Bazen tam ümitlerimiz kırılmışken, tam da artık “insanlık öldü galiba” diye düşünmeye başlarken, bir mucize oluyor. Sanki bir anda kabus bitiyor, bulutlar dağılıyor ve insanlık yeniden doğuyor. “Hayır, insanlık ölmemiş, vicdanıyla, merhametiyle karşımızda” diyebiliyoruz.
Evet, herkesin konuştuğu, tüm televizyon kanallarının yayınladığı, başta Ömür Gedik olmak üzere, hayvan koruma derneklerinin de işbirliğiyle sosyal medyayı ayağa kaldıran minik köpek Kuyu’nun hayata döndürülmesinden söz ediyorum.
Bu olay uykularımı kaçırıyordu, o küçük yavrunun 70 metre derinlikte kurtarılmayı beklemesi, her geçen gün hayata nasıl tutunacağı düşüncesi beni korkutuyordu.
Ama çarşamba sabaha karşı mucize gerçekleşti ve köpek günlerdir o kuyunun başında çırpınıp duran insanlar sayesinde kurtarıldı.
Başta Büyükşehir ve Beykoz İtfaiyesi olmak üzere, Türkiye Taşkömürü Kurumu, AFAD ekipleri, sivil hayvan koruma örgütleri, Bahçeşehir Fen ve Teknoloji Lisesi öğrencilerinin inanılmaz çabalarıyla Kuyu adı verilen yavru, düştüğü o derin çukurdan kurtarıldı. Kurtarma çabaları tam 9 gün sürdü.
Kuyu köpeği kurtaran herkesi kutluyor, çok teşekkür ediyorum. Hem bir can kurtardıkları için, hem de bir kez daha insanlık dersi verdikleri için.
Buna karşılık çok üzüldüğüm bir olayı da anlatmak istiyorum.
Güzin Abla, ben 22 yaşındayım. Bugüne kadar sadece iki kez ilişki yaşadım. Biri şu anda devam eden, değer verdiğim arkadaşım, diğeri bundan iki yıl önce biten, hüzünlü bir aşk hikayesi...
3 yıl kadar önce üniversite nedeniyle yaşadığım şehirden ayrılıp İzmir’in küçük bir ilçesine yerleştim. Ve orada ilk aşkımı buldum. Çok sevdim ve sevildim. Her şey o kadar güzeldi ki, hayatımın en mutlu günlerini onunla yaşadım ve günün birinde benim kaprislerim nedeniyle ilişkimiz bitti.
Hemen ardından okulum da bitince evime döndüm. Daha sonra ona ulaşmaya çok çalıştım, yokluğunu çok hissettim ama telefon numarasını değiştirmişti.
Ortak arkadaşlarımıza sordum, kimseden onunla ilgili bir bilgiye ulaşamadım. Bir süre sonra benim yaşadığım şehre taşındığını öğrendim... Yine de ona ulaşamayınca pes ettim.
Bir iş bulup çalışmaya başladım ve işyerimde şu anki erkek arkadaşımla tanıştım.
O çok iyi bir insan. Ona daha önce yaşadığım ilişkiyi anlattım. Saygı duydu. Benim için dünyanın en iyi insanı. Üzülmeyi hiç ama hiç hak etmeyen, çok dürüst ve mert bir insan...
Bir süre önce internette film, müzik indirilebilen bir siteye üye oldum. Orada diğer üyelerle de konuşulabiliyor. Bir ay önce o siteden bir kişi bana mesaj gönderdi. Sitede karşılaştığı bir sorunla ilgili fikir danışıyordu. Konuşmaya başladık. Adımı, nerede yaşadığımı sordu, ben de cevapladım ama farklı bir amacı olduğunu düşünüp konuşmayı o noktada bitirdim...
Size elbette aşıklardan, sevgiden söz edeceğim. Bu en çok beni ilgilendiren konu elbette. Ben bu köşede sürekli sevenleri, sevilenleri, sevgiden, aşktan yanıp yakınanları teselli etmeye çalışmıyor muyum?
Belki de insanlar, kimimizin unuttuğu sevginin pırıltısını bir kez daha anımsayabilirler bu günün şerefine...
Birbirini gerçek anlamda sevenler için sevgiyi hatırlamanın tek bir günü yok elbette.
Ama yine de tüm sevgililer her yılın bu 14 Şubat’ında birbirini daha bir özlemle, daha bir önemseyerek kucaklıyor.
Bu arada aşk nedir? Yürek çarpıntısı mıdır? Emek midir? Heyecan mıdır? Seks midir?
Bunu genelde okurlarım soruyor. Birçoğu sevmekten yorgun düşmüş ya da sevgi, aşk yüzünden acılar çekmiş...
Benden sevgiyi anlatmamı istiyorsunuz, sevgiyi, aşkı nasıl anlatsam size! Şairler, yazarlar, filozoflar bile tam anlamıyla açıklayamamış bu duyguyu.
Birileri tarafından tehdit ediliyordum. Aileme zarar gelmemesi için çabalamıştım.
Ama her şey ortaya çıktı.
Hata yaptığımın bilincinde olmama ve kendisine durumu saklama sebeplerimi söylememe rağmen eşim “Bana yalan söyledin, seni artık sevmiyorum” dedi ve boşanmak istedi.
Geçen hafta da bir ev tuttuğunu ve taşınacağını açıkladı. Eşyaları bölüşmeyi teklif ettim, kabul etmedi. Borçlanarak kendisine eşya alacağını söyledi.
Ben de evi kapatacağımı, daha küçük bir eve taşınacağımı, o yüzden eşyaların bir kısmını almasını söyledim.
“Sen o evi bozmayacaksın, istemiyorum” dedi. Ben de “Madem yollarımızı ayırdık, ben senin işlerine karışmıyorum, lütfen sen de karışma” dedim ama kabul etmedi.
Şimdi benden bir süre yurtdışında yaşayan abimin yanına gitmemi istiyor.
Merhaba Güzin Abla...Ben evli ve iki çocuk annesi bir kadınım. Evliliğim bitme aşamasında. Bunu da isteyen benim. Evliliğim baskı üzerine yapılan bir evlilik değildi, bilerek ve isteyerek başladığım bir yoldu. Bu yolu kendim için bir kurtuluş gibi görüyordum. Hep kendime ait bir evim ve yaşamım olsun istemiştim. Belki de bir aile içinde hiç yaşamadığımdandır... Eşim benimle severek evlendi. Ama benim ona karşı beslediğim duygu sevgi değildi. Zaten bunu ona her zaman söylemişimdir.O benim için bir yolun başlangıcıydı. Onu sevmeye çok çalıştım ama yapamadım. Sonra biri çıkageldi hayatıma. Onu gördüğümde, onunla konuştuğumda hissettiğim duyguyu daha önce hissetmemiştim. Aşık oldum ona.O da beni sevdi. Ama benim evli olmam, onun ise hiç evlenmemiş olması zamanla sorun yaratmaya başladı. Önceleri “her şeye rağmen seninle evliliği düşünüyorum” derdi. Daha sonra çocuklarımı bahane etmeye “Sadece seni istiyorum” demeye başladı. Sonra ise beni de çıkardı hayatından. Buna rağmen yine de aradı, sordu. Bir süre sonra bana hiç olmadığı kadar sert davranmaya başladı. Hayatından çekip gitmem için her şeyi yaptı. “Seni içime gömdüm, ben artık başkasına ait olmak istiyorum” dedi. Onu unutmaya çalıştım, yapamadım. Aklımdan silemedim onu ve dengem bozuldu. Ne yapıyorum, nereye gidiyorum, ne yiyorum, ne içiyorum bilmiyorum. Bazen yalnızca susuyorum, bazen olmadık şeye kızıyorum. Bu çıkmazdan kendimi nasıl kurtaracağımı bilmiyorum. Bir akıl ver bana Güzin Abla...
Evli olduğunu unutmuşa benziyorsun kızım. Ortada bir de iki çocuğun ve onların babası var. Bana kalırsa onlar bu durumu hak etmiyor.
Aşka saygım sonsuzdur. Gerçekten aşık olduğunu, hatta bir süre bu aşkının karşılık gördüğünü de düşünmüyor değilim.
Yine de ne düşünürsen düşün, “iyi ki bu beraberliğin devam etmemiş” demekten kendimi alamıyorum. Çünkü seni sevmiş de olsa, bu adamın uygun biri olduğunu düşünmüyorum.
Çünkü bir sözü bir sözünü tutmamış.
Önce seni çocuklarınla kabul ettiğini, daha sonra da sadece seni istediğini söylemiş. Bu bir anneye yapılacak en büyük haksızlıktır.
Çünkü insan bir annenin aşkı için bile olsa, çocuklarını kolay kolay terk edemeyeceğini bilir.
Güzin Abla, 11 yıldır tanıdığım biriyle 6 yıldır ilişkim vardı. Ama ailem sevdiğim adamı istemedi. Ben avukatım. Sevdiğim kişi ise muhasebeci. Ailem, hatta akrabalarım onu her fırsatta aşağıladı ve bana layık görmedi. Oysa o harika biri ve ben onunla çok mutluyum. Ne kadar uğraştıysam ailemi ikna edemedim. Sürekli isteklerimi yok saydılar. Onların rızası olmadan evlenemem sandılar. Ama ben onları dinlemedim ve 1.5 ay kadar önce evlendim. Düğünüme ailemden ve akrabalarımdan kimse gelmedi. Beni hainlikle, hatta namussuzlukla suçladılar. Ailem hâlâ benimle görüşmüyor. Aslında ben de onlara çok kırgınım. Beni yalnız bıraktıkları için onları affedemiyorum. İnsanın ailesi her koşulda yanında olmaz mı? Maddiyat karakterin önüne geçecek kadar önemli mi? Eşime baktığımda ne kadar doğru bir karar verdiğimi düşünsem de ailemi düşündükçe üzülüyorum. Sence hata mı yaptım?
Niye hata yapmış olacaksın ki kızım? Şu anda evlendiğin adamla mutsuz musun, evlendiğin için pişman mısın?
Mesleğini eline almış, hiç kimseye muhtaç olmayan, akıllı, ayakları üzerinde duran bir genç kadınsın.
Ailenin bu kadar direnmesine bir anlam veremiyorum.
İşsiz güçsüz bir genç mi, serserinin teki mi ki bu adam?
Hayır.
Onun da doğru düzgün mesleği var, kendi ekmeğini kazanabilen bir adam.
Güzin Abla daha 20 yaşında bir kızım. Ama gel gör ki aşık olacağım tuttu. O kişiyle geçen sene şubat sonunda tanıştık, hâlâ aklımda.
Bir buçuk ay sevgili olduk ama eski sevgilim beni arayıp sürekli rahatsız ettiği için ayrıldık.
Şimdi yine bir sevgilim var.
Onunla mutluyum, yani mutluydum.
Daha doğrusu öyle olduğumu sanıyordum.
Merhaba Güzin Hanım, ben 35 yaşında, eşinden boşanmış ve bir çocuğu olan, çalışan bir kadınım.
En yakın arkadaşımın eşine aşık oldum. Onların boşanmasına 1 ay kala ilişkimiz başladı.
Çok mutsuz bir evlilik geçirmiştim ve bu kişi benim ayaklarımı yerden kesmişti.
Bu durumu arkadaşıma anlatamadım. Daha sonra bunu bir şekilde öğrendi ve hayal kırıklığına uğradı. Şu an ben o adamla evlilik aşamasındayım.
Ona aşığım ve hiç sevmediğim kadar seviyorum, seviliyorum.
Beraber olduğum adam da bu şekilde düşünüyor. İkimizin de ayakları yerden kesilmiş durumda. Yaklaşık bir senedir beraberliğimiz devam ediyor ve her şey daha da iyiye gidiyor, ama ben arkadaşımı aklımdan hiç çıkaramıyorum.
Onların boşanmasına kesinlikle ben sebep değilim ve ben olmasam da zaten herkes kendi yolunda olacaktı.