Paylaş
Bunda kalkınma politikalarında tarıma yatırımı göz ardı edip, yanlışından dönen Dünya Bankası’nın payı büyük.
Dünya Bankası’nın 2008 yılında yayınlamış olduğu “Tarım Kalkınmanın Hizmetinde” başlıklı rapordan bu yana tarım hem gelişmiş, hem gelişmekte olan ülkelerin gözdesi.
Gıda fiyatlarındaki artışı da hesaba katarsak böyle olmaya devam edecek.
Son yazıda sözünü ettiğim ve önümüzdeki günlerde sık karşılaşacağımız “Milano Protokolü”nün üç hedefinden biri “sürdürülebilir tarım”.
Geçen hafta “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Rekabet Gücü” raporuyla TÜSİAD’ın da radarına giren tarım ana muhalefet partisi CHP’nin de üzerinde durduğu bir konu.
CHP Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin davetiyle geçtiğimiz cumartesi günü partinin tarım programını da açıkladığı Ankara’daki “Güçlü Çiftçi, Güçlü Türkiye” buluşmasındaydım.
Türkiye’nin her bölgesinden çiftçilerin, STK temsilcilerinin de sahneye çıkıp söz aldıkları buluşma oldukça renkli geçti.
Ordu, Giresun, Bursa, Adana, Edirne, Artvin gibi merkezlerden gelen üreticiler gerçekten pek dertliymiş.
Adana’da fiyat düşünce 30 bin ton portakal ağaçta kalmış.
Fındık üreticisi Fiskobirlik’ten ümidi kesmiş, kimseye derdini anlatamıyor.
Türkiye dünya fındık üretiminin yüzde 80’nini karşıladığı halde üretici bunun nimetinden yararlanamıyor.
Özetle yüksek maliyetin sıkıştırdığı üretici hem sesini duyuramıyor, hem zeytin yasası gibi tehlikelere karşı mücadele ediyor.
Ankara’daki buluşmaya katılan, 6 bin ağacın kesildiği Yırca köyünün muhtarı Mustafa Akın “Çanakkale’den Nizip’e tüm zeytin ağaçları tehlikede” diye zeytinin ölüm fermanı yasa tasarısı hatırlatıyor.
Artvin’den gelen üretici, dünyanın 100 doğal ormanından birinin olduğu Cerrattepe’de, Cengiz Holding bakır madeni için ağaçları kesmesin diye 1800 metre yükseklikte nasıl nöbet tuttuklarını anlatıyor.
Hep merak ettim.
Ağaç kesilmesin diye nöbet tutulan başka bir ülke var mı?
Çiftçiyi bu kadar küstürünce, bıktırınca, yüksek maliyetler nedeniyle zarara sokunca ne oldu biliyor musunuz?
Ankara CHP milletvekili Gökhan Günaydın’ın “CHP’nin Tarım Programı” sunumunda vurguladığı gibi son 12 yıl zarfında iki Trakya kadar tarım arazisi boş bırakıldı.
Buğdaydan örnek vermek gerekirse, Günaydın’ın TÜİK verilerinden aktardığına göre, 2002 yılında 93 milyon dönüm alanda buğday ekimi yapılırken, günümüzde 78 milyon dönümde buğday ekiliyor.
Bugün Rusya, Almanya, Ukrayna’dan buğday, İngiltere ve Hırvatistan’dan arpa, Gürcistan’dan saman ithal ediyoruz.
Mısır, soya, yağlı tohumlar, pamuk yine ithal ettiğimiz şeyler.
Yine Günaydın’ın hesabına göre son 12 yılda tarıma verilen destek 59 milyar lira.
Oysa tarım ve gıda ithalatına harcanan para 267 milyar lira.
Tarım desteğinin 4,5 katı ithalata gitmiş.
Peki CHP tarımı ayağa kaldırmak için ne çözüm öneriyor?
En çarpıcı olan birkaçını sayıyorum.
Şimdikinin 4 katı bir tarım bütçesi.
Litresine 4 liraya ödeyerek dünyanın en pahalı mazotunu kullanan çiftçiye mazotu 2 liradan vermek.
Arazi toplulaştırma suretiyle sulama randımanını yükseltmek, tarımla teknolojiyi buluşturmak.
CHP tarımsal yatırım seferberliğinin 13 yıl sonra tümüyle kendisini amorti edeceği iddiasında.
Uçtu uçtu 27 milyon ton buğday uçtu
CHP’nin Tarım Programı kitapçığında ilginç bir tablo var.
Gökhan Günaydın’ın da dikkat çektiği tablo 2003-2013 yılları buğday üretimiyle ilgili.
TÜİK bu yıllar arasında buğday üretimini 221 milyon ton, Uluslararası Hububat Konseyi ise 194 milyon ton olarak açıklamış.
İki kurum arasında 11 yılda oluşan fark 27 milyon ton.
Hangi kurumun verilerine inanacağız?
Paylaş