Katılıyorum.
Ama nasıl?
Mahmur kampı uluslararası bir mülteci kampı niteliğinde 11 bin vatandaşımız yaşıyor orada.
Tabii bu insanlar turist olarak gitmediler.
Türkiye’de hayatlarını sürdürecek objektif koşullar kalmadığı için göç ettiler. PKK da bu göçü teşvik etti. Ama yerinden yurdundan memnun olan hangi insan, çoluk çocuğunu, yaşlısını gencini sırtına vurur, dağları aşarak bir bilinmeze doğru yola çıkar?
Türkiye’nin yakılan köyleri, faili meçhulleri ile 1990’lı yıllarındaki koşulları, devlet ve PKK şiddeti arasında sıkışıp kalan insanları anayurtlarını terk etmeye zorladı.
Kimisi ülkenin batısına göç etti midyeci, garson, inşaat işçisi, işportacı oldu, kimisi de Irak’ın kuzeyine kaçarak PKK’nın kitle temelini oluşturdu.
Mahmur kampında yaşayan insanların geri dönüşünü sağlamak, bu nedenle Türkiye açısından çok önemli.
Sürprizler, ani tırmanışlar, beklenmedik fırsatlar, habersiz bastıran çöküntüler birbirini izleyecek. Bugüne kadar olduğu gibi.
Hiçbir konu tek başına ele alınamayacak. Gerçeği anlamak için ona kuyrukları değen yüzlerce unsuru da hesaba katmak gerekecek.
Rusya Başbakanı Putin Perşembe günü Türkiye’ye yapacağı bir günlük ziyaretin perde arkasını araştırırken bunları düşündüm.
Önce ziyaret tarihini belirlemenin kolay olmadığını söyleyeyim.
Putin’in koşulları vardı.
Nükleer santral ihalesi sonuçlandırılmadan Rusya Başbakanı’nın Türkiye’ye gelmeyeceği duyurulmuştu.
Türkiye de, ihaleye katılan Rus firmalarının fiyat kırmasını istiyordu.
Sürece henüz son nokta konmadı. Ama herhalde taşlar yerine oturmaya başladı ki Putin de Türkiye’ye gelmeye karar verdi.
Hayır. Mülteci kamplarının kapatılmasının da koşulları var.
Kuzey Irak’ta, Musul yakınlarındaki Mahmur kampında yaşayan 11 bin küsur kişinin PKK etkisinde olduğu bir gerçek. Zaten kampın kapatılması konusu açılınca bile, bunun mümkün olmayacağına dair ilk itiraz PKK çevrelerinden geliyor.
Orada yaşayanların bir düzen kurduğu ve geri dönmelerinin çok zor olacağı söyleniyor. Biliyorum. Ama işte mesele de burada. On küsur yıl önce yerlerini yurtlarını terk edip yollara düşenleri anavatanlarının artık yaşanabilir bir yer olduğuna inandırmakta.
Onları ikna etmeden gerçekleşecek hangi açılım kalıcı barışın garantisi olabilir, düşünemiyorum.
Birleşmiş Milletler, Mahmur kampındaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kürtleri mülteci olarak kabul ediyor.
Kampın kuruluşu Türkiye, Irak ve BM arasında üçlü bir anlaşmaya dayanıyor. Kapatılması da bu yüzden yine anlaşma ile mümkün.
Bunun ne anlama geldiğini Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği yetkililerine sordum.
Birleşmiş Milletler, mülteci kamplarında düzenleyici konumunda. Geri dönüşlerdeki ilkelerin yerine getirilip getirilmediğini izlemek de sorumlulukları arasında. Kampların kapatılması için BM’nin de katılacağı bir geri dönüş anlaşması gerekiyor.
“Aa Bozcaada’ya mı?”
Telefondaki o üç beş saniyelik sessizlik bir hikayeyi anlatmaya yetti.
Kendi adandan başını çıkartamadıkça leb demeden leblebiyi anlamıyorsun. Konuşamıyorsun, anlaşamıyorsun, kendi gerçeğine saplanıp kalıyor, hayatı birlikte değiştiremiyorsun.
Hayır tabii ki Bozcaada’ya gitmiyorlardı. İmralı’ya gideceklerdi, Abdullah Öcalan ile görüşmeye. Ama önceden buluşsak çok iyi olurdu. Zaten bir türlü denk getirememiştik. Hemen akşamüzeri Abdullah Öcalan’ın avukatlarının Halkın Hukuk Bürosu temsilcileriyle buluştuk.
İyi ki de konuşmuşuz. Bir arada yaşama niyetinin, Anadolu’daki kader ortaklığının ne kadar derin bir duygu olduğunu bir daha gördüm.
Her şey Mayıs ayında başlamıştı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Kürt sorunu ile ilgili önemli gelişmeler olacağını söylediği günlerde.
Abdullah Öcalan Türkiye’deki aydınların Kürt meselesinin çözümü konusunda ne düşündüklerini merak ediyordu. Avukatlarından Türk aydınların nabzını tutmalarını istedi. Görüşmeler böyle başladı. Öyle yol haritası açıklamak gibi bir düşünce yoktu.
Zaten medyada yer alan tahmini yol haritaları da Öcalan’ı şaşırtıyordu. “Müneccim mi bunlar” bile dedirtiyordu.
Dolayısıyla, Kürt liderlerle iş bitirme dönemi de kapanıyor.
Artık orada yüksek sesli bir muhalefet de var.
Goran yani Değişim hareketinin aldığı sonuç henüz belli değil. Oylar bir de Bağdat’ta sayıldıktan sonra sonuç belli olacak. 111 sandalyeli parlamentoya 15 ya da 20 temsilci sokmaları bile Irak Kürdistan’ının siyaset sahnesini değiştirmeye yeter.
Bazılarına göre Değişim hareketi bölgede bir turuncu devrimi ateşleyebilir.
Onu bilemem ama sonuçlar açıklandığında Değişim listesi beklediğini bulamazsa İran manzaralarına tanık olabiliriz.
Barzani’nin petrol yasası ve Kerkük gibi hâlâ çözümlenmeyen sorunlar karşısındaki dik başlı tutumuna karşı Değişim Hareketi’nin, Washington için alternatif olanağı yarattığını dikkate alırsak önümüzdeki günlerde bölgede hareketliliğin artacağını söylemek mümkün.
* * *
ALTERNATİFLER arttıkça ve Irak Kürdistan’ında otokratik yönetim zayıfladıkça Türkiye’nin Kürt meselesini Kuzey Irak üzerinden çözme çabalarının sonuç vermeyeceği daha iyi görülüyor.
La Montagne des Singes yani Maymunlar Dağı’na on gün önce Fransa’dayken gittim. 1969 yılında kurulan büyük parkta soyu tükenmekte olan bir maymun türünün (macaques des Barbarie) dünyasının ortasında buldum kendimi. O parkta yetiştirildikten sonra yeniden doğgal ortamlarına yollanıyorlarmış. Hem koruma amaçlı park hem de bilim insanlarına gözlem yapma olanağı veren kocaman bir laboratuvar.
Ben de kendi gözlemlerimi yaptım.
Adını, anavatanları Cezayir ve Fas’ın Berberi bölgelerinden alan maymunlar için elimize patlamış mısır alırken uyarıldık. “Mısırları cebinize koymayın, görürlerse oraya uzanmaya çalışırlar. Mısırı avcunuzda tutun. Dolu avcunuzu göğsünüzün üzerinde koyun. Diğeri ile mısırları teker teker maymunlara uzatın oradan alırlar” dediler.
Bilmediğimiz bir dünyada beklenmedik durumlarla karşılaşmanın endişesi ile yola çıktık. Yol boyu bankların üzerinde irili ufaklı ve fakat çok düşünceli maymunlar oturuyordu.
Cesaretimi toplayıp, avcumdaki patlamış mısırı göz göze geldiğim bir tanesine uzattım.
Ağırbaşlı bir eda ile elini uzatıp aldı. İlk kez elime maymun eli değdi. Doğanın düzenindeki yerimi hissettim. Sevecenliğini fark ettim.
Mısırı aldıktan sonra aramızdaki bütün ilişki bitti. Ben artık yoktum.
Zaten insanların bacakları arasında dolaşmalarına rağmen, sadece insanlarla değil kendi aralarında da görülmez sınırlarını iyi çizmişlerdi.
PKK’nın Barzani’yi işaret etmesi önemli. Örgüte yakın olan El-Hal Partisi’nin ittifaklarla oluşturduğu El Umut adlı listenin seçimlere girmesi engellendi.
PKK Irak’ta bazı üyelerinin de parlamentoya girmesini sağlayacak listenin yasaklanmasından sonra acaba neden Barzani’ye destek verdi?
Irak Kürdistan Yönetimi bölgesindeki son siyasi gelişmelere yakından bakınca bu seçimin nedeni anlaşılıyor.
Barzani ve PKK’nın Kürt milliyetçisi çizgileri bu desteği gerektiriyor.
YENİ HEYECAN