Benim 2.5 yıllık bir ilişkim var. Sevgilimi ilk gördüğümde bir heyecan hissetmedim.
Ama zaman içinde bana ve aileme karşı olan davranış ve tutumundan etkilendim.
Benden hoşlandığını belli ediyordu zaten. Annem de onun hakkında iyi şeyler söyleyince duygularına karşılık vermeye başladım ve sevgili olduk.
İlk çıkmaya başladığımız dönemde 10 bin lira kredi çekip araba almıştı.
Birinci yılımız geçince ailesi ve o, ilişkimizin bir adı olsun istedi.
Ben hem evi olmadığı için hem de borçtan dolayı korktum, ertelemek istedim. Zaten daha okulum da bitmemişti. Bu korkularımı ona söyledim. Ailemle de konuştum. “Borç neyse ama en azından bir evi olmalı” dediler.
Erkek arkadaşım da arabayı sattı, 10 yıllık kredi çekip ev aldı.
Eşim 40, ben 30 yaşındayım. İkimizin de ikinci evliliği. Benim ilk eşim vefat etti, o ise eşinden ayrıldı. Bu evliliklerden birer çocuğumuz var ama ikimizin ortak çocuğu yok.
7 yıllık evliyiz, bir yıl önce eşimi bir kadınla yakaladım. İlk başta inkar etti ve daha sonra bunu kendince normalleştirmeye başladı. Kısacası iki eşli yaşamayı düşündü. Bu durumu kabul edemedim ve evi terk ettim. Ama fazla sürmedi, 3 ay sonra barıştık. Kendisi bana mecburdu.
12 yaşında bir kız çocuğu var ve kızına kıyamıyor. Bu yüzden benimle evliliğini devam ettirmek zorunda hissediyor. Diğer kadınla ilişkisini bitirdiğini söylüyor ama ona güvenemiyorum.
Şimdi sıfırdan başladık ama evliliğimizde güven yok.Çok büyük bir aşk da heyecan da yok...
Eşim Aslan burcu, konuşması çok düzgün, kendine çok iyi bakan bir adam. Ayrıca hızlı yaşamayı sever.
Ben ise tam tipik bir ev hanımıyım. Yemek, temizlik, çocuklar ilgi alanlarım. Sevgilisinin fiziği ise çok düzgün. Beni sürekli onunla kıyaslıyor. Her gün, “Artık seninle yapamıyorum. İyi bir insansın ama boşanmalıyız” diyor. Ne istediğini bilmiyor. Ailem ona göre çok zengin, o yüzden de kararsız kalıyor.
Bir gün “Tamam, boşanalım” dedim. Sonra “Ben çıkmazdayım” cevabını verdi. Kendi bana 1 adım gelse, ben ona 10 adım giderim.
Ben 19 yaşındayım ve 4 senedir ciddi düşündüğüm bir ilişkim var. Normalde işimizi oturtup öyle evlenmeyi planlıyorduk. Ama ailem sürekli üzerimde baskı kuruyor. Fiziksel ve psikolojik şiddet var. Babam alkol alınca sürekli şiddete maruz kalıyorum.
Öğrencilik hayatımı yaşayamadım. 14 yaşımda evden kaçtım ama geri döndürüldüm. Aslında ailem suçluydu.
O yaşta babamın annemi aldattığını öğrenmiştim. Arkadaşlarım arasında alay konusu olmuştum.
Her şeyi sineye çekip, devam ettim ama son zamanlarda gerçekten çok zor bir hayat yaşıyorum. Her gün şiddet görüyorum.
Ayrıca evde hapis gibiyim. Şimdi evden kaçsam polis ya da ailem bana engel olabilir mi? ◊ Rumuz: Şiddet
YANIT
Sevgili kızım, açık açık yazmamışsın ama ailenin baskısı yüzünden sevdiğin gençle mi kaçmayı planlıyorsunuz? Ailen senin bu gençle evlenmeni istemiyor, sana bu yüzden mi şiddet uyguluyor yoksa?
Dünya üzerinde kutlanan ve farkındalık yaratmak için birçok faaliyetin yapıldığı 4 Ekim’de amaç hayvan haklarına dikkat çekmek ve hayvanların maddi kazanç ve eğlence aracı olarak görülmesini önlemek.
Eski zamanlardan beri iyi insanlar hayvanlara kötü muamele edildiğinin, aç bırakılıp şiddet gördüklerinin farkındaydı.
Vakıflar genel müdürlüğünün kayıtlarında Osmanlı’da, hayvanları korumak için vakıf kurulduğu görülüyor. Adı Sokak Hayvanlarına Bakmak ve Besleme Vakfı’ydı.
1822’de İngiltere’de ilk hayvanları koruma birliği kuruldu. Bir sonraki dönemde Hollanda’da oluşturulan hayvanları koruma federasyonunca 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü olarak kabul edildi.
Yayınlanan deklarasyonda genel olarak bütün hayvanların ister evcil isterse besi hayvanı olsun hepsinin yaşama hakkı olduğunu, eziyet edilmemesi gerektiğine dair karar alınmıştır.
Ben Şevval. 16 yaşına yeni basmış bir genç kızım. Okul birincisiyim, LGS’de çok iyi bir puanla fen lisesine yerleştim ama ailemin cam fanusta büyüttüğü de bir kızım.
Böyle bakıldığında “ne gibi sorunların olabilir” diye sorguluyor olabilirsin. Kendimden nefret ediyorum, aynaya bakamıyorum ve tiksiniyorum. Çirkinim, kiloluyum, sivilcelerim var. İnsanlar tarafından beğenilen biri değilim. “Neden böyle yapıyorsun” diyebilirsin.
Nedeni şu: 11’imden 13 yaşıma kadar akrabam tarafından tacize uğradım. Hem de neredeyse her gün. Aile apartmanında oturuyorduk ve bu yüzden sürekli birbirimize gidip gelmek zorundaydık.
Bir şekilde aileme bu durumu anlattım. Onlar da doğal olarak şikayette bulundu. Mahkemeler, soruşturmalar derken o kişi ceza aldı.
Sonrasında ben kendimi toplayamadım. Bir uzmana görünmek istedim. Ama ailem psikoloğa ihtiyacım olmadığını söyledi ve beni götürmediler.
Ben de kendimi yemeğe verdim. İnsanlar beni beğenmesin, bir daha böyle bir olay yaşamayayım diye kilo almak istedim.
Ve bu şekilde 90 kiloya kadar çıktım. Şimdiyse birini seviyorum ama kendimden nefret ediyorum. Ne yapacağım? Okula da gitmiyorum bir haftadır. Kimse beni bu durumda görsün istemiyorum. Kendimden nefret ediyorum. ◊ Rumuz: Tacize uğradım
YANIT
Arada yazılarınızı okuyorum ve birtakım ilişkilere çok yargılayıcı yaklaştığınızı görmekteyim. Aslında karşıdaki insana yardımcı olurken, biraz da zalim bir bakış açısından çıkıp o insanın penceresinden de bakabilmeliyiz.
Genel olarak söylüyorum bunu.
İnsanız, şu yaşam denen döngüde her şey bizler içindir kuşkusuz. Ne siz ne de ben “Asla böyle bir ilişkinin içine düşmem” diyebiliriz. Yarın ne olacağını bilemeyiz.
Belki “Benim amacım doğru yolu göstermek” dersiniz. Doğrular aslında görecelidir.
Evli birini seven bir kadına yahut bir erkeğe böyle katı yaklaşmak da kiminin doğrusu.
İçinde sevginin ya da samimi duyguların olduğu birçok ilişki sert üslubu hak etmiyor.
Belki yine dersiniz, “İnsanları yanlış yoldan geri döndürmeliyim” diye. Ama ben yine aynı fikirdeyim, doğrular ve yanlışlar görecelidir.
Ben 40 yaşında, 3 çocuk annesiyim. Çocukluğum kalabalık bir aile içinde ve çok sinirli bir baba yanında geçti.Babam annemi hep dövüyordu. 9 kardeştik. Hepsi avaz avaz bağırıyordu, komşular geliyordu ama hiçbir şey yapamıyorlardı.
O yüzden her şeyden çok korkarak büyüdüm. Annem genç yaşta vefat etti. Zaman geçti babam evlendi, herkes bir yere dağıldı. Sonra karşıma biri çıktı, çok merhametliydi.
Onu görür görmez sevdim diyemem... Sevmedim ama evlendikten sonra sevdim. Çünkü iyi bir insandı. 4 yıl çok mutluyduk. Ta ki kız kardeşimi yanıma alana kadar.
Ondan sonra her şey tersine döndü.
Şüphelerim başladı. Bir şeyler yolunda gitmiyordu, hissediyordum. Kız kardeşime “Hareketlerin hoşuma gitmiyor. Artık dön memlekete” dedim.
O ise “Yok gitmem. Hayallerim var, okuyacağım” cevabını verdi. Ne yapacağımı bilmiyordum, babamla konuştum.
Babam ise “Ne hali varsa görsün” dedi. Bunu nasıl yapabilirdim? Sonra nişanlandı ama bir türlü evlenemiyordu. Hayalleri çok büyüktü, çok şey istiyordu. Karşı taraf da bunu sağlayamıyordu. Böyle bir süre oyalandı. Sonra ayrıldı. Yani benim evimde 7-8 sene kaldı.
Ailelerin çocuklarına eziyet ettiği, şiddet uyguladığı konusundaki yazılarınızı okudum. Ben 63 yaşındayım, annem de 92 yaşında.
Kardeşim ve ben annemin bedduaları ve hakaretleriyle büyüdük. Babam vefat ettiğinde ben 20, kardeşim 15 yaşındaydı.
İnsan içinde bulunduğu vahameti fark edemiyor. Etrafınızdaki diğer aileler de çocuklarına iyi davranmadığına şahit olduğunuzda bunu normal zannediyorsunuz.
15 yaşındayken kötü davranmakla kötü sözler sarf etmenin iyi şeyler olmadığını fark ettim. İki kızıma da hiçbir zaman kötü söz söylemedim. Beni üzdükleri de oldu, kızdırdıkları da...
Kızlarımın özeline mümkün olduğunca saygılı davranıyorum. Zaman zaman bazı problemler yaşıyoruz, konuşarak hallediyoruz.
Hiçbir zaman kızlarımın birbirleri hakkında yaptıkları şikayetleri diğerine yansıtmıyorum.
Kızlarımla ayrı ayrı yaşadığım sorunları kızlarıma anlatmıyorum.