Paylaş
Başkonsolos, geçen gece yine alışılmadık bir şekilde sarayın kapılarını Hüsnü Özyeğin Üniversitesi bünyesindeki mutfak sanatları okulu Cordon Bleu öğrencilerine açtı. Fransız mutfağının vazgeçilmezlerinden ördek etini Türkiye’de tanıtmak amacıyla “Ördek Gecesi” düzenleyen Domenach, iş dünyasını, gastronominin önde gelen isimlerinin ve medyayı sarayda buluşturdu. Davetliler arasında olan Özyeğin Üniversitesi Mütevilli Heyeti Başkanı Hüsnü Özyeğin ile eşi Açev’in kurucusu Ayşen Özyeğin ile aynı masaya düştük. 2012 yılında dünyanın en prestijli mutfak sanatları kurumlarından biri olan Cordon Bleu ile işbirliği anlaşması imzalamış olan Hüsnü Özyeğin’in “bizim çocuklar” dediği gençler hem mutfakta maharetlerini gösterdiler, hem serviste.
Hüsnü Özyeğin’in, yaklaşık 100 kişiye hiç aksatmadan “ördek çeşitlemeleri” sunan Cordon Bleu öğrencilerinin bazılarını ismen tanıdığını şaşkınlıkla fark ettim.
Özyeğin, üniversitenin Gastronomi bölümünde dört yıllık eğitimden eğitim sonra Cordon Bleu sertifikasını da alan öğrencilerin hemen iş bulduklarını söylüyor.
Beş yıldızlı otellerin yanı sıra İstanbul’da yeni açılan lokantalar İngilizce bilen iyi eğitimli öğrencilerin peşinde.
Dünya gastronomi arenasında boy göstermeye de hazırlar.
FERİT ŞAHENK İŞBİRLİĞİ
Özyeğin Üniversitesi’nin Cordon Bleu mezunlarına ilgi gösteren isimlerden biri de yeme-içme sektöründe cirosunu giderek arttırmakta olan Ferit Şahenk. Ferit Şahenk ile Cordon Bleu arasında işbirliği konusunda görüşmeler devam ediyormuş. Ördek gecesinin davetlilerinden Turyid (Turizm Restaurant Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği) Başkanı Kara Demirer ile sektörün insan kaynağı ihtiyacını konuşuyoruz. İstanbul’daki lokanta, kafeteya türü işletmelerin sayısı 15 bin ila 17 bin. Türkiye çapında sayıları 115 bine dayandığı tahmin edilen işletmelerin elde ettiği cironun yarısı İstanbul’dan. Türkiye ekonomisinin çok üzerinde büyüyen yeme-içme sektörü için insan kaynağı son derece önemli. Kaya Demirer, hem mutfakta, hem serviste kalifiye eleman açığının olduğunun altını çiziyor. Zira sektör son 20 yılda yapı değiştirmiş durumda. Yıllar önce ağırlıklı olarak meyhane, kebapçı olarak algılanan yeme-içme sektörü, yabancı otel zincirlerinin yanı sıra yüksek eğitimli yatırımcıların, ünlü şeflerin devreye girmesiyle farklı bir boyuta taşınmış.
İSTİHDAMA KATKISI
Demirer’in dikkat çektiği gibi sektörün “istihdama” katkısı önemli. Gençler arasında işsizliğin yüzde 19.2’ye tırmandığı bir dönemde yeme-içme, hizmet sektörü önemli olanaklar sunuyor.
“Yatırıma göre istihdam oranı çok büyük. Diyelim 1 milyon dolara lokanta açıyorsunuz. İstihdam edeceğiniz kişi sayısı 100’u bulabilir” diyor Demirer. Sektöre giren gençlerin de hızla kariyer yaptıklarını, genellikle Avrupa standartlarında çalışma koşullarına sahip olduklarını belirtiyor. Gastronomi ayrıca hem Türkiye’yi daha iyi tanıtmanın, hem ülkeyi ziyaret eden turistlerden daha yüksek gelir elde etmenin yolu. Demirer’in vurguladığı gibi İspanya son 10 yılda gastronomiyi son plana çıkartınca turizm gelirlerini ikiye katlamış. Türkiye’de turistlerin harcaması kişi başına 900 dolar iken, İspanya’da 1500 doları buluyor. Dünyanın en iyi 10 lokantası arasında 3 tane İspanyol lokanta olması da yine ülkenin gastronomiye verdiği önemin sonucu.
Diyeceğim şu: Gastronomi Türkiye’nin altın bileziği.
Turizm okullarında alkollü içki servisi derslerini kaldırmak gibi şeylerle uğraşacağımıza bu sektörü istihdam, mutfağımızın tanıtımı, turist gelirlerini arttırmak için nasıl daha verimli hale getiririz diye kafa yorsak?
Paylaş