İYİ ki varsınız ve iyi ki bunları söylediniz. Geçen yıldan beri bir Rijkaard ve Schuster fırtınası esiyor. Ama ne fırtına.
Normalde bu fırtınanın rakipleri dağıtması gerekirken bu iki futbol profesörü kendi takımlarını ve kendi seyircilerini dağıttı.Hataları önce hakeme sonra futbolcuya en sonunda rakiplere bulan bu anlayış artık iflas etti. Bu kendini beğenen ama kimseyi beğenmeyen, kendini “futbol mucidi” görüp, başkalarını “futbol cahili” sayan, kendini “akıllı” adledip, seyredenleri “aptal” sanan, hatta “aptal” yerine koyan anlayışa teşekkür etmek lazım. En başta da Türk teknik adamlar teşekkür etmeli. Teşekkür etmeli, çünkü bu sayede yerli hocaların disiplini ve takım için çabaları anlaşılacak. Teşekkür etmeli, yerli hocaların rakip oyuncuya, seyirciye saygı duyan tavırları takdir görecek. Teşekkür edilmeli ki yerli hocaların değerini bu sayede anlayarak artık kaçınılmaz olan yerli hocaya dönme ve destek verme dönemini herkes kabullensin. Diğer taraftan bu isimlerin yaptıkları yabancı teknik adama ne yaparsa yapsın doğrudur anlayışı ile yaklaşan ama yerliye tahammül edemeyen, yabancının ismine bakıp neler yaptığını ikinci plana alan ama yerli hocanın yaptıklarını görmezden gelenlere de iyi ders olmuştur.
HAGi’YE SAYGI
BU takımı senin kurmadığını biliyoruz. Bu takımı sezon başında senin çalıştırmadığını biliyoruz. Bu takımın senden önce başı boş ve disiplinsiz olduğunu da biliyoruz. Galatasaray’ın bu durumda olmasında senin hiç suçunun olmadığını da biliyoruz. Hatta senin elinde Schuster’inki gibi bir kadro olmadığını, Aykut Kocaman’ınki gibi yanında güçlü duran bir yönetim olmadığını da biliyoruz. “Galatasaray Efsanesi” olarak sana zaman verilmesi gerektiğini, sezon başında kendi kurduğun takımla yeniden başlamayı hak ettiğini de biliyor ve söylüyoruz. Fakat senden beklenen, kalan zaman içinde minimum hata yaparak bu takımı olabilecek en iyi yere taşıman. Ama sen, “Benim, takımın bu durumunda hiç suçum yok. O yüzden hatalarımı da görmeyin” gibi bir düşünce ya da davranış içinde olursan işte onu hiç kimseden bekleme. Aslında bunların hiç önemi yok. Çünkü her ne kadar Hagi’nin gelecek sene takımın başında kalacakmış gibi açıklama yapılsa da ben inanmıyorum.
Vicdan azabı duymaz
Hagi gibi Galatasaray için çok önemli isimler olan Bülent Korkmaz ve Ümit Davala’yı harcarken hiç düşünmeyen Sayın Adnan Polat, Hagi’yi de gönderirken hiç vicdan azabı duymayacaktır. Dolayısıyla Hagi, basından, arkadaşlarından saygı beklerken asıl noktayı kaçırıyor. Hagi eğer gerçek manada bir saygı istiyor ya da bekliyorsa bunu ona gösterecek olan Sayın Adnan Polat’tır. Bakalım sezon sonu Hagi, hak ettiği asıl saygıyı makamından görecek mi?
BAŞKANLIK MAKAMI
SAYIN başkan hafta içi, “Eskiden Başkanlık makamına saygı vardı şimdi yok” benzeri bir açıklama yaptı. Evet bulunduğu makam itibari ile bu saygıyı beklemesi normal. Fakat burada yapılan eleştirilerin hiçbirinin G.Saray başkanlık makamını hedef almadığını, aksine Adnan Polat eksenli olduğu bir gerçek. Ama sayın başkan olayı başkanlık makamına hakaret gibi göstererek olayı bir başka boyuta taşıyor. Fakat diğer taraftan şunları unutuyor. Galatasaray tarihinde bugüne kadar nice başkanlar geldi geçti. Hepsi iyi ya da kötü bir iz bıraktı. Ama geneli Galatasaray başkanlık makamına güç veren, birşeyler katan insanlardı. Önemli olan Galatasaray başkanlık makamından güç almak değil o makama birşeyler verebilmektir. Sayın başkan kendine şunu sormalı. Başkanlık makamına güç mü verdi güç mü aldı?
Ayaklar altındaki değerler
Bir diğer olay bu konunun paralelinde G.Saray değerlerine yapılan vurguydu. Ne enteresandır ki, G.Saray değerlerini sayın Adnan Polat’ın hatırlatmasıdır. Acaba bu değerler G.Saray tarihine geçmiş Bülent Korkmaz ve Ümit Davala’nın teknik adamlık kariyerlerini acımasınca bitirirken yok muydu?. Hasan Şaş ve Hakan Şükür’ü gönderme şekliyle ne kadar G.Saray değerlerine sahip çıktınız ya da bu değerlere ne kadar uydunuz? Neresinden bakarsanız bakın tutarsız ve körelmiş bir yönetim anlayışı var. Ama işin ilginci bu değerler ayaklar altına alınmış olsa da bunu düzeltmek için çaba yok. Koltuk değerli demek ki...
CESUR VE ViZYON ADAMI
KAÇ hoca vardır kendi kurduğu iyi bir takıma sahip olup da kupa kazandığı ama yönetime, “Benim hedeflerime ve vizyonuma cevap verecek durumda değil” diyerek bırakacak kadar cesareti olan? Kolay kolay kimse böyle rahat bir ortamı bulduktan sonra bırakmaz. Hedeflerin ve cesaretin varsa ayrı. Tolunay Kafkas böyle farklı bir hoca işte. Kurduğu takımlar, aldığı oyuncular ve takımlarının oynadığı futbol en doğru ve iyi veriler. Belki bunların birini ya da birkaçını başka hocalar da yapabilir ama kimse Tolunay Hoca’nın yaptığı gibi bir riske girmez ve rahatını bozmaz. İşte bu yüzden Tolunay Kafkas, Türk futboluna mantalitesi, tavırları, mesajları ile yeni bir hoca profili sunuyor. İşte bu yüzden Tolunay Kafkas ve Ertuğrul Sağlam başarılı olacak ve futbolumuzun gelecek 10 yılının yüzü olacaklar. Bunların yanında Tolunay Hoca’nın önümüzdeki dönem çok önemli bir özelliği var. O da G.Saray’ın geleceğini şekillendiren adam olabilir. Eğer Tolunay Hoca kupada G.Saray’ı elerse bu G.Saray’da taşları oynatır ve G.Saray’ın geleceği yeniden şekillenir.
MAĞDUR GUARDİOLA
SCHUSTER’in kötü biten ya da Beşiktaş’ın zorlandığı maçlardan sonra rakipler için söylediği 60’lı yılların futbolunu oynuyorlar tespiti son yıllardaki en dikkat çekici mazeret oldu. Schuster Türkiye’deki bu defans anlayışından şikayetçi. Peki ya o zaman Guardiola ne yapsın? Barcelona’nın oynadığı bütün maçlar, ismi büyük küçük fark etmeden rakibin 9 kişi savunduğu tek taraflı oyun içinde geçiyor. Guardiola bu konudan en çok şikayet etmesi gereken adam. Hatta o kadar ki, rakipleri UEFA’ya bile şikayet edebilir. Ama o ne yapıyor. Rakibi bırakıp kendi takımı ile ilgileniyor ve karşısında dayanan rakip kalmıyor.