Hakan Ünsal

20 dakikalık resital

24 Nisan 2011
ENTERESAN takım bu Galatasaray... Sen maça süper başla ve hemen golü bul. Maçı rahat kazanacak gibi devam ederken, git kolay bir gol ye ve maçı zora sok. Bunu Türkiye’de ancak Galatasaray yapar.

İlk yarının adamları açık ara Servet ve Gökhan. İkili, gol atıp forvetlerden daha fazla net pozisyonlara girerken, aynı zamanda rakibin kolay gol pozisyonuna girmesine izin veren isimler oldular. Nerdeyse maçı tek başlarına oynadılar. Galatasaray 20 dakika yeni ve umut veren bir takım iken, sonrası bütün sezonun kopyası geçen dakikalar oldu. Normali; bir takımın 70 dakika iyi oynayıp 20 dakika vasat olmasıdır. Galatasaray bu sene her şeyi tersten yapıyor.

ARDA FARKI

G.SARAY takımını ve oyuncularını uzun zaman sonra bir maça çıkarken bu kadar rahat ve kendinden emin gördüm. Geçen hafta kazanılan maç tabii ki önemli bir etken ama bu değişimin sadece bir sebebi var; Arda.
Sahada varlığıyla bile takımına güven veren Arda’nın Galatasaray için ne denli önemli olduğu, yokluğundaki Galatasaray ile varlığındaki Galatasaray arasında oluşan uçurumdan belli.
Fakat Arda’nın oynadığı son maçlarda iyi oynamasına rağmen bana verdiği mesaj farklı. Arda fiziken sahada ve iyi oynuyor ama, liderlik yapan, takım arkadaşlarını uyaran, çabalayan eski hali yok. “Oyunumu oynarım gerisine karışmam” havası var. Artık her şeyini veren değil yeteneklerini gösteren bir Arda var. Bugüne kadar yaşadığı kötü
günlerin bir yansıması bu. Arda sahada neredeyse futbol oynama isteğini yitirmiş gibi duruyor. Yani Arda geçen hafta Manisa’da veda turnesine başladı.

Sabri, Ayhan, Stancu

GALATASARAY’ın toparlanmasında ana etken Arda idi ama yan etkenler de vardı. Mesela;

Yazının Devamını Oku

Kral Real Madrid

21 Nisan 2011
Ezeli rakibiyle Valencia’da karşılaşan Mourinho’nun Beyaz Şimşekleri, normal süresi 0-0 biten maçı 103. dakikada Ronaldo’nun attığı golle kazandı, 18 yıllık Kral Kupası hasretine son verdi.

OYNADIĞI futbolun ne olduğunu bulmaya çalışan ve tarifini yaparken zorlanılan bir takım olan Barcelona için en kısa, en kolay tanım ‘Uzay Takımı’ oluyor. Uzay Takımı olduklarına göre Dünya’ya geldikleri araç da UFO olur herhalde. Burdan yola çıkarsak Barcelona’nın oyununu Unidentified Football Organization olarak tarif ederim. İşin esprisi bir yana Barcelona o kadar iyi oynayan, oturmuş ve sürprize kapalı bir takımki artık sıkıcı olmaya başladı. Real Madrid’in de aslında galip gelme ihtimali zayıf. Fakat klübede Mourinho olunca en azından Acaba diye akılda bir soru işareti ve umut beliriyor. Mourinho’nun rakibini müthiş analiz eden teknik adamlığı yine başrolde idi. Mourinho’nun takımı ne yaptı?
Barça’yı yorduBarcelona’ya açık oynamanın faturasını ağır ödediği için kalabalık ama hareketli bir orta alan tercih etti.
Messi’ye yakın ve kademeli savunma yaptırarak defansın arasında eritti ve Barcelona’nın önliberosu yaptı.
Barcelona’nın defansta iken pas yapmasına izin verirken kendi yarı alanında sıkı pres yaptı.
Sistemin en önemli iki oyuncusu Xavi ve İniesta’ya sert ve agresif savunma yapınca rakibin pas trafiği kesildi.
Maça istek-li,kazanmak istediğini belli edecek şekilde agresif başlayınca maç gerildi Barcelona oyundan koptu.
Topu kaptırsa bile geriye çabuk ve sayıca fazla koşarak rakibin büyük kozu kontra yapmasına izin vermedi.

Yazının Devamını Oku

Tarihe not

19 Nisan 2011
17 Mayıs 2000’deki Arsenal maçı Galatasaray’ın zirve yaptığı gün ve maçsa, 4 Nisan’da oynanan Antalyaspor maçı da Galatasaray’ın dibe vurduğu gün ve maç olarak tarihe geçti.

Neden Antalya maçı dediğimi, o karşılaşmayı bir kez daha izlediğinizde anlarsınız... Artık dibe vurmuş bir takımın mutlaka sıçrama yapması gerekiyordu ve bunun işareti
Trabzonspor maçında gözüktükten sonra Manisa’da iyice belirginleşti. Bundan sonrası gelecek yeni yönetime bağlı. Galatasaray, aylar sonra ilk defa futbol oynadı. Bana göre iyi oyunun sebepleri;

1-Bülent Hoca’nın herkesi olması gereken bölgede oynatması.
2- Arda’nın sağlıklı ve istekli geri dönüşü ile büyük etkisi.
3- Orta sahanın iyi pas yapan Ayhan, Arda ve Culio’dan oluşması.
4- Stancu’nun kenarda değil de asıl yeri forvette oynaması.
5- Aydın’ın maça istekli başlaması ve iyi oyunu.

Yazının Devamını Oku

Başkan olmak yetmez

16 Nisan 2011
Doğru vizyon ve planlama olmazsa Galatasaray’daki değişim sadece birkaç yılı kurtarır. Ünal Aysal, eksiklerini kapatacak doğru isimleri seçmeli. Yeni yöneticiler, teknik direktör ve futbolcular Galatasaray’ın geleceğinde kilit rol oynayacak.

GALATASARAY, 2000 yılında başarı olarak tavan yaptığı bir dönemden 11 yıl sonra dip yaptı. Artık sıçrama yapmanın zamanı geldi. En kritik nokta bu sıçramanın kiminle ve nasıl olacağı. Çünkü doğru vizyon ve planlama olmazsa değişim sadece birkaç yılı kurtarabilir.
Şu ana kadar başkanlığa aday olduklarını açıklayanlar; Ünal Aysal ve Mehmet Helvacı oldu. Aysal’ın basın toplantısını izledim. Verdiği mesajlar bir tarafa, bende bıraktığı intiba şu:
Kürsüdeki kişi başkan adayı olmanın ötesinde; bir başkan gibi.
Sayın Ünal Aysal’ın toplantıda kendisine yöneltilen sorulara verdiği cevaplar eminim birçok Galatasaraylı’yı tatmin etti. Ama yeter mi? Sayın Aysal’ın eksiklerini görmesi ve kabul etmesi önemli. İşte bütün olay burada başlıyor.
Sayın Ünal Aysal Galatasaray Başkanlığı için yeterli değil. Onun eksiklerini kapatacak doğru isimlerin yönetime gelmesi en az Ünal Aysal kadar önemli.
Başkanlığa seçildiği taktirde, Sayın Ünal Aysal’ın birinci derecede önem vermesi gereken konu Florya’dır. Yönetimin diğer isimlerini seçerken hata yapabilir ya da mecbur kalabilir, ama Florya için bu lüksü kesinlikle yok. Daha önce de birkaç kez ifade ettiğim üzere, Abdürrahim Albayrak Florya’da görevlendirilecek en doğru isimdir.

Suçu kendinizde arayın Sayın Polat

GALATASARAY’ın bu sene düştüğü durumun sebeplerini değerlendirmeye ve yazmaya artık daha fazla gerek yok. Kulübün içinde durumun vehametini ve içler acısı halini, sokaktaki taraftarın tepkisi ve soruları yeterince ortaya koyuyor. Taraftarın üzüntüsü ve umutsuzluğu tavan yapmış iken, Sayın Başkan Adnan Polat’ın mali genel kurulda yaşananları devamlı gündeme getirip, kendisine yanlış yapıldığını söylemesi çok manidar.

Yazının Devamını Oku

Trabzon'un şanssızlığı

11 Nisan 2011
TRABZONSPOR’un şampiyonluk yarışındaki en kritik haftasına gelen G.Saray deplasmanı, sarı kırmızılı ekibin içinde olduğu dönemi ve durumu düşünürsek şans değil şanssızlıktı. Trabzonspor’un 2 dezavantajı vardı. Maçın seyircisiz olması.
Cana’nın oynamaması.

G.Saray seyircisinin oyuncular üzerindeki oluşturacağı olumsuz baskıdan Trabzonspor’un mahrum kalması oyunu dengeli hale çevirirken, Cana gibi G.Saray orta sahasında iş yapmayan bir oyuncunun yerine daha etkili bir ismin oynaması G.Saray’ı daha pozitif bir takım haline getirdi. Tarihinin en kötü dönemini geçiren G.Saray’da ise yukarıdaki 2 şıkkın haricinde Culio ve Sabri’nin geri dönmesinin olumlu yansımaları gözüktü. Ama G.Saray’ın bu maçta iyi ve farklı gözükmesinin ana sebebi maçın seyircisiz olmasıydı.

Trabzon kazanamazdı

Trabzonspor’un bu maçtan galip ayrılması şansa bağlıydı. Son haftalarda oyun olarak iyi olmayan bordo mavili ekibin peformansı diplerine indi. Sebepleri ise;

1- Kanat bindirmeleri her zaman etkili olan Serkan maç boyunca tek bindirme yaptı.

2- Orta sahada Selçuk oyun kurma işini yapmaya çalışırken tek başına kalınca hakimiyet G.Saray’ın oldu.

3- Umut-Jaja ve Burak beklenen performanslarından çok uzak olunca pozisyon üretme sıkıntısı tavan yaptı.

4- Kenarda Yattara’dan başka seçeneği olmayan Şenol Güneş klübesinin fakirliği içinde çaresiz kaldı.

5- Bütün her şey Trabzonspor’un aleyhine devam ederken ve maçı çevirmesi çok zor iken Colin Kazım maçı çeviren isim oldu.

BEĞENDİM
Yine yeni yeniden Burak Yılmaz ve müthiş kurtarışlar yapan Tolga.

BEĞENMEDİM
Her şey yolunda giderken maçı Trabzonspor’a hediye eden Kazım.

DİKKAT
Küme düşme hattı artık ütopik olmaktan çıkmaya başladı.
Yazının Devamını Oku

Şeytan aldı götürdü

7 Nisan 2011
Ada’daki çeyrek final ilk maçında ManU, Stanford Bridge’de Rooney ile istediğini aldı, rövanş için avantaj elde etti. Mavi beyazlılar 2002’den beri Londra’da rakibine karşı devam ettirdiği yenilmezlik unvanını da kaybetti. İNGİLTERE topraklarında oynanan maçların seyircilere vadettiği iki şey vardır; Tempo ve Heyecan. Sıradan takımların maçları bile bu anlayışla geçerken maçı oynayan taraflar Chelsea ile Manchester United olunca tempo ve heyecana kalite eşlik eder.

Bu tempo ve heyecanı tetikleyecek ayrıca iki sebep daha vardı;
Ezeli rakip ve birbirini sevmeyen takımlar olması.
Bu turu geçenin final yolunun daha rahat olması.

Diğer taraftan aynı saatlerde bizde oynanan Beşiktaş-Gaziantep kupa maçında ise mücadele ve sıradanlık vaat ediliyordu. Bizde kaliteli geçen bir maç, hemen sezonun en güzeli ya da tarihi bir maç olarak nitelendirilir. İngilizlerin maçlarını görünce adamlar bizim maçlara göre her hafta tarih yazıyor.

Torres takıntısı

İngilizler maça çıkınca rakibin sıralamasına, kalitesine ve iddiasına bakmadan her iki takımda birbirini yenmek için oynar. O yüzden maçlar git-geller içinde geçer. Bizim maçların genelinde ise sadece bir taraf gider ve diğer taraf gelmez. Del Bosque’un Dünya Kupası’nda, Ancelotti’nin de Chelsea’de Fernando Torres’i forma sokma takıntısı o takımları hep bir kişi eksik oynamaya sebep oluyor. Torres iyi oyuncu ama son 1 yıldır formsuz olduğu bir gerçek. Torres’in bu formsuzluğunun etkisi sadece yanında oynayan Drogba ile sınırlı kalmayıp takıma yansıyor.

Ancoletti ve Tayfur

İlk yarıda Chelsea, tempoyu seçerken Manchester United kalitesini daha fazla ortaya koydu. Bunu yaparken başrolde ise Ryan Giggs vardı. Fizik gücünden birşeyler kaybetse de devreye soktuğu zekası ve tecrübesi Giggs’in neden efsane olduğunun bir kez daha ispatıydı.

Ancelotti kenarda Malouda, Anelka ve Kalou gibi daha iyi durumdaki oyuncularını fazla tutunca Chelsea’nin kalite ve form düzeyi Manchester’a yetmedi. Ancelotti’nin Torres’i oyunda tutup Drogba’yı kenara almasının sebebini anlamak için Abramoviç olmak lazım. Aslında benzeri bir durum dün Beşiktaş maçında Tayfur Hoca’nın ile Guti arasında vardı. Tayfur Hoca geç kalmadan yaptığı değişiklikle Guti’yi kenara alarak maçı çevirmesini bildi ama benzer bir durumdaki Ancelotti’den o müdaheleyi göremedik.

MAVİ-KIRMIZI...

1- Giggs takımı adına liderlik yaparken, asist yapıp iyi oynatırken, Torres sahada varlığını hissetmemizi sağlayacak hiçbir şey yapmadı.

2- Roney ve Hernandez birbirini tamamlayıp etkili olurken, Drogba tek başına mücadele etmek zorunda kaldı.

3- Ancelotti önemli silahlarını kenarda tutup maçın gidişini seyrederken, Ferguson’da bunun keyfini sürüp turun gelişine seviniyordu.

4- MANU oyunun son bölümünü soğuturken, Chelsea’nin donup kalmasına hakem Mallenco sebep oluyordu.
Yazının Devamını Oku

Kabul edilemez

5 Nisan 2011
BÜLENT Hoca, Galatasaray’ın zirvelerini yaşamış, görmüş bir teknik adam. Dolayısı ile o dönem ile arada oluşan farkı ve büyük değişimi en iyi anlatacak insan kendisi olacaktır.

Tabi gördüklerinden sonra hayretinden kullanacak kelimeler bulabilirse. Söyleyecekleri; ‘Ne olmuş bu Galatasaray’a, nereye gitmiş bu takım’ olacaktır. Geçen yıllar Galatasaray’dan çok şeyler aldı götürdü hocam. Bu maçtan sonra yaşadığın şok, göreceklerin ve yaşayacakların yanında hiç kalır hocam.
Bülent Hoca’nın çıkardığı takımda en çok Yekta’yı oynattığı pozisyonu beğendim. Yekta’nın özellikleri ile bu maçta oynadığı bölgede Galatasaray’ın ihtiyaçlarının örtüşmesi ilerisi için kazanç. Çünkü, Galatasaray’ın etkisiz Cana’nın yanında top alan, dönebilen ve öne oyun kurabilen bir oyuncu ihtiyacı fazlası ile var. Yekta çabukluğu, topa olan yumuşaklığı ve iyi top kullanması ile defansın önünde nadir bulunan özelliklere sahip elle gösterilen bir oyuncu olur. Dahası hem Galatasaray için, hem de Milli Takım için değişmez oyuncu olur.
Ufuk’un Antalyaspor forvetlerine adeta davetiye çıkaran inanılmaz çıkışları, defansın sanki maç kopmuşcasına daha ilk yarının ortalarında disiplinden kopması, Arda’nın havaalanında yaşadığı büyük çöküntü ve moral bozukluğunun sahaya etkisizlik olarak yansıması, Stancu’nun sağ kenarda idare etmesi, Cana’nın zaten alıştığımız o oyunu, Pino’nun sadece şut atmaya programlı futbolu Galatasaray’ın ilk yarıyı geride bitirmesinin ana sebepleriydi. Hatta tek golle ilk yarıyı bitirmesi şanstı.

 

ARDA’YA OLMAZ...

 

G.SARAY taraftarının havaalanında Arda’ya küfür etmesi kabul edilebilecek birşey değil. Hele birde bu Galatasaray’ın Kaptanı ise. Futbolcuların istisnalar hariç hemen hemen hepsi bir seferde olsa protesto edilmiştir. Ama küfür olmaz. Zaten Arda’nın yüz ifadesindeki donukluk, artık birçok şeyi kafasında sildiğini anlatan vücut dili, en net mesajdı. Pozisyonlarda vermediği tepkiler, bildiğimiz Arda’nın çok uzağında oyuna müdahelesindeki uzaklık hep bu yaşadığı üzüntünün sonuçları. Arda’yı bu durumundan dolayı suçlayamayız. Arda’nın yerinde kim olsa mutlaka bu yaşadıklarını dışa vururdu. Çünkü hepimiz duygusal insanlarız ve etkilendiğimizi açıkca belli ederiz.

 

Yazının Devamını Oku

Kurtulduk

3 Nisan 2011
UMUT’un 100. golü atma işi artık neredeyse Trabzonspor’un şampiyonluk yarışının önüne geçti. “Umut şu golü atsa da hem Trabzonspor hem de Türkiye bir rahatlasa ve kurtulsa” diyorduk ki Burak, “Yeter artık” dedi.

Golcülerin bazen kitlendikleri böyle zamanlar olur. Fakat, Umut’un durumu kilitlenmenin ötesine geçti biraz. Daha ilk 5 dakika içinde yakaladığı iki pozisyon var ki bütün kilitleri kırıp gol yaparsın. Enterasan olan bu duruma son verenin Umut değil de Burak olması.
Takımlar kötü gidiş yaşadığı zaman bu durumu atlatmak için kurban kesip, kan akıtırlar. Trabzonspor’da sıkıntılı geçen son haftalarda kazanmak için Burak’ın kırılan burnunu ve yarılan kafasını kullanıyor. Dahası, Trabzonspor bu sene Burak’ın etinden, sütünden hatta derisinden bile faydalanıyor.
Avantaj Fener’de
Bundan sonraki haftalar forvetlerin icraat yapmasına ve formlarına en çok ihtiyaç duyulan kritik haftalar. Sezon sonuna golcüleri daha iyi durumda olan iki takımdan biri şampiyon olacak. Bu açıdan bakarsak Fenerbahçe’nin daha avantajlı ve daha üretken olduğu bir gerçek. Trabzonspor’un pozisyon üretme konusundaki sıkıntısı, girdiği pozisyonları gol yapma problemi yanında hiç kalır. Sadece Umut girdiği pozisyonların yarısını gol yapsa sorun kökünden hallolur.

Sorun olanlar

- SELÇUK: Haftalardır transferi yüzünden bir düşüş yaşıyor. Bildiğimiz Selçuk, bundan çok daha iyilerini yapar.
- JAJA: Trabzonspor için şampiyonluğun ne anlama geldiğinin farkında olmasa gerek. Daha ciddi olmalı.

Yazının Devamını Oku