ÖNCE 7 yıl aradan sonra lig şampiyonluğunu kazanan Beşiktaş'ı yürekten kutlarım. Soluksuz mücadeleyi son maça kadar taşıyan Galatasaray'a da Şampiyonlar Ligi'nde başarılar dilerim.
100. yıl kutlamalarının böyle bir zaferle taçlanması tüm Beşiktaşlılar kadar Türkiye'yi de mutlu ediyor. Lucescu, bu zaferin mimarıdır. Hey köylü...! Sana ne oluyor, neler yapıyorsun? Önce Galatasaray, şimdi de Beşiktaş'ın şampiyonluğu. Fenerbahçe ne düşünür bilemem... Lacivert elbiselerinden başka giysisi yok sanılan, taranmamış görüntüsü veren saçlarına, tutuk, buruk tavrına alışamadığımız Lucescu ve zaferden zafere koşan bir Rumen. Kendimizi kandırmadan, değerlerimize pompa yapmadan kabul etmemiz gerekir ki, üç büyükler'in dışında şampiyonluk Anadolu'ya hayal.
Pancu'nun ve Tayfur'un direkten dönen toplarına, Revivo ve Bülent'in kaçırdığı gol pozisyonlarını fazla konuşmaya gerek yok. Lucescu'nun Galatasaray'da yıldız bildiği ve Beşiktaş'a getirdiği Sergen, hep az oynadı ama öz oynadı. Şampiyonluğa da son imzayı o attı.
Beyindeki ışık
Galatasaray'ın kafasında ‘‘gitti’’, Beşiktaş'ın kafasında ‘‘bitti’’ dediği şampiyonluk maçına her iki takım inandığı şartlar altında çıkmıştı. Beşiktaş, defansta bu kadar açıklar vermemeliydi. Beşiktaş, Sergen dışında yakaladığı gol pozisyonlarını mutlaka değerlendirmeliydi. Böyle bir gecede Ümit Karan ve Revivo girdiği pozisyonlardan sonuç almalıydı. Bunların hepsi 90 dakikalık bir futbol maçı içinde olan şeyler.
Ne taktiği, ne tekniği konuşmak istiyorum. Hey köylü...! Ütüden parlamış lacivert giysilerinle konuşuldun. Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finali, Türkiye Ligi'nde şampiyonluğu kazanmış bir takımdan kovuldun. Elbisenin rengine, saçının kirine bakanlar, beyninin içindeki büyük ışığı göremediler. 7 dil bilen, üniversite mezunu, toleransı sınırsız, insan sevgisi bir okyanus kadar engin Lucescu'yu şimdi anlayacaklar.
Tebrikler Beşiktaş yönetimine. En büyük rakibinizin bıraktığı bir hocaya verdiğiniz bu değer için. Ve karşılığını hakkıyla aldınız. Şampiyonluk Beşiktaş'a kutlu olsun.