Balkanlar’da, Avrupa’da, Afrika’da, Kafkasya’da, Asya’da ve hatta Uzak Doğu’da. O dönemler sanayileşen toplumlar için sömürgecilik yaygındı ve büyük coğrafyalara hükmeden imparatorluklar dağılmanın eşiğine gelmişti. Osmanlı da payına düşeni aldı. Lakin bugün yaşadığımız eşsiz coğrafyayı, vatanımızı elde tutabilmek için atalarımız çok büyük bedeller ödedi. Her ülkenin, toplumun bir kurtuluş savaşı, bağımsızlık günü var kuşkusuz. Yunanlar Osmanlı’dan ayrılmalarını bağımsızlık günü ilan ederken, Amerikalılar ise On Üç Koloni’nin Büyük Britanya Krallığı’ndan ayrılmasını Bağımsızlık Günü olarak kutlar. Afrika’da birçok ülke Fransız ve İtalyan sömürgeciliğinden kurtulup İkinci Dünya Savaşı sonrası bağımsızlıklarını ilan etti. Belki coğrafi anlamda elde edildi, evet ama siyasi ve ekonomik özgürlük o kadar kolay değil günümüz dünyasında. Nereye geleceğim? “Ermeni soykırımı” iddialarına:
- Maalesef nesilden nesile, hiç bitmeyecekmiş gibi görünen bir çabayla Fransa ve ABD’deki Ermeni diasporası (siyasi ve ekonomik güç varlığı), yüzyıl önce yaşanmış acıları sonsuza kadar yaşatmayı ve acıları kitlesel nefrete dönüştürme gayretlerine devam etmeyi tercih etmiş durumda.
- Bunu yaparken, etkili olduğu ülkelerdeki meclisleri de etkileyip Türkiye’nin başka ülkelerle ilişkisini de zehirliyor.
- İşte en son Biden, siyasi gerekçelerle, yani Temsilciler Meclisi ve ABD Kongresi’nde Ermeni ve Yunan seçmenlerden beslenen üyeleri hoşnut etmek, biraz da Türkiye’ye ders vermek için Ermeni lobisinin her sene büyük paralar harcayıp söyletmek istediği “Ermeni soykırımı” ifadesini tekrar kullandı.
- Türkiye’den cevap gecikmedi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, pazartesi günü Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, “Tarihi çarpıtmaya yeltenen siyasi şarlatanlar yine sahnede! Siyasi açıklamalarla tarih yeniden yazılamaz. Bu tutumlarında ısrar eden fırsatçılar, art niyet ve ikiyüzlülükleriyle hatırlanacaktır. Yüce Türk milletine tarih dersi vermek kimsenin haddi değildir” ifadelerini kullandı.
- Diaspora kendi varlık nedenini Türkiye düşmanlığı üzerine kurmuş, gözü kin ve nefretten başka bir şey görmüyor. Adeta esiri olmuş.
- Oysa Ermenistan aç. Yoksul... İşsizlik almış başını gitmiş... Diaspora enerjisini Ermenistan’ın kalkınmasına harcayacağı yerde, nesilden nesile nefreti körüklüyor.
“Şeker gibi bir bayram geçsin” demek, yaşanan deprem felaketinin ardından çok zor. Felaketin sonuçları hiçbir zaman unutulmasın, dayanışma ruhunu da kaybetmeyelim.
Seçimlere artık bir aydan az bir zaman kaldı. Bu sürecin de huzurlu, kavgasız geçmesini diliyorum. Tabii dilemekle olmuyor, süre azaldıkça siyasi tansiyon yükseliyor. Bu tansiyonun birilerinin oyununa gelip de sokaklara yansımaması tüm ülke için çok önemli. Sosyal medyada olan biten ise dönme dolap gibi, neyin doğru neyin operasyon olduğu koca bir soru işareti ile ortada duruyor. Son günlerin en çok konuşulan başlıklarından biri seçimlere müdahale edileceği iddiası...
SEÇİMLERE MÜDAHALE TARTIŞMASI
Türkiye ne vakit seçim sathı mahaline girse, peşe peşe iddialar herhangi bir delil olmadan ortaya saçılır, böylece safların sıkılaştırılması amaçlanır. En geleneksel iddia ise sandık güvenliğine yönelik “Sandığa sahip çıkın” söylemidir. Peki, bu ne demek? Yani seçmen sandığa nasıl sahip çıkacak? Bireyler ne yapacak da kime karşı oylarını ve sandığını çaldırmayacak? Aslında bu soruların basit bir cevabı var. Daha doğrusu oyların sayımı ve sandıkların muhafazasının nasıl yapılacağı açık ve net. YSK internet sayfasında tüm bilgilere ulaşabiliyorsunuz. İşte konuyla ilgili genelge (https://www.ysk.gov.tr/doc/dosyalar/docs/genelge/2015Pdf/2015MV-Genelge135.pdf) maddelerinden bazıları..
- “Sandık kurulu başkan ve üyeleri, oy verme günü, göreve başlamadan önce, ilk iş olarak, sandık başında bulunanlar önünde birer birer aşağıdaki şekilde ant içer. ‘Hiçbir tesir altında kalmaksızın, hiç kimseden korkmadan, seçim sonuçlarının tam ve doğru olarak belirmesi için, görevimi kanuna göre, dosdoğru yapacağıma, namusum, vicdanım ve bütün mukaddesatım üzerine ant içerim.’
- Sandık çevresinde (Sandık çevresi, sandık kurulunun görev yaptığı yer merkez olmak üzere 15 metre yarıçaplı çevredir.), sandık kurulu başkan ve üyeleri, adaylar, milletvekilleri, o sandık bölgesinde kayıtlı seçmenler ve o sandıkta görevli müşahitler ile bina sorumluları ve çağrı üzerine gelen görevli kolluk güçlerinden başka kimse bulunamaz.
- Şu kadar ki siyasi partilerin seçim kurullarına bildirdikleri itiraza yetkili kişiler ile temsilciler, seçim kurullarınca önceden kendilerine verilen belge ile sandık çevresinde bulunabilirler. Medya mensuplarının sandık çevresinde, sandık başı işlemlerine engel olmamak şartıyla, haber amacıyla görüntü ve bilgi elde etmeleri de serbesttir.”
İŞİN ÖZÜ NE?
TRUMP TOPA ERKEN GİRDİ
“ABD, Ukrayna’ya ihtiyacı olan mühimmatı gönderemiyor. O yüzden Ukrayna, savaşı kaybediyor. Zaten kazanması da mümkün değil.”
Trump’ı yeniden aday göstermeye hazırlanan Cumhuriyetçilerin 2024 seçimleri için başlattıkları propaganda savaşında öne çıkardıkları en önemli vurucu argümanları bu söylem. Biden yönetimi ise Pentagon yani askeri söylemin dışına çıkamıyor ve bunun bir ulusal güvenlik problemi olduğunu, Ukrayna’ya her şart altında yardım edileceğini, aksi takdirde özgür dünyanın kaybedeceğini vurguluyor. Böylece Avrupalı müttefiklerini de yanlarına alıp savaşın uzamasını ve Rusya’nın kaybetmesini umuyorlar. İşte bu kargaşada ABD’de artık alışmaya başladığımız istihbari sızıntılar yine gündemin ön sırasına çıktı. Üst düzey ABD yetkilileri, “Rusya’ya karşı planlanan bir saldırı öncesinde Ukrayna ordusunu güçlendirmeye yönelik gizli Amerikan ve NATO planlarını detaylandıran gizli savaş belgelerinin sosyal medya kanallarında yayınlandığını” açıkladı.
Bu nasıl olabilir?
Rus ajanlar Pentagon’a mı sızdılar acaba?
Meşhur ABD dizileriyle filmlerinde hep CIA ajanları kazanır, Ruslar kaybeder halbuki.
Bir yanda bu sorular gündeme gelirken diğer yanda ABD’yi karıştıran ve Pentagon belgelerini sızdırdığı iddia edilen 21 yaşında kırmızı şortlu bir genç yakalandı.
Sevgili okurlarım;
2023 seçimlerine geri sayım sürüyor. 14 Mayıs’a kadar sizlere siyasi partilerin açıkladığı seçim beyannamelerinin ayrıntılarını, vaatlerin arkasındaki nedenleri, yol haritalarının detaylarını anlatmaya çalışacağım. Bunu yaparken de o beyannameye katkı yapanların görüşlerine başvurarak, önemli başlıklardaki şifreleri sizlerle paylaşacağım. AK Parti’nin seçim beyannamesiyle başlıyoruz. AK Parti’nin yaklaşık 500 sayfayı bulan beyannamesinde her başlık için “Birlikte Yaptık” bölümü ile 21 yılda hayata geçirilenler anlatılıyor. “Birlikte Yapacağız” başlığında ise 2023 sonrası için vaatler yer alıyor. Türkiye’nin yaşadığı deprem felaketinin yanı sıra tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en büyük sıkıntı ekonomide yaşanıyor. Lütfi Elvan ve Cevdet Yılmaz’ın ilgili kurum, bakan ve sivil toplum örgütleriyle yaptıkları çalışmanın sonucunda kaleme aldıkları ekonomi başlığını mercek altına alarak başlayacağız. Elvan ve Yılmaz’ın verdiği bilgilere göre ekonomideki yol haritası eylem planları ile hayata geçirilecek:
İÇ VE DIŞ YATIRIMLAR* Genel ekonomik perspektif yatırım, istihdam, üretim ve ihracat yoluyla büyüme ve cari fazla oluşturacak bir dönüşüm olarak belirlendi.
FRANSA Cumhurbaşkanı Macron’un Çin’e yaptığı ziyaret dünyada büyük yankı, aynı zamanda tepki uyandırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da CNN Türk ve Kanal D ortak yayınında, “Batı’nın bizimle ilgili hesabı var. Macron’un Çin seyahatinin perde arkası nedir? Macron ne için Çin’e gitti? Çok mu muhabbeti vardı? Bu soru işaretlerinin cevabını veya ziyaretin yapraklarında ne olduğunu iyice inceleyip görmek lazım” dedi. Tüm dünyanın farklı pencerelerden konuştuğu o ziyaretin analizini yapacağım ve Cumhurbaşkanı’nın sözlerinin şifrelerini yani Ankara’nın bakış açısını sizlerle paylaşacağım:
ABD’YE İNAT ÇİN Mİ?
- İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde ABD politikalarıyla şekillenen Avrupa’nın, Soğuk Savaş’ın bitmesiyle birlikte yeni bir arayışa girdiğini söylemek yanlış olmaz.
- Bu arayışın Avrupa Birliği’ni, bizim de Türkiye olarak müracaat ettiğimiz siyasi ve ekonomik anlamda güçlendirecek genişleme ve yeni üyeler kabul etme politikasına doğru ittiği aşikâr.
- Ancak çatışma alanları ile uluslararası terörizmin ortaya çıkardığı yasadışı göç ve mültecilerin aşırı sağ partileri güçlendirmesi yetmezmiş gibi, pandemi ve ekonomik krizler de Batı ülkelerini kendilerini koruma politikaları üretmeye itti.
- Trump’ın başkanlığı döneminde ABD’nin Avrupa Birliği’ne yönelik “Önce Amerika” yaklaşımı da Avrupa Birliği’nin düşünsel bazda da olsa askeri birtakım fikir değişiklikleri yapmasına neden oldu.
- İşte yazımızın başlığından da anlaşılacağı üzere Fransa’da iki dönemdir başkanlık yapan Macron, askeri perspektifini yapan ilk lider olarak Avrupa Birliği içinde öne çıktı. Nasıl mı?
- ‘NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti’
YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu SDG’nin elebaşılarından Mazlum Abdi’ye yönelik İHA’lı operasyona karşılık Pentagon Sözcüsü Phil Ventura, “Yerel ortaklarımızı desteklemeye devam edeceğiz” dedi.
- Mazlum Abdi, Kobani Süleymaniye’deydi. İddialara göre PKK’nın üst düzey yöneticileri ile toplantı yaptı. 100 metre ileride ise ABD askerleri herhalde toplantının güvenliğini sağlamak için bekliyordu.
- İHA operasyonunu üstlenen olmadı ama PKK/YPG buluşmasına NATO müttefiki ABD nasıl koruma sağlar ya da Ankara’ya bile telefon açarak bunu sorar?
- Ankara ABD’ye vermesi gereken yanıtı verdi. “O toplantıda hangi PKK’lılar vardı, herhalde biliyorsunuzdur. O topraklarda terör örgütüyle kendi bayrağınızı yan yana açtığınıza göre zaten yeteri kadar bilginiz vardır” mesajını da ekledi.
- KYB Başkanı Bafil Talabani topraklarını tamamıyla PKK terör örgütüne açarak, bir yandan ABD’yi arkasına almaya çalışıyor, bir yandan da Barzani ve Bağdat hükümetine karşı kafa tutuyor.
- Ankara hem Bağdat hükümetine hem de Barzani’ye rahatsızlığını ve terör örgütüyle sonuna kadar mücadele etmeyi sürdüreceğini iletti.
TÜRKİYE’NİN ABD POLİTİKASINI YANLIŞ YORUMLAMAK
NATO müttefikinin bir terör örgütüne destek vermesi kabul edilemez. Türkiye bunu zaten her fırsatta söylüyor. Ancak seçimlere doğru sanki Türkiye ABD’den
“Dünya üzerinde evcilleştirilmeye müsait en fazla ve en değerli yabani bitki ve hayvan türünün anavatanı günümüzde Türkiye, Irak, İran, Suriye, Lübnan, Ürdün ve İsrail’i kapsayan Güneybatı Asya coğrafyasıdır, Bereketli Hilal olarak bilinir. Bereketli Hilal’deki halklar yerel bitkileri çok erken bir tarihte evcilleştirdiler... Yoğun yiyecek üretimini çok daha hızlı geliştirip çok daha hızlı bir şekilde nüfus yoğunluklarını artırdılar.” (Tüfek, Mikrop ve Çelik -Jared Diamond)
Yüzyıllar önce Türkiye’nin de içinde bulunduğu topraklara verilen ad ‘Bereketli Hilal’. Şimdi o toprakların çoğunluğunda büyük bir karmaşa hâkim. Bununla birlikte iklim değişikliği, nüfus yoğunluğu, salgınlar, hastalıklar, teknoloji ve sanayinin faydalarının yanı sıra zararları “Dünyayı su ve yiyecek konusunda acaba ne bekliyor” sorusunu gündeme getirmiş durumda. Ya bir gün dünya susuzluk ve kıtlıkla karşı karşıya kalırsa? İşte bu yüzden tohumların saklanması, organik olarak yeni türler geliştirilmesi, bitkilerin iklim koşullarına göre dayanıklılığının sağlanması hayati önem taşıyor. Yiyecek ve su artık füze ya da silahlardan daha önemli. İnsanoğlu belki de önümüzdeki yıllarda sadece bunlar için savaşacak.
Bu pazar sizlere Türkiye’de bu konuda yapılan çalışmaları anlatacağım. Türkiye Tohum Gen Bankası’nın toplama ve koleksiyon oluşturmasının, bunları parmak iziyle girilebilen özel depolarda saklamasının nedenlerini anlatacağım. Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’ndeki bir nevi dev karargâhı, Enstitü Müdürü Dr. Hümeyra Yaman ile birlikte gezdim.
HAYRAN KALDIĞIM HERBARYUM
Yıllardır toplanıyor... 7 bin 500 civarı kurutulmuş bitki örneği. Eskiden havuçlar küçücükmüş örneğin. Hepsini görebiliyorsunuz. Araziden toplanan bitki örnekleri özel tekniklerle preslenip kurutulduktan sonra referans teşkil etmek üzere herbaryum örneği olarak saklanıyor. Türkiye’de tanımlanmış 10 bine yakın bitki türü var. Bunların üçte biri ülkemiz dışında dünyanın başka hiçbir yerinde bulunmuyor. Bir anlamda hepsi milli hazine.
Peskov’a Hürriyet gazetesi adına geçtiğimiz günlerde bu konuda soru yöneltmiştim. Bir soru üzerine açıklama yaptığını belirten Peskov “Bu görüşmede Akkuyu da dahil, ülkelerimizin gündeminde yer alan büyük enerji projelerinin gerçekleştirilme süreçleri ele alındı. Tabii ki bu görüşme sırasında santrala yakıtın aktarılacağı törenin nasıl gerçekleştirileceği de konuşuldu” dedi.
Şimdi gelelim İbrahim Kalın’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla Moskava’da Rusya Devlet Başkanı Putin ile yaptığı görüşmenin ayrıntılarına... Hem Rus hem Türk yetkililerden aldığım önemli perde arkası bilgileri maddeler halinde sizlerle paylaşacağım.
İbrahim Kalın
RUS-TÜRK İLİŞKİLERİ VE AKKUYU NÜKLEER SANTRALI
- Akkuyu Nükleer Enerji Santralı’na 27 Nisan’da nükleer yakıt gelecek, santral nükleer tesis statüsü kazanacak.
- Bunun için de bir açılış yapılacak. Bu açılışa Putin’in video konferans yöntemiyle katılması planlıyor.
- Sonrasında iki lider ve heyetler Türk-Rus ilişkilerini yine video konferans yöntemiyle masaya yatıracak.
UKRAYNA-RUSYA SAVAŞI’NIN