Dün öğle yemeğinde buluştuğumuz serginin sponsoru Akbank Yönetim Kurulu Başkan Suzan Sabancı Dinçer, “Zero, Geleceği Geri Sayım” Sergisi’nin yenilikçi, dinamik ama en önemlisi umutsuzluğu dağıtmak ve “beyaz sayfa” açmak konseptini barındırdığını söylüyor.
Türkiye’nin bugünkü koşullarında ayrı bir anlamı olan Zero Sergisi’nin “beyaz sayfa açmak” konseptine Sabancı Müzesi Müdürü Nazan Ölçer açıklık getiriyor.
Zero Akımı, İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’daki maddi, manevi yıkıma, umutsuzluğu son vermek isteyen bir avuç Alman genç sanatçının ortaya çıkardığı bir akım.
En belirgin özelliği, karanlığın antitezi ışığın, beyazın, şeffaflığın ön plana çıkartması.
Eserlerde kullanılan malzemeler altın, gümüş, alüminyum gibi parlak malzemeler.
Akımın ortaya çıktığı 1950’li yılların sonu Avrupa’daki bunca yıkım karşın ABD ile Sovyetler Birliği’nin uzay savaşını başlattığı yıllar.
Dolayısıyla akımın sanatçıları uzaya, gökyüzüne uzanan eserler de yapıyor.
Gani Müjde’nin ‘Kahpe Bizans’ filminin ikincisi geliyor. İlkokul çağındaki çocukların kompozisyonlarında ‘Kahpe Bizans’ sözcüklerini kullandıklarına bizzat tanık oldum. Nedir bu bizdeki ‘Kahpe Bizans’ takıntısı?
- Türkçede ‘Bizans’ denince entrika, arkadan vuran gibi şeyler ilk akla geliyor. Bizans’a dair mevcut önyargıların altında yatan sebepler var tabii ki. Siyasi ve ideolojik yaklaşımlar nedeniyle Bizans, Yunan tarihinin bir parçası olarak görülmüş. Bu algı dahi başlı başına yanlış. Dışlanması değil bilinmesi gerekir; zira Bizans kültürel mirasımızın önemli bir parçası.
‘Kahpe Bizans’ gibi filmler sanırım Bizans ile barışmamıza daha çok engel, öyle değil mi?
ALP Öğücü, 1930’lu yıllardan beri tekstil ile uğraşan ancak 2000’li yıllardan sonra “tekstilde daha fazla büyümeme” kararı alan Gaziantepli bir ailenin çocuğu.
Çorlu’da Marmara Pamuklu Mensucat adıyla Türkiye’nin en büyük entegre pamuklu iplik ve boyama tesisine sahip olan aile 2000’li yıllarda maliyetler artınca yol ayırımına gelmiş.
“Ya tasarım, konfeksiyon, perakende, gibi şeylere yönelecektik. Ya da ayrı bir iş koluna geçiş yapacaktık” diyor Alp Öğücü.
Danışmanlarla geleceğe yönelik çalışmaların yanı sıra bir “Aile Anayasası” da yapan Öğücü ailesi neticede tekstile veda ediyor.
Marmara Grubu olarak katma değeri yüksek enerji, kağıt ve hızlı tüketim mallarının pazarlama ve dağıtımında karar kılıyor. “Bugün kendi ihtiyacımızın 5 katı enerji üreten 75 megavatlık santralini kağıt üretimiyle birlikte planladık. Dağıtımda tekstildeki gibi zorluklarla karşılaşmamak için de dağıtım ve pazarlama ağı kurduk” diye anlatıyor. Yani tekstilden çıkınca yeni iş kolunda sağlam adımlar için her şey hesaplanmış.
DEĞİŞİK BİR PROFİL
GEÇENLERDE Torino’da düzenlenen Tesettür Giyim Forumu’nda, Türkiye’nin yıllık 39.3 milyar dolarlık bir harcamayla global tesettür giyim pazarının lideri olduğu ortaya çıktı.
Türkiye’nin ardından en çok harcamayı 22.5 milyar dolar ile Birleşik Arap Emirlikleri ve 18.8 milyar dolar ile Endonezya yapıyormuş.
İran 17.1 milyar dolar, Suudi Arabistan 16 milyar dolar ile listede dördüncü ve beşinci sırada.
Haberi okuduğumda, kısa bir süre önce Türkiye’de start up şirketlere en fazla yatırım yapan kişi olarak bilinen Hasan Aslanoba ile yaptığım sohbet aklıma geldi.
Aslanoba yatırım yaptığı start up şirketler arasında en hızlı, tesettür giysi satışı yapan e-ticaret sitesi Modanisa.com’un büyüdüğünü söylemişti.
Aslanoba’nın sayesinde irtibata geçtiğim Modanisa’nın kurucu ortağı ve Yönetim Kurulu Başkanı Kerim Türe tesettür pazarıyla ilgili değerli bir raporu paylaştı.
Torino’da açıklanan global tesettür giyim pazarıyla ilgili yukarıdaki rakamlar Thomson Reuters’in DinarStandard’ın katkısıyla gerçekleştirdiği yeni bir rapora dayanıyor.
DÜNYA Ekonomik Forumu önceki gün yayınladığı 2016 yılı yatırım trendleriyle ilgili araştırması şunu net ortaya koyuyor:
2016 yılında en çok doğrudan yabancı yatırım çekecek olan ülkeler büyük bir çoğunlukla gelişmiş ülkeler.
Yani yatırımcı maceraya atılmak istemiyor ve güvenli liman arıyor.
Danışmanlık şirketi A.T.Kearney’in, siyasi, ekonomik gelişmeleri ve regülasyonları temel alarak şirketlere danışarak oluşturduğu “Doğrudan Yabancı Yatırım Güven Endeksi”ne göre yatırımcıların en gözde ülkesi ABD.
ABD üç yıldan beri bu pozisyonunu koruyor.
A.T.Kearney’in anketine katılan CEO’ların yüzde 40’ı, ABD konusunda bir yıl öncesine oranla daha iyimser.
Aynı şekilde Çin de üç yıldan beri ikinci sıradaki yerini koruyor.
ÇİĞDEM Ertem, teknoloji devi Intel’in Türkiye, Afrika ve Ortadoğu’dan (META) sorumlu bölge başkanı.
Intel Yeni Teknolojiler Dünya Başkan Yardımcısı olarak Türkiye’den Silikon Vadisi’ne transfer olan Ayşegül İldeniz’in pozisyonunu üstlenmiş durumda.
Intel’de 11 yıllık bir geçmişi olan Çiğdem Ertem, ODTÜ mezunu bilgisayar mühendisi.
Öyle tabii de gündemimiz de kadar farklı, ne kadar başka yaşamsal gerçeklerle dolu olsa da yeryüzünün durumu ortada.
Daha dün AA, dünyanın en önemli iklim uzmanlarından Columbia Üniversitesi’nden Profesör James Hansen’ın iklim değişikliğinin insanlık için son derece tehlikeli sonuçlara yol açabileceğine ilişkin uyarısını haberleştirmişti.
Dikkatlerin Paris’teki İklim Zirvesi’ne çevrildiği bir sırada Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi’nin (EDAM), Türkiye’de yaptığı kamuoyu araştırmasında iklim değişikliğiyle mücadeleye pek umursamadığımız ortaya çıktı.
Araştırmada iklim değişikliğiyle ilgili nasıl bir politika izlememiz gerektiği sorusuna katılımcıların yüzde 28’i “fikrim yok” diye yanıt varmış.
Bu da şu demek:
Türkiye’de iklim değişikliği ve iklim değişikliğiyle mücadele konusunda kamuoyunun bilinçlenmesini sağlayacak tartışmalar yeterince yapılmıyor.
Her hangi bir fikir beyan etmeyenler bir yana bırakılırsa kamuoyunun yüzde 21 oranıyla en fazla tercih ettiği şık “hiçbir şey yapmama” politikası.
Platformda Kagider, Ka-Der gibi sık duyduğumuz kadın örgütlerinin yanı sıra Karadeniz Kadın Dayanışma Derneği, Kadın Mühendisler Grubu, Çanakkale Girişimci Kadınlar Üretim ve Pazarlama Kooperatifi diye daha az bildiğimiz örgütler de var.
Partilerin seçim vaatlerinde kadına yönelik politikalarını mercek altına alan, kadın emeğine yönelik çeşitli çalışmalar yapan KEİG en son ilginç bir projeye imza atmış.
“Uzun Lafın Kısası” başlıklı videoda, farklı çalışma biçimleri olan ve farklı meslekten kadınlara her gün karşılaştığımız ekonomiye ilişkin kavramlar sorulmuş.
Finans, istihdam, emek, tazminat, emeklilik, enflasyon, tüketim gibi kavramlar.
Çalışmanın çıkış noktası kadınların bu gibi kavramları anlamadığı önyargısı.
Geçenlerde sohbet ettiğim KEİG’den Gülnur Elçik’in özellikle vurguladığı gibi, ekonomi sadece ekonomistlerin, politikacıların haşır neşir olduğu öyle karmaşık, anlaşılmaz bir alan değil.
Hele günlük yaşamın tam göbeğindeki kadınlardan kopuk bir alan hiç değil.