Bu yapıyı oluşturan temel etkenler hem kendisinin Galatasaray’daki son dönemi, hem de Galatasaray’ın son 3 yılda yaşadığı çöküş sonucu beklentinin yüksek ama sabırsızlığın had safhada olması.
Dolayısıyla Galatasaray’ın yeniden başlayacağı bir dönemde Fatih Hoca’nın da yeniden başlaması lazım. Yani geçmişte yaşananları karşısında bulmamak için astığı ceketini tekrar giymemeli. Bugünün Galatasarayı’na uygun, geleceğin çizgilerini taşıyan, yenilenmiş, renkli, farklılaştığı çok belli olan yeni bir ceket gerekliliği var.
Galatasaray’ın dibe vurmuş halinden çıkacağı, hatta geçen kötü 3 sezonu çok çabuk unutturacağı bir dönem başlıyor. Müneccim değilim ama şundan eminim. Galatasaray bir daha bu durumlara düşmez, hatta yine çok başarılı olacağı dönemleri yaşar. Sebepleri mi? İşte tespitlerim...
- Galatasaray’ın dibe vurmuş olması ve küçük düzeltmelerin bile büyük etki yapacak olması.
- Yeni yönetimin ve içindeki doğru isimlerin tecrübeleri ile problemleri çözme becerisi olması.
- Fatih Hoca’nın yeniden kazanmaya mecbur hali ve bu durumun ortaya çıkaracağı rekabet.
- Florya’nın tekrar maçların asıl kazanıldığı, personelin ve futbolcuların birbirini sevdiği bir ortam haline dönüşecek olması.
Neydi Trabzonspor’a maç kazandıran;
Sonuna kadar mücadele.
Çabuk ve öne doğru oyun.
Yardımlaşma ve iyi defans.
Trabzonspor, kendisine maç kazandıran bu özelliklerini yine kullandı ama ortada farklı bir durum vardı. Bu sefer karşıda, Trabzonspor görünümlü İstanbul Büyükşehir Belediyespor takımı vardı. Rakibinin en iyi özelliklerini alıp Trabzonspor’a kullanabilecek yegane takımdı Belediyespor. Maçın hemen başlarında başarılı da oldular ama o kadar.
Belediyespor defansının göbeğinde oynayan Can-Metin ikilisinin bariz hataları maçı daha 10’uncu dakikada bitirdi. Bu durum strese girmesi muhtemel Trabzonspor’u ve aynı zamanda seyirciyi rahatlatarak, maçın kolay geçmesini sağladı.
Trabzonspor’un, özgüven ve rahatlık ikilisini arkasına alınca neler yaptığını bütün sezon boyunca gördük. Fakat Trabzonspor Can-Metin ikilisinin ikramlarını daha ilk yarıda değerlendirse, maçın ikinci devresini oynamaya gerek kalmazdı.
Maçın başlangıcına bakınca insanların Galatasaray’a ilgi göstermelerine ve seyretmelerini neden gerektirecek birşey olmadığı gerçeği karşımıza çıkıyor ve ilgisizliğin ana sebebi belli oluyordu.
Galatasaray bugüne kadar yenilebilecek her türlü golü yedi. Bunların içinde olmayacak kadar garip goller de vardı. Normalde bir takımın 4-5 sezonda yiyebileceği şans gollerinin tamamını bir sezonda yiyen Galatasaray, bu serinin benzer bir golünü yiyerek yanıltmadı.
Cimbom itina ile gol nasıl yenilir bu sezon hep gösterdi. Bu sezon tarihe geçti ama aynı zamanda geleceğe çok yardımı olacak maçlar ve olaylar yaşandı.
Culio-Yekta ikilisiGalatasaray’ın orta sahası Culio ve Yekta gibi topla iyi oyunculardan kurulu olunca;
G.Saray rakipten baskı yemedi ve kendi alanından hem rahat hem de çabuk çıktı.
Bu ikili aynı zamanda öne oyunu bildikleri için topsuz koşular ve paslarla etkili oldular.
Top alabilme ve saklayabilme özelikleri olduğu için defans boş yere uzun top atmadı.
Bu seçim şimdiye kadarki hiçbir seçime benzemiyor. Tarihinin en kötü günlerini yaşayan Galatasaray için bu seçim ‘yeniden doğuş’ kadar önemli. Genel Kurul’un doğru başkan ve doğru yönetimi seçmesi çok önemli. Galatasaray’ın düştüğü çukurdan çıkma, hatta sıçramasının başlangıcı olacak bu seçimin geç de olsa yapılıyor olması güzel.
Şimdi başkan adayları ve fikirleri yarışmaya başladı. Tabii başkan adayı kim olursa olsun beklenen tek şey futbol takımının eski zevk veren, iyi futbol oynayan ve stadına yakışan bir görüntüye dönmesi. Kimse kalkıp da bu saatten sonra mali anlamda yapacaklarını sıralayarak seçim kazanacağını beklemesin. Öyle olsa Adnan Polat hala başkanlığa devam ediyor olurdu.
Sadece iyi transfer yapmak yetmez
Üyelerden oy almayı sağlayacak yegane kriter; yapılacak teknik direktör ve futbolcu transferleridir. Bunu en mantıklı ve en akılcı şekilde anlatan ya da yapabileceğine inandıran aday başkan olacaktır. Hoş benim için Galatasaray’ı düzlüğe çıkaracak, hatta çok daha çabuk toparlanmasını sağlayacak kriterler bunlar değil, onu ayrı yazacağım. Ama başkan adayları içinde iki isim ön plana çıkıyor. Hal böyle olunca ben de onların artılarını ve eksilerini sıralamak istedim...
Tecrübe, güç, prestij ve güvenilirlik
- Mehmet Helvacı, kulübün sıkıntılarını ve problemlerini direkt yaşamış ve bilen bir başkan adayı iken; Ünal Aysal, ekibini sorunları bilen ve çözebilecek isimlerden oluşturmuş bir başkan adayı.
- Ünal Aysal, tecrübesizliğine rağmen, istenen ve güçlü durumdaki aday konumunda iken; Mehmet Helvacı, tecrübeli ama mevcut yönetimde yaşadıkları yüzünden prestij kaybetmiş bir aday.
Şenol Hoca’nın sorun çözücü özelliğine katkı yapan ve taktik başarısını ortaya koyan bu değişim çok doğru ama belki de geç kalınmış bir hamle oldu. Trabzonspor şampiyonluğu kaybederse bu doğru hamlenin gecikmişliğinin sonucu kaybeder. Bu değişiklik 4-5 hafta önce yapılsa, bordo mavililer o problemli dönemi yaşamaz ve puan kaybetmezdi. Şenol Hoca, belki Umut’u kaybetmemek adına bu hamleyi daha önce yapmamıştı ama bu sayede; birincisi Umut’u kaybetmedi, ikincisi Trabzonspor daha güçlü yarışa tutundu, üçüncüsü kenarlar etkili ve genel oyun daha iyi oldu. Peki Şenol Hoca ne yaptı?
Brozek’i uca tek forvet yaptı.
Umut’u önden kenara aldı.
Egemen’i sol bek yaptı.
Bu değişimlerin sonucu ne oldu?
Brozek hem top saklayabilen hemde servis yapıp ara pası atan bir oyuncu olduğu için Trabzonspor rakip alanda daha fazla ve etkili kalmaya başladı.
Burak rakiplerin tek hedefi iken, Brozek sayesinde rahatladı ve hem top sürmek, hem servis yapmak hem de gol atmak zorunda olmaktan kurtuldu ve daha etkin oldu.
Aslında rakip Gaziantepspor’a bakınca bu tercih doğru. Çünkü genelde rakibin sağ kenarında Maglev’in futbolcu versiyonu Sosa veya Popov oynuyordu. Böyle etkili oyuncular karşısında Cale’yi oynatma riskine girmek rakibe açık vermekti. Ayrıca Egemen’in oyununu görünce Cale’nin sol bek olup olmadığı konusunda soru işareti belirdi.
Oyunun başladığı ilk saniye ile penaltı ve kırmızı kartla maçın bittiği 20 dakikalık bölümde çok istekli ve arzulu bir Trabzonspor vardı. Kırmızı kart Trabzonspor için avantaj oldu ama zaten maç eksiksiz de devam etse yine aynı şekilde Gaziantep yarı alanında geçecekti.
NİYE FARKLI...TRABZONSPOR’un son haftalardaki sıkıntı yaşayan, gol atmakta zorlanan ve yarıştan artık kopar denilen halinden halinden çok farklı bir görüntüsü vardı. Çünkü;
Şenol Hoca sahaya kazanmak için değil kesinlikle kazanmak için bir kadro sürdü. Oyuncularını doğru yerlere ve etkili olacakları şekilde yerleştirince bu galibiyetin gelmesinde 1 numaralı ismi oldu.
Dany ve kırmızı kart yanyana gelince olay bitti. Zira Dany yerine başka bir isim atılsa Gaziantepspor takımı bu kadar çabuk dağılmazdı. Birde bunların üstüne penaltı olunca maçın bitiş düdüğü öttü.
Egemen bir sol bekten beklenenin fazlasını, Tolga oynamaya başladığından beri hep daha iyisini, Burak atması istenilenden fazlasını, Brozek, Jaja, Serkan ve Selçuk da bekleneni verince daha rahat kazanan bir Trabzon ortaya çıktı.
ÇAKIRKEYF.....İKİNCİ yarı artık kazandık rahatlığıyla oynayan Trabzonspor’da dengeleri değiştiricek karar Cüneyt Çakır’dan geldi. Nasıl Dany’nin pozisyonu kırmızı ise Glowacki’nin de pozisyonu net kırmızı. Bu kart çıksa ne olurdu derseniz. En fazla maç dengelenirdi ama sonuç değişmezdi. Bu kararın haricinde ikinci yarıda kayda değer birşey de olmadı. Zaten iki takım da maçı rolantide oynadı ve bitirdi.
Aslında normal bir durum. Bir tarafta sansasyonel transferler yapmasına rağmen ligden kopmuş ve kupaya konsantre olmuş Beşiktaş, diğer tarafta lig yarışına aylar öncesinde veda etmiş ve beklentinin sıfır olduğu Galatasaray.Yani taraftarı, camiaları, spor kamuoyunu ve basını heyecanlandıracak hiçbir şey yok.
Maç için stada gelenlerin bir sebebi vardı. Beşiktaşlılar Quaresma’yı, Galatasaraylılar Arda’yı seyretmeye gelmişti. İki takımın benzerlikleri vardı.
Her iki hoca da kalabalık orta saha ile oynadı. Sonuç: Daha kaliteli olan Beşiktaş kazandı.
Her iki hoca da tek forvet ile sahaya çıktı. Sonuç: Daha kuvvetli ve istekli olan Bobo daha faydalıydı.
Her iki hoca da kazanmak için oynadı. Sonuç: İyi müdahele eden ve isteyen Tayfur Hoca kazandı.
Her iki hoca da bir oyuncusuna güvendi. Sonuç: Yeteneklerini daha fazla sahaya veren Quaresma sonucu belirledi.
Her iki hoca da açık futbol oynattı. Sonuç: Daha az hata yapan Beşiktaş defans dörtlüsü kazanan oldu.