Paylaş
İşler her geçen gün kötüye gidiyor. Bu yönetim şeklinin artık bittiği ve yeni bir anlayışın gelmesi gerektiği ortada. Ama, “Ben bırakmam, barışçıl bir geçiş olsun, seçimler var’’ diyen bir başkan var. Daha ne olması lazım; Galatasaray’ın düşme hattına girmesi ve orada kalması mı seçime gitmeyi sağlayacak ya da değişime sebep olacak.
Galatasaray taraftarı ‘yeni stat yeni başlangıç’ diyerek sesini çıkarmıyor ama artık sessiz çoğunluk da patlama noktasına geldi.
Bu kadar başarısız, bu kadar güven kaybetmiş, bu kadar parçalanmış ve bu kadar camiayı karşısına almış bir yönetim Galatasaray tarihinde yoktur. İnsan Galatasaray’ı biraz düşünüyor olsa düştüğü bu durumu düzeltmek için ne gerekiyorsa yapar. Tabii ki istediği buysa.
Sayın Başkan ve yardımcısına tavsiyem; son günlerde esen değişim rüzgarlarına karşı durmamaları ve kendilerine güveniyorlarsa bu güveni pekiştirecek seçime gitmeleridir. En iyisi daha kötü şeyler olmadan sen seçime git Mübarek Başkan...etkisiz oynarlarsa ligi ilk beşin dışında bitirirler..
Mehmet Topal neden milli takıma alınmıyor?
SON oynadığımız Güney Kore hazırlık maçında oyun o kadar kötüydü ki, Emre Belözoğlu’nun gördüğü kırmızı kart aslında herkesi kurtardı. Oyunla alakalı yazılacak birşeyler yokken Emre’nin atılması ilaç gibi geldi. Hatta olay Emre’nin milli takıma alınmamasına kadar gitti.
Emre’nin milli takıma alınmaması konuşulunca milli takıma alınmayanlar aklıma geldi. Emre’yi konuşmaktan çok Mehmet Topal gibi bir oyuncunun neden milli takıma alınmadığı benim için daha önemli. Çünkü Emre 1-2 yıl sonra milli takımı ya da futbolu bırakır. Peki 10 yıl milli takıma hizmet edebilecek bir oyuncunun yokluğu neden bu kadar önemsiz?
Mehmet Topal’ın yeterlilik, kalite ve benzeri sebeplerle milli takıma alınmadığına beni kimse inandıramaz.
İspanya’nın önemli takımlarından birinde oynayan bir oyuncumuz var ve biz sanki elimizde alternatifli, yeterli bir kadromuz varmış gibi rahat davranıyoruz. Farkında değiliz ama futbolumuz sinekten yağ çıkarması gereken bir dönemde. Buna rağmen biz eksikliğini Türkleştirdiğimiz bir oyuncu ile kapatabildiğimiz bölgenin en iyi oyuncusunu kadroya almıyoruz. Ya bizim elimizde müthiş bir kadro var ya da biz başka takımı seyrediyoruz.
Milli takıma alınmama sebebi futbol olmayan bir oyuncunun yokluğunu birilerinin açıklaması lazım.
Schuster ve kankası Rijkaard
GEÇTİĞİMİZ yıl Galatasaray’ın başında olan Rijkaard ile Schuster’in açıklamaları ne kadar benzer fark ettiniz mi? Rijkaard hakemi, rakibi ve oyuncularını suçlayıp kendisine toz kondurmazdı. Bu aslında Türkiye’yi ve Türk futbolunu önemsememenin ötesinde küçümsemenin sonucuydu.
Şimdi benzer açıklamalar daha ileri giderek Schuster’den geliyor. Belli ki Schuster’in vizyonu Rijkaard’dan daha iyi. Çünkü 60’lı yılların futbolunu oynayan rakiplere, 10 kişi defans yapan takımlara ve hep Beşiktaş’a kötü yönetim gösteren hakemlere atıfta bulunup kendini sütten çıkmış ak kaşık yapıyor. İnanılır gibi değil. Schuster gibi, karşısında sert ve kalabalık defans oyunculara karşı yıllarca oynamış ve başarılı olmuş birinin bu sözleri söylemesi büyük hayal kırıklığı. Rijkaard ve Schuster gibi ülkemize gelen isimlerden beklenen bu tür basit ve küçük düşürücü açıklamaların arkasına sığınıp sorunun bir parçası olmak yerine çözümün anahtarı olmalarıdır. Ama Schuster bu işte sınırları zorlayarak rakiplerin oyun şeklinin yanlış olduğunu söyleyecek kadar ileri gidiyor. Ne güzel futbol! O zaman herkes teknik adam olsun. Nasılsa rakiplerin de senin istediğin gibi sahaya çıkacak ve oynayacak.
Schuster’e biri hatırlatsın; biz PSL (Play Station Ligi) oynamıyoruz. Kendi elindeki ekstra kaliteli takımını organize edip, rakiplerin ve ligin altını üstüne getirmek için uğraşması inanın daha kolay olur.
Paylaş