Türkiye ise daha bugünden yüzde 70 oranını yakalamış durumda.
Yani “şehirleşme” ve dolayısıyla “Akıllı Şehir” kavramı bizim önemli meselemiz.
İstanbul’da dün başlayan ve bugün devam eden “Dünya Akıllı Şehirler Zirvesi”ne büyük bir hevesle gittim.
ABD ve Avrupa’da yerleşik bir kavram olan “Akıllı Şehir”e bir açıklık getireyim.
Hatta emprime ustalığında dünyanın sayılı firmaları arasında.
1938 yılından beri ipek üzerine emprime yaptığını düşünürseniz bunda şaşacak bir şey yok.
Vitali Hakko’nun Bursa’ya gidip bizzat ipek kozalarını seçtiği günlerden Çin’den ham ipeğin satın alındığı günlere geldik.
Emprime tekniği de çok gelişti ama bu beraberinde boya baskıyı sabitleme, ipeği yumuşatma gibi işlemlerde daha fazla su, elektrik ve kimyasal kullanımını getirdi.
2008 yılı gibi bir gıda krizi kapıda.
Konuyla ilgili yazan Ali Ekber Yıldırım’a göre, hükümet “kuraklık bizi etkilemez” dese de geçtiğimiz günlerde direkt bununla bağlantılı 3 tane kararname yayınlamış durumda.
Peki, iklim değişikliğinin sonucu kuraklık, susuzluk, kaynakların azalması gibi şeylere özel sektörün bakışı nedir?
Çeşitli markalarıyla her gün 2 milyar kişiye ulaşan, 46,5 milyar euroluk cironun yüzde 40’ını gelişmekte olan ülkelerde gerçekleştiren Unilever birkaç yıl önce “Sürdürülebilir Yaşam Planı” ilan etmişti.
Gizleyecek değilim.
Elbette gönlüm kadın girişimcilerden yana.
Ancak bugün hiç kendi mesleği olmadığı halde iki yılda gastronomi dünyasına kendini kabul ettirmeyi başarmış bir “erkek girişimciden” söz edeceğim.
Butterfly markasını, genç yaşta kaybettiği ortağı Leyla Akçağlılar ile birlikte yaratmış olan Ebru İpekçi ile Akmerkez’deki dükkanının önünde karşılaştık geçenlerde.
Ebru İpekçe banka kökenli.
Chase Manhattan Bankası’nda çalıştığı yıllarda kendisi gibi yeme içmeye meraklı Leyla Akçağlılar ile birlikte “Ne Yiyelim” kitabını çıkartıyor.
Yıl 1997 ve arkasından ikinci kitap “Nerede, Nasıl Yiyelim” geliyor.
Her yıl Rusya, İran ve Azerbaycan’dan 40 milyar metreküp doğalgaz ithal ediyoruz.
Hal böyleyken petrol ve doğalgazda “yeni oyuncuları” takibe almamız doğal.
3.2 trilyon metreküplük bir doğalgaz rezervinin üzerinde oturduğu tahmin edilen Irak, bu rezervin bir kısmının bulunduğu Kuzey Irak sözünü ettiğim “yeni oyuncular”.Tabii bölgedeki enerji şirketleriyle birlikte.
2002 yılından beri Kuzey Irak’ta varlık gösteren Genel Enerji geçtiğimiz günlerde bölgedeki en önemli gaz sahası olan Miran’da hissesini yüzde 51’e çıkardı.
Geçen gün, ağustos 2002 tarihli bir yazı elime geçti.
O dönem Almanya’daki Türkiye Araştırmalar Merkezi Direktörü Profesör Faruk Şen “2010 yılında AB üyesiyiz” iddiasında bulunmuş.
Aradan 10 yıl geçmiş AB üyeliği konusunda bir milim ilerleme olmadığı gibi, Şen’in bugün başında olduğu TAVAK’ın (Türkiye Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı) araştırması şu gerçeği ortaya koydu:
Günün birinde Avrupa Birliği’ne üye olacağımıza inananların oranı yüzde 17.
İnanılmaz bir oran.
AB ile müzakerelere başlama kararının alındığı 2004 yılında bu oran yüzde 78 idi.
TAVAK’ın bir yıl önce yaptığı araştırmada ise oran yüzde 35’te kalmıştı.
Esasında aradan 13 yıl geçip de hayatımızda temelde bir şey değişmediği için depremle ilgili hiçbir yazı geç sayılmaz.
Beş gün önceki gazetelerde belki okudunuz.
Depremde kızını kaybeden Firdevs Akgül 13 yıldan beri prefabrik evde yaşıyor.
Kendi evi beş katlı bir evin altında kalan Akgül betonarme binaya girmeye korkuyor.
Deprem sonrası yapılan yeni binalara güvenmiyor ve geriye kalan evladımı ve eşimi kaybederim diye kaygılanıyor.
“1999 depreminden iş yapma şeklimizi tamamiyle değiştirdik” diyen biriyle tanıştım geçen gün.
40 yıllık bir geçmişi olan Akşan Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Melih Şimşek.