Oya Eczacıbaşı’nın söylediğine göre, bununla 2012 yılında 40 bin gence daha ulaşılacak.
Gala Modern artık bir gelenek haline geldi.
Bu yıl “destek yarışı” için geceye özel olarak eser hazırlayan sanatçıları sayıyorum:
Taner Ceylan, Şükran Moral, Azade Köker, İnci Eviner, Ramazan Bayrakoğlu, Seçkin Pirim, Seyhun Topuz ve Ebru Uygun.
Ve tabii sahnede her zaman olduğu gibi Rafi Portakal.
Kamuoyu nezdinde riskleri ya da avantajları yeterince tartışmadan, Ruslarla anlaşmanın tam olarak neleri kapsadığını bilmeden “Bindik bir Alamete, Gidiyoruz Kıyamete” durumuyla karşı karşıyayız.
Dolayısıyla hafta başında duyurulan Ekonomi ve Dış politika Araştırmalar Merkezi EDAM’ın, “Nükleer Enerjiye Geçişte Türkiye Modeli” Raporu tam zamanında geldi.
Rapor, EDAM Başkanı Sinan Ülgen koordinatörlüğünde, Boğaziçi Üniversitesi’nden Profesör Dr. İlhan Or ve Doç. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, Sabancı Üniversitesi’nden Doç. Dr. İzak Atiyas ve İstanbul Aydın Üniversitesi’nden Profesör Dr. Hasan Saygın tarafından kaleme alındı.
Bir akşam yemeğinde, 200 sayfalık bu değerli çalışmaya imza atanlara kulak verdik.
Türkiye’nin karbon emisyonları endişe verici bir boyutta.
Durban’da devam eden İklim Değişikliği Konferansı’ndan gelen haberlere göre, Türkiye adına iklim müzakerelerini yürüten Mithat Rende’nin açıklamaları karbon emisyonlarında ödün verilmeyeceğini gösteriyor.
Oysa tavan yapmış emisyonlarımızı düşürmek konusunda yapacak çok şey var.
Yeter ki çevrenizdeki vizyoner işadamlarına kulak verin.
Birol’un mesajları ilk kez bu kadar karamsar.
Dünyanın “enerji iştahı” giderek artarken, küresel ısınma ürkütücü boyutlara ulaşıyor.
Ekonomik kriz nedeniyle küresel ısınma, enerji verimliliği hükümetlerin gündeminden aşağıya kaymış durumda.
Herkes can derdine düşmüş.
Birol diyor ki:
“Küresel ısınma trendini tersine çevirmenin tek yolu ısınmayı 2 dereceyle sınırlandırma. 2017 yılına kadar bu konuda bir şey yapabilirsek ne âlâ. Yoksa tren kaçacak”.
Buyurun felaket senaryosuna.
Çünkü 2017’den sonra gerekli önlemler alınmadığı takdirde mevcut enerji santralleri, fabrikalar, binalar, arabaların saldıkları karbon emisyonları manevra alanı bırakmayacak.
Yine tüm galerileri dilediğim gibi gezdiğimi iddia edemem.
Yerli ve yabancı 90 galerisindeki 3 bin sanat eser arasında gönlüm kime kaydı derseniz Doğulu sanatçılara derim.
Japon, İranlı ve Pakistanlı sanatçılar favorilerim.
Merkezi Basel’de olan Jan Kossen galerisinde gördüğüm Pakistanlı Tazeen Qayyum’un minyatür sanatından etkilenmiş olan eserinde aklım kaldı.
Gaziantepli sevgili dostum, yerel Sabah gazetesinin sahibi Aykut Tuzcu, Zeugma’nın önemini ilk fark eden kişilerden biri. 2000’de Birecik Barajı’nın suları altında kalmadan önce ortaya çıkarılan Zeugma antik şehrinin dünyada tanınması için az şey yapmamıştı.
Dönemin The New York Times İstanbul temsilcisini Gaziantep’e davet ederek Zeugma’ya dikkat çekmeyi başarmıştı.
Hewlett-Packard’ın ikinci nesil ortaklarından, arkeoloji meraklısı David Packard, The New York Times’taki Zeugma makalesini okuyunca etkilenmiş ve kazılar için 5 milyon dolar vermişti. Packard Vakfı için çalışan İtalyan restorasyon uzmanlarını da Gaziantep’e göndermişti.
O günlerde Zeugma’ya gönül vermiş bendeniz ortalıkta görünmeyi pek sevmeyen David Packard’a telefonla ulaşmayı başarmıştım.
10 yıllık bir dönem için Zeugma antik şehrindeki kazılar, mozaiklerin restorasyonu, müze inşaatı ve araştırma merkezi için 100 milyon dolar daha vermeyi önermişti Packard.
Anlamadığım nedenlerden ötürü Gaziantep, Packard’ın bu önerisini geri çevirmişti. Bugün Zeugma Mozaik Müzesi’nde göreceğiniz mozaiklerin pek çoğunda Packard Vakfı restorasyon uzmanlarının da emeği var.