Birol’un felaket senaryosu

ULUSLAR-ARASI Enerji Ajansı’nın baş ekonomisti Dr. Fatih Birol dün TÜSİAD’ın davetlisi olarak “Dünya Enerji Görünümü” Raporunu sundu.

Birol’un mesajları ilk kez bu kadar karamsar.


Dünyanın “enerji iştahı” giderek artarken, küresel ısınma ürkütücü boyutlara ulaşıyor.


Ekonomik kriz nedeniyle küresel ısınma, enerji verimliliği hükümetlerin gündeminden aşağıya kaymış durumda.


Herkes can derdine düşmüş.


Birol
diyor ki:


“Küresel ısınma trendini tersine çevirmenin tek yolu ısınmayı 2 dereceyle sınırlandırma. 2017 yılına kadar bu konuda bir şey yapabilirsek ne âlâ. Yoksa tren kaçacak”.

Buyurun felaket senaryosuna.


Çünkü 2017’den sonra gerekli önlemler alınmadığı takdirde mevcut enerji santralleri, fabrikalar, binalar, arabaların saldıkları karbon emisyonları manevra alanı bırakmayacak.


Kimin umurunda?


Dünyanın enerji ihtiyacı 25 yılda yüzde 60 artacak.


Bunun yüzde 90’ı OECD dışı ülkelerden kaynaklanıyor.

 

DOĞALGAZIN ALTIN ÇAĞI

 

2035 itibariyle Çin, 2. büyük tüketici ABD’den yüzde 70 daha çok enerji tüketecek ama kişi başı düşen enerji tüketimi ABD’nin yarısından daha az.

Çin’in ve ABD’nin enerji hırsları insanlığın sonunu hazırlayacak gibi geliyor bana.


Peki önümüzdeki yıllarda bu “enerji iştahı” hangi kaynaklardan karşılanacak?


Birol
’a göre, 2035 yılına kadar doğal gaz küresel enerji kaynakları içinde oranını arttıran tek fosil yakıt olacak.


“Doğalgaz altın çağına giriyor”
diyor Birol.


Doğalgaz kaynakları çeşitlenecek; örneğin Avustralya’nın önümüzdeki yıllarda en az Katar kadar doğalgaz üretmesi bekleniyor.


Doğalgazın
bol olması Türkiye için bir şans olabilir Uluslararası Enerji Ajansı’nın baş ekonomistine göre.


Enerji kaynaklarına devam ediyorum.


Kömürle
ilgili şaşırtıcı bir haber var.


21. yüzyılın ilk 10 yılında dünyadaki enerji yarışının galibi olmuş.


19.yüzyıl sanayi devriminden beri dimdik ayakta bir enerji kaynağı.

 

PETROLDE DENGELER DEĞİŞİYOR

 

Petrole gelince 2015 yılına gelince dünyadaki dengelerde önemli değişiklik olacak.

ABD’nin petrol ithalatı düşecek.


Bunun iki nedeni var.

 

Obama Hükümeti kamyon ve arabaların verimlilik standartlarını yükseltmiş.


İkinci neden ise ABD’nin yerli petrol kaynaklarına yönelecek olması.


ABD’
nin petrol ithalatı düşerken, AB ve Çin’in ithalatı yükselecek.


Petrol
dengelerini değiştirecek bir neden Arap Baharı’yla ilgili.


Arap Baharı
, Kuzey Afrika ve Ortadoğuda 2035 yılına kadar 100 milyar doları bulması gereken yatırımları etkileyebilir.

Yatırım azalırsa üretim düşer ki bu da fiyatlarda artışı tetikler.


Fatih Birol
’a göre, bu durumda varil fiyatının 150 dolara fırlaması mümkün.

 

NÜKLEERDE SORU İŞARETLERİ

 

Dün sabah TÜSİAD’ın toplantısına katılan Enerji Bakanı Taner Yıldız bir kez daha vurguladı.

Türkiye nükleerde ısrarlı ve biri Akdeniz ve diğeri Karadeniz olmak üzere iki nükleer santral yapılacak.


Mersin
, Akkuyu nükleer santrali için Ruslarla anlaşmaya varıldı, Sinop için görüşmeler devam ediyor.


Oysa biliyoruz ki Türkiye nükleer istemiyor.


Geçtiğimiz nisan ayında A&G Araştırma Şirketi’nin Greenpeace adına yaptırmış olduğu araştırma halkımızın yüzde 64’ünün “nükleere hayır” dediğini ortaya koymuştu.


Fatih Birol
’a göre, Fukuşima’dan sonra nükleer tüm dünyada daha çok tartışılıyor.


Almanya, İsviçre
bu enerjiden tamamıyla vazgeçerken, elektriğinin neredeyse dörtte üçünü nükleerden sağlayan Fransa’da büyük tartışmalar sürüyor.

Birol “Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi en hararetli konu nükleer. Fransa nükleerden vazgeçmenin maliyetini tartışıyor” diyor.

Fransa’daki tartışmaları bende basından izliyorum.


Hemen hemen her yayın organında, her gün nükleer mevzu var.


Türkiye
’de ise nükleer opsiyonun bırakın referanduma sunulması kim doğru dürüst tartışıyor?

 

GELECEK YENİLENEBİLİR ENERJİDE

 

Uluslararası Enerji Ajansı nükleerden vazgeçmenin (gelişmiş ülkelerden söz ediyoruz. Çin, Brezilya, Hindistan programa devam ediyorlar) bedelini sorgulamış.

Buna göre, enerji arz güvenliği, karbon emisyonu ve maliyetlere etkisi olumsuz.

Fatih Birol’a göre, doğalgaz kadar yenilenebilir enerji de yükselişe geçecek.


“Gelecek yenilenebilir enerjide”
dedi mi bilmiyorum ama izninizle ben söylüyorum.


Ancak yenilenebilir de kaygılar “sübvansiyon” konusunda yoğunlaşıyor.

Malum ekonomik krizde hükümetler yenilenebilir enerjiye sübvansiyonları “kırpma” trendine girmiş durumda.


Dünyada bu enerji kaynağına sübvansiyon 66 milyar doları bulmuş.


2035
’te bunun 250 milyar dolara ulaşması gerekiyor.


Uluslararası Enerji Ajansı
’nın hazırladığı tabloya bakarsanız sübvansiyonda en büyük artış ABD’den geliyor.


Çin
ile en fazla enerjiyi tüketen ABD için artı puan.

Boyner: 7,5 milyar liralık enerji tasarruf potansiyeli var

Haberin Devamı

TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, dünkü açılış konuşmasında en çok karbon emisyonlarına ve enerji verimliliğine dikkat çekiyor. Boyner’in verdiği rakamlar çarpıcı.

Türkiye’nin 1990 ile 2009 yılları arasındaki karbon emisyonlarının toplamı yüzde 97.6 oranında  artış göstermiş durumda.

Buradaki en önemli pay yüzde 75 ile enerjide.

Yani Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın önemle vurguladığı gibi, Türkiye çevre konusunda hassas davranacak ve yeşile duyarlılıkta geri kalmayacak ise “temiz enerjiye” yönelmek zorunda.

Yenilenebilir enerjinin Türkiye’deki yüzde 10’luk payının mutlaka daha yukarı çekilmesi gerekiyor.

TÜSİAD’ın talebi, karbon emisyonlarının Türkiye’nin rekabet gücünü ve büyüme hedefini etkilemeyecek şekilde azaltılması.

Boyner’in söylediği gibi, enerji verimliliği emisyonları azaltmanın bir yolu.

Bu konuda ise Türkiye’nin yapacak çok şeyi var.

Enerji Bakanlığı’nın verilerine göre, bina sektöründe yüzde 30, sanayi sektöründe yüzde 20 ve ulaşım sektöründe yüzde 15 olmak üzere dört Keban Barajı inşa edebilecek yaklaşık 7.5 milyar lira değerinde enerji tasarruf potansiyeli bulunuyor.

Yazarın Tüm Yazıları