Güzin Abla, sorunumu senden başkasına anlatamam. Lütfen ilgilen benimle.
Sevgilimle 9 aydır beraberiz. Ancak bir süredir eski sevgilim (aynı zamanda okul arkadaşımdı) beni rahatsız ediyor. Bu durumu, onu kaybederim korkusuyla sevgilime söyleyemedim.
Ama olay bir süre önce ortaya çıktı ve sevgilim çok kızdı. İntikamını almak için de başkasıyla bir gecelik beraberlik yaşadı.
Hatta bana o kızla fotoğraflarını attı. Şu an yaptığına pişman olduğunu söylüyor ama benim içim çok acıyor Güzin Abla. Onu nasıl affederim bilemiyorum.
Sence ne yapmalıyım?
RUMUZ: İÇİM ACIYOR
Ne kadar saçma bir tepki bu!
Sevgili Güzin Abla; belki de yaşıtız ama size “abla” deme geleneğini bozmak istemedim. Ben 64 yaşında bir SSK emeklisi hanımım.
Konu, tahmin ettiğiniz gibi emeklilere söz verilen şu banka promosyonu. Lütfen bizim de derdimize ilgi gösterin, çünkü sizi okuyan pek çok emekli var. Özellikle de hanımlar.
Size yaşadığım şu promosyon hadisesini anlatmak istedim. Eminim daha birçoklarının başına da gelmiştir.
Sürekli olarak gazetelerde, televizyonlarda emeklilere promosyon olarak maaş oranlarına göre bir kereye mahsus ikramiye verileceği anons edildi. Emekliler de bu ikramiyeyi sabırsızlıkla beklemeye başladı.
Önce şubat dendi, sonra mart... Daha sonra sigortalının sicil numarasının son iki rakamına göre aylara bölüneceği açıklandı. Örneğin benimki 02 olduğu için mart ayında ödeme yapılacağını öğrendim. Eşim ise ancak mayıs ayında alabilecekmiş promosyonu.
İşte şimdi yaşadığım hayal kırıklığını ve tüm emeklileri ilgilendirecek durumu açıklayacağım... Pek çoğu bunu bilmiyordur eminim.
1.5 yıldır emekli maaşımı aldığım bankaya başvurdum ve birtakım belgeler imzaladım. Sonunda bana ne dediler biliyor musunuz?
Güzin Abla merhaba... Ben 40 yaşını geride bırakmış, üniversite mezunu, iyi bir işi olan, oldukça da güzel bir kadınım. Kısa bir evlilik yaptım, yürümedi. Boşanmamın üzerinden 6 yıl geçti, o arada kimseyle görüşmedim.
Zamanla yalnızlığı hissetmeye başladım. Sonunda senin çok kızdığın bir işe kalkıştım ve internet kurbanı oldum!
50 yaşını geçmiş biri neden bu kadar yalan söyler abla!
Bana yurtdışında yaşadığını, orada yabancı bir kadınla evlendiğini, ama yabancı kadınların sevdayı, aşkı bilmediğini, günlük takıldıklarını, bundan sonra hayatında Türk bir kadının olmasını istediğini söyledi.
Arada darılmalar olsa da 8 ay kadar internetten yazıştık. Hiç konuşmadık.
Konuşmak istediğimde ilk karşılaşmanın romantik olmasını istediğini, bu yüzden konuşmak istemediğini söyledi.
Sık sık darılmamızın sebebi ise onun seksle ilgili konuşmak istemesi, benimse önce yüz yüze görüşmemiz gerektiği konusunda ısrarcı olmamdı...
İlk olarak bir apartmanın bodrumunda erkek arkadaşımla birlikte oldum. Bunu zorla değil, isteyerek yapmıştım. Ondan ayrıldıktan sonra hayatıma her giren erkekle beraber oldum.
Gitgide kalpsiz, hissiz bir insan olmaya başlamıştım.
Ne sevgiyi hissedebiliyordum, ne de ilişki sırasında zevk alabiliyordum. O kadar hissiz bir insan oldum ki etrafımdaki herkes çok değiştiğimi söylemeye başladı.
Hayatıma giren hiçbir erkekle düzgün bir ilişki kuramaz oldum. Bir gün biriyle, diğer gün başkasıyla beraberdim.
En sonunda biri çıktı karşıma.
Çok iyi, sevgi doluydu.
7 aylık güzel bir ilişkim oldu, bu süreçte sadece onunla beraber oldum. İlk defa biri tarafından bu kadar sevilip, değer görmüştüm.
Güzin Abla, derdimi daha önce kimseye anlatmadım. Ama içimden bir ses sana anlatmam gerektiğini söylüyor.
18 yaşındayım. 8 senedir tanıdığım bir kız var. Onca yıl kardeş gibiydik. Ama işin aslı ben onu çok seviyorum.
Başlarda, yani 10-11 yaşlarındayken sadece hoşlanmaydı. Zamanla hiç aklımdan çıkmaz oldu. Bugüne kadar hep kendime “Ona bir kere kardeş dedik, olmaz” dedim. Yanlış düşündüğümü geçen hafta anladım.
Evde yalnızdım, deli gibi alkol aldım. Sonra onu aradım. Ciddi ciddi konuşacaktım. Telefonu “Efendim kardeşim” diye açtı. Alkolün de etkisiyle gülmeye başladım. Aralıksız 10 dakika hiçbir şey demeden karşılıklı kahkaha attık. Ben kahkaha attıkça o da güldü. Onun arada “İyi misin oğlum?” demesi bile bana cenneti yaşattı.
Bugüne kadar hep yan yanaydık. Ailesini de tanıyorum. Ama kendimi öyle bir pozisyona soktum ki, işin içinden çıkamıyorum.
Sonuçta o 8 senedir beni kardeş olarak görüyor. Haliyle birbirimizin kirli çamaşırlarını da biliyoruz.
Benim için sorun değil. Ben onu kendimden çok seviyorum. Kucağında 8 çocukla da gelse kabul eder, onu dünyanın en mutlu kadını yaparım. Çocuklarını kendi çocuklarım gibi severim.
Kadınlara özgü bir günün var olması düşüncesi ilk kez 1910’da, Kopenhag’da düzenlenen Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda ortaya atıldı ve kabul edildi.
İki Dünya Savaşı arasında bazı ülkelerde kutlanması yasaklanan Kadınlar Günü, 1960’lı yılların sonunda Amerika’da da kutlanmaya başlayınca daha etkili gündeme geldi.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1977’de 8 Mart’ı “Dünya Kadınlar Günü” olarak kabul etti.
Kadınların yürüttükleri mücadelenin temelinde seçme ve seçilme hakkı, günlük çalışma saatlerinin, koşullarının ve ücretlendirmenin yeniden düzenlenmesi gibi konular var. Dünya Kadınlar Günü’nde bugün hâlâ ilk başlarda yapıldığı gibi eşitlik için, bağımsızlık için, politik haksızlıkların ortadan kalkması için, daha iyi yaşama ve çalışma koşulları elde edebilmek için çalışılıyor.
Türkiye’de ilk kez 1921’de “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlanan 8 Mart, 1975’te daha yaygın olarak kutlandı ve sokağa taşındı. Dünya Kadınlar Günü, Türkiye’de 1984’ten beri, kadın kuruluşlarının sayı ve çeşitliliğinin artmasının etkisiyle her geçen yıl daha geniş bir katılımla kutlanmaya devam ediyor.
Bütün bunlara rağmen Türkiye’de kadınların çok iyi durumda olduğu söylenemez.
İşte bazı rakamlar:
Güzin Ablacığım... Ben Sevim Arkan... İki arkadaşım Ayşe Köse ve Uğurcan Saban’la size sesleniyoruz.Allah’ın sessiz canlarına işkence yapan, şiddet uygulayan, tecavüz eden ve katleden, buna karşılık 250-400 TL ceza karşılığında serbest bırakılan insanların rahat rahat sokaklarda gezmelerini istemiyoruz.Çünkü bunlar çocuk tacizcileriyle, katillerle aynı suçu işliyorlar. Bunların çoğu, maalesef merhamet duygusu olmayan vicdansız kişilerdir. Ve bunlar için artık ağır cezalar istiyoruz. Hayvanlara işkencenin ve onları vahşice öldürmenin yasalarda kabahat değil artık suç sayılmasını istiyoruz. Ancak böyle cezaların caydırıcı olacağına inanıyoruz. Belediyelerin görevlerini tam olarak yapmalarını, kısırlaştırma ve aşılarının yapılmasını, böylece hastalıklarının önlenmesini, mama ve su odakları kurulmasını, ayrıca bu canların çöplüklere atılmamasını bekliyoruz.Onların da bir can olduğunun kabul edilmesini, yasaların da buna göre düzenlenmesini istiyoruz. Ben ve arkadaşlarım bu yola baş koyduk, sizlerden de destek olmanızı, sessiz canlarımız için sesimizi duyurmanızı istiyorum. Biz bu uğurda açlık grevine başladık. Bu açlık grevimizin 12’nci gününde, ölüm sınırına geldiğimiz için jandarma olaya el koydu ve bizi hastaneye kaldırdılar. Hayvanlarımızı ölüme terk etmemek için acele edilmesini istiyoruz. Artık bu canların yaşama hakkı olduğunu herkese gösterelim. Benim canım feda olsun ama yeter ki bu sessiz canlara dokunan eller kırılsın. Allah’a emanetsiniz, belki de bu benim son yazımdır. Lütfen bizlerin sesi sizler olun, sesimizi yetkililere duyurmak için başka çare bulamadık. Ancak sesimizi AKP Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç duydu ve bizi hastanede ziyaret etti. Eksik olmasın, bu konuda elinden gelen yardımı yapacağına söz verdi. Umarım sayın bakanımız da aynı duyarlılığı gösterir.Sevgi ve saygılarımla... SEVİM ARKAN
YANIT:
Çok sevgili Sevim Hanım... Hayatınız pahasına bu açlık grevine girerek kamuoyunun dikkatini çekmeyi başardınız bence. Ama asıl önemlisi yetkililerin, yasa koyucuların dikkatini çekmek... Onların vicdanına seslenebilmek.
Çünkü gerçekten sorun giderek büyüyor. Gün geçmiyor ki bir yerlerde onlarca köpeğin zehirlendiği, yavru köpeklerin tecavüze uğradığı haberleri canımızı yakmasın.
Son olarak Alanya’da 50 kedinin bir çöp konteynerinin civarında zehirlenmiş olarak bulunduğu haberini dehşetle izledim.
Bütün bunlar bu canların Allah’ın yarattığı varlıklar olarak görülmemesi, gereksiz ve rahatsız edici bulunması yüzünden... İnsanlar dünyayı paylaşmakta zorlanıyor, hayvanları eşya gibi görüyor.
Çünkü onun şu anki durumuna üzülüyorum. Üniversiteyi bitirdi, yüksek lisansını yaptı. Ama işsizdi ve ailesine daha fazla yük olmak istemiyordu.
Ben de onu telkin ediyordum. “Sana iş bulamazsak birlikte dershane kurarız” diyordum. Kendisi çalışmayı çok istiyor, çok azimli.
Ben de ona destek olacaktım. Ama o hiçbir şeyden memnun olmadı ve ayrıldık.
Ben lise mezunuyum. Türkiye’nin sayılı büyük firmalarından birinde satış-planlama uzmanı olarak çalışıyorum. Kendisi üniversiteli ama benim iş bilgim, tecrübem var.
8 yıldır ailemden uzak şehirlerde çalışıyorum.