İlhan Söyler

Karamsarlar

18 Eylül 2003
<B>DÜN </B>maçtan önce Torino'yu geziyordum. G.Saraylı taraftarlar önümü kesip, <B>‘‘Abi maç ne olur? 5 yer miyiz?’’ </B>diye soruyorlardı.‘‘Nereden çıkarıyorsunuz?’’ şeklinde karşılık verdim. Söyledikleri ilginçti: ‘‘Bu sıralar takım çok kötü. Güvenemiyoruz.’’ Bir-iki kişi değil, önüme gelen aynı şeyleri söylüyordu. Ben de ‘‘G.Saray ne zaman hangi takımdan 5 gol yedi ki?’’ diyordum her seferinde... Birazcık olsun yüreklerine su serpiyordum maçtan önce.

Oyun başladı, G.Saray, Juventus'u zorluyordu. Gol yedi, yine de oyun kalıbını bozmadı. Çünkü, halkalar birbirine o kadar kenetliydi ki, defansla orta saha bir bütün gibiydi. Her şey tıkır tıkır işliyordu. Ara sıra pas kayıpları olmuyor değildi. Ama onu da telafi ettiler. Şöhretler takımı Juventus, sıradan bir ekip görüntüsündeydi. Batista, ne Del Piero'ya ne de Appiah'a adım attırmıyordu. Kaptan Bülent, Trezeguet'e top göstermiyordu. İnanın, biraz daha cesaretli olsalar, biraz daha rakibin üstüne gidebilselerdi, buradan işi bitirirlerdi. Çünkü, Juventus ağır oyunculardan burulu bir defansa sahip.

Bir anlık gaflet

Hakan Şükür'
e ‘‘bravo’’ diyorum. Üç kişinin arasından çıkıp, kafayı çaktı ve beraberliği getiren golü attı. Eğer Hakan'a biraz daha destek gelseydi, Juventus defansını çözmek işten bile değildi. Sabri, hiç acemilik çekmeden oynadı. Aslında G.Saray'da işler tıkır tıkır işliyordu. Bir anlık gaflet, rakibin topu oyuna çabuk sokması, 36 yaşındaki Ferrara'yı topla buluşturdu. Vurdu mu, vuramadı mı göremedik ama meşin yuvarlak ağlarla buluşmuştu. G.Saray defansının o anda gaflet içinde olması ve uyuması ayrı bir şanssızlıktı.

Onu bunu bilmem, G.Saray, buradan puan ya da puanlarla ayrılmalıydı. Yenilgiyi hiç de hak etmedi. Mücadele ise dişe diş, kıran kıranaydı. Zaman geldi, onlardan daha fazla top kullandı. Juventus'un yıldızlarının oyun kurmalarını engelledi. Ama futbolun kaderi bu. Ne zaman ne olacağı belli olmuyor.

Karşılaşmayı yöneten Rus hakem kusursuzdu. Gördüğünü çaldı. Ama bazı pozisyonlarda, özellikle Hakan Ünsal'a yapılan faullerde rakibe karşı hoşgörülü davrandı.
Yazının Devamını Oku

Bulamadılar gitti

14 Eylül 2003
GEÇEN yıl dahil, bu sezon da bulamadılar gitti. Birileri geldi, birileri gitti, doldurdular, boşalttılar ama G.Saray'ı yönetecek bir lider bulamadılar. Sezon başından beri <B>'lider yok, lider yok'</B> diyorum. <B>Petre</B>: Adamın fiziği orta sahaya müsait değil. Ağır, aksak, <B>‘‘Yürüyeyim mi, yürümeyeyim mi’’</B> diye düşünüp duruyor. Ayhan: Bir tek öldürücü pası yok. Ne ver-kaç, ne de derinlemesine top yok. O'nun yanında Hasan zaten hücuma dönük bir isim. Kim oyunu kuracak? Siz bana söyleyin. De Boer: ‘‘Arkada oyun kurar’’ diye alındı, kendini kuramıyor. Zafer Biryol yanından geldi geçti, golü attı. O hala yerinde sayıyor. De Boer'un alınacağına orta alana klas ve lider bir oyuncu alsalardı daha iyi olmaz mıydı? Ona ödenecek para, bir lidere verilir olur biterdi.

G.Saray öyle bir top oynadı ki, doldur, boşalt. Eskiden pas yapan, derinlemesine oynayan bir takımdı. Şimdi yeller esiyor. Bratu diye bir adam alındı. İlk önce atak futbolcu sandım. İdmana çıkmadan formayı kaptı. Hayret bir şey.

Lastik patladı

Düşünebiliyor musunuz, Konya kalesini devamlı yoklayan bir tek futbolcu vardı. O da Sabri'ydi. Konyaspor'un tek hatası vardı. Ömer gereksiz yerde gereksiz hareketi yapıp kırmızı kartı gördü. Takımını 10 kişi bıraktı. Dün sahada bir lider gördüm. O da yılların eskitemediği fiziği ve çalışan beyni ile Altan'dı. Zafer Biryol, takımı 10 kişi kalınca hücumda yalnız kaldı. Çok mücadele etti.

G.Saray'ın sezon başından beri iyi oynamadığını söylüyorum. Dün de aynı sahne Konya'da yaşandı. Bu kadar futbolcu transfer ediliyor ama hiçbiri de verimli olamıyor. G.Saray'ın lastiğinin patlayacağı belliydi. O da şimdilik Konya'da oldu. G.Saray 10 kişi kalmış Konya'yı yenemiyorsa, burada düşünmek gerekir. Çünkü bir takımın oyun felsefesi, gelişi güzel gol aramak olursa, gol atamaz. Fatih Terim kimler hakkında karar verecekse, bir an önce versin. ‘‘Şu oynasın, bu oynasın’’ demekten vazgeçsin. Çünkü, G.Saray tat vermiyor.
Yazının Devamını Oku

Uyuma uyuma...

1 Eylül 2003
<B>MAÇ </B>başlarken takımların oyun felsefeleri sahada aldıkları dizilişten belli olur. G.Birliği'ne baktım, geride El Saka ve Ümit. Diğerleri santra yuvarlağında... ‘‘Allah Allah’’ dedim. G.Birliği galiba bol adamla hücum edecek. G.Saray'ı abluka altına alacak... Düşündüğüm aynen oldu. Gençler, 25 dakika G.Saray'ı sahada yok etti. Topla oynayan hep G.Birliği idi...

O dakikaya kadar istatistikler, hep topla oynayan Gençler'i gösteriyordu... Oyna, bir daha oyna ama hedef hayal. Bir ara kaptan Bülent, Tamas ve Batista'yı uyarıyordu. G.Saray adeta ‘‘Uyuyordu...’’

Gözleri Sabri açtı

Genç Sabri, ‘‘Uyumayın, uyumayın’’ diyerek gözlerini açtı... Kalesinde top görmeyen Gökhan'ı da sıcak havadan dolayı ‘‘uyku basmıştı’ G.Saray ilk defa bir uzun topla Gençler alanına yüklenmişti. Gökhan, ‘şu topa çıkayım’ diyerek boş topa fırladı. Sabri kısa ayağını uzattı, Gökhan Bey uyandığına pişman oldu...

Golden sonra Gökhan gözlerini ovuşturuyordu. Ama iş işten geçmişti. İşte G.Saray'ın uyanışı Sabri'den geldi. İkinci bölümde Gençler'in oyun kalıbı aynıydı. Sağdan, soldan, ortadan gidiyor, Ersun Yanal hep hücum adamlarını sahaya sürüyor, Terim ise orta alan ve defans oyuncusunu tercih ediyordu.. G.Saray kendi alanından bir türlü çıkmıyordu.

Gençler yılmadı

Mondragon
sağdan yapılan ortaya çıktı. Biraz gevşek mi, laubali mi davrandı? Bilemem. Topu elinden kaçırınca gol geldi. Ama aynı Mondragon iki tane yüzde yüz golü çıkarınca galibiyeti de korudu. G.Birliği yılmamıştı. Hep G.Saray alanındaydı. Ama dediğim gibi topla çok oynamak işi bitirmek değildi. Artık yorulan G.Birliği'ne bu kez G.Saray birkaç atakla cevap verdi. G.Saray bu maçı aldı. Yalnız G.Saray'a bir uyarı... Her takım G.Birliği gibi olmaz. Bu kadar pozisyona girerse affetmez. Bizden uyarması. Onun için G.Saray'ın bir an önce uykudan uyanması lazım.
Yazının Devamını Oku

Nakavt-2

28 Ağustos 2003
Galatasaray Olimpiyat Stadı'nda CSKA Sofia'yı 3 yumrukla devirdi... Sonra geldi Bulgaristan'a maçın röavanşına... Burada da 3 aparkat yaptı ve rakibini alt etti.. İkinci kez rakibini nakavt etti. Böyle maçlarda nasıl oynanılacağını bilmek gerekir. Fatih Terim de oyun kalıbını böyle sahaya sürdü.

Prates, Bülent, De Bour, Hakan Ünsal'ın önüne sigorta koydu. Bunlar da Batista ve Gabriel Tamas'tı. Ergün, hem defansı, hem de hücumu kontrol altına alan kişiydi. Hasan Şaş ve Sabri kenarları sıkıştırınca, CSKA takımı ‘‘Nefes alacak alan’’ bulamadı. Taraftarının büyük desteğiyle önceleri bir rüzgar yaptı ama bu rüzgar şiddetli değildi. G.Saray sahayı parsellemişti. CSKA takımının yapacak birşeyi yoktu. Sezon başında söylediğim gibi ‘‘Frikikleri Pratezden başka kimse kullanmasın’’ diye. O da öyle bir vurdu ki, G.Saray bir Oh! çekti.

Sabri iyi yolda

Kaptan Bülent'e kimse laf edemez. Bu futbolcu en kritik anlarda topu kesen kişiydi. Yanındaki De Bour önceleri üst üste 3 kez pas hatası yaptı. Kaptan Bülent, bunu telafi etti. Sabr,i artık bu işin piri olmanının yolunda... Hem hücumd,a hem mücadelede, hem de Pratez'in hatalarında... Kerata bir gol attı ki, defansın içine sinsice girdi çaprazdan öyle bir vurdu bu şutu kaleci bile anlayamadı. Kazanan sen olursun Sabri, bunu sakın unutma... Ayrıca maçın birinci bölümünde nadir gelişen CSKA ataklarında takımını kurtaran isim de Mondragon'du. Kolombiyalı bu pozisyonlarda gerçekten Mondragonluğunu gösterdi.

Şükür'ün dirilişi

Hakan Şükür
de bu maçta dirilişe geçti. Bu oyunucunun ismi bile yeter. Bu futbol oyunu önce hücumdan başlar. CSKA defansı Hakan Şükür var diye korkudan yerinden bile çıkamadı. Hakan Şükür, kendi defansına dahi yardım etti. Demek ki Şükür kendisini iyi hissediyor ki bunları başarabildi. İşte akıllı oyun felsefesi: Topla fazla oynama, cesaret, derinliğine futbol oynama... Böyle kritik maçlarda tecrübe konuşur. G.Saray burada tecrübesini konuşturdu. Çünkü Şampiyonlar Ligi'ne katılmasına ihtiyacı vardı. Şimdi orada neler yapacağını hepbirlikte göreceğiz. O zamana kadar da bazı futbolcular hem formunu yakalayacak, hem de kendilerini bulacaklar. Hepsine şimdiden başarılar.
Yazının Devamını Oku

Aranıyor

24 Ağustos 2003
<B>SEZON </B>başından beri G.Saray'ı takip ediyorum. <B>‘‘Bu takıma bir lider lazım’’ </B>diye diye dilimde tüy bitti. G.Saray bu lideri bulamazsa, işi zorlaşır. Lider demek, yelken açan kişi demek. Saha içinde böyle yelken açan, takımı forse eden bir oyuncu yok sarı kırmızılı ekipte.

Bursaspor orta sahayı Fransineanu ve Yakup'la çok iyi kullandı. G.Saray'ın orta sahasında görev yapan Volkan, Hasan ve Ergün çok top kaybederken, Bursaspor hızlı hücumlarla tehlikeler yaratıyordu. G.Saray, eğer orta sahada liderini bulamazsa, her zaman zorluk çeker.

‘‘G.Saray'a lider bir oyuncu şart’’ derken, takımı yönlendirecek, toparlayacak, hücuma kaldıracak, gol yollarına topu akıtacak birinden söz ediyorum.

Taktik savaşı

G.Saray, zaman zaman iyi oynarken, yalnız Pinto sağ kanattan devamlı aktı, gol pozisyonları yakaladı ama forvetler beceriksizdi.

G.Saray'ın defansında bir Ömer vardı ki... Bu çocuk hakikaten tek başına çalıştı. Hatta tecrübeli De Boer'in bile yanlışlarını örttü. Yalnızca ilk golde hatası vardı. Defansın sağına, soluna bakmayınca, ‘‘ofsayt’’ diye duraklayınca G.Saray golü yedi.

Hasan,
bir hafta önceki Hasan değildi. Hücuma fazla çıkmadı. Hakan da tek başına kalınca, top gelmedi. Sadece oyunun son bölümünde çok önemli bir fırsat yakaladı ancak bunu da değerlendiremedi.

Her iki teknik direktör de; Fatih Terim olsun, Hagi olsun, oyunun bütün bölümlerinde taktik savaşı yaptılar. Bursaspor öndeyken, orta sahayı ve defansı sağlam tutan Hagi, tek kişiyle hücumu düşündü. Ama bu arada sol kanadını boş bıraktı. Önce Pinto ile, sonra da oyuna ikinci yarıda giren Sabri ile golü bulup, yenilgiden kurtuldu. Hagi, oyuncu değişikliği yaptı, Terim de ona misilleme yaptı. Defansı azaltıp, hücuma yüklendi.

İkisi de futbolumuzun kurtları oldukları için açık aradılar. Her iki taraf da yaptıkları bu değişikliklerle birbirlerini bozmaya çılıştılar. Bursa'nın sayılmayan bir golü vardı ki, bana göre nizamiydi. Hakem, ofsayt gerekçesiyle iptal etti.

Sezon başı olmasına rağmen her iki taraf da öyle güzel bir maç izlettiler ki... Pozisyonlar vardı, hırs vardı, goller vardı. Kısacası bu maçta her şey vardı. Böylesine sıcak bir havada her iki takımı da bize futbol lezzeti sundukları için kutlamak lazım. Tad aldım, keyif aldım, Türk futbolu adına mutlu oldum.
Yazının Devamını Oku

Terim farkı

18 Ağustos 2003
Her teknik direktörün oyun okuması farklıdır. Biri, gidişata bakarak oyunu iyi okur, kalıp değiştirir; bir diğeri, oyuncu değişikliklerinde yanlışlıklar yapabilir. İşte dünkü sahne aynen böyleydi. Fatih Terim, 10 kişi kalmalarına ve yenik duruma düşmelerine rağmen oyun içinde kalıp değiştirip, giden maçı geri aldı.

Ya diğer teknik direktör, Nurullah Sağlam ne yaptı? ‘‘Ben bu maçı bitiririm’’ düşüncesiyle, orta sahayı kalabalık tutup, maçın hakimi olmayı hedefledi. Ve bu amaçla oyuncu değişiklikleri yaptı. Erhan Namlı'yı oyuna alması hataydı. Çünkü bu futbolcu, 10 dakika içerisinde gördüğü gereksiz kartlarla sahadan atıldı. Nurullah Sağlam, yaptığı yanlışın farkına vardı ama iş işten geçmişti.

Dünkü maçta tecrübe konuştu. Tecrübeli olan da Fatih Terim'di. Maçın gidişatına etki eden bir diğer faktöre gelince... G.Saray Kaptanı Bülent Korkmaz, Lazarov'la mücadele ederken kendini yerde buldu. Hakem bunu aldatma olarak değerlendirmiş olacak ki, Bülent'i oyundan attı. Ortalık bir anda karıştı. Hakem, haklı mıydı, değil miydi bilemem. Bu pozisyonun devamında Mondragon gibi bir kaleci boşa çıkınca, G.Saray golü yedi. Aynı Mondragon, rakiple karşı karşıya kaldığı pozisyonda topu kurtarıp, yaptığı hatayı telafi etmesini bildi.

Kalıp değiştirdi

G.Saray, elindeki kadroyla sahaya çıktı. Pinto ve Hakan Şükür çift santrfordu. Ama Pinto buranın adamı değil. Neden? Çünkü, kısa mesafede hüner gösterecek bir futbolcu değil. O, geniş alanda depar atan bir oyuncu. Ama Fatih Terim, ilk bölümde saha içinde değişik futbolcuları değişik yerlere alarak kalıp değiştirdi. İlk bölümü böyle bitirdi. Sonra Pinto'nun yerine oyuna Lukunku'yu aldı. Çünkü, hava toplarında Hakan Şükür'e yardım etmesi gereken tek oyuncu Lukunku idi.

G.Saray'ın orta sahası yine becerikli değildi. Öyle ki, bir pozisyonda Hakan Şükür tecrübesini konuşturup, G.Antep defansını azalttı ve Volkan'a gol yolunu açtı. Ama Volkan, zoru yapıp, golü atamadı.

G.Saray'ın yedeklerine bakınca, 3 tane defans, 2 tane orta alan, 2 tane de hücum adamı vardı. Bu kadroda ‘‘şunu oynatsaydı, bunu oynatsaydı’’ demek yanlış olurdu. Ama Fatih Terim ileriki bölümlerde bunu yaptı. Hasan, aslında ilk bölümde oyun kurucu gibi gözüktü. Ama ikinci bölümde hırsı, azmi, top çalması, topu götürmesi ile kısacası mükemmel işler yaptı. G.Saray'ın galibiyetinde rol alan kişiydi. Sabri de girince takım bir anda gençleşti, hareket oldu. G.Saray, aslında gitti ve geldi.

Dünyayı etkisi altına alan sıcak hava dalgası, G.Antep'te de etkisini gösterdi. Futbolcular adeta yarım oksijenle mücadele ettiler. Maçları bana göre ileri bir tarihe kaydırsalar daha iyi olur.
Yazının Devamını Oku

Nakavt

14 Ağustos 2003
<B>G.SARAY, </B>daha oyunun başında yumruğu yapıştırdı ve CSKA Sofya'yı nakavt etti. İlk 5 dakikaya sığdırılan iki golle sarı kırmızılılar, Şampiyonlar Ligi'nin kapılarını ardına kadar araladı. Karşısında lokum gibi bir defans bulan Cimbom, kanatlardan oynadı, orta alanda istediği gibi top çevirdi, verkaç yaptı ve istediğini zorlanmadan almasını bildi.

Defansta Frank De Boer ile Bülent Korkmaz, oyunu iyi okurken, hem rakibe boş alan bırakmadılar, hem de attıkları isabetli toplarla topu orta sahaya ve hücum bölgesine aktardılar. Farklı galibiyette, bu ikilinin rolü büyüktü.

Böylesine ikili maçlarda, taktik savaşları yapılır. Fatih Terim, ikinci bölümde orta sahayı güçlü tutmak istedi. Sol kanatta oynayan Ergün'ü ortaya çekip, yerine Hasan Şaş'ı kaydırdı. İlk yarıda oluşan skoru garantiye almak istedi. Nasıl ki, maç kazanmak için taktikler geliştiriyorsan, kazandığın maçı da garantiye almak gayet doğaldır. Bunun korkaklıkla hiçbir ilgisi yoktur. Oyun kalıbında, rakibe göre yapılan bir stratejidir.

Fatih Terim de rakibin açılacağını düşünerek Hakan ve Arif'i gol yollarına sürdü. Bu iki futbolcu da yakaladıkları fırsatları iyi değerlendirip, farklı skorda başrolü oynadılar. Fark daha da fazla olabilirdi. Ancak, 3-0'lık skor tur ve Şampiyonlar Ligi için yeterli.

Şimdiden hayırlı olsun

G.Saray, ikinci maça daha garantili bir şekilde gidiyor. Sarı kırmızılı takım için hayati önem taşıyan iki maçın ilkinden istediğini alarak ayrılan Cimbom, rövanşta da zorlanmayacaktır. Bu tur, Şampiyonlar Ligi'ne katılmak açısından büyük önem taşıyor. Çünkü, orası bir madendir, paradır. G.Saray'ın da böyle bir paraya ihtiyacı vardı.

G.Saray, Sofya'da da işi sağlam tutar, orada da golleri bulur. Ve 8 kez mücadele ettiği Şampiyonlar Ligi'nin kapısından 9. kez girer. Daha sonra gelsin paralar... G.Saray, ilk maçta nasıl oynayacağını bildi, tecrübesini sahaya yansıttı. Dediğim gibi, sahayı hem genişletti, hem daralttı. Rakibe hava deliği bile bırakmadı. Kaleci Mondragon'a fazla iş düşmedi. Çünkü hatlar birbiriyle o kadar uyumlu ve sağlamdı ki, aşılması mümkün değildi. İşte futbol budur. Şampiyonlar Ligi G.Saray'a şimdiden hayırlı olsun.

Futbolcu, sanatçı gibidir. En yakını da vefat etse, yine sahneye çıkar, oyununu oynar. Annesini kaybetmesine rağmen Batista, sahneye çıktı, enerjisini sahaya yansıttı. O'nu tebrik ediyor, ‘‘başın sağolsun’’ diyorum.
Yazının Devamını Oku

Orta alan sorunu

10 Ağustos 2003
<B>İLK</B> bölüme baktım, G.Saray, <B>‘‘Rüzgarlara kapılmış kuru yaprak’’ </B>gibiydi. Futbol adına hiçbir şey yoktu. Sezon başından beri devamlı orta saha, orta saha diyorum. Burada hareket olmayınca oyunda da hareket olmaz. Berkant ve Ayhan kendilerine hep markaja soktu, topla alış verişleri hiç olmadı. Bu gerçekleşmeyince de hücuma top akmadı.

Tamas ve De Boer arasında mesafe iki masa kadardı. Pinto oynamayınca Pratez'in oyuna katkısı olmuyor. Hücuma kalktığı zaman arkası boş kalıyor.

Diyarbakırspor, G.Saray defansını hallaç pamuğu gibi attı. Bir tek Saffet, Tamas ve De Boer'i adeta salladı. Tamas, kendi alanında topa hamle yapacağına, rakibi buyur ediyordu. Frikik dışında bir tek şut atılmadı.

Diyarbakırspor, girdiği pozisyonları değerlendirse, ilk bölüm biraz farklı olurdu. Terim baktı, orta saha işlemiyor, hemen değişim yaptı. Ayhan ve Berkant'ı oyundan aldı. Bu kez ikinci bölümde G.Saray rakip alana girdi ve oraya sarktı. Bu sefer rüzgar da arkasındaydı.

İnişli çıkışlı

Yıllar sonra Hakan sahneye çıktı. Bitirici noktalarda sayılarını yaptı. G.Saray'ın bana göre dün oyun kalıbı hiç yoktu. Bu Olimpiyat Stadı'nda ağustos ayında bu rüzgar varsa, düşünün siz sonbaharı kışı. Herkes yandı.

G.Saray'a şaşırıyorum. Hazırlık maçları izledim, bir maç iyi oynuyor, tamam diyorsun, daha sonra yok oluyor. Bu iniş-çıkışa bir son vermek gerekir.

Diyarbakırspor taş gibi bir takım. Belki alacağı maçı verdi ama oyun olarak ortaya güzel futbol koydu. Şimdi G.Saray önümüzdeki hafta içinde Şampiyonlar Ligi için eleme turunu oynayacak. Şayet Diyarbakırspor önündeki gibi oynarsa, ne yalan söyleyeyim işi zora sokar. Ama bu G.Saray dedik ya, dünü, bugünü belli değil.

Hakem Hamza Mısır çok iyi maç yönetti. Artık el kol hareketinin affı yok. Sarı kart anında çıkıyor. Futbolcuların buna çok dikkat etmeleri gerekir, aksi takdirde başlarına çok iş açarlar.
Yazının Devamını Oku