Hafize Gaye Erkan başkanlığındaki TCMB’nın yaklaşık 2.5 yıl sonra ilk faiz artışı kararının ardından; ekonomi yönetiminin “dengeli, kademeli, veriye dayalı ve kontrollü” şekilde adımlarını atacağını söylemiştik. 650 baz puanlık faiz artışının ilk işaret fişeği olarak yorumlanması gerektiği ve devamının geleceği ekonomi bürokrasisi tarafından dile getiriliyordu. Faiz artış kararı ve TCMB Başkanı Erkan’ın Türkiye Bankalar Birliği yönetimi ile görüşmesinin hemen ardından bankaların uzun süredir dile getirttiği sorunlardan birinin çözümü için düğmeye basıldı.
SADELEŞMENİN DEVAMI GELECEK
- Merkez Bankası, sadeleştirme politikası kapsamında menkul kıymet tesis oranının yüzde 10’dan yüzde 5’e düşürülmesine karar verdi.
- Bankalara, liralaşmayı teşvik etmek için uygulanan menkul kıymet tesis oranlarını düşürdü ve şartların birçoğunu belirsizlikleri de ortadan kaldıracak şekilde yumuşattı.
- Yani bu yöntemlerle bankaların üzerindeki kısıtlamalar gevşetiliyor.
- Bunun da devamı gelecek ancak ekonomi yönetiminin dengeli ve kademeli adımları aynı mantıkla sürecek.
MERKEZ BANKASI’NIN YOL HARİTASI NE
Peki Merkez Bankası ne yapmaya çalışıyor? İlk faiz kararında olduğu gibi TCMB, büyük yatırım bankalarının çok yüksek oranlı faiz artışı beklentisinde olduğu gibi, piyasanın diliyle
Hafize Gaye Erkan’ın başkanlığa getirilmesinin ardından ilk kez toplanan Merkez Bankası PPK, 27 ayın sonrasında yani Mart 2021’den bu yana ilk kez faiz artırdı. Yüzde 8.5 seviyesindeki faiz yüzde 15’e yükseltildi. Türkiye’nin ilk kadın Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan bir nevi ilk sınavını verdi, piyasalara duruşunu gösterdi. Üst düzey ekonomi yönetimindeki kaynaklarımla yaptığı görüşmeler ışığında şimdi sizlerle faizdeki bu seviyenin nedenini, halihazırda üzerinde çalışılan konuların, atılacak adımların ayrıntılarını paylaşacağım.
İLK ETAPTA FAİZ TAM İKİ KATINA ÇIKTI
◊ Ortaya çıkan oran, piyasalarda bazı kurum ve ekonomistlerin beklediğinin bir kısmının altında bir kısmının üstünde oldu. Ancak ortalama beklentinin biraz aşağısında kaldığı da bir gerçek.
◊ Peki Merkez Bankası’nın herkesin diline doladığı bu faiz oranı ile TCMB ve ekonomi yönetimi ne yapmak istiyor?
TEMEL HEDEF ‘DENGE’
◊ Ekonomi yönetiminin temel önceliği tüm kararların “dengeli” şekilde alınması. Yani bir tarafı yaparken ekonomide diğer dengeleri bozmadan yol almak gibi bir yol haritası belirlendi.
◊ Merkez Bankası faizi yüzde 20’nin üzerine çıkarabilirdi ya da bazı yatırım bankalarının söylediği gibi yüzde 40’a...
◊ Ancak bu durumun ilk etkileri reel sektörü vurmak olacaktı.
Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, komisyon görüşmeleri başlamadan, seçim sürecinde temmuz ayında asgari ücretin 500 dolar seviyesine çıkarılacağını söylemişti. Bu nedenle de beklenti asgari ücretin 11 bin lira ve hatta üstünde bir rakam olarak belirleneceği şeklinde.
- Bir işçinin aylık brüt asgari ücreti 10 bin 8 lira.
- Vergiler ve kesintiler düştüğünde net ücret 8 bin 506 lira 80 kuruş.
- Bunun işverene toplam maliyeti 11 bin 759 lira 40 kuruş.
Şimdi dönelim bu yılın mayıs ayına, yani bir ay öncesine:
- TÜRK-İŞ’e göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 10 bin 360 TL.
- Yine TÜRK-İŞ’e göre yoksulluk sınırı ise (yani 4 kişilik ailenin gıda ve diğer tüm temel harcamaları için hanesine girmesi gereken toplam gelir tutarı) 33 bin 750 TL!
- Bekâr bir çalışanın aylık yaşama maliyeti ise 13 bin 440 TL.
Elektronik oylama başta olmak üzere dikkat çeken açıklamalarını Armutçu’nun haberinde bulabilirsiniz. Ben sizlere Türkiye’nin ilk kez deneyimlediği ikinci tur seçimine kadar geçen 15 günlük süreçte YSK’nın yaşadıklarını ve aslında 15 günün YSK açısından nasıl zor geçtiğini, bir anlamda zamana karşı nasıl yarıştıklarını anlatacağım. Başkan ve kurul üyeleri 48 saati evlerine gitmeden YSK’da geçirdiler. Zorlu maratonu YSK Başkanı şöyle anlattı:
YSK BAŞKANI: İKİ SEÇİM ARASINDA 3 HAFTA OLMASI DAHA MANTIKLI
* “14 Mayıs’ta yapılan seçimlerden sonra sabaha karşı sisteme girmeyen oyların tamamını herhangi bir adaya vermiş olmamız halinde bile, yani seçimlerin ikinci tura kaldığı netleştikten sonra 28 Mayıs’ta ikinci turun yapılacağını ilan ettik.
* İkinci tur için oy pusulalarının basılma sürecinin başlaması gerekiyordu. Önce siyasi parti temsilcileriyle 2 adaylı pusulanın kanunun öngördüğü şekle uygun olup olmadığı hususunda ön prova yaptırdık.
ŞİMŞEK’İN DİKKAT ÇEKEN AÇIKLAMASI
* “Öngörülebilirliğimizi artırabilmek için kural temelli politika yapımına bağlılığımızın güvencesini veriyoruz.
* Kolay çözümler ya da hızlı sonuç verecek yöntemler bunun için bulunmuyor. Ama bizim tecrübemiz, bilgimiz ve görevimize bağlılığımız potansiyel zorlukları aşmamıza yardım edecektir.
* Önceliğimiz, ekibimizi güçlendirmek ve güvenilir bir program dizayn etmektir.
* Biraz sabır ve zamana ihtiyacımız var.
- Sistem kendi kadrolarını üretebiliyor. Başkanlar ya da bakan yardımcıları politikaların devamı ve başarılarına göre bakan oldular.
- Kabine genel olarak uzun yıllardır birlikte uyumlu çalışan isimlerden oluşuyor. Özellikle dış politika ve güvenlik eksenindeki isimler bu kapsamda öne çıkıyor.
- Sisteme göre Cumhurbaşkanı ile gelen ve giden yaklaşık 800 bürokrat içinde yapılacak değişiklikleri atama kararnameleri ile çok yakın zamanda göreceğiz.
Şimdi gelelim kabinedeki bazı isimlere.
HARİCİYE NAZIRLIĞI
Osmanlı Devleti’nde dış ilişkiler, 1453’ten 19. yüzyıla kadar Reis-ül Küttab adı verilen devlet görevlileri tarafından yürütülmüş.
Sonrasında Padişah II. Mahmud’un reformları çerçevesinde 1835 yılında Reis-ül Küttablık, Umur-ı Hariciye Nazırlığı adıyla yeniden örgütlendirmiş ve 1836’da elçilikler de bu daireye bağlanmış. Neredeyse 500 yıllık müthiş bir gelenek. Şimdi yeni bir sayfa açıldı ve bu gelenek, Hakan Fidan ile Yeni Türkiye Yüzyılı’na taşınacak. Fidan, devir teslim törenindeki konuşmasında bazı işaretler verdi aslında.
“Devletimizin her türlü etki alanından bağımsızlığı ve millet iradesinin egemenliği esasına dayanan milli dış politika vizyonunu ilerletmeye devam edeceğim”
Sevgili okurlarım,
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “AB, vizeyi siyasi şantaj olarak kullanıyor” mesajının yanı sıra hemen herkesin Avrupa Birliği vizesi alırken yaşadığı şu sorunlar bir gerçek:
- Onlarca evrak hazırlanması.
- Randevu almakta zorlanılması ve sürenin uzun olması.
- AB ülkelerinin anlaştığı ancak Türkiye’de bulunan acentalarda işlerin ağır yürümesi ve vatandaşa muamelenin de pek hoş olmaması.
- AB ülkelerinin kısa süreli vize vermesi.
Hürriyet gazetesinin dünkü manşetinde Temsilci Yardımcısı Gonca Şenay’ın haberinde sıkıntıların ayrıntılarını okumuştunuz. Şimdi önce size AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut ile bu konuda yaptığım sohbetin ayrıntılarını, sonra da Ankara’da yaptığım görüşmeler çerçevesinde kendi çözüm önerilerimi anlatacağım.
AB DELEGASYONU BAŞKANI NE DİYOR
Bundan önce ise sanayileşme; işçi, işveren arasındaki sorunlar ve bunların çözümü ile siyasal olarak yönetilmesine kafa yoran bilimadamları ve sosyologların birçok bilimsel eser üretmesine neden olmuştur. İşte bunlardan en meşhuru Fransız Gustave Le Bon’un “Kitleler Psikolojisi ve Devrim Psikolojisi” adlı kitabıdır. Bilenler bilir. Bu kitapta yazılanlar 1900’lü yılların başından itibaren birçok firmanın tüketiciyi, siyasinin ise vatandaşı toplu halde etkilemesi ve yönlendirmesinin önünü açmıştır. Kitapta yazılanların, atomun parçalanmasının fizik biliminde açtığı çığır kadar sosyal bilimlerde etki yarattığını söylersek, mübalağa etmiş olmayız. Bu girizgâhtan sonra konuyu tabii ki Türkiye’nin 2023 seçimlerine getireceğim.
TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ
* Le Bon kitabında, kitle için “zihinlerin tekleşmesi prensibi ve bireylerin farklı zihinlerinin tek bir varlık zihni gibi nasıl birleşebileceğini” açıklamış.
* Bu durum sosyologları; kitle karakterini açıklamaya ve bilinç meselesini idrak etmeye itmiş.
* Böylece toplum mühendisliği olarak açıklanan kitlelerin nasıl etkileneceği ve yönlendirileceğine dair onlarca yol, yöntem keşfedilmiş.
* Bizim için Türkiye’nin son çeyrek yüzyılımıza etki eden siyasi süreçleri analiz ederken, bu yönüyle bakmakta fayda var.
SEÇMEN TALEBİ
* Zira dün geceki seçim sonuçları 2018’den, 2018 seçim sonuçları, bir önceki referandumdan farklı değil.