17 yaşımdayım. Aslında sorunum basit algılanabilir hatta yetişkinlerin düşüncelerinde ergenlik sorunu da gelebilir. Ama ben panik atak hastasıyım. Babam ve anneme anlattım, kaygılarımın olduğunu, kendimi kötü hissettiğimi... Anlamadılar, dinlemediler bile...
Her ikisi de 6 seneyi aşkın süredir ayrılar.
Yaşadıklarını, benim yaşadıklarımla, daha beni dinlemeden kıyaslıyorlar. Babam bana sürekli insanların kaygıyla büyüdüğünü anlattı.
Kaygımın sevdiğim insanların ölebilecekleriyle alakalı olduğunu düşündü. Oysa ona anlatmamıştım, anksiyete bozukluğu yaşadığımı.
Annem de babam da yaşadıklarımın saçmalık olduğunu söylüyor.
Kimse dinlemiyor beni, herkes o kadar koşuyor ki... Dünyayı yok ettiklerini göremiyorlar.
Paraya tapıp paraya âşık oluyorlar.
Size kızımla olan sorunlarımı anlatmak istiyorum. Çünkü işin içinden çıkamaz oldum. Kızım 15 yaşında ve çok erken, 12 yaşında ergenlik dönemine girdi. Babasıyla 8 yıldır ayrıyız, o da evlendi. Zaten çocuklarla ilgisi yoktu, bir yabancı gibiydi... Hâlâ da öyle. Ama büyük kızım çok kinci.
Babasından ayrıldığım için beni suçluyor. Benden nefret ediyor, annemden bile... Onun ölmesini istiyor. Sürekli yalan söylüyor ve gezmek istiyor. Sürekli para harcıyor. Benimle ve annemle kavga ediyor. Sürekli mutsuz olduğunu söyleyip duruyor.
Yanlış yaptığını söylediğimde benimle kavga ediyor.
Beni, hiç umursamıyor. “Beni kimse sevmiyor” deyip sürekli kendi kendine dertleniyor. Zaten hayattan hep şikayet halinde...
Ondan küçük 13 yaşında bir kızım daha var.
Çok akıllı, ne desem yapıyor... Hayatta neyin doğru, neyin yanlış olduğunu anlattığımda anlıyor. 15 yaşındaki kızıma ise hiçbir şey anlatamıyorum. 3 defa intihar etmeye kalkıştı. Kurtardık...
Ne yapacağımızı şaşırdık. Babasının ailesini çok seviyor ama onlar da kızımı bana karşı kışkırtıyor.
24 yaşında üniversiteden yeni mezun olmuş bir erkeğim. Bundan iki yıl önce konuşmaya başladığım, sonra sevgili olduğum bir kız vardı. Ailelerimiz de bizi biliyordu. Hem aynı şehirde okuduk hem de aynı semtte yaşıyoruz ve aynı anda mezun olduk.
İlk başlarda o istemiyordu. Hep “Kafam karışık” diyordu. Hayatında birisi olup olmadığını sorduğumda olmadığını söylüyordu.
Buna güvenerek yola çıktım, tanıştıktan 5 ay sonra da ilişkimiz başladı. Hep soğuk davrandı ve sorun yaşadığımızda sinirli bir yapıda olduğundan bahsediyordu.
Sevgisinden hiçbir zaman tam emin olamamıştım.
Telefonundan kendi elimle sildiğim yabancı bir erkeği tekrar eklemişti ve bana yalan söylemişti. Üstelik bu genç evliydi. Bunun gibi birkaç olay daha oldu. Ama ben yine inanmayı seçtim çünkü beni sevdiğini söylüyordu.
Mezun olup memlekete gittikten sonra, aynı semtte oturmamıza rağmen araya soğukluk girdi ve ailesi maddi konulardan bahsetti.
Erkek olarak bu gururuma dokunmuştu çünkü yeni mezun olmuştuk, bu konulara değinmek için çok erkendi. O ise sorun olmayacağını, hayatımdan gitmeyeceğini ve dik duracağını söylemişti.
Ben 30 yaşında, bekar bir kadınım. Özel ders vererek hayatımı kazanıyorum.
Ama bu yüzden kendime zaman ayıramıyorum. İlk başlarda bunu pek önemsemiyordum. Fakat şimdi hayatı ıskaladığımı düşünüyorum.
Annem ve babamı erken yaşta kaybettim. İki kardeşimin sorumlulukları benim omuzlarımda.
Onlara rahat ve güzel bir yaşam sunmak için çırpınıyorum.
Her zaman örnek bir abla olmaya çalışıyorum. Ama bunu ne kadar becerebiliyorum, bilmiyorum...
Dertlerimi de onlarla paylaşamıyorum...
Maddi durumum çok iyi ama anladım ki para mutluluk getirmiyor.
Ben 46 yaşında, üniversite mezunu, emekli olmak üzere olan, kendi ayakları üzerinde duran ve maddi sorunu olmayan bekar bir kadınım. Bundan 3 buçuk yıl önce biriyle tanıştım ve ondan etkilendim. Yıllarca aşkta yüzüm gülmedi.
Gençken kısa süreli bir evlilik yapmıştım. Tanıştığım şu anki nişanlımı aşk konusunda son fırsatım olarak gördüm.
Nişanlım da daha önce bir evlilik yapmıştı ve de parasal çok sorunu vardı. Bunları sorun etmedim.
“Nasıl olsa benim gelirim var, onunla paylaşırım. O da işlerini düzeltir” diye düşündüm. Ancak bu süreçte, işlerinde, maddi durumunda fazla bir ilerleme olmadı.
Birlikte yaşıyoruz. Evin tüm giderlerini ben karşılıyorum. Nişanlım iyi niyetli bir insan. Para kazandığı zaman bana verir, fakat bu desteği çok yetersiz kalıyor.
Evin tüm giderlerini düşünen, planlayan ve ödemeleri yapan benim. Ayrıca nişanlım, onun işlerine destek olmamı da bekliyor.
Bazen diyorum ki, “Ben hem kadın, hem erkek, hem de onun asistanı olmak zorunda mıyım?”
Türkiye’nin en büyük iş örgütleri arasında yer alan ve geçtiğimiz sene kadın erkek eşitliğine dikkat çekmek için adındaki işadamları ibaresini iş insanları olarak değiştiren Ege Genç İş İnsanları Derneği (EGİİD) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Aslan, kadına karşı şiddetin vahşi bir yaklaşım olduğunu belirtti. Aslan, aile içi şiddetin de dikkat çekilmesi gereken önemli bir başlık olduğunu hatırlattı.
Aile içinde kadının ekonomik statüsünün yükseltilerek birçok sorunun baştan toplumsal olarak bertaraf edilebileceğini vurguladı. EGİİD Başkanı Aslan’ın şiddete karşı düşüncelerini sizinle de paylaşmak isteriz:
“Kadına yönelik şiddet, insan haklarının en yaygın ihlallerinden biri olarak, sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel hayata katılan kadınları etkiliyor. Türkiye’de her 10 kadından 4’ü hayatları boyunca şiddetin en az bir formuyla karşı karşıya kalıyor. İş dünyası olarak kadına yönelik şiddet konusunda farkındalık yaratmayı ve kadınların iş dünyasına katılımını daha etkin ve verimli hale getirmek için destek mekanizmaları ve yöntemleri oluşturmayı hedefliyoruz.
Kadınların iş dünyasında daha aktif rol almaları, yaşam standartlarını yükseltmeleri ve kadına yönelik şiddete son verilmesi için de iş dünyası olarak ortak projeler yürütmeyi planlıyoruz.
Kadınlara yönelik öncelikli çözülmesi gereken konulardan biri özellikle şiddettir. Böylesi vahşi bir yaklaşımı kınıyor, acil çözüm planlarının arkasında olduğumuzu vurguluyoruz.
Kadına yönelik aile içi şiddet kadınları sadece fiziksel ve psikolojik olarak etkilememekte aynı zamanda hukuki, sosyal, siyasal ve ekonomik statülerinin gelişmesini de engellemektedir.
Kadına yönelik aile içi şiddetin önlenebilmesine ilişkin vurgulanması gereken önemli bir husus, kadının iş gücüne katılımıyla ilgilidir.
Ben 1,5 yıllık evliyim ama 7 yıllık bir geçmişimiz de vardı. İlk tanıştığımızda ben 15, o ise 19 yaşındaydı. 2 yılı birlikte geçirdikten sonra o farklı bir şehre gitti ve orada biliyorum ki, beni defalarca aldattı. Bu yüzden pek çok kez ayrıldık, barıştık...
İşte bu şekilde onun hayatında çok fazla kadın oldu. O ilk aşkımdı, hayatımda sadece o vardı ve hep o oldu. Zamanla beni değiştiğine inandırdı ve sonuçta evlendik.
1 yıl boyunca sorun yaşamadık... Şimdilerde bir arkadaşıyla görüşüyoruz.
O da yeni evli ve ben arkadaşının eşini kıskanıyorum.
Bazen kıskançlığımın hastalık derecesinde olduğunu düşünüyorum.
Bana eskiden yaşattıkları yüzünden ona ve arkadaşına arada kötü davranıyorum.
Sonra ben de kendimi kötü hissediyorum ama kendime bir türlü engel olamıyorum.
Ben Almanya’da yaşıyorum, 34 yaşındayım.
5 ve 6 yaşlarında iki kızım var. 10 senedir evliyim ama resmi değil sadece imam nikahı.
Eşim “Düğünden sonra resmi nikah da yaparım” demişti ama yapmadı. Sanırım bundan sonra yapacağı da yok.
10 senedir dayağını ve küfürlerini yiyorum. Bir gün iyiysek, kendimi kandırıp “Artık düzeldi” diyorum ama yine aynı her şey.
Seneler önce ailesi yüzünden huzurumuz bozuldu sonra da çevresi nedeniyle. Çocuklar olduktan sonra aramızdaki farklılık büyüdü. Ve şimdi beni yatağından kovdu ve istemiyor. Çocuklarımın odasında kalıyorum.
Yaptığım yemeği yemiyor. Ve her kavga ettiğimizde bana karşı sevgisinin bittiğini söylüyor...
“Çocuklarımın geleceği için dayanayım” diyorum ve ne yapacağımı bilmiyorum. Onlara da kaç kez dayak attı. Birden parlıyor, bağırıyor ama yeri gelince de çok eğlendiriyor çocukları.