GÜNEY Kore’yi nasıl bilirsiniz? Kişi başı düşen milli geliriyle (33 bin dolar), yükselişteki markalarıyla ( Brandirectory’ye göre dünyanın en iyi 500 markadan 12’sine sahip) ekonomik bir dev.
Dünyanın en büyük 6’ıncı ihracatçısı, 7’inci ithalatçısı. Ar-Ge yatırımlarında yine rekortmen. Türkiye’de eğitim denince hemen akla Güney Kore modeli gelir.
Yoksulluktan uzun vadeli bir eğitim programıyla çıkması bizde “eğitim şart” diyenlerin asla dilinden düşmez. Yüksek öğrenime kayıt yaptıranların en yüksek oranı bu ülkede. Kısaca Güney Kore eşittir mucize.
Geçtiğimiz aylarda sohbet ettiğim Tayvan’ın Türkiye Büyükelçisi Yaser Cheng’in Made in Taiwan diye gururla saydığı saydığı Asus, Acer gibi markaların arasında mobil cihaz üreticisi HTC de vardı.
Dünyanın ilk dokunmatik ve elde tutulan cihazlarını tasarlayan, ilk Android akıllı telefonunu lanse eden HTC markasının yaratıcısı ve beyni bir kadın:
Cher Wang.
Wang, teknoloji dünyasının starları Facebook CEO’su Sheryl Sandberg ya da Yahoo CEO’su Marissa Mayer gibi fazla ön planda olan bir isim değil.
New York Times tarafından “kablosuz teknolojinin en güçlü kadını” olarak tanımlandığı halde son derece mütevazı.
“Dikkat çekmeye gerek yok” dediği kayda geçmiş.
Türkiye’de Bodrum ve Antalya’da bulunan Club Med’in CEO’su Henri Giscard d’Estaing, “Club Med’in Çinli olması en çok Türkiye’nin işine yarayacak. Zengin Çinlileri Türkiye’ye getireceğiz” dedi.
TURİZME “her şey dahil” kavramını getiren Fransızların efsane tatil köyü Club Med Çinli oldu.
2010 yılından beri Club Med’in ortaklarından biri olan Çinli Fosun şirketi geçtiğimiz günlerde markanın yüzde 93’ünü aldı.
65 yıllık efsanenin, Çin’in Warren Buffet’i olma yolundaki 47 yaşındaki milyarder, Fosun’un şirketinin sahibi Guo Guangchang nasıl satıldığını İstanbul’da Club Med’in CEO’su Henri Giscard d’Estaing ile konuştuk.
Fransa’nın 20. cumhurbaşkanı Valery Giscard d’Estaing’in oğlu olan Henri Giscard d’Estaing 2004 yılından beri Club Med’in CEO’su.
2002 yılından beri sırasıyla eğitim, kültür ve sağlık alanlarında verilen ödül daima sevinçle karşılanır.
Zira ödüle daima kendi alanlarında en iyi, en faydalı işleri yapanlara, gelecek nesillere en değerli armağanları bırakanlara kısaca dünyamızı aydınlatanlara gider.
Vehbi Koç ödülünü alanlar arasında, Profesör Dr. Türkan Saylan, Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil, Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi’ni kuran Prof. Dr. Filiz Ali, ödül töreni gecesi yan yana düştüğümüz Profesör. Dr. Nermin Abadan Unat aklıma gelen ilk isimler.
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç “Biz onlara ödül vermedik onlar bize ödül oldular” derken ne haklı.
Bu yıl eğitim dalında verilen Vehbi Koç ödülünün sahibi Profesör Dr. Ali Nesin ve Matematik Köyü.Matematik Köyü, belgeselinde izlediğimiz bir gencin dediği gibi “çölde bir vaha”.Çocuklarımıza rakamların büyülü dünyasını sevdiremediğimiz için hem eğitimde bir vaha, hem gerçek anlamda dağın başında, ıssızlığın ortasında bir vaha.
TÜRKİYE’NİN YILDIZI MATEMATİKLE PARLAR
Bundan altı yıl önce
Türk kahvesi Kültürü ve Araştırmalar Derneği işte bu 500 yıllık kültürü korumak ve geliştirmek üzere 2008 yılında kurulmuş.
Kurucuları arasında gazeteci Ahmet Örs, Unilever Gıda Pazarlamadan sorumlu Başkan Yardımcısı Mustafa Seçkin, Yiyecek-İçecek danışmanı Osman Serim, Atom Damalı, Mutfak Sanatları Akademisi kurucusu Mehmet Aksel, John Sytmen ve derneğin başkanı Merve Gürsel var.
Türk kahvesinin nasıl değerli bir kültürel miras olduğunu görmek mi istiyorsunuz?
Derneğin, Topkapı Sarayı’nda geçen hafta açmış olduğu “Bir Taşım Keyif” “Türk Kahvesinin 500 Yıllık Öyküsü” Sergisini gezin mutlaka.
İlk kez İstanbul’a Kanuni Sultan Süleyman döneminde Yemen Valisi Özdemir Paşa tarafından getirilen kahve Osmanlı’da ritüellerle ikram edilen bir içecek.
Aynen Japonların çay içme seremonileri gibi.
Kahvenin öğütüldüğü değirmenden, Kahvecibaşı’nın omzuna attığı işlemeli peşkirden, sırmalı “kahve puşidesi”ne kadar sergideki bin bir çeşit detay oldukça şaşırtıcı.
ÖZGECAN Aslan, Nuh Köklü, Çengelköy cinayetlerinden, Meclis’teki şiddet sahnelerinden ve de kar esaretinden önce Frankfurt’taki Ambiente Fuarı’nda Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı ile buluşmuştuk.
Memleketin sürekli değişen gerilimli gündeminde ötelemek zorunda kaldığımız o kadar çok önemli konu var ki.
Örneğin, Ambiente Fuarı’nda Arzum standında büyük ilgi çeken, Red-Dot tasarım ödüllü Türk Kahvesi makinesi Okka, kahvemizi aynen “simit” gibi dünyaya açacak “devrim” niteliğinde bir ürün.
Hangi ülkeye giderseniz gidin “espresso makinesi” olmayan bir “cafe” nasıl mümkün değilse günün birinde aynı şekilde “Türk Kahvesi” makinesi de yaygın bir şekilde kullanılabilir.
Murat Kolbaşı da bu umudu besliyor zaten.
“2003 yılında ilk piyasaya çıkarttığımız “elektrikli cezve” gibi Türk Kahvesi makinesi Okka dünyada kahve alışkanlıklarını değiştirebilecek bir ürün” diyor.
Dört yıllık bir Ar-Ge çalışmasının ürünü olan Okka’yı hayata geçirmek 2 milyon dolara mal olmuş.
Evladını feci koşullarda yitirmiş bir annenin çığlığı karşısında politikacıların neler söylediklerini merak ediyor musunuz?
Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır “Benim kızımın başına böyle bir olay gelseydi silahı elime alır cezasını verirdim”.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Öznur Çalık “Kadın cinayetleri artmadı, daha görünür oldu” diye buyurmuş.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam “idam cezasının tekrar gündeme gelebileceğini” söylemiş.
Kadına şiddet toplum olarak karşı karşıya kaldığımız en büyük sorunlardan biri.
Söyleşinin sonuna doğru “Suriyeli mültecileri düşününce geceleri gözünüze uyku giriyor mu” gibi bir soruyla muhatap oldu Esad.
Gözlerini kaçırdı.
“Ben de insanım” demekle yetindi.
İstanbul sokaklarında dilenmekte olan küçük Suriyeli çocukları gördüğümüzde akla düşen ilk soruyu sormuş BBC muhabiri.
Aslında o kadar çok soru var ki sorulması gereken.
Türkiye’de sayıları 2 milyonu geçtiği söylenen Suriyeli mültecilerin kamplarda barınmayanları karda kışta ne yapar?
Çocukları ne yer? Ne içer? Eğitime nasıl devam eder?