Merhaba Güzin Abla sana bu mektubu umutsuzca yazıyorum çünkü daha önce de yazdım ama cevap vermedin.
Ben 24 yaşımdayım, öğretmenim... 3,5 senedir kendisi polis memuru olan bir beyle beraberim. Ailemi, özellikle de babamı ikna edene kadar canımız çıktı desek yeridir...
Çok kötü sınavlardan geçtik, yıllarca ayrı kalmak zorunda olduk. Sonunda babamı zar zor evliliğe ikna etmişken, beni istemeye gelmeden önceki gece, babam birden aileye “gelmeyin” dedi.
Sebebi ise sevgilimin amcasının ayın 14’ünün salıya geldiğini sanıp, “ayın 14’ü salı müsaitseniz gelmek istiyoruz” demesi. Oysa gelecekleri tarih ayın 14’ü çarşambaydı... Babam ise bütün misafirleri salı gününe çağırmıştı, hazırlık yapmıştık. Yanlışlık olduğunu duyunca babam öfkeden deliye döndü.
Sevgilimin amcası defalarca arayıp “kusura bakmayın, fark etmemişim. İşlerden dolayı kafam yoğundu, özür dilerim” demesine rağmen babam kabul etmedi.
Her şey hazırdı, evimiz eşyalarımız, düğün davetiyelerimiz bile... Ama babam böyle haber yollayınca amcası da kırıldı, “artık asla istemeye gitmem” dedi.
Sevgilimin babası da amcasına “sen gitmezsen ben de gitmem istemeye” demiş. Şimdi ne yapacağımızı bilemiyorum.
1966 yılında, Amerika’nın tanınmış yalan makinesi uzmanı Cleve Backster, güvenlik görevlilerine poligraf aygıtının kullanımı eğitimini verdiği okulunda, sırf eğlence olsun diye, makinenin elektrotlarını kocaman yapraklı tropikal bir bitkinin üzerine yerleştirdi.
Yalan makinesi çeşitli korku, sevinç, şaşkınlık gibi durumların elektriksel değişimlerini ölçtüğüne göre, belki bitki de su dökünce seviniyordur, diye alaylı alaylı güldü.
Bitkiyi suladığında galvanometre zikzaklar çizerek aşağı doğru indi. Oysa yukarı doğru bir hareket bekliyordu Backster.
Yaprağını sıcak kahveye soktuğunda da beklediği tepkiyi görmedi. Sonunda kibriti alıp bitkiyi yakmayı düşündüğünde her şey değişti. Bitki çılgınca galvanometrenin ibresini tavan yaptırdı. İnanamadı Backster...
“Nasıl yani?” dedi kendi kendine, “bitki düşüncelerimi mi okudu?”
İnsanlık tarihinin önünde yeni bir dünya açılıyordu artık. Bitkilerin sadece düşünceleri okumakla kalmayıp, çevrelerindeki her şeyi hissettikleri de çıktı ortaya.
Kaynar suya atılan karideslerin ölümlerini, eline iğne battığında duyulan acıyı da hissediyordu bitkiler.
Hatta kilometrelerce ötede olunsa bile, yaşanan sevinç ve üzüntüleri de hissediyordu.
Merhaba Güzin Abla, biz eşimle 17 yaşındayken birbirimizi severek evlendik.
Şu an 36 yaşındayız. İki evladımız var... Hayatın yükü altında inişli çıkışlı, bazen iyi bazen kavgalı 19 yıl geçirdik.
Ancak geçen ocak ayında eşimde birtakım değişiklikler fark ettim.
Bize karşı bir soğukluk değildi ama kadınsı bir hisle bir şeyler sezdim ve telefon dökümlerini çıkarttım. Oldukça sık ve uzun konuşmalar yaptığını, kendisinden yaşça büyük bir kadın arkadaş edinmiş olduğunu gördüm. Kadının bekâr olduğunu öğrendim.
Aslında biz muhafazakâr bir aileyiz, bu bizim yaşantımıza oldukça ters bir durumdu.
İş sebebiyle başlayan bir ilişkiymiş. İş konularını konuşurken muhabbeti ilerletmişler.
Bu durumu eşime de sordum tabii. O kadınla bir sevgili gibi değil, arkadaşça konuştuğunu kabul etti. Yine de hatalı olduğunu fark ettiğini, çok pişman olduğunu söyledi ve özür diledi.
Merhaba Güzin Abla, ben 33 yaşında, 10 yıllık evli, 2 çocuk annesi bir kadınım.
Ayaklarım yere sağlam basar, tuttuğumu koparırım...
Maddi durumum oldukça yerinde, üniversite mezunuyum ve iyi bir işim var. Her zaman çok güzel olduğum ama en önemlisi akıllı ve başarılı olduğum söylenirdi. Şu an o güzelliğimden eser yok. Stresten o kadar yemek yiyorum ki, çok kilo aldım.
Annem vefat edince epeyce bir miras da kaldı. Evim var, son model arabam var, kısacası her şeyim var. Ama neye yarar, ben çok mutsuzum.
Zor bir çocukluk ve gençlik geçirdim. 5 kız kardeşiz. Zengindik ama hep fakir gibi yaşadık. Hep kısıtlandık.
Ben de 19 yaşında tanıştığım eşimle, 4 yıllık flörtün sonunda evlendim.
İlk oğlum doğana kadar çok aşık olduğumu düşündüm, belki de öyleydi.
Merhabalar Güzin Abla, ben bir kurumda çalışıyorum. 29 yaşındayım.
Aynı kurumdan bir abim beni eskiden çalıştığı hastaneden bir hemşireyle tanıştırmak istedi.
Ben de kabul ettim.
Tanıştık, oturduk sohbet muhabbet ettik. İki taraf için de çok olumlu bir görüşmeydi, bunu ikimiz de dile getirdik. Daha sonra görüşmeye, konuşmaya devam ettik. Beraber güzel vakit geçiriyorduk, eğleniyorduk.
Ben ondan hoşlanmaya başlamıştım... Bu arada aylar geçiyor, biz böyle görüşmeye devam ediyorduk. Tanışalı ve görüşeli 5 ay olacaktı neredeyse. Ben 15 günlüğüne memlekete izne gittim ama giderken de onu yanımdaymış gibi, kalbimde götürdüm.
Kısacası, izindeyken onu aramazlık sormazlık yapmadım. İznim bitti, ben döndükten tam 1 gün sonra hayatımdaki kişi, 2 kız arkadaşıyla beraber tatile çıktı.
Ve fark ettim ki benim onu aradığım sorduğum gibi o beni arayıp sormuyor. Aramız soğumasın diye ona “seni özledim” diye mesaj attım. Ve attığı cevap beni şoke etti.
Merhaba Güzin Abla, ben 43 yaşındayım, Almanya’da doğdum, büyüdüm. Bu yaşıma kadar hiç doğru dürüst bir ilişkim olmadı.
Bir sene önce biriyle tanıştım. Birbirimize uymadığımız halde ben yine de ona âşık oldum. Sanırım belki de ilk kez birisinin bana ilgi göstermesine aldandım. Bu şahıs bana kendini bekar olarak tanıttı. Yedi senedir Almanya’da olduğunu ve işçi olarak geldiğini anlattı. Gel zaman git zaman benden bir şeyler sakladığını anladım.
Bu yüzden sürekli kavga etmeye başladık. Kaç kez ayrıldım ama yine dayanamadım affettim.
Daha sonra, Türkiye’de geçmişte evli ve dört çocuk babası olduğunu öğrendim. Almanya’ya gelebilmek için Türkiye’deki eşinden ayrılmış ve Almanya’dan bir kadınla evlenmiş ve oturumunu alınca ondan da boşanmış.
Türkiye’deki eski eşiyle tekrar evleneceğine ve onları Almanya’ya getireceğine söz vermiş. Tam bu esnada benimle tanışıyor ve bana âşık oluyor.
O günden beri pandemiyi bahane edip Türkiye’ye gitmiyormuş. Eğer giderse ilk eşi ile tekrar nikâhlanması gerekiyormuş. Kendisi Doğulu olduğu için ailesi baskı yapıyormuş.
Bana söz verdi, “ne olur dişini sık, ben bu işi halledeceğim” dedi. Ama bir türlü ailesine açılamadı.
Son tartışmamızda bu ayın sonuna kadar müddet vermemi istedi. Ama bu esnada eski eşini ve çocuklarını Almanya’ya getirmek için başvuruda bulunduğunu öğrendim. Ay sonu geldi, bu kez arayıp babasının hastalandığını, Türkiye’ye gitmesi gerektiğini söyledi.
Merhaba Güzin Abla, ben 17 yaşında bir genç kızım. Bu zamana kadar yaşadıklarım beni çok yıprattı.
Artık kimseye güvenmiyorum, kimseyi sevemiyorum, arkadaşım bile yok, herkesten nefret eder hâle geldim.
Annem ve babam, ben 13 yaşındayken ayrıldı.
Babam kardeşimle beni hiç sevmedi, hiç ilgilenmedi.
Babam evlilikleri boyunca hem anneme hem de bize psikolojik ve fiziksel şiddet uyguladı. Annem zaten babamla severek evlenmemiş. Hatta ben doğduktan sonra intihara bile kalkışmış.
O yüzden o da bana ve kardeşime hiç iyi davranmadı. Annem, küçükken hasta olduğum için bile bana kızardı.
Babamla sürekli kavga ediyorlardı. Hatta ben 5-6 yaşlarındayken babam, anneme dedemin köyüne gitmek istediği için bıçak çekti. Olay o kadar büyüdü ki polisler geldi...
Sürekli yaşadığımız yerlerden taşındık ve farklı okullara gittim. Okulda da hiç arkadaşım olmadı, içine kapanık biri haline geldim. 13 yaşındayken annem, babamdan boşanmak istedi.
Sevgili Güzin Abla, fırsat buldukça yazılarınızı severek okurum. Benim derdim de kocam.
22 yıllık evliyiz, ikimiz de çalışıyoruz. Ama eşim 22 senedir ne ev kirasını, elektrik faturasını ödedi ne de mutfak masrafına karıştı.
Evimin geçimini, evladımın giderlerini hep ben karşılıyorum.
“Yardım et” dediğim zaman “Senin paran vardır” diye karşılık veriyor.
O kendi birikimini yapıyor. Hayalindeki arabayı aldı, emekliliğini bankaya yatırdı, ablasına borcunu ödesin diye yüklü bir para verdi.
Ben maddi destek istediğimde ise beni azarlıyor, yeri geldi mi saldırganlaşıyor.
Bir türlü yakamı bırakmıyor, beni daha çok kontrol altında tutuyor, bunaltıyor. Lütfen söyleyin, ne yapayım?