Nitekim veriler, 2016 yılında Türkiye’de acil servislere 110 milyon kez gidildiğini ve 11 milyon MR çekildiğini ortaya koyuyor.
Acil servise gitme ve MR çekilme sıklığında dünya şampiyonuyuz. Nedenini şöyle açıklamak mümkün:
Sağlık okuryazarlığında sınıfta kalmış durumdayız.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası’nın Avrupa Birliği tarafından finanse edilmiş “Avrupa Sağlık Okuryazarlığı Araştırmasını” temel alarak yaptığı saha çalışmasına göre, Türkiye’de 53 milyon yetişkin nüfusun 35 milyonu sağlıkla ilgili yetersiz ya da sorunlu bilgiye sahip. Toplumun yüzde 24.5 sağlıkla ilgili yetersiz, yüzde 40.1’ı bu alanda hayli sorunlu bilgiye sahip ki topladığınızda yüzde 64.6 gibi bir oran çıkıyor.
Bu yıl, Uzak Doğu’dan Çin, Tayland gibi ülkeler dahil 36 ülkenin katıldığı 7-10 Aralık tarihlerindeki fuarla eş zamanlı düzenlenen 3.Uluslararası Gastronomi Kongresi’nin konuşmacıları arasındaydım.
TÜRSAB Gastronomi Turizmi Komitesi Başkanı, İtaltur’un sahiplerinden Hande Arslanalp’ın gayretleriyle hayata geçen Gastronomi Kongresi’nde, ünlü şeflerin, gurmelerin, Müge Akgün, Aylin Öney Tan gibi yemek kültürü yazarları arasında ne işin vardı diye sorabilirsiniz?
Bilen bilir, yıllardır Türk Mutfağı’nın tanıtımına kafayı takmış durumdayım.
Ne yazık ki, yıllardır bu konuda bir arpa boyu yol almış değiliz.
Oysa “gastronomi deneyimi” için seyahat etmek dünyada giderek yayılan bir trend ve Türk Mutfağı yurt dışında ne kadar çok tanınır ise yeme-içmeye meraklı turisti ülkeye çekme şansımız o kadar fazla olur.
Araştırmalar “gastronomi” turistinin normal turistten yüzde 50 daha fazla para harcadığını ortaya koymuşken harekete geçmenin vakti gelmedi mi?
Bununla ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan gelen olumlu işaretler var.
Kasım ayı başında Ankara’daki
Yaklaşık bir ay önce New York Christie’s müzayede evinde Leonardo Da Vinci’nin “Salvator Mundi” tablosunun 450 milyon dolara satılmış olmasının başka bir açıklaması olabilir mi?
Tabloyu alan kişinin de Financial Times’ın dünkü haberine göre, Suudi Arabistan’ın pek tanınmayan prenslerinden Bader bin Abdullah bin Muhammed bin Farhan olduğunu söylesem?
Ve hatta bu kişinin Leonardo’yu, yolsuzluk operasyonu başlatan veliaht Prens Muhammed Bin Salman adına satın almış olduğunu eklesem?
Contemporary İstanbul’un (CI) 12 yıldan beri ana sponsoru olan Akbank’ın davetlisi olarak gezdiğimiz ziyaret Art Basel Miami Beach fuarında “sanatın gücünü” gördük, yaşadık.
Çin’den Latin Amerika ve Afrika’ya dünyanın farklı ülkelerinden 3 bine yakın galerinin, 100 binin üzerinde sanatseverin akın ettiği Miami’deki fuar “Sanat Dünyasının Olimpiyatları” diye tanımlanıyor.
Sanat fuarları arasında iş hacmi olarak en büyüğü.
IC Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli’nin tahminine göre, 2.5 ila 3 milyar dolarlık bir satışı söz konusu.
Bu yıl 7-17 Aralık tarihleri arasında, 16.’sı düzenlenen
Kuzey Amerika ve Avrupa’da otomotiv sektöründe yaygın bir uygulama olan “fabrika gezmeyi” Türkiye’de ilk kez çatısı altında yedi ayrı markayı üreten Tofaş hayata geçiriyor.
Bir otomotiv fabrikasında neler olup bittiğini merak mı ediyorsunuz?
Sembolik bir para karşılığında, haftanın belirli gün ve saatlerinde, Ar-Ge merkezi ve boya atölyesi dışında, bantlarından her gün 1500 araç çıkan Bursa’daki tesisi gezebilirsiniz.
20 kişilik gruplar halinde üretimde 1 saatlik turlar atabilirsiniz.
Tek koşul iş güvenliği nedeniyle turlara katılacak olanların 13 yaş üzerinde olmaları.
Tofaş CEO’su Cengiz Eroldu “Otomotivde sanayi turizmini başlattık” diyor.
Üretiminin yüzde 73’lük bölümünü 80 ülkeye ihraç eden, 1 milyon metrekarelik alana yayılmış fabrikayı turlamadan önce Cengiz Eroldu ve fabrika müdürü Erdal Şimşek ile sohbet ediyoruz.
ROBOT İSTİHDAMI ETKİLEMEDİ
40 yaşından sonra seramiğe başlayan Füreya, üzücü olayların eksik olmadığı hayatına yaratmak ve üretmek ile anlam katan bir öncüydü. Bir rol modeldi. Hem bir kadın sanatçı olarak, hem sanatın müzelere “hapsolmasına” karşı çıkan bir sanatçı olarak.
Nitekim bugün Manifaturacılar Çarşısı’nda, Harbiye’deki eski Ziraat Bankası ile eski Başak Sigorta’nın duvarlarında Füreya’nın dev seramik panolarını görebilirsiniz.
Akaretler, Sıraevler’de 18 Ocak tarihine kadar izleyebileceğiniz sergide, sanatçıyı, Ziraat Bankası’nın seramik panolarını bir iskele üzerinde yerleştirirken gösteren fotoğraf var. İşçilerle birlikte iskeleye tırmandığında Füreya 56 yaşında.
Füreya ile aynı okulun havasını teneffüs etmiş, yeğeni Sara Koral Aykar ile aynı okulun sıralarını paylaşmış, Harbiye’de atölyesinin olduğu apartmanın önünde defalarca geçmiş biri olarak da sergiyi yazmasam olmazdı.
Türkiye’nin önde gelen bir sanayi grubunun bu olağanüstü retrospektif sergiyle seramik sanatına verdiği değer ve desteği de yazmasam olmazdı.
ZEYNEP BODUR’UN KANATLARI ALTINDA
Kale Grubu’nun kuruluşunun 60. yıldönümü kutlamaları kapsamında, Füreya’nın 20. ölüm yıldönümünü anmak üzere düzenlenen retrospektif sergi Zeynep Bodur Okyay’ın kanatları altında hayata geçti bir anlamda. Kale Grubu Başkanı ve CEO’su Zeynep Bodur Okyay ile sergiyi konuşmak üzere buluştuğumuz öğle yemeğinde bakın ne diyor:
“Bu değerli sanatçımızı tüm yönleriyle yeni nesillere aktarmak, bu topraklardan çıkacak nice Füreya’lara ilham vermek, seramiği ve tasarımı kitlelerle buluşturmak en büyük amacımız”.
Biri Japonya’da diğeri Türkiye’de iki ilaç devinin lisans anlaşması 15 yıl öncesine dayanıyor.
2012 yılında ise yüzde 50 ortaklıkla Abdi İbrahim Otsuka şirketini kuruyorlar.
Kısaca AİO, Otsuka’nın yenilikçi ürünlerini Türkiye’deki tesislerinde üretiyor ve bunları Cezayir, Tunus ve Singapur’a ihraç ediyor.
AİO’nun 2017 yılı ciro beklentisi 51 milyon lira. 2023 hedefi ise 1 milyon 200 bin kutu ilaç üretmek ve ciroyu 130 milyon liraya yükseltmek.
Barut’un söylediğine göre, Japonlarla ortaklık Abdi İbrahim’e başka ortaklıkların kapısını açmış. Nitekim şirketin bugün Cezayir ve Kazakistan’taki ortaklıkları emin adımlarla büyüyor.
SEKTÖR KABUK DEĞİŞTİRİYOR
Dünyanın sayılı ilaç şirketleri arasında olan, 2016 yılında 4.5 milyar dolarlık ciroya sahip Otsuka “ilaç-cihaz” ikilisiyle bir ilke imza atmış durumda.
İlaç tabletinin içine kum tanesi boyutunda, sindirilebilir bir
KOÇ Üniversitesi’nin bu yıl ikincisi verdiği “Rahmi M. Koç Bilim Madalyası”, makroekonomik büyüme ve kalkınma, çalışma ekonomisi ve siyasi ekonomiye “çığır açan” katkıları nedeniyle MİT profesörlerinden Daron Acemoğlu’na verildi. Türkiye’de doğup büyüyen, liseden itibaren ekonomik büyümeyle sosyal ve siyasi faktörler arasındaki ilişkiyi araştırmaya başlayan Prof. Acemoğlu dünyanın sayılı ekonomistleri arasında.
Yoksulluk, eşitsizlik çalışmalarıyla 2015 Nobel Ekonomi ödülünün sahibi olan Angus Deaton’ın, “Tarihi modelleyecek kadar matematiği de iyi biliyor” dediği bir isim.
“Rahmi M. Koç Bilim Madalyası” nın ilki geçtiğimiz yıl aynı yerde, Rahmi Koç Müzesi’nde düzenlenen törende, Popular Science’ın “Dünyanın en parlak 10 bilim insanı” arasında gösterdiği, Kaliforniya Üniversitesi’nden 36 yaşındaki genç bilim insanı Prof. Dr. Aydoğan Özcan’a verilmişti.
AYDINLIK BİR DÜNYA İÇİN
Koç Üniversitesi Rektörü Umran İnan’ın dikkat çektiği gibi, madalya Türkiye’nin yetiştirdiği, yurtiçinde ya da dışında evrensel bilgi birikimine katkıda bulunmuş, 50 yaşını aşmamış bilim insanlarına veriliyor.
Vehbi Koç Vakfı
Pek çok ülkede bugün köşe yazılarını çocuklar “zapt etmiş” durumda.
“Ne yazayım” diye sorduğunda Efe’ye “çocuk haklarını, bizimle birlikte yaşayan mülteci çocukları, oyun oynamaya fırsat bulmadan evlendirilen kız yaşıtlarını yaz” dedim.
Yazmakla kalmadı, mülteci çocuklar için bir de harika proje geliştirdi: Eğitim Kardeşi
Tek kelimesine daha dokunmadan söz Efe’nin.
“Tüm insanların sahip olduğu bazı temel haklara, biz çocukların daha çok ihtiyacı var. Çünkü biz büyükler gibi savunamayabiliriz kendimizi.
Bence bunların başında beslenme, barınma ve eğitim hakkı gelir.
Dünya üzerindeki tüm çocuklar barınamazsa yaşayamaz, beslenmezse büyük bir insan olamaz, eğitim almazsa insanlarla iletişim kuramaz, iş sahibi olamaz ve hayatları boyunca zorlanırlar.
Barınma ve beslenme hakkı bizim en temel haklarımızdandır.