22 Temmuz 2011
KAGİDER’in, Dünya Bankası’yla yaklaşık iki yıldan beri üzerinde çalıştığı “Fırsat Eşitliği Modeli” nihayet uygulama aşamasında.
Önceki gün KAGİDER’in toplantısında Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick’in ağzından bu modelin ne olduğunu dinledik.
Kısaca FEM diye anılan model, şirketlerin işe alım, terfi, ücret politikaları vesaire gibi konularda kadın ve erkeklere eşit davranmaları için uygulanacak.
Zoellick örnek veriyor.
“İşe alma mülakatlarında kadınlara “evli misin” ya da “çocuk yapmayı planlıyor musun” gibi sorular ayrımcılığa girer. Biz kadın-erkek herkese eşit şartların uygulanmasını istiyoruz”.
Dünya Bankası’nın finansal desteğiyle, iş hayatında kadın-erkek eşitliğine yönelik çeşitli modeller 2003 yılından beri bazı Güney Amerika ülkelerinde
uygulanıyor.
Yazının Devamını Oku 19 Temmuz 2011
MAG (Mahalle Afet Gönüllüleri) 1999 Marmara Depremi’nden sonra kurulmuş.
Depremde yardım elini uzatan İsviçre Ekonomik İşbirliği Ofisinin desteğiyle kurulan MAG, deprem başta tüm afetlere karşı mahalle düzeyinde örgütlenmeyi hedefliyor.
2007 yılında vakfa dönüşen MAG Vakfı Yönetim Kurulu’nun Başkanı Vedat Kirişçi, Genel Sekreteri Dr. Elvan Cantekin.
Yönetim Kurulu’nda ise Kandilli Rasathanesi Başkanı Profesör Mustafa Erdik, Zorlu Holding’i temsilen Zorlu Enerji Grubu Başkanı Murat Sungur Bursa, Ezcacıbaşı’nı temsilen Cem Tanrıkılıcı gibi isimler var.
Geçen gece vakfın başkanı, genel sekreteri ve yukarıda saydığım isimlerle buluştuk.
Yazının Devamını Oku 15 Temmuz 2011
EN son verilere göre Türkiye’de internet kullanıcıları son 10 yılda yüzde 1750 artmış. Facebook kullanıcı sayısı açısından dünyada dördüncü sıradayız.
Sosyal ağlarda en çok vakit geçiren ülkeler sıralamasında ise beşinciyiz.
İnternet rekorlarına rağmen yazılımda bir varlık gösterdiğimiz söylenemez.
Türkiye’de 30 milyar dolarlık bilişim pazarının sadece küçük bir payı, yazılıma ait. Donanım, hizmet pazarının büyük bir bölümüne sahip.
Yüzde 60’lık pazar payıyla Türkiye’nin en büyük yazılım kuruluşu Logo Yazılım’ın CEO’su Ali Güven ile geçen gün yaptığımız sohbette “Neden Türkiye’den bir Microsoft, bir Facebook mücidi göremiyoruz” diye soruyorum.
Aslında aynı soruyu Ali Güven de soruyor.
“Facebook’un dünyadaki dördüncü kullanıcısı olan bir ülkeden bir Facebook ya da benzeri bir şey neden çıkmaz?”
Logo’dan önce uzun yıllar IBM’de çalışmış olan Ali Güven sorusunun yanıtını yine kendi veriyor.
YATIRIMCI RİSKLİ ALAN SEVMİYOR
“Bunun bana göre üç nedeni var” diyor.
Türk yatırımcı yazılım alanını riskli görüyor. Bill Gates’ten söz etmeye bayılıyor ama şimdi biri çıkıp “Bir fikrim var, bana 10 milyon dolar verir misin” diye sorsa anında geri çeviriyor. Enerji, inşaat gibi iyi para kazandıran sektörler varken yazılıma sıra gelmiyor.
· Çuvaldızı kendimize yani bilişim sektöründekilere batıralım. 2000’li yıllarda yatırımcılar önümüze sermaye koydular ama biz bir şey yapamadık. Google gibi bir şeyi önlerine koyamadık. İksir, Superonline gibi girişimler hüsranla sonuçlandı.
· Yabancı fonlar Türkiye’ye geldiklerinde teknoloji konusunda para arayan bilişim sektöründeki şirketlere gitmiyorlar. Yenilikçi, yaratıcı bilişim şirketleri kaynaklara ulaşamıyorlar.
Ali Güven’e göre, Türkiye’de Facebook türünden fikirleri olan sayısız genç insan var.
Dün Ali Güven ile sohbetimizi yazarken tesadüfen yeni kabinenin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün CNN’deydi.
DEVLET VE ÖZEL SEKTÖR KAYNAK AYIRIRSA
Ergün de Güven gibi Türkiye’de büyük bir potansiyel olduğuna inanıyor.
Bakan “tekno girişimcileri” nasıl desteklediklerini anlatırken “Bunların arasından bir değil birkaç Bill Gates çıkacak” diyor.
2009 yılında başlatılan program çerçevesinde devletin hen yıl desteklediği 100 “tekno girişimci” gencin sayısı 2011 yılında 300’ü, 2012 yılında ise 500’ü bulacak.
Nihat Ergün, bu gençlerin her birine fikirlerinin geliştirerek ticari bir ürüne dönüştürmeleri için 100 bin dolar verildiğini belirterek “İsterlerse bu parayı batırsınlar. Önemli olan onlara böyle bir imkânın sağlanması” diyor.
Gerçekten sevindirici bir gelişme.
Başka bir iyi gelişmenin haberini de Ali Güven veriyor.
“Bilişim sektöründe ‘Bir Fikrim Var’ yarışması açmaya hazırlanıyoruz. Bunun için bir havuz oluşturacağız. Logo bu iş için 1 milyon dolar ayırmaya hazır. Şirket olarak Türkiye’nin en büyük teknoparkına sahibiz. 11 bin metrekarelik parkımızı genç tekno girişimcilere açmaya hazırız” diyor.
Hem devlet, hem özel sektör teknoloji alanındaki fikirlere kaynak ayırmaya gönüllü olmaları önemli.
Logo’nun hizmetinden en fazla KOBİ’ler yararlanıyor
ALİ Güven Logo’nun 170 bin civarında müşterisi olduğunu söylüyor.
Bunların neredeyse yarısı Anadolu’da.
Logo’nun müşteri portföyünün büyük bir bölümünü KOBİ’lerin teşkil etmesi buradaki potansiyele işaret.
Logo son olarak “organik tarım”da faaliyet gösteren bir şirketin yazılım programını düzenlemiş.
Logo’dan yazılım programı isteyen sektörlerin başında inşaat geliyor.
Daha sonra gıda, kimya, tekstil, maden ve altıncı sırada otomotiv.
Cirosunun yüzde 34’ünü AR-GE ayıran Logo şimdilerde, henüz dünyada pek yaygın olmayan “Bulut Bilişim” teknolojisine hazırlanıyor.
Ali Güven’in bu teknolojiyle ilgili anlattıklarından benim anladığım şu:
İhtiyaç duyduğunuz bilgiler, veriler sizin bilgisayarınızda değil uzaklarda başka bilgisayarlarda tutuluyor.
Dolayısıyla artık bilgisayarınızın teknik özelliklerinin önemi kalmıyor.
“Bulut Bilişim” bana şimdi biraz karmaşık gelse de önümüzdeki dönemlerde bu kavramdan sık söz edileceğine eminim.
Yazının Devamını Oku 12 Temmuz 2011
PİYASALARIN dünkü sıcak konusu yine cari açıktı. Merkez Bankası’nın son verileriyle cari açık neredeyse 70 milyar dolara dayanmış.
Cari açığın en büyük suçlusu ithal enerjiye ödediğimiz milyarlarca dolar.
61. hükümetin ekonomi programında, cari açığı düşürmek ve enerji bağımlılığını azaltmak için yenilenebilir enerji ve nükleer enerjiye ağırlık verileceği açıklanmış durumda.
Yenilenebilir enerjiye diyeceğim yok.
EPDK’nın önceki gün, güneş enerjisinin yol haritasını açıklamış olmasını sevinçle karşılıyorum.
Nükleere gelince bir dakika...
Karşı olduğumu dost, düşman duymuştur sanırım.
Enerjinin cari açığa yükünü azaltmanın bir üçüncü yolu var.
Yerli enerji kaynağımız kömürü kullanmak.
Biliyoruz ki, kömür karbon emisyonu açısından sakıncalı.
“Temiz enerji” olmadığı için sabıkalı.
Ne ki teknolojideki son gelişmelerle kömürün çevreye zararını azaltmak günümüzde pekâla mümkün.
Kömürün içindeki kükürt gibi zararlı maddeleri ayrıştıran “Akışkan Yatak” teknolojisini bugün ABD, Fransa, Almanya, Japonya gibi ülkelerin yanı sıra Hindistan, Meksika gibi gelişmekte olan ülkeler de kullanıyor.
ELEKTRİK ÜRETİMİNDE KÖMÜRÜN PAYI
Bu bilgileri bana uzun yıllardan beri kömür madenleri işleten Soma Grubu’nun kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Alp Gürkan veriyor.
Devlet bursuyla 1960’lı yıllarda Cenevre’de jeoloji öğrenimini gören Gürkan tam anlamıyla bir “kömür profesörü”.
“Türkiye’nin büyüyen enerji gereksinimini göz önüne alarak elimizdekileri de kullanmak zorundayız” diyor.
Gürkan’ın verdiği bilgiye göre, dünyada 1 trilyon ton kömür rezervi var.
Yıllık üretim ise 6.5 milyar ton.
Dünyadaki örneklere bakınca elektrik üretiminde kömürün payının hayli yüksek olduğunu görüyoruz.
Polonya elektriğinin yüzde 93’ünü, Çin ve Avustralya yüzde 79’unu, Yunanistan yüzde 64’ünü, ABD ve Almanya ise yüzde 51’ini kömürden elde ediyor.
Peki Türkiye’de durum ne?
Alp Gürkan’ın verilerine göre, taş ve linyit kömür rezervimiz 13 milyar ton civarında.
ÖZ KAYNAKLARA SIRT MI ÇEVİRDİK?
Elektrik Üretim A.Ş.’nin geçtiğimiz haziran ayında yaptığı açıklamana göre, Türkiye geçen yıl 211 milyar kilovat saat elektrik üretmiş.
Bunun yüzde 18.4 yerli kömürden, yüzde 6.9’u ithal kömürden sağlanmış.
Yani kaba bir hesapla elektriğimizin yüzde 25’i kömürden.
Yukarıda verdiğim oranlarla karşılaştırdığınızda Türkiye’nin kömürüne pek rağbet etmediği ortaya çıkıyor.
Oysa 1980’lerde doğal gaz devreye girmeden önce Türkiye elektrik üretiminin yüzde 35’ini kömürden elde ediyormuş.
Cari açığımızın en büyük nedeni olan doğalgaz devreye girince kömürün payı giderek azalmış.
Alp Gürkan diyor ki:
“2023 yılındaki 500 milyar dolarlık ihracat hedefi için 650 milyar kilovat saat tüketilmesi gerek. Bunun için elimizdeki öz kaynakları maksimum düzeyde kullanmak şart.”
“Akışkan Yatak” teknolojisiyle bugün 10-12 kömür santralının kurulabileceğini söylüyor.
Ayrıca kömür madeninden çıkan ve grizu patlamalarına neden olan metan gazını da enerjiye dönüştürmek mümkün.
Nitekim bazı ülkeler bunu yapıyor.
“Peki madenlerin güvenliği” diyecek oluyorum.
Gürkan, Soma’daki madenlerinden örnek vererek “Almanya’dan aldığımız sensörlü sistem son derece güvenli. Ayrıca 110 maden mühendisinden 30’ü güvenlik sisteminde çalışıyor”.
Demek ki Türkiye’de yaşanan çoğu maden kazası önlenebilirmiş.
Yazık.
Avustralya’nın cesur kadın başbakanı
AVUSTRALYA’nın ilk kadın başbakanı Julia Gillard, tarihi bir adım atarak 2012’den itibaren karbon vergisi alacaklarını açıkladı.
Koalisyon hükümetinin başındaki Gillard kararını açıklar açıklamaz kömür sanayi ve havacılık başta iş dünyasını karşısına aldı.
Ancak geçen yıl başbakanlık koltuğuna oturan Julia Gillard kararlı.
Avustralya’da çevreyi kirleten en büyük 500 işletmesine uygulanacak karbon vergisinin küresel ısınmanın hızını keseceğine ve ülkenin mercan kayalıkları gibi doğal hazinelerini koruyacağına inanıyor.
Kadın duyarlılığı diyeceğim bazıları kızacak yine.
Ama Avustralya’nın kişi başı karbon emisyonuyla dünyayı en fazla kirleten ülkelerin başını çekiyor olması şimdiye kadar bir erkek başbakanının vicdanını sızlatmış mı?
Muhalefetteki muhafâzakar partinin de şiddetle karşı çıktığı plana göre, önümüzdeki temmuz ayından itibaren 500 işletme her ton karbon emisyonu için 24.74 dolar ödeyecek.
Karbon vergisi nedeniyle Avustralya’da 2012 yılından itibaren hayat pahalılığının yüzde 0.7 oranında artacağı hesaplanmış.
Ancak hükümetin gündeminde karbon vergisine karşı hem halkı, hem sanayiciyi zarara uğratmamak için bir önlem paketi var.
Yazının Devamını Oku 1 Temmuz 2011
NEDENSE çevremde Marmaray ile Avrasya Tüneli’ni birbirine karıştıran çok sayıda insana rastlıyorum.
İstanbul’u ne kadar sevsek de pek azımız şehrin geleceğine yönelik projelerle ilgili.
Marmaray, Avrupa ile Asya’yı birbirine bağlayan raylı sistem.
Marmaray’ın 1 kilometre kuzeyinden ise araçların denizaltından iki kıta arasında yolculuk yapmasını sağlayacak Avrasya Tüneli yer alıyor.
Esas konumuz Avrasya Tüneli.
2015 yılında hizmete girmesi planlanan 5.4 kilometrelik iki katlı tünelin inşaatını Yapı Merkezi ile Koreli ortakların kurdukları ATAŞ Şirketi ( Avrasya Tüneli İşletme İnşaat ve Yatırım AŞ) yap-işlet-devret modeliyle üstlenmiş durumda.
Avrasya Tüneli
Yazının Devamını Oku 29 Haziran 2011
İNGİLTERE eski Başbakanı Tony Blair’in eşi ve kadın hakları savunucusu avukat Cherie Blair Vodafone Vakfı’nın davetlisi olarak İstanbul’da.
Önceki gece Four Seasons Oteli’nde, teknolojinin kadın girişimcilere nasıl fayda sağladığı konusundaki konuşmasından önce Cherie Blair ile Doğan Holding ve Doğan Yayın Holding Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın evinde buluştuk.
Yalçındağ ile Cherie Blair’in dostukları, her ikisinin de Milano Expo 2015 Danışma Kurulu üyesi olmalarından kaynaklanıyor.
Yalçındağ’ın verdiği bilgiye göre, başkanlığını eski Milano Belediye Başkanı Letizia Moratti’nin yaptığı Expo 2015 Danışma Kurulu’nun 15 üyesinin tümü kadın.
Listeye göz attım gerçekten müthiş isimler.
Hepsi kendi alanlarında iddialı.
Cherie Blair
Yazının Devamını Oku