Hakan Ünsal

Kurtuluş reçetesi

25 Mart 2011
İdari anlamda Ünal Aysal ve Abdürrahim Albayrak’tan mutlaka yararlanılmalı. Takım yerli bir teknik direktöre teslim edilip, en az 7 oyuncu transfer edilmeli. Ama hepsinden önemlisi tepedeki zihniyet değişmeli. BUGÜNE kadar Adnan Polat’ın mutlaka seçime gitmesi ve güven tazelemesi gerektiğini söyledim. Olağanüstü kongre kararını bugünleri tahmin edip alsa, Galatasaray inanın bu durumlara düşmezdi. Ama artık iş işten geçti. Bu saatten sonra Galatasaray seçim aşamasını geçmiş ve köklü değişimin içine girmesi gereken bir döneme girmiştir.
Tepedeki zihniyet değişmediği sürece kulüp hep günü kurtarmak adına göz boyayıcı işler yapacak ama sonunda kaybeden yine G.Saray olacaktır. Adnan Polat yönetimi G.Saray var olduğu sürece bir daha kıramayacağı kötü rekorlara imza atıyor ve atmaya devam edecek. Yaşananlar, bugünlerin yanında basit kalacak.

Sorunun kaynağı hocalar değil

Sezon sonu takımdan ayrılacak oyuncuların anlatacakları Galatasaray’da, neler yaşandığı gözler önüne serilecek. Sorunun sadece teknik adamlar olmadığı, değişen 6 hocadan belli. Sorunun sadece futbolculardan kaynaklanmadığı, gelip giden 70 oyuncudan belli. Bu yönetim hoca seçerken bazılarının ismine baktı, bazılarının da arkasında durmadı. Bu üç yılda iyi oyuncular da alındı ama o oyuncular ya aleme ya da ülkelerine aktı.
“Sorunun kaynağı ne?” derseniz; “Adnan Polat yönetiminin hem teknik adam hem de oyuncu anlamında doğru organizasyon yapamaması ve bu iki temel unsuru iyi yönetememesi” derim.
Galatasaray’da bana göre yapılması gereken önemli işler var. Bunların hepsini “inovasyon” (yenilenme) başlığı altında toplayabiliriz...

1- Ünal Aysal’a şans verilmeli

Ünal Aysal’ı tanımam, ama bilirim. Başkan adayları arasında en güçlüsünün o olduğu kesin. Zaten bu gücü yüzünden hemen “Para Babası” olarak karalandı. Bu şekilde lanse edilmesinin kendisinde rahatsızlık oluşturması çok doğal. Bırakın maddi durumunun çok iyi olmasını, yeni bir anlayış ve heyecan için ona şans verilmeli. Galatasaray’ın başına bir kere de başkalarının tabiri ile “Para Babası” biri gelsin de görelim. Sanki Ünal Aysal gelecek, Galatasaray’ı satın alacak... Bu, korku ortamı oluşturarak adayları yıpratma işinden başka bir şey değil. İsmi ne olursa olsun, ortaya yeni bir mantalite, yeni bir tarz koyan başkan adayına şans verilmeli.

2- Albayrak Florya’da olmalı

Adnan Polat’ın en büyük hatası Abdürrahim Albayrak’ı yönetime almamaktır. Bazılarının burun kıvırdığı ve yönetime alınmaması için büyük uğraş verdiği Albayrak, kim gelirse gelsin, yönetimin içinde ve Florya’da olmalıdır. Futbolcuların ve taraftarın büyük kesiminin “içlerinden biri” gibi gördüğü ve sevildiği için kıskanılan bu isim, futbol takımı ile yönetim ve yönetim ile taraftar arasında çok önemli bağlantı olur. Galatasaray’ın ihtiyacı olan özellikle Florya’daki sevgi ve sıcak ortamı da tekrar geri getirir.

3- Kafkas ya da Sağlam gelmeli

G.saray’da Hagi devri bitti, takımın başına yeni bir teknik direktör gelecek. Seçenekler arasında bulunan yerli isimler bence birinci tercih olmalı. Çünkü, yabancı teknik adamların Galatasaray’a bir şeyler kazandırmak ya da vermekten daha çok takıma büyük hasarlar bıraktıkları çok net ortada.
Tugay Kerimoğlu ile devam etmek de bir seçenek ama gelecek olan yerli hoca ile uyumlu bir sezon geçirmesi kendisini daha güçlü konuma getirir.
Teknik adamı seçerken;
Disiplinli, çalışkan ve bir şeyler alan değil, takıma bir şeyler katmak için uğraşacak bir isim tercih edilmeli.
G.Saray’ın geçmişten gelen oyun kültürünü tekrar kazandırabilecek, oyunu okuyabilen bir isim tercih edilmeli.
Oyunculara, fikirleri, duruşu ve otoritesi ile kendisini kabul ettirecek, G.Saray’ı bilen bir isim tercih edilmeli.
Basından ve yönetimden etkilenmeyecek, kendi ile barışık ve oyuncu portföyü geniş bir isim tercih edilmeli.
G.Saray’ın transfer etmesi gereken oyuncuların kalitesinin ne olması gerektiğini bilen bir isim tercih edilmeli.
Benim birinci adayım Tolunay Kafkas, ikinci adayım Ertuğrul Sağlam. Yabancı hoca konusunda ise bize yabancı olmayan ve Galatasaray isterse hemen gelebilecek kadar sarı kırmızılı renklere bağlı Lucescu ilk isim olmalı.

4- En az 7 oyuncuya ihtiyaç var

GALATASARAY’ın şu anki görüntüsüne bakarsak, yeni sezon için en az 7 iyi oyuncuya ihtiyacı var. Bu da 50 ila 60 milyon Euro arası bir parayı transfere ayırmak demektir. Ucuz ama fazla sayıda oyuncu almaktansa, kaliteli ve ekstra oyuncu almak daha mantıklı. Ben Galatasaray’ın yabancı oyuncularının çoğunun gideceğini düşünüyorum. Daha doğrusu kaçacaklarını. Bu yüzden bir takımın iskeleti olan kaleci, stoper, orta saha ve forvet transferine öncelik verilmesi gerekiyor.

5- Kaptan transfer edilmeli

Galatasaray’ın en büyük eksiği, bütün takımın dinleyeceği, saygı duyacağı ve arkasında duracağı bir lider. Bu yüzden transfer listesinin en başında takıma liderlik yani kaptanlık yapabilecek yerli bir oyuncu olmalı. Bu sorunu tek bir oyuncu ile çözmek bu dönemde zor olduğu için birkaç yerli futbolcuyu bu role soyundurmak daha mantıklı olur.
Bir diğer hayati konu ise takımın yerli oyuncuların sorumluluğu altında olması. Eğer bir takımda yabancı oyuncuların hakimiyeti varsa, bazı durumlar hariç o takımın başarılı olması çok ama çok zordur. Sorumluluk ve önderlik yerli oyunculara verilmeli ya da o ortam sağlanmalı.
Yabancı transferi yapılırken de, hem insani karakteri hem de futbolculuk karakteri düzgün, sorumluluk alabilecek cesarete sahip, para için değil Galatasaray için Türkiye’ye gelecek yetenekli isimler seçilmeli. Taraftarın veya camianın gözünü boyamak amaçlı transfer devri artık bitmeli.
Yazının Devamını Oku

Trabzonspor derbizede

21 Mart 2011
ŞAMPİYONLUK yarışındaki rakibi Fenerbahçe’nin derbide puan kaybedeceğini düşünen ve bekleyen Trabzonsporlu oyuncular için yaşanan hayal kırıklığını atlatmak için de önemli bir maçtı. Çünkü rakibi çok önemli bir virajı dönerek ciddi anlamda avantaj yakaladı.

Trabzonlu oyuncuların konsantresine bakınca derbinin etkileri ortaya çıkıyordu. Trabzonspor her zaman maça baskılı ve etkili başlayan takım iken bu sefer Gençlerbirliği startı harika almış ve daha ilk çeyrekte maçı koparacak pozisyonları bulmuştu. Fırtınayı estiren bu sefer G.Birliği idi. Bu bölümde Trabzonspor’un sıkıntı çekmesinin sebebi Jaja, Burak ve Umut’un önde topu saklayamaması ve kaptırdıkları topları takip etmeyerek kontra pozisyonlara sebep olmalarıydı.
Trabzonspor bir direk, bir kafa ve bir de gol yiyince işin farkına varan oyuncular normale döndü.Sonra da direkleri dövmeye başladı.
Yanlıştan dönünce...Şenol Hoca ilk yarıda problem yaşamasına sebep olan kadro seçiminden hemen dönüp Serkan’ı kendi yerine aldı ve orta sahayı Alanzinho ile güçlendirdi. Çünkü Tayfun ile başlayarak birincisi Serkan’ı etkisiz hale getirdi. İkincisi Tayfun’un formsuzluğunu Gençlerbiriliği’nin iyi kullanamsına izin verdi ve hassas dengeler üzerine kurulu Trabzonspor kadrosunun ritmi bozuldu.
Bu da şunu gösteriyor ki birbirleri ile oynamaya alışmış Trabzonspor kadrosu ile biraz oynamaya bile gelmez, bozulur. Yani maçın hikayesi şudur. Şenol Hoca yanlış kadro çıkardı ve daha ilk 15 dakikada maçı kaybedebilirdi. Ama aynı Şenol Hoca yanlıştan döndü. Dolayısı ile geç de olsa Trabzonspor döndü.

BEĞENDiM

Son dakikaların adamı Alanzinho’yu.

BEĞENMEDiM

Şenol Hoca’nın gereksiz yere kadro dengesini bozmasını.

Yazının Devamını Oku

Felsefe farkı

19 Mart 2011
G.SARAY’ın golüne kadar bir gösteri, bir veteran maçını andıran oyun, golden sonra gerçek bir derbi havasına büründü. Fenerbahçe, Emre’siz ‘ayarı bozuk araba’ gibi... Nereye gideceği, nerede duracağı belli olmuyor. Maçtan önce stat dolmuş. Seyirci müthiş iştahlı. Ses rekoru denemeleri yapılıyor. Bayrak ve flamalar... 3 boyutlu yayın... Bütün şovlar maçtan önce var... Yani asıl şov tribündeydi.
Fakat maç başlayınca, gerçekler ortaya çıktı. Hagi’nin “iyi savun, çabuk çık” anlayışına karşın, Aykut Hoca’nın “bol pas yap, oyunu kontrol et” düşüncesi, maçın genel felsefesini anlatıyordu.

G.Saray neden kaybetti?

Maça çok sakin başladı ve tamamında sadece mücadele etti.
Rakibi eksik yakaladığı ve maçı koparacağı pozisyonlarda final pasları atılamadı.
Kalabalık orta sahaya rağmen, Fenerbahçe’ye pas yapma, Alex’e de oynama izni verildi.
Hagi, oyuncu değişikliklerini çok erken ve yanlış kullanarak, maçın seyrini değiştirdi.

Kaçak futbolcu Cana!

BANA, bu Cana’nın geldiğinden beri öne doğru 15 metre top sürdüğü ve adam geçtiği bir maç hatırlatın. Bu kadar kaçak, bu kadar tribüne oynayan bir oyuncu görmedim. Bari bir şey yap; git Alex’le adam adama oyna, maç değişsin.

GERÇEKLER

G.Saray’ın son 10 dakikaları oynayamayan bir takım olduğu.
Hagi’nin oyunu okuma, müdahale zamanlamasının yanlış olduğu.
Adnan Polat’ın artık seçime gitmesi değil, istifa etmesi gerekir.

BEĞENDİM
Gerektiği zamanda devreye giren ve gerçek bir lider olduğunu gösteren Alex’i.

BEĞENMEDİM
Hagi’nin oyuna yanlış müdahalelerini ve sadece mücadele eden Galatasaray’ı.
Yazının Devamını Oku

Bu G.Saray farklı olacak

18 Mart 2011
F.Bahçe TT Arena’da hiç oynamadı. Sarı lacivertlilerin yıllardır kullandığı stat faktörü artık dengelendi.<br>Emre’nin sakat, Selçuk’un da tam hazır olmayışı orta sahada dengeli bir çekişmeyi sağlayacak.<br>Savunma Dia, Niang ve Alex üçlüsünü durdurursa G.Saray’ın kazanma şansı yüzde 70’lere çıkar.<br>G.Saray, ilk maçtaki gibi defans ile orta sahasının arasını iyi kapatıp, hücuma hızlı çıkabilir. YILLARDIR Fenerbahçe’nin koz olarak kullandığı stat faktörü, bugünkü derbi öncesi artık Galatasaray’ın lehine dönmüş ya da en azından dengelenmiş oldu. Fakat Galatasaray’ın burada bir avantajı var. O da Fenerbahçe’nin Türk Telekom Arena’ya ilk defa gelecek olması ve stadın ilk kez gerçek manada dolacak olması. Sarı kırmızılı oyuncular bu destek rüzgarını iyi yakalarlarsa üstünlük sağlarlar.

Taraftarın sezon boyunca yaşanan her şeyi bir maçlığına unutup takımını destekleme kararı doğru ve yerinde. Fakat
Önemli noktalar var...

Birincisi bu kadar fazla sayıda taraftarın desteği kadar protestosu da etkili olur. Yani yapılan hatalara verilecek tepkiler, Ali Sami Yen’deki gibi olmayıp kendi oyuncusu için çok daha bozucu olur.
İkincisi ise, bu desteğin oyuncular açısından ne kadar gerçek kabul edilecek olması. Çünkü hepimiz biliyoruz ki, taraftar maç öncesi Ayhan, Barış, Mustafa Sarp ve Aydın gibi oyuncuları yumruk şova çağırırken istekli ve içten çağırmayacak, bu oyuncular da bu davetin samimi olmadığını bilerek mecburen gidecek. Bugüne kadar yaşanan protestoların etkisi futbolcuların üzerinden bir günde silinmez.

Lorik Cana derbide stoper oynamasın!

FENERBAHÇE’de Emre’nin sakatlığı derbideki bütün dengeleri altüst etti. Daha doğrusu orta sahada ve maçın genelinde dengeyi sağladı. Emre’nin sakat ve Selçuk’un hazır olmayışı orta sahada ancak dengeli bir çekişmeyi sağlayacak.
Defans dikkatli olmalı
Orta sahadaki bu denge maçı Galatasaray defansına çevirdi. Defans, Dia, Niang ve Alex’ten oluşan golcü üçlüyü durdurma işini becerebilirse maçı kazanma şansı yüzde 70’lere çıkar. Ama bu arada en önemli şart; Cana’nın stoper oynamaması.

G.Saray nasıl kazanır

GALATASARAY ve Fenerbahçe için lig 32 hafta artı derbiler şeklinde yaşanır ve oynanır. 32 hafta başka oynanır, bu iki maç bambaşka atmosferde ve konsantrede oynanır. Bunu bilerek hazırlanmak, maçı oynamak ve tamamlamak derbiyi kazanmanın sırrı aslında. Yapılması gereken ne?

Acele etmeden, sakin kalıp sinirlenmemek.
Disiplinden taviz vermeyerek oyundan kopmamak.
Öncelik oyunu kontrol altına almak sonra kazanmak.
Cana’yı oynatmamak ya da defanstan uzak tutmak.
Arda’yı ilk 11’de değil, ikinci yarı kullanmak.

Arda’yı bekleyen tehlike

UZUN zamandır oynamayan Arda’nın temponun, mücadelenin ve gerginliğin üst seviyede olduğu maça direkt başlamaması doğru olur. Çünkü karşısında ligin en tempolu ve en çok hücuma çıkan beki Gökhan Gönül oynayacak. Arda fizik olarak hazır olmadığı için hem Gökhan’la olan mücadelelerinde hem de tempoda kaybeden olur. İlk 11’de oynamasında 2 risk var.

Oyun ve sonuç kötü olursa taraftar tepkisini direkt Arda’ya yönlendirir. Bu da tepkilerden çok etkilenen Arda’yı yıkar.

Tempo ve mücadelenin yüksek olacağı derbide, maç eksiği önemli bir argüman. Hazır olmayan vücudun bu tempoda tekrar sakatlanması daha kolay olur ki, bu Arda’yı daha uzun süre sahalardan uzak tutar. Bunun yansıması da direkt transferine olur.

Kadıköy taktiği lazım

HAGI, Fenerbahçe derbisinde oynayacağı oyunu ve şablonu ezeli rakibinin renktaşı Ankaragücü ile oynadığı maçta denedi. Birbiri ile iyi yardımlaşan defans için neredeyse hiç çıkmayan bekler. Defans ile arasını iyi kapatan bir orta saha ile pozisyon vermeyen bir oyun düşüncesinin devamında hücuma çabuk çıkan oyunculardan kurulu forvet hattı... Hatırlayın, uzun zaman sonra Saracoğlu’ndan puan çıkaran ve o dönem beğenilen oyun şablonu ile aynısı. Zaten Hagi Fenerbahçe’ye karşı nasıl oynanması gerektiğini ortaya net koydu. Bu maçta da ilk yarıdakinin benzeri bir plan ve düşünce ile oynamak doğru tercih. Çünkü Galatasaray eğer sahaya ‘kesin kazanmam lazım’ düşüncesinin ürünü hep hücum mantalitesi ile çıkarsa mağlup olması kaçınılmaz.
Yazının Devamını Oku

Değişiklikler bitirdi

14 Mart 2011
HAGI’nin öne geçtikten sonra maçı kazanma ve öyle bitirme düşüncesi ile yaptığı değişiklikler ters tepti ve Galatasaray, Ankaragücü’ne yenildi.

Bu belki mağlubiyetin direkt sebebi değil ama artık öyle bir inanış oluştu ki; oyuna Mustafa ve Barış girince kaybederiz diye düşünen taraftarlar var.Ankaragücü maçı bunun birkaç örneğinden sonuncusu oldu. Bunun yanında saatli bomba Cana’yı stopere, Çağlar’ı kulübeye, Hakan’ı kenara alarak Hagi’nin yaptığı defanstaki değişim bütün dengeleri bozdu.
İlk yarıda doğrularGalatasaray güzel bir günde ve güzel bir zeminde maç oynadığı için şanslıydı. Oyuna dengeli ve disiplinli başlayan sarı kırmızılılarda Hagi oyun stratejisini Pino, Aydın ve Stancu gibi çabuk oyuncularını kullanma üzerine kurmuştu. İlk yarıda ve ikinci yarının ortalarına kadar bu düşünce işledi, işe de yaradı.Bunun birkaç sebebi vardı:
- Defans dörtlüsünün birbirleri ile yakın, kademeli ve dengeli oyunu
Ankaragücü’nün forvetlerine şans vermedi ve kolay top kazanıldı.
- Seyircinin beğenmediği ve protesto ettiği Ayhan, G.Saray’ın oyun
kurmasına, topa sahip olmasına ve öne çabuk çıkmasına büyük katkı yaptı.
- Çağlar ve Neill iki kenarda bindirme yapmayarak, çok boş alan bırakmayarak, Gabriç ve Serdar’ın kontra yapmalarını engelledi.

Yazının Devamını Oku

Fırtına'nın iyisi

12 Mart 2011
BİZ Karadeniz Fırtınası’nın sahalarda estiğini sanırdık. Meğer saha dışında da fırtına esiyormuş. Esme bir yana, fırtına kopuyormuş.

Saha içinde esen Karadeniz Fırtınası’nın imrenilerek bakılan, beğenilen ve rakipleri korkutan bir hali varken, saha dışındaki Fırtına ligin gidişatına müdahele etmeye çalışan, tepki gören ve beğenilmeyen bir hale büründü. Biz tercihimizi her zaman saha içinde ortalığı yıkan Karadeniz Fırtınası’ndan yana kullanırız.Şenol Hoca’nın işi bu maç öncesi çok zordu. Kendisi ceza almış tribünde, kötü. Serkan, Burak cezalı, kötü. Takım cezalı Kocaeli’nde, kötü. Sahanın zemini, kötü. Bu kadar olumsuzluğun olduğu bir ortamda ve takımda teknik adam çok sakin ve akıllı olmak zorunda. Zaten Trabzonspor’u böyle bir haftanın sonuna hazırlayabilecek beceri, tecrübe ve etkiye sahip tek kişi Şenol Hoca idi.

Yokluğuna alışamadıklarımız

- Serkan: Sağ kenarda yokluğu takımın hücum gücünden mücadele gücüne kadar etkisini gösteriyor. Günümüz futbolunda kenar bindirmelerinin büyük önem taşıdığı ve ihtiyaç olduğu bir gerçek. Serkan’ın yokluğunda Trabzonspor, sağ kenarına kimi koyarsa koysun sonuç alamıyor.- Burak: Trabzonspor’un tartışmasız en formda ve yararlı ismi. Kendini aşan oyunu ile bu sene tavan yaptı. Trabzonspor’un ligin zirvesine tutunmasında büyük etkisi vardı. Kendine güveni, sürati ve golleri her zaman ihtiyaç.

Neden zor oldu?

Yattara ile Pawel kenardan pozisyon hazırlayamadı.İki kenar beki bırakın kenar bindirmesini, yapmayı düşünmedi bile.Umut, kaçırdığı golün sonrasında strese girdi ve oyuna dönemedi.Selçuk istekli ama yetersiz iken Colman’ın maçta varlığını hissedeceğimiz durum olmadı.Jaja golünü attı ama her zamanki gibi 60. dakikadan sonra fizik gücü düştü ve kayboldu.

BEĞENDİM

Kötü oynayan Trabzonspor maçı kazandıysa bunu Glowacki-Giray ikilisinin iyi oyununa borçlu.

BEĞENMEDİM

Yazının Devamını Oku

Alıştık artık

11 Mart 2011
ORTALIK toz duman. Ligin ikinci yarısı geldi ve şampiyonluk yarışında telafisi zor sınırlar içerisine girildi ya herkes dökülmeye başladı. Türkiye’de gelenektir; hakkı yenen bağırır ama kararlar kendi lehine olunca susar. Menfaatler devreye girince ne dostluk kalıyor, ne de centilmenlik.

Yıllardır ligin ikinci yarısında aynı oyun sahnelenir ve kısmi sonuç alınır. Zaten burada önemli olan kulüp yönetimi tarafından camianın ve taraftarın hakkının savunulduğu imajını vermek ve bu algılamayı sağlamaktır. Peki yıllardır oynanan ve içinde tehdit, korku, kızgınlık ve samimiyetsizlik bulunan bu oyunun sonunda hiçbir şey olduğunu gördünüz mü? Hiçbir şey olmaz, rahat olun.
Kendi düşen ağlamaz
Ligin ikinci yarısı başlayınca start alan açıklamalar zinciri, takımlardan bazıları yarıştan kopana kadar devam eder ve sonunda bir şey olmamış gibi sona erer. Yıllardır Türk futbolunun ana sorunu olan yönetim anlayışlarının yine bir yansımasıdır yaşadığımız. Ancak bir fark var; “yemiyor artık.”
Yapılan bu açıklamalar artık etki değil, tepki doğuruyor. Aslında Sporda Şiddet Yasası’nın neden acilen çıkması ve içine yöneticilerle ilgili daha ağır cezalar konulması gerekliliğini ortaya koyan bir dönem bu.
Yani yöneticiler kendi kendilerini ele veriyor bu günlerde. Ne diyelim, kendi düşen ağlamaz...

POLAT’IN NOT DEFTERİ

 Seyircinin duruşu bozuldu, hemen düzeltilecek.

Yazının Devamını Oku

Yeni stat kabus oldu

6 Mart 2011
GALATASARAY’ın maçı var ama seyircinin derdi ve isteği Adnan Polat’ın istifa etmesi. Sahadaki futbolcuların aklı ve kulağı tribünlerde. Sanki Süper Lig maçı oynanmaya değil de, Adnan Polat’a istifa etmesi için düzenlenen bir organizasyona gelmiştik. Tribünlerdeki hareketler saha içinden daha ilgi çekici idi.
Futbol için yapılmış stat daha ilk yılında ‘başkan istifa’ seslerine ve protestolara sahne oldu. Şu bir gerçek ki yeni stat, Adnan Polat ve bazı futbolcular için kabus oldu. Bu kimin ya da neyin lanetidir bilmem ama sonunda hem Polat’ı hem de bazı futbolcuları yer. Galatasaray artık öyle hal almış ki mekan bile kar etmiyor.
Karabükspor’da Emenike’nin olmaması herşeyi değiştiriyor. Pozisyonu bırakın ceza sahasına girmek bile zor hale geliyor. Ama Emenike’nin olmamasına en çok sevinmesi gereken Servet ve Gökhan olmalı. Çünkü Emenike olsaydı bu takıma gol atmaması büyük sürpriz olurdu.

Cana şov ve Ayhan

HAGİ’nin Culio’yu ve Stancu’yu doğru yerlere çekmesi Galatasaray’ı biraz daha dengeli hale getirmişti ama bu saatten sonra değişimler bile artısını göstermiyor. Cana’nın sağdan alıp sola vermekten ibaret olan oyununu sanki büyük iş yapıyor gibi el kol hareketleri yaparak desteklemesi tribünlere yaptığı şovdan ötesi değildi. Hatta maçı tekrar izleyin, Cana’nın trafik polisi gibi herkesi yönlendirdiğini görürsünüz. İşte Ayhan’ın yanlışı burda. Ayhan ne işin var senin top isteyip sorumluluk alıyorsun. Sende kaçak oyna, etliye sütlüye karışma, sağa sola bağır, herkesi elinle yönlendir. Seni de protesto etmek yerine alkışlasınlar.

Duruşun kralı

STADIN büyük bölümündeki koltukları boş bırakıp maça gelmeyerek, gelenler ise ya beyaz mendil sallayarak ya da alkışlayarak, Başkan Polat’a net bir mesaj vererek medeni bir duruş sergilediler. Galatasaray seyircisinin bugüne kadarki duruşunu çok beğenen Sayın Başkan yine saygı duyup bu duruşa kulak versin.
Türk Telekom Arena’da üzerine daha iki kere üst üste oturulmamış binlerce koltuk var. Bu stat böyle boş kalsın diye yapılmadı. Tabi ama bunun sorumlusu yönetim şekli ve Adnan Polat’tır. Fakat bugüne kadar yapılan protestolar alışkanlık yapmış olacak ki artık işlemiyor. Bu bağlamda seyirciye bir tavsiyem olacak. Yapılan protestolar, açılan pankartlar, sallanan mendiller işe yaramıyor. O zaman geriye yapılacak tek şey kalıyor. Yalvarmak... Rica etmek ve ‘Ne olur bırak’ diye yalvarmak belki işe yarar. Son çare...

BEĞENDİM
İki takımda da beğenilecek seviyeye gelen bir oyuncu yoktu. Tek güzel şey stat.

BEĞENMEDİM
Karabük’ün Emenike’siz halini, Galatasaray’ın kaleye gelemeyen rakibine bile gol atamamasını.

DİKKAT
Sahada dikkat çekecek bişey yok. Tek dikkat etmesi gereken Adnan Polat.
Yazının Devamını Oku