Grubun Türkiye temsilcisi İtalya’nın eski Ankara Büyükelçisi Carlo Marsili. Ferrero’nun Latin Amerika, Güney Afrika, Çin,
Cenevre’deki operasyonlarının danışmanlığını emekli büyükelçiler yapıyor. Diplomasi işe yaramış. Fulci döneminde Ferrero cirosunu tam iki katına çıkartmış. 2005 yılında 5 milyar Euro olan ciro bugün 9.4 milyar Euro.
İTALYA’nın kuzeyindeki Piemonte bölgesinde üzüm bağları, trüf mantarı ve fındığıyla ünlü Alba diye küçük bir şehirde 65 yıl önce temeli atılan bir küçük imalathanenin bizim fındık üreticisinin de hayatına dokunacağı kimin aklına gelirdi?
Sözünü ettiğim küçük imalathane bugün 9.4 milyar Euro’luk cirosuyla dünyanın üçüncü büyük çikolatacısı Ferrero’ya dönüşmüş durumda.
Hikayenin başına dönersek, II. Dünya Savaşı sonrası İtalya’da kıtlığın hüküm sürdüğü yıllar.
Gıda sektöründe faaliyet gösteren Pietro Ferrero kakao yokluğu nedeniyle kolay ulaşabileceği fındıktan yararlanmayı düşünüyor.
1946 yılında Alba’da kurduğu imalathanesinde dünyada ilk kez çikolata yerine fındık kullanarak Nutella’nın ilk versiyonunu üretiyor.
TURİZM sektörünün büyük bir açmazda olduğu bir dönemde sessiz sedasız “sürdürülebilir turizm” ile ilgili çalışmalar yapan Anadolu Efes ekibiyle Malatya’yı ziyaret ettik.
Anadolu Grubu çatısı altındaki Anadolu Efes turizmle ilgili tam olarak ne yapıyor?
“Gelecek turizmde” sloganıyla BM Kalkınma Programı (UNDP) ve Kültür ve Turizm Bakanlığıyla birlikte 2007 yılından beri turizm adına yapılan projelere 20 bin ila 100 bin lira arası fon sağlıyor.
Kamu, STK, meslek kuruluşları, üniversitelerin işbirliğiyle bunların hayata geçmelerini sağlıyor.
Ama en önemlisi projeleri yakından izliyor.
Boğaziçi Üniversitesi’nde açılan “Sürdürülebilir Turizm” bölümü Anadolu Efes’in verilerine değerlendiriyor, projelerin sosyal etkisini ölçüyor.
Ev pansiyonculuğu, yerel lezzetlerin korunması, geleneksel mesleklerin canlandırılması derken Anadolu Efes’in “sürdürülebilir turizm” projeleri oluşturdukları modellerle yerel kalkınmanın da önünü açıyor.
Akdeniz’in en büyük limanı Barselona’nın yanı sıra portföyünde Lizbon, Malaga, Karadağ’ın Bar limanı (yeni adıyla Port Adria) olan GLİ, önümüzdeki perşembe günü turistlerin yeni gözdesi Dubrovnik kruvaziyer limanının, 1 Ekim tarihinde ise özelleştirilmesi biraz yılan hikâyesine dönen Venedik limanının ihalelerine hazırlanıyor.
İkisinin arasında ayrıca 25 Eylül tarihinde İtalya’nın bir başka gözde limanı Livorno için ön teklif verilecek.
GLİ’nin limanlarda düzenlediği maraton koşu nedeniyle Karadağ’da bir araya geldiğimiz GLİ Genel Müdürü Saygın Narin şirketin kısa sürede 4.2 milyon yolcuyla nasıl dünyanın bir en büyük kruvaziyer liman işletmecisine dönüştüğünü konuştuk.
Tabii bunda ortaklıkların önemli payı var.
FRANSIZ ORTAKLA HAVANA
AVRUPA bizim gibi günlerden beri Kobanili Kurdi ailesinin dramını konuşuyor.
Hepimizin gözleri önünde cereyan eden göçmenlerin trajedisiyle ilgili tartışmalarına şimdi ekonomistler de katıldı.
Fransız Le Monde Gazetesi’ndeki bir incelemeye göre, göçmenler sanıldığının aksine büyüme ve istihdam için tehdit değil aksine şans.
Şimdiye kadar hiçbir ekonomistin göç ile işsizlik arasında bir bağ olduğuna ilişkin bir kanıt ortaya koyamadığının altını çizen Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi CNRS ekonomisti Thibault Gajdos’a göre “bir bağ olması durumunda işgücü piyasasına olumlu bir etki” söz konusu.
Gajdos, göçmenleri ağırlamaya ayrılacak kamu bütçesinin Fransa gibi düşük büyümenin olduğu, borçlu bir ülke için bile önemsiz olduğu görüşünde.
“Bu harcamalar küçük rakamlar ve genç göçmenler işgücü piyasasına katılacak, kendi çocuklarının yaşam standartlarını yükseltmek isteyecek. Dolayısıyla para harcayarak ekonominin dinamizmine katılacak” diyor.
Bu görüş OECD’de uluslararası göçten sorumlu ekonomist Jean-Christophe Dumont tarafından da paylaşılıyor.
14. İSTANBUL BİENALİ'NİN TEMASI TUZLU SU
İŞ dünyasının büyük katkılarıyla İstanbul’da bir sanat şöleni başladı.
İlanları bizim mahalleye kadar gelen Sabancı Müzesi’ndeki Zero Sergisi’nden, Borusan Contemporary Müzesi’ndeki “Görünenin Ardında” Sergisine, sanat fuarı Artinternational’e kadar İstanbul’da sanatlı günler başladı.
Tabii tüm bu sanatsal faaliyetlerin tam göbeğinde ise
Gencer’den uzun süreden beri duyduğum projelerin ne olduğunu uzmanlarından öğrendim, dahası gözlerimle gördüm. Bunlardan biri Zeytin Çekirdekleri.
Yaklaşık 14 aylık geçmişi olan proje kapsamında Ayvalık’ın yirmiye yakın köyünde müziğe yatkın ve hevesli çocuklar tespit edilmiş. İstanbul, İzmir ve Balıkesir’den gelen gönüllü müzik öğretmenleri bu çocuklara aylardan beri keman ve çello öğretiyor. Projeyi hayata geçiren Ayvalıklı emekli bilgisayar mühendisi Gül Gürsoy Venezüela’nın ünlü El Sisteması’ndan esinlenmiş.
Kadıköy Belediyesi’nin daveti üzerine geçtiğimiz günlerde Kalamış Parkı’nda başlarında zeytin dallarıyla bir konser veren çocuklar sadece 8-11 yaşındaydı.
Gül Gürsoy’un tam bir “gönüllü seferberliğiyle” hayata geçirmeyi başardığı Zeytin Çekirdekleri projesiyle şimdiye kadar 600 çocuğa ulaşılmış.
Hedefte 5 bin çocuk var. Müzikle tanışan çocuklar sadece keman ve çello çalmıyorlar, aralarından bazıları koro eğitimi de alıyor.
Zeytin Çekirdekleri, Ayvalık’taki çeşitli etkinliklerde 12 konser vermiş.
Tabii bu genç müzisyenlerin en büyük şansı Ayvalık’ta müzikolog Profesör Dr. Filiz Ali’nin kurmuş olduğu “Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi”.
Bu ülkenin nüfusunun yüzde 12’si engelli.
Üstelik bu oran 2002 yılına dayanan bir istatistiki veri.
Bu oranın yüzde kaçının zihinsel engelli olduğu ise bilinmiyor.
Elimizde engellilerle ilgili yeni veri olmadığı gibi Dilek Sabancı’nın da işaret ettiği gibi engellilerin yaşamını kolaylaştıracak, onların evlerinden çıkmasını sağlayacak altyapı da son derece eksik.
“Olimpiyat Oyunları’nın İstanbul’a gelmemesinin en büyük nedeni Paralimpik Oyunlar için altyapının yeterli olmaması” diyor.
Dilek Sabancı, Kennedy ailesinin zihinsel engelli kız çocukları Rosemary Kennedy’nin anısına 1968 yılından beri düzenledikleri Özel Olimpiyatlar’ın Türkiye ayağının çalışmalarını sürdürüyor.
Özel Olimpiyatlar tüm dünyada 177 ülkede faaliyet gösteriyor ve 4.4 milyon özel sporcuya ulaşmış durumda.
Turizmde aylardan beri çalan alarm zillerinden söz ediyorum.
Avrupa’nın en düşük otel doluluk oranı, yılın ilk altı ayında 13,7 milyar dolardan 12,5 milyar dolara gerileyen turizm gelirleri derken çevremdeki pek çok turizmci neredeyse panikte.
Alarm zillerinde Rusya’dan gelen turist sayısındaki düşüş, Suriye iç savaşı, şiddeti giderek artan terör olaylarının payı var elbette ama turizm politikalarında hiç eksiğimiz yok mu?
Sorunun cevabı için Dünya Ekonomik Forumu’nun birkaç ay önce yayınlamış olduğu Seyahat ve Turizm Rekabet Endeksi’ne yeniden bir göz attım.