Paylaş
Gani Müjde’nin ‘Kahpe Bizans’ filminin ikincisi geliyor. İlkokul çağındaki çocukların kompozisyonlarında ‘Kahpe Bizans’ sözcüklerini kullandıklarına bizzat tanık oldum. Nedir bu bizdeki ‘Kahpe Bizans’ takıntısı?
- Türkçede ‘Bizans’ denince entrika, arkadan vuran gibi şeyler ilk akla geliyor. Bizans’a dair mevcut önyargıların altında yatan sebepler var tabii ki. Siyasi ve ideolojik yaklaşımlar nedeniyle Bizans, Yunan tarihinin bir parçası olarak görülmüş. Bu algı dahi başlı başına yanlış. Dışlanması değil bilinmesi gerekir; zira Bizans kültürel mirasımızın önemli bir parçası.
‘Kahpe Bizans’ gibi filmler sanırım Bizans ile barışmamıza daha çok engel, öyle değil mi?
- Gani Müjde ‘Kahpe Bizans’ın birincisini çevirdiğinde bir söyleşisini okumuştum. Bizanslıları kötü gösteren Malkoçoğlu, Kara Murat, Battal Gazi tarzı filmlerin temsil ettiği hamasi, aşırı milliyetçi ideolojiyi eleştirmek için bu filmi çektiğini söylemişti. Ancak ben bunun tersi etki yapacağını düşünüyorum. Bizans tarihi ve kültürü konusunda Türkiye’de bu kadar bilgisizlik ve önyargı mevcutken, ‘Kahpe Bizans’ gibi bir filmin tam aksine var olan önyargıları pekiştireceğine inanıyorum. Bir eğitimci olarak Bizans ile ilgili ciddi bilgi eksikliği olduğunu söyleyebilirim. Tarih kitaplarında İmparator Konstantin, Ayasofya ve Haçlı seferlerinin dışında Bizans ile ilgili dişe dokunur bir bilgi görmüyorum.
Günümüzde Panoramik 1453 Fetih Müzesi büyük ilgi çekerken sokaktaki insan ya da okul çağındaki çocuk neden Bizans’a ilgi duysun?
- Çünkü İstanbul’da günlük yaşamımızda bir sürü Bizans eseriyle karşı karşıyayız. Binalarıyla, sokak ağlarıyla ya da İstinye, Tarabya, Marmara, Üsküdar, Pendik gibi yer adlarıyla, İstanbul Bizans’tan miras aldığımız bir şehir. Kara ve deniz surları, Bozdoğan Kemeri, At Meydanı, müzeye veya camiye çevrilmiş Bizans kiliseleri ve daha pek çoklarından söz edebiliriz. Fakat sokaktaki insan belki çoğu kez bunların farkında bile değil. Öte yandan Bizans’ın devlet sistemiyle, vergi sistemiyle, saray törenleriyle Osmanlı İmparatorluğu’nu etkilemiş olduğu bilinen bir gerçek. Türk musikisi örneğin Bizans’ın makamlarından etkilenmiştir. Yeme-içme kültürümüz de öyle. Ayrıca Bizans, uzandığı topraklar üzerinde en fazla eseri Türkiye topraklarında bırakmış. Bizans’ın sadece entrikalardan ibaret olmadığını, dünya tarihine, Batı’ya damgasını vurmuş çok yönlü bir medeniyet olduğunu öğrencilerime anlatmaya çalışıyorum.
BİZANZ PARASI NOMİSMA ORTAÇAĞ’IN DOLARIYDI
Bizans’ın Batı medeniyetine katkısı nedir?
- En azından Batılılara çatalla yemek yemeyi öğrettiler. Venedik 11. yüzyılda gelin olarak gelen bir Bizans prensesi sayesinde çatalı öğreniyor. Daha önemlisi, Bizans’ın Roma’dan devralıp geliştirdiği hukuk sistemi ve kanunları, modern devletlerin hukuk sistemine temel oluşturmuş. Diplomasi alanında da önemli katkısından söz edebiliriz. İlginçtir ki Bizans savaş yerine diplomasiyi tercih eden bir devletti. Bizans sanatı da çok önemli. Uzun süre Batılı sanat uzmanları tarafından, üç boyutlu olmadığı için ilkel diye dışlanan Bizans figürleri esasında insanın iç dünyasını yansıtır. Son yıllarda Bizans tekstillerinden, ipeklerinden yola çıkarak ünlü modacılar defileler hazırlıyor. Chanel’in dört-beş yıl önce Paris-Bizans koleksiyonu büyük ilgi çekti.
‘Ortaçağda İstanbul’ kitabının yazarı Paul Magdalino önsözünde de şöyle diyor: “Dünyanın merkezinde yaşadıklarına ve yaşamaya değer başka bir yer olmadığına inanan Bizanslı Konstantinopolislilerin tavırları, Türkiye’nin geri kalanına ve dünyaya bakan modern İstanbullulara tanıdık gelebilir.” Ne diyorsunuz?
- Doğru... Bizans döneminde de, Osmanlı döneminde ve günümüzde de İstanbullu olmak tabii ki ayrıcalık. Bizans İstanbul’u diğer Ortaçağ şehirlerine kıyasla çok kalabalık, çok kozmopolit, çok zengin ve uluslararası şöhreti olan bir şehirdi. Avrupa’da henüz altın para kullanılmazken Bizans’ın altın para birimi (nomisma) Çin’e kadar kullanılan gözde bir paraydı. Ortaçağın dolarıydı. Bunun merkezinde de İstanbul vardı.
İstanbul Bizans’a tam 11 yüzyıl (330-1453) başkentlik yapmış ama Tarihi Yarımada’da sıklıkla Bizans kalıntılarının tahrip edildiğini, hatta üzerlerine inşaat dikildiğini okuyoruz. Bu şehri yönetenler neden bu kadar duyarsız?
- İşte bu noktada Türkiye’de ciddi bir ikiyüzlülük olduğuna inanıyorum. İçten içe Bizans’ı sevmiyoruz ama turizme büyük katkı sağladığı için Bizans’tan kalan eserlerimizle sözde övünüyoruz. “İstanbul dünya kenti” diyoruz, Bizans’ı dışlayarak nasıl bir dünya kenti olacaksınız? Oysa Bizans’a sahip çıkılmasından, düzgün korunmasından Türkiye kazanır.
İSTANBUL, BİZANS ÇALIŞMALARI İÇİN ÇEKİM MERKEZİ OLMALI
Japonya’dan tutun da Avustralya’ya kadar dünyanın her yerinde Bizans araştırmaları merkezleri var ama bugün Bizans çalışmaları dendiğinde akla ilk gelen üniversiteler ABD’de Harvard, İngiltere’de Oxford. 11 yüzyıl boyunca bu imparatorluğa başkentlik yapmış İstanbul’da başlı başına Bizans çalışmaları yürüten bir merkezin olmaması büyük eksiklikti. Boğaziçi Üniversitesi Bizans Çalışmaları Araştırma Merkezi bu eksikliği kapatmak için kuruldu. Koç Üniversitesi Geç Antik Çağ ve Bizans Araştırmaları Merkezi de öyle. Keşke bunlar gibi en az beş merkez olsa.
Paylaş