Paylaş
Ailelerin çocuklarına eziyet ettiği, şiddet uyguladığı konusundaki yazılarınızı okudum. Ben 63 yaşındayım, annem de 92 yaşında.
Kardeşim ve ben annemin bedduaları ve hakaretleriyle büyüdük. Babam vefat ettiğinde ben 20, kardeşim 15 yaşındaydı.
İnsan içinde bulunduğu vahameti fark edemiyor. Etrafınızdaki diğer aileler de çocuklarına iyi davranmadığına şahit olduğunuzda bunu normal zannediyorsunuz.
15 yaşındayken kötü davranmakla kötü sözler sarf etmenin iyi şeyler olmadığını fark ettim. İki kızıma da hiçbir zaman kötü söz söylemedim. Beni üzdükleri de oldu, kızdırdıkları da...
Kızlarımın özeline mümkün olduğunca saygılı davranıyorum. Zaman zaman bazı problemler yaşıyoruz, konuşarak hallediyoruz.
Hiçbir zaman kızlarımın birbirleri hakkında yaptıkları şikayetleri diğerine yansıtmıyorum.
Kızlarımla ayrı ayrı yaşadığım sorunları kızlarıma anlatmıyorum.
Ben bu şekilde denge kurmaya çalışıyorum.
Gelelim anneme... 92 yaşında, hâlâ bize psikolojik şiddet uyguluyor. Çok bencil bir insan, yıllardır idare etmeye çalışıyorum.
Anne-babalar çocukların kendilerine verilmiş birer hediye ve emanet olduğunun farkında olmalılar.
Ebeveynler aslında bir çocuğun doğmasının mucize olduğunun farkında olmalılar.
“Anne-baba hakkı ödenmez” diyorlar, doğrudur da...
Neden toplum, çocukların hakkından hiç bahsetmez? Yanlışlık buradan başlıyor.
Çocuğun hakkını gözeteceksin, ona eğitim, öğretim, kendi ihtiyaçlarını görebileceği beceriler verilecek.
Bunları yaparken de çocuğun fiziksel özelliklerini ve yaşını gözetmek gerekiyor.
Babam selamlaşmak, “Benden sana zarar gelmez demek” derdi.
Evladına zarar veren aslında memleketine, vatanına zarar veriyor. Sevgiyi, muhabbeti öğrenemeden yetişen gençler etraflarına zarar veriyor.
Yurdumuzda dirlik, düzen istiyorsak önce evlatlarımıza hak ettikleri gibi davranmalıyız.
◊ Rumuz: İnsan olmak zor
YANIT
Sevgili okurum, evet anne baba hakkı ödenmez, onları her zaman sevgiyle ve saygıyla el üstünde tutmak gerekir, dediğiniz gibi...
Ama işte sizinki gibi çocukluğunuzdan beri size eziyet eden, sevgisiz, şefkatsiz, bencil ve sadece hiçbir şey vermeden hep almak isteyerek evlatlarını büyüttüğünü zanneden anne ve babaların da bu saygıyı ve sevgiyi hak ettiklerini sanmıyorum.
Özellikle de benim en çok canımı yakan, televizyonlardaki kadın programlarında, şu çocuklarını bir erkek uğruna terk eden kadınlar. Örneğin evli ve 3 çocuk annesi kadının, bir erkeğe âşık olup evini, eşini ve çocuklarını terk edip giderken, geride bıraktığı çocuklarını hiç aklına bile getirmemesi...
Ya da eşinden boşanıp yeni biriyle evlendiğinde, yeni eşi çocuklarını istemediği için onlara sırtını dönebilen vicdansız anneler...
Sadece yeni hayatına bakıp, geride bıraktığı evlatlarını sanki kedi yavrularıymış gibi terk edebilen kadınlar. Kedi bile yavrularını bu kadar rahatlıkla terk etmez.
Ama sanırım bu programlar bize belki de hep var oldukları halde, göremediğimiz bu gerçeği anlattı. Anneler evlatlarının kıymetini bilmiyor, aylarca bedenlerinde büyütüp doğurdukları, belirli bir yaşa kadar getirdikleri evlatlarına hiç değer vermiyor.
Bir adam uğruna onları bırakıp gidebiliyorlar. İşte ben böyle iki arada kalan çocuklar için çok üzülüyorum.
Ve anne babalara sesleniyorum; eğer günün birinde terk edecekseniz, çocuk yapmayın. O çocuğa bu zulmü reva görmeyin.
Paylaş