaki arkadaşları kadar tribündeki seyircinin de konsantrasyonunu bitirdi. Beş yabancısı vardı G.Saray'ın dün sahada, beş golün dördünü onlar attı.A.Gücü, hafta içinde Madrid'de Athletico Madrid ile UEFA maçına çıkacak. Tınaz Tırpan dün akşamki şablonu ve ruhu Madrid'de de sahaya sürerse istenmeyen tarihi bir skor ortaya çıkar korkusundayız.Herkes Hakan Şükür'ü konuşuyor. Yalnız Türkiye'nin değil, Avrupa'nın en etkili oyuncularından biri. Bunu kimse tartışmıyor. Hakan'ın gol atmadığı maçlardaki futbolu, gol attığı maçlardakinden çokça daha olumlu. Bir tutukluk yaşadığı gerçek ama büyük isimler inişle çıkış arasındaki o grafiği her zaman yaşıyorlar.Faruk Süren demişti ki, ‘‘G.Saray tribünlerinden küfür çıkmaz.’’ Peki neydi dün gece F.Bahçe sinkafları?.. Varsa G.Saray'a laf getirecek bir grup, konuşmayacaksın, onları oradan atacaksın.Sonuçta en büyük tehlike defans. Aman Fatih çarşamba günü dikkat.Copyright 1999 Hurriyet| ana sayfa | son dakika | haber indeksi | gündem | ekonomi | dünya | olay | spor | yaşam | yazarlar | tv programlari | fal | | hava durumu | kelebek | | | pazar | | | turizm | teknonet | interaktif tüketici | | | | seri ilanlar | e-mail | | |
button
Yazının Devamını Oku