Hakan Ünsal

Hayırlı oldu

3 Mart 2011
Galatasaray’ın üç gün önce kaybettiği İstanbul BŞB maçı aslında hayırlı oldu. İyi tarafından bakarsak; 1-Serkan’ın performansı, Sabri’yi oynaması gereken yere döndürdü.
2-Cana’nın hatası en geride oynamaması gerektiğini ortaya koydu.
3-Neill’in orta sahada değil de defansta daha işe yaradığı ortaya çıktı.

Yani kadronun doğru şekillenmesini sağlayan bir yenilgi için tek şey söylenebilir, hayırlı oldu. Galatasaray’ı izlerken takım hakkında net bir karar verebilmek son zamanlarda neredeyse imkansız. Takım iyi mi, kötü mü? Oyuncular iyi mi oynuyor, kötü mü? Anlamak için ciddi analiz gerekiyor. Takımın iç saha, dış saha oyunlarında değişimler yaşaması maç içinde oyunculara da sirayet etmiş durumda. Bir oyuncunun maçı iyi başlayıp götürdüğü karşılaşma yok gibi. Dolayısıyla Galatasaray sarı ile kırmızı arası bir takım oldu.

Benim bu maçla ilgili merak ettiğim Galatasaray’ın turu geçip, geçemeyeceği değildi, futbolcuların hafta içi yaşananlara nasıl reaksiyon gösterecekleriydi. Çünkü böyle zor dönemlerde ve böyle durumlarda iki sonuç ortaya çıkar.

1-Kötü gidişatın baskısını kaldıramamak ve gelecek tepkilerden korkup kötü performans ortaya koymak.
2-Hırs ve gurur yapıp, oyunculuk karakterini gösterip sahada çok iyi mücadele sergilemek ve kazanmak.
Genele bakarsak, bu iki şıktan ikincisinin kısmen gerçekleşmesi bile yetmedi.

Seyircinin duruşu

SAYIN başkanın G.Saray seyircisi için “Tarihi duruş sergiliyorlar” söylemi doğru. Ama bu kadar önem verilen maçta seyircinin ilgisi, maçtan sonraki protestoları ve duruşu umarım sayın başkanın doğru aldığı bir mesajdır.

Plan ve sonuç

HAGİ’nin planı “İyi savun, pozisyon verme, sabırlı oyna, kontra yap ve kazan” şeklindeydi. Plan başından sonuna kadar iyi işledi. Hatta Servet’in kafasına kadar gelen turu, direk istemedi. Kazanmak zorundaysan risk almak zorundasın. Ama, Galatasaray bu risklerin alınması gereken dakikalarda oyundan düştü. Geriye kalan az zamanda uzun toplarla kurulmaya çalışılan baskı işe yaramadı. Sebebi ise Gaziantepspor’un maç boyunca koruduğu sakinlik, iyi savunma ve bol pas yapma özelliğiydi.

KONSANTRASYON: 5
MÜCADELE: 6
ORGANİZASYON: 5
SORUMLULUK: 6
ÖZGÜVEN: 4
YARDIMLAŞMA: 6
BASKI: 3
DEFANS: 7
ORTA SAHA: 5
FORVET: 6

BEĞENDİM
Zamanlaması ve kritik müdahaleleri ile hatasız oynayan ve turu geçmede büyük emeği olan Dany’i.

BEĞENMEDİM
Protestoyu hak etmeyen ve Ayhan’ı ıslıklayan Galatasaray seyircisini.

DİKKAT
Yönetimin yeni hedefi, Avrupa kupalarına katılmak için ligdeki sıralama!
Yazının Devamını Oku

Bu takımın kaptanı yok

1 Mart 2011
Arda Turan, kalkıp bir toplantı yapsa, en az 7-8 tane oyuncu, “Sen de kimsin?” diyerek onu dinlemez. G.Saray şu anda dümeni kırılmış bir gemi gibi. Nereye toslayacağı belli değil. Geriye tek bir seçenek kalıyor; her şeye sıfırdan başlamak. ALDIĞI başarısız sonuçlarla taraftarını kahreden, rekor üstüne rekor (!) kıran G.Saray’da tam bir kaos hüküm sürüyor. Futbolcuların birbirine vurduğu, personelinden oyuncusuna kadar herkesin birbirine nefretle baktığı, sevgi ve saygının hiç olmadığı bir takımdan söz ediyoruz. Toparlayacak, bu işi normale çevirecek bir kişi veya etken de yok ortada. Bu durumdan iki şekilde kurtulabilirsin.

Çok etkin ve takımdaki olaylara tamamen hakim bir yönetimle.

Futbolcular üzerinde etkisi olan otoriter bir kaptan ya da ağabeyle.

Bu saydıklarımın ikisi de yok Galatasaray’da. Yönetim kurulu parça parça olmuş, başkanına anormal tepki olan bir kulüpten söz ediyoruz.

Sözünü kimseye dinletemez

Galatasaray’da her şeyden önemlisi, takım içinde sözünü dinletecek bir kaptan yok. Arda uzun süredir oynamadığı için takım üzerindeki etkisini kaybetti. Arda zaten yaş ve kariyer itibariyle takım içinde 8-10 futbolcuya sözünü dinletecek durumda değil.

Arda kalkıp bir toplantı yapsa, “Şöyle yapalım, böyle yapalım” dese, adım gibi biliyorum, en az 7-8 tane oyuncu, “Sen de kimsin?” diyerek onu dinlemez.

Dümeni kırılmış gemi gibi

Dolayısıyla Galatasaray şu anda dümeni kırılmış bir gemi gibi. Nereye toslayacağı belli değil. Geriye tek bir seçenek kalıyor; o da her şeye sıfırdan başlamak. O da ancak seçimden geçer. Adnan Polat tekar gelir gelmez o ayrı bir konu ama tekrar gelirse daha güçlü olacağı için bir şeyleri fark ettirir. Ama mutlaka bu iş seçime gitmeli.

Kavganın nedeni, Hagi’nin getirdiği yabancılara tepki mi?

KAVGANIN nedenlerine gelince... Yönetim geçen seneden beri Rijkaard’a toleranslar tanımış, yabancılar da bu durumdan yararlanarak disiplinsiz davranışlar sergilemişti. Bu son olaylar bunun bir yansıması. Hagi o disiplini tekrar sağlamaya çalışınca olay patladı.

Bu arada kavga eden yabancılara dikkatinizi çekerim... Biri yıllardır takımda olan Baros, diğeri ise Hagi’nin getirdiği Culio.
Benim şimdi esas merak ettiğim şu; yumruk atacak kadar birbirlerinden nefret eden futbolcular, iki gün sonra oynayacakları kritik maçı nasıl kazanacak? Hatta bu oyunculardan biri veya birileri sırf bu olaylardan etkilendikleri için Gaziantepspor karşısında oynamak istemeyebilirler de...

Gerçekleri tarih yazar, tarihi de...

AYNEN dedikleri gibi oldu. “Bu yönetim tarihe geçecek” dediler, silinmemek üzere tarihe geçtiler. Bir zamanlar tarih yazan ve geleceği şekillendiren Galatasaray şimdi de tarih (!) yazıyor. Hem de rekor kırarak. Ama bu öyle bir rekor ki, biz görür müyüz bilmem ama bir daha kırılmasını, bırakın egale bile edilemeyecek kadar utanç verici bir rekor.
Bunda emeği geçen başta Adnan Polat’ı sonra Adnan Sezgin’i sonra da Frank Rijkaard’ı ve takımı tebrik ederim. El ele beraberce tarih yazdınız. Yaşanan bunca utanılacak duruma rağmen Galatasaray’ı kurtarmak adına kılını kıpırdatmamak için gösterilen vurdumduymazlık ayrı bir tebrik vesilesi. Şimdi hayrını görün. Çünkü bu bizim hayalimizdeki G.Saray değil.

Seçim artık kaçınılmaz

GALATASARAY Kulübü, arihinde yaşamadığı günler yaşarken, taraftar sokakta dolaşamayacak hale gelmişken, takımda yumruklaşmalar ve kavgalar yaşanıyorken, bir başkan oyuncusunu toplantıya çağıramıyorken, yönetim paramparça olmuşken seçim kazçınılmaz olmuştur. Bu durum aylar öncesinden belliydi. Aslında malumun ilanı gibi. Dolayısıyla seçim yakındır. Galatasaray kongre üyelerini yakında oy sandıkları bekliyor.
Yazının Devamını Oku

Şota ve Amrabat

28 Şubat 2011
USTA mı çırak mı? Misyon mu vizyon mu? Trabzonspor ile Kayserispor’un karşılaşması önemli bir lig maçı olmanın ötesinde birçok sorunun cevabının arandığı maçtı aslında. Ama her şeyden öte iki takımın ortaya koyduğu oyun ve heyecan için teşekkür etmek lazım.

Şenol Hoca’yı maçtan önce en çok düşündüren, rakibi Kayserispor’un kalitesinden daha fazla takımın beyni ve maestrosu olan Selçuk’un yokluğudur. Bu eksikliği sorun olmaktan Jaja’nın erken golü bile çıkaramadı.
Kayserispor oyunu 90 dakikanın son saniyelerine kadar oynayan ve kopmayan nadir görülecek takımlardan biri. Fakat oynadıkları Fenerbahçe maçı ve Trabzonspor karşılaşması da gösterdi ki, ilk dakikalarda yedikleri etkili baskıyı kaldıramıyorlar ve hata yapıyorlar. Ama Şota’nın disiplinlinli takımı ve Amrabat işin şeklini değiştiriyor.
Selçuk olmayınca...
- Trabzonspor orta sahada rakibinin kalitesine karşılık veremedi. Ceyhun, savunması güçlü ama sorumluluk alma becerisi az olan bir oyuncu. Daha doğrusu sıkıntılı anlarda kaçak güreşiyor.
- Trabzonspor rakip alana etkili paslar geçiremedi. Selçuk gibi oyunu geniş görebilen ve etkili paslar atabilen bir oyuncu olmayınca bu eksikliği Alanzinho ile kapatmaya çalışmak işe yaramadı.
Egemen olmayınca...
- Egemen’in olmadığı Trabzon defansı daha kolay pozisyon veren ve daha kolay gol yiyen bir takım haline geliyor.

Yazının Devamını Oku

Kalite farkı

27 Şubat 2011
EĞER karşınızda çok adamla kendi alanında kapanan bir takım varsa istediğiniz kadar mücadele edin fark etmez ve çare olmaz.

Bu sorunu iyi takımlar öndeki yetenekli oyuncuları ile, sıradan takımlar ise uzaktan şutlarla hallederler. Galatasaray’da, hem önde adam geçen ve rakibi çözücü paslar atan yetenekli oyuncu olmayışı hem de şutör olmayışı rakiplerin hepsini sorunlu hale getiriyor. Önde oynayanlardan biraz Kazım dar alanda iş yapma ihtimali olan oyuncu, ama o da kenarda oynuyor ve marke etmesi kolay. Yani Galatasaray’ın sorunu kalite. Ya da bir başka deyişle; Arda.
Galatasaray görüntü itibarı ile tek blok halinde oynamaya çalışan bir takım. Ama oyuncular arasındaki zihinsel kopukluk bu tek blok görüntüsünü bozuyor. Örneğin Serkan ile Kazım önlü arkalı oynuyor ama düşünce anlamında aralarında kilometreler var. Orta saha ile forvet oyuncuları keza birbirlerini anlamaktan çok uzak, farklı iki takımın oyuncuları gibiler. Aynı durum Stancu, Kazım ve Baros arasında da var.
Peki daha ne olsun. Kalite sorunu olan bir takımın, saha içi oyununda mental kalite problemi de varsa sorunların sonucu puan tablosu oluyor. Galatasaray için mağlubiyet kadar kötü olan görüntü ise İstanbul Büyükşehir Belediyespor gibi etkili silahı kontra olan bir takıma karşı öne geçip geri düşmek ve önde iken kontradan gol yemek. Yani, rakibine hata yaptıracağı bir konuma gelmişken tam tersi büyük hataları yapan Galatasaraylı oyuncular oldu.
Serkan-Kazım-Cana ABDULLAH Avcı devre arası soyunma odasında “Maçı nasıl çeviririz” diye düşünürken ve umutsuzken Serkan, Cana ve Kazım’ın yardımlarını aklına bile getirmemiştir. Belediyespor’un maçı kazanmasının üç nedeni var.
1-) Serkan’ın özellikle ikinci yarı sahada kendini kaybetmesi ve Hagi’nin onu oyunda tutması.
2-) Cana’nın haftalardır yaptığı hatalardan birini daha yapması ve bu sefer rakibin değerlendirmesi.
3-) Kazım’ın zaten kötü oynadığı maçta sinirine hakim olamayıp, dengesiz hareketle penaltı yaptırması.

BEĞENDiM

Yazının Devamını Oku

İyi ki varsınız

24 Şubat 2011
İYİ ki varsınız ve iyi ki bunları söylediniz. Geçen yıldan beri bir Rijkaard ve Schuster fırtınası esiyor. Ama ne fırtına. Normalde bu fırtınanın rakipleri dağıtması gerekirken bu iki futbol profesörü kendi takımlarını ve kendi seyircilerini dağıttı.Hataları önce hakeme sonra futbolcuya en sonunda rakiplere bulan bu anlayış artık iflas etti. Bu kendini beğenen ama kimseyi beğenmeyen, kendini “futbol mucidi” görüp, başkalarını “futbol cahili” sayan, kendini “akıllı” adledip, seyredenleri “aptal” sanan, hatta “aptal” yerine koyan anlayışa teşekkür etmek lazım. En başta da Türk teknik adamlar teşekkür etmeli.
Teşekkür etmeli, çünkü bu sayede yerli hocaların disiplini ve takım için çabaları anlaşılacak. Teşekkür etmeli, yerli hocaların rakip oyuncuya, seyirciye saygı duyan tavırları takdir görecek. Teşekkür edilmeli ki yerli hocaların değerini bu sayede anlayarak artık kaçınılmaz olan yerli hocaya dönme ve destek verme dönemini herkes kabullensin.
Diğer taraftan bu isimlerin yaptıkları yabancı teknik adama ne yaparsa yapsın doğrudur anlayışı ile yaklaşan ama yerliye tahammül edemeyen, yabancının ismine bakıp neler yaptığını ikinci plana alan ama yerli hocanın yaptıklarını görmezden gelenlere de iyi ders olmuştur.

HAGi’YE SAYGI

BU takımı senin kurmadığını biliyoruz. Bu takımı sezon başında senin çalıştırmadığını biliyoruz. Bu takımın senden önce başı boş ve disiplinsiz olduğunu da biliyoruz. Galatasaray’ın bu durumda olmasında senin hiç suçunun olmadığını da biliyoruz. Hatta senin elinde Schuster’inki gibi bir kadro olmadığını, Aykut Kocaman’ınki gibi yanında güçlü duran bir yönetim olmadığını da biliyoruz. “Galatasaray Efsanesi” olarak sana zaman verilmesi gerektiğini, sezon başında kendi kurduğun takımla yeniden başlamayı hak ettiğini de biliyor ve söylüyoruz. Fakat senden beklenen, kalan zaman içinde minimum hata yaparak bu takımı olabilecek en iyi yere taşıman. Ama sen, “Benim, takımın bu durumunda hiç suçum yok. O yüzden hatalarımı da görmeyin” gibi bir düşünce ya da davranış içinde olursan işte onu hiç kimseden bekleme. Aslında bunların hiç önemi yok. Çünkü her ne kadar Hagi’nin gelecek sene takımın başında kalacakmış gibi açıklama yapılsa da ben inanmıyorum.

Vicdan azabı duymaz

Hagi gibi Galatasaray için çok önemli isimler olan Bülent Korkmaz ve Ümit Davala’yı harcarken hiç düşünmeyen Sayın Adnan Polat, Hagi’yi de gönderirken hiç vicdan azabı duymayacaktır.
Dolayısıyla Hagi, basından, arkadaşlarından saygı beklerken asıl noktayı kaçırıyor. Hagi eğer gerçek manada bir saygı istiyor ya da bekliyorsa bunu ona gösterecek olan Sayın Adnan Polat’tır. Bakalım sezon sonu Hagi, hak ettiği asıl saygıyı makamından görecek mi?

BAŞKANLIK MAKAMI

SAYIN başkan hafta içi, “Eskiden Başkanlık makamına saygı vardı şimdi yok” benzeri bir açıklama yaptı. Evet bulunduğu makam itibari ile bu saygıyı beklemesi normal. Fakat burada yapılan eleştirilerin hiçbirinin G.Saray başkanlık makamını hedef almadığını, aksine Adnan Polat eksenli olduğu bir gerçek. Ama sayın başkan olayı başkanlık makamına hakaret gibi göstererek olayı bir başka boyuta taşıyor.
Fakat diğer taraftan şunları unutuyor. Galatasaray tarihinde bugüne kadar nice başkanlar geldi geçti. Hepsi iyi ya da kötü bir iz bıraktı. Ama geneli Galatasaray başkanlık makamına güç veren, birşeyler katan insanlardı. Önemli olan Galatasaray başkanlık makamından güç almak değil o makama birşeyler verebilmektir. Sayın başkan kendine şunu sormalı. Başkanlık makamına güç mü verdi güç mü aldı?

Ayaklar altındaki değerler

Bir diğer olay bu konunun paralelinde G.Saray değerlerine yapılan vurguydu. Ne enteresandır ki, G.Saray değerlerini sayın Adnan Polat’ın hatırlatmasıdır. Acaba bu değerler G.Saray tarihine geçmiş Bülent Korkmaz ve Ümit Davala’nın teknik adamlık kariyerlerini acımasınca bitirirken yok muydu?. Hasan Şaş ve Hakan Şükür’ü gönderme şekliyle ne kadar G.Saray değerlerine sahip çıktınız ya da bu değerlere ne kadar uydunuz?
Neresinden bakarsanız bakın tutarsız ve körelmiş bir yönetim anlayışı var. Ama işin ilginci bu değerler ayaklar altına alınmış olsa da bunu düzeltmek için çaba yok. Koltuk değerli demek ki...

CESUR VE ViZYON ADAMI

KAÇ hoca vardır kendi kurduğu iyi bir takıma sahip olup da kupa kazandığı ama yönetime, “Benim hedeflerime ve vizyonuma cevap verecek durumda değil” diyerek bırakacak kadar cesareti olan? Kolay kolay kimse böyle rahat bir ortamı bulduktan sonra bırakmaz. Hedeflerin ve cesaretin varsa ayrı. Tolunay Kafkas böyle farklı bir hoca işte.
Kurduğu takımlar, aldığı oyuncular ve takımlarının oynadığı futbol en doğru ve iyi veriler. Belki bunların birini ya da birkaçını başka hocalar da yapabilir ama kimse Tolunay Hoca’nın yaptığı gibi bir riske girmez ve rahatını bozmaz. İşte bu yüzden Tolunay Kafkas, Türk futboluna mantalitesi, tavırları, mesajları ile yeni bir hoca profili sunuyor. İşte bu yüzden Tolunay Kafkas ve Ertuğrul Sağlam başarılı olacak ve futbolumuzun gelecek 10 yılının yüzü olacaklar.
Bunların yanında Tolunay Hoca’nın önümüzdeki dönem çok önemli bir özelliği var. O da G.Saray’ın geleceğini şekillendiren adam olabilir. Eğer Tolunay Hoca kupada G.Saray’ı elerse bu G.Saray’da taşları oynatır ve G.Saray’ın geleceği yeniden şekillenir.

MAĞDUR GUARDİOLA

SCHUSTER’in kötü biten ya da Beşiktaş’ın zorlandığı maçlardan sonra rakipler için söylediği 60’lı yılların futbolunu oynuyorlar tespiti son yıllardaki en dikkat çekici mazeret oldu. Schuster Türkiye’deki bu defans anlayışından şikayetçi.
Peki ya o zaman Guardiola ne yapsın? Barcelona’nın oynadığı bütün maçlar, ismi büyük küçük fark etmeden rakibin 9 kişi savunduğu tek taraflı oyun içinde geçiyor. Guardiola bu konudan en çok şikayet etmesi gereken adam. Hatta o kadar ki, rakipleri UEFA’ya bile şikayet edebilir. Ama o ne yapıyor. Rakibi bırakıp kendi takımı ile ilgileniyor ve karşısında dayanan rakip kalmıyor.
Yazının Devamını Oku

Yeni stad yeni takım

19 Şubat 2011
GEÇEN sene aldığı sonuçlarla A.S.Y. Galatasaray takımı olarak adlandırdığımız sarı kırmızılı ekip bu sene T.T.A Galatasaray olacak gibi gözüküyor.

İçeride başka dışarıda başak bir hal alan Galatasaray bu durumu birkaç yıldır düzeltemiyor. Galatasaray yine iyi başlamak istedi ama pozisyon bulan ve topları direkten dönen Bucaspor oldu.TEMEL HATALAR...Galatasaray’da 3 temel hata var.- Cana’nın stoper oynatılması. Cana’nın stoper oynadığı maçlarda Galatasaray son 3 maçta 6 gol yemiş. Daha fazlasını da yiyebilirdi. Mücadele isteği olabilir ama Cana gibi sert ama zamanlama hatası yapan bir oyuncu her zaman tehlikedir. Yapacağı hata ile gol yedirir yada gereksiz yaptığı faulle rakibin rahatlamasını sağlar. Bu da ya takımın moralini bozar yada rakibi morallendirir.- Lucas’ın önlibero oynatılması. Lucas bir defans oyuncusu mantığı ile hareket edip üstüne gelen rakibi iyi karşılayabilir ve atağı kesebilir. Fakat bu o bölgede oynayan oyuncudan yapması beklenen iki özellikten sadece biri. Dolayısı ile Galatasaray Lucas’ı orta sahada oynatarak hem orta alan etkinliğini azaltıyor hem de defanstaki hataları minimuma indirme şansını kaybediyor.- Stancu’nun kenar oynaması. Stancu çabuk,devamlı alan değiştirerek ve iyi gol koşuları olan bir oyuncu. Yani rakip defansın en çok rahatsız olacağı ve tehlikeli olacak oyuncu tarzı. Stancu’nun Baroş’la yanyana oynaması daha fazla pozisyon ve daha fazla etkinlik demek olur.

Pozisyon problemi

G.SARAY’ın gol pozisyonu üretmekteki sıkıntısının ana sebebi. Orta saha oyuncularının özelliklerinde gizli. Sabri, Lucas ve Culio defansif yönleri ön planda olan ve karşılamada daha başarılı oyuncular. Ama iş ince ara paslara ve adrese ortalara gelince problem ortaya çıkıyor. Birde Kazım’ın beklenenin altında oynaması ile forvet Stancu’nun kenarda oynaması sorunu büyütüyor. Zaten Sabri sağ beke dönünce Kazım daha verimli oldu.Maçta dikkat çeken bir ayrıntı Serkan ile Kazım’ın birbirlerini iyi anlamadıklarının ortaya çıkmasıydı. Hoş Galatasaray’da birbirini iyi anlayan oyuncu var mı da diyebilirsiniz. Galatasaray buna rağmen ikinci yarı daha istekli oynayarak kazanma adına çabaladı. Bu çabanın sonucu Culio il sonuçlandı. Fakat Galatasaray’ın verdiği pozisyonlara bakarsak maçı galibiyet ile bitirmiş olması şanstı.

BEĞENDiM

Düşma potasının dışında bir takım görüntüsü veren ve cesurca mücadele eden Bucaspor.

BEĞENMEDiM

İyi oynamasına rağmen veremediği pas ve atamadığı golle takımını puandan eden Mendy.

DİKKAT

Yazının Devamını Oku

Seçime git ve güven tazele

19 Şubat 2011
GALATASARAY, tarihinin en kötü günlerini geçirirken ve daha kötülerini yaşamaya namzet durumda iken, sanki hiçbir şey yokmuş gibi davranmanın sebebini anlamak gerçekten zor. Üç yıl önce ‘tez’ konusu olacak bir takım kurarak işe başlayan Adnan Polat ve Adnan Sezgin, hemen ardından ‘devrim’ yaparak işlere imza atarak Galatasaray’ı ellerinin içine aldılar.

İşler her geçen gün kötüye gidiyor. Bu yönetim şeklinin artık bittiği ve yeni bir anlayışın gelmesi gerektiği ortada. Ama, “Ben bırakmam, barışçıl bir geçiş olsun, seçimler var’’ diyen bir başkan var. Daha ne olması lazım; Galatasaray’ın düşme hattına girmesi ve orada kalması mı seçime gitmeyi sağlayacak ya da değişime sebep olacak.
Galatasaray taraftarı ‘yeni stat yeni başlangıç’ diyerek sesini çıkarmıyor ama artık sessiz çoğunluk da patlama noktasına geldi.
Bu kadar başarısız, bu kadar güven kaybetmiş, bu kadar parçalanmış ve bu kadar camiayı karşısına almış bir yönetim Galatasaray tarihinde yoktur. İnsan Galatasaray’ı biraz düşünüyor olsa düştüğü bu durumu düzeltmek için ne gerekiyorsa yapar. Tabii ki istediği buysa.
Sayın Başkan ve yardımcısına tavsiyem; son günlerde esen değişim rüzgarlarına karşı durmamaları ve kendilerine güveniyorlarsa bu güveni pekiştirecek seçime gitmeleridir. En iyisi daha kötü şeyler olmadan sen seçime git Mübarek Başkan...etkisiz oynarlarsa ligi ilk beşin dışında bitirirler..

Mehmet Topal neden milli takıma alınmıyor?

SON oynadığımız Güney Kore hazırlık maçında oyun o kadar kötüydü ki, Emre Belözoğlu’nun gördüğü kırmızı kart aslında herkesi kurtardı. Oyunla alakalı yazılacak birşeyler yokken Emre’nin atılması ilaç gibi geldi. Hatta olay Emre’nin milli takıma alınmamasına kadar gitti.
Emre’nin milli takıma alınmaması konuşulunca milli takıma alınmayanlar aklıma geldi. Emre’yi konuşmaktan çok Mehmet Topal gibi bir oyuncunun neden milli takıma alınmadığı benim için daha önemli. Çünkü Emre 1-2 yıl sonra milli takımı ya da futbolu bırakır. Peki 10 yıl milli takıma hizmet edebilecek bir oyuncunun yokluğu neden bu kadar önemsiz?

Yazının Devamını Oku

Cenk’i çözemediler

13 Şubat 2011
ARTIK akraba olmaya başayacak iki takım için birbirinden korkacak, çekinecek bir taraf kalmamıştı. Ama Cenk Tosun yeni geldiğinden olsa gerek hala çözemediler. Zapata’nın golü yeme şekli bir kenara, uzun zamandır bir forvetin Servet’ten kafa topu aldığını gördüm.

Gaziantepspor genelde attığı golden sonra geri çekilen ve golü yiyen bir takımdı. Fakat bu sefer golü atmasına rağmen Galatasaray’ın baskısına baskı ve pas yaparak cevap verdi ve mahkum oynamadı. Bu belki de rakip Galatasaray olduğu içindi. Tolunay Hoca kazanmak için sahaya ofansif bir kadro sürdü. Maçı belirleyen de bu oldu zaten. Tolunay Hoca’nın öğrencileri var olan kalitelerine bir de sonuna kadar mücadeleyi ekleyince galibiyet geldi.
Neill yanlış yerdeGALATASARAY’da Neill, yeni oynamaya başladığı mevkisinde şimdiye kadar sırıtmadı. Fakat bu onun doğru yerde oynadığı anlamına gelmiyor. Neill, tecrübesi ile bir kesici ya da rakibe duvar olabilir. Ama o kadar. Oyunun diğer bölümünde neredeyse yok. Rakip üzerine gelirken ve Galatasaray galip iken tamam. Fakat geriye düşmüşsen o bölgede oynayan oyuncu da öne destek vermeli hatta sürpriz koşularla gol aramalı. Takımda bu işi iki yönlü yapabilecek oyuncu Culio. Gerçi Culio ne yapacak daha. Top alacak, adam geçecek, pas atacak, orta yapacak, şut çekecek, bir de geri yardım edecek. Zaten yapıyor ama tek başına olmaz.
Forvet farkıİKİ takım arasındaki farkı belirleyenler ileri uçta oynayanlar oldu. Culio, Kazım, Stancu ve Anıl’dan oluşan Galatasaray dörtlüsü Gaziantepspor’un Popov, Wagner, Sosa, Cenk dörtlüsü kadar iyi işler
yapamadı. Ceza sahası çevresinde bu dörtlülerin etkinliğini belirleyen, yetenekleri oldu. Hangi dörtlünün daha iyi olduğuna siz karar verin.
Bana göre bu oyuncuların formalarını değiştirin, şov yaparlar. Hagi aradaki bu farkı gördü ve hamle yaparak Baros’u oyuna aldı. Bu biraz olsun Galatasaray’ın önde daha etkin olmasını sağladı.Tabii asıl soru Baros neden ilk 11’de başlamadı?

BEĞENDiM

Gaziantepspor’un kalite, mücadele ve istek dolu oyununu.

BEĞENMEDiM

Yazının Devamını Oku