Ferai Tınç

Haber cinayet, gazeteci kiralık katil

13 Eylül 2009
ÇÜRÜME kolay fark edilmez. Bizde de öyle oldu.<br><br>Süreç kimine göre olgunlaşma, kimine göre değişimin habercisi olarak değerlendirildi.

Son günlerde Doğan grubuna karşı başlatılan operasyona gerekçe bulmak için kıvranan meslektaşlarımı gördükçe mesleğimizde çürümenin boyutunu anlıyorum. 

Ben polemikçi bir gazeteci değilim. Sevmiyorum, beceremiyorum.

Ama ilk kez bir meslektaşımın yazdıklarına isim vererek dikkat çekmek istiyorum.

İsim veriyorum çünkü o önemli bir görevden yeni ayrıldı.

Akif Beki. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın eski basın danışmanı.

11 Eylül tarihli Radikal Gazetesi’nde Medya Efeleri’nin Raconu başlıklı bir yazısı yayınlandı.

Astronomik ceza miktarlarıyla Doğan yayın grubunu bitirme girişimini, “uçuk para cezasını bir defa çok abartılı buluyorum” dedikten sonra yazdıklarından bunun kendisi için şaşırtıcı olmadığını anlıyoruz.

Çünkü Beki, Aydın Doğan’ın çevresinde yer alanlar yüzünden bu duruma gelmesinin kaçınılmaz olduğunu düşünüyor

Yazının Devamını Oku

Felakete boyun eğmemek için basın özgürlüğü

11 Eylül 2009
AMERİKA’yı vuran Katrina kasırgası sırasında aynı sokaktaki evlerin bazıları sulara kapılıp gitmiş bazıları ayakta kalmıştı. Resmi ağızlarından yapılan ilk açıklamalar, “takdir-i ilahi” diyordu.

Kader kimilerini felakete terk etmiş, kimilerini esirgemişti.

Bazı gazeteciler bu açıklama ile yetinmediler.

Araştırdılar. Karşılarına ilginç bir gerçek çıktı.

Yıkılmayan evlerin yapım tarihi diğerlerine göre daha eskiydi.

Öyleyse yeni yapılan evler neden yıkılmıştı?

Onu da araştırdılar.

Evlerin inşasından hemen önce, eyalet meclisinde inşaat koşullarıyla ilgili bazı düzenlemeler yapılmıştı. 

Eski yasalardaki koşullar yumuşatılmış,  inşaat firmalarına kolaylıklar getirilmişti. 

Yazının Devamını Oku

Talat’ın alternatiflerinin içi dolu mu?

7 Eylül 2009
FAZLA zaman kalmadı. Kıbrıs görüşmelerinde aralık ayına kadar bir ilerleme sağlanamazsa süreç tavsar. Nisan ayında KKTC’de başkanlık seçimleri var. Devlet Başkanı Mehmet Ali Talat bu kez geçen sefer olduğu kadar alternatifsiz değil.

“Alternatif”lerden söz etmeye başlaması boşuna mı? 

Annan Planı sonrasında izlediği sakin tavrın aksine Talat son zamanlarda daha sert açıklamalar yapıyor.

Kıbrıslı Türklerin alternatifleri olduğu açıklamasını da bu çerçevede değerlendiriyorum.

Yoksa, KKTC’nin bağımsız bir devlet olarak tanınmak için harekete geçmesi ihtimalini de kapsayan alternatif  “b”, “c” planları bulunduğunu sanmıyorum.

Ama uluslararası konjonktürün alternatiflere yeşil ışık yakma ihtimali güçleniyor. 

Daha da açık söylemek gerekirse, Kürt meselesini çözmekte kararlı adımlar atan, Ermenistan ile yakınlaşmayı sağlam bir temele dayandırmayı başaran, ruhban okulu sorunundan vakıflar meselesine kadar Türkiye’deki azınlıkların dertlerine derman bulan Türkiye’nin artık Kıbrıs’ta bir “b” planına uluslararası platformda destek de bulabileceğini düşünüyorum. 

* * *

2004’ün üzerinden çok sular geçti.

Yazının Devamını Oku

Bağların kahkahası çavuş

6 Eylül 2009
BAĞBOZUMU başladı. Bozcaada’da üç bin yıllık tatları sofralarımıza taşıyan üzümler toplanıyor. Bir kısmı sofralara, daha büyük kısmı ise şarap fabrikalarına gidiyor.

Sabahın erken saatlerinde ya da güneş batarken bir bağa girerseniz yaprakları arasından başını uzatmış kırmızı, mor, sarı, yeşil ve güz rengi salkımları doğanın size eliyle uzattığı hissine kapılırsınız.

Görüntüsü gibi tatları da şahane hediyeler.  

Doktorların atası Hipokrat, sağlık için çok yemeyin öğüdünü verdikten sonra, az yemek için baharatları ve otları öneriyor. Çünkü esas olan tattır diyor.

Dün Bağbozumu festivali başladı Ada’da, Belediye Başkanı Mustafa Mutay bu yıl endişeli. Bağcılar da.

Eğer önlem alınmazsa Bozcaada’nın tarihi üzümü Çavuş’u, birkaç yıla kadar unutacağız.

Sarı, binbir çiçek rayihalı, tatlı, ince kabuklu, güneş yüzlü çavuş, siyah üzüme yenik düşmek üzere.

Siyah üzümün sağlığa yararları konusunda o kadar çok yazılıp çiziliyormuş ki, bağcıların çarşıdaki üzüm sergilerine yaklaşanlar, sadece siyah üzüme iltifat ediyor çavuşun yüzüne bile bakmıyorlarmış.

Oysa çocukluğumda anımsıyorum evlerde üzüm yemek için çavuş üzümünün piyasaya çıkması beklenirdi. İstanbul damak tadının vazgeçilmezi,  Marmara-Ege sofra kültürünün ayrıcalıklı yaz misafiriydi.

Yazının Devamını Oku

Diaspora yakınlaşma telaşında

4 Eylül 2009
AKP Hükümeti’ni Deniz Feneri gibi ciddi bir davanın izlenmesini engellemek için basına uyguladığı ağır baskılar başta, demokrasinin kriterlerini karşılamaktan çok uzak gördüğüm halde, Kürt açılımı ve Ermenistan ile yakınlaşma konusundaki ısrarı noktalarında destekliyorum.

Bu açılımların ayrıntıları tartışılabilir, nitekim ben de her fırsatta tartışıyorum.

Ama çözüm bekleyen bu konularda adım atılsın da nasıl olursa olsun diye düşündüğümü samimiyetle itiraf etmek istiyorum.

Evet süreç istendiği sonucu vermeyebilir, tıkanabilir ama daha sonra yeniden başlamak istendiğinde son kalan yerden yola devam edilir. 

Bazı korkular aşılmış, sivrilikler törpülenmiş olur.     

Bugüne kadar ne yazık ki hükümetler, boğuştuğumuz sorunlardan ülkeyi kurtarmak için riske girmeyi göze alamadılar.

Ne olur o zamanki hükümetlerin baskılara kahramanca göğüs gerdiğini söylemeyin.

Bir ülkede iç savaş riski taşıyan bir sorunun üzerine gitmek mi daha fazla cesaret ister yoksa gitmemek mi?

Ya da soykırım iddiası ile beslenen zengin ve yaygın Ermeni diyasporasının etkisini kıracak adımlar atmakta ısrar etmek mi daha zor, yoksa bütün suçu karşıya atıp, elini taşın altına sokmadan sorunu gelecek nesillerin sırtına yüklemek mi?  

Yazının Devamını Oku

Irak-Suriye krizi ve Suriyeli PKK’lılar

31 Ağustos 2009
DIŞİŞLERİ Bakanı Prof. Ahmet Davutoğlu bugün Irak ve Suriye’ye gidiyor.

İki ülke arasındaki ilişkiler, özellikle Bağdat’ta Dışişleri ve Maliye Bakanlığı’na karşı girişilen ve 101 kişinin ölümüne neden olan bombalı eylemden sonra kopma noktasına geldi.

Irak, patlamanın arkasında eski Baasçıların ve El Kaide’nin olduğunu ileri sürdü ve Suriye’den, olaya karıştığı iddia edilen Muhammed Yunus ve Sultan Farhan’ı istedi.

İlişkiler o kadar gerildi ki karşılıklı olarak Büyükelçiler geri çağrıldılar.

Türkiye, Irak ile şu anda iyi ilişkiler içinde olan bir komşu. Neredeyse tek komşu diyebilirim.

Bunun da nedenleri var tabii. Irak’ta istikrarsızlığın sürmesi, sadece enerji konularında değil, PKK ile ilgili olarak da Türkiye’yi etkileyen sorunların sürmesi anlamına gelir.

Irak, Türkiye’deki Kürt açılımını destekleyici biçimde siyasi etkinlik gösterebilmesi için PKK konusunda verdiği sözleri tutabilmelidir. PKK’yı denetleyebilmesi ve onun gerek kuzeyde gerek de Bağdat’ta iktidarları tehdit edecek ittifaklar içine girmesini engelleyebilmesi için Irak’ta belirli bir istikrarın hüküm sürmesi şart. 

Bu yüzden Irak’ın Suriye ile ilişkilerinin düzgün olması Türkiye açısından da çok önemli.

* * *  

Yazının Devamını Oku

Berlusconi, basın özgürlüğü ve Rus mafyası

30 Ağustos 2009
BERLUSCONİ düğmeye bastı. Ülkede bağımsız gazetecilikte ısrar eden az sayıda gazete arasında en prestijlilerinden olan La Repubblica’yı batırmak için harekete geçti.

Başbakanın avukatları, üç gün önce La Repubblica’ya 1 milyon euroluk tazminat davası açtılar. 

Gazete, Berlusconi’nin ayyuka çıkan aşk skandallarıyla ilgili olarak hazırladığı on soruya yanıt istediği için böyle bir ceza ile karşı karşıya. Berlusconi’nin avukatları, haremindeki fotoğrafları yayınlayan Avrupa gazetelerine de davalar açmaya başladı. Avrupa gazeteleri  iki günden beri La Repubblica’yı desteklemek için  mesajlar yayınlıyorlar. Fransız Liberation Gazetesi, La Repubblica’nın hazırladığı 10 soruyu yayınlama kararı aldı.

Gazete’nin Genel Yayın Yönetmeni Laurent Joffrin, “Bu büyük tazminat talebi, eleştiri ve ifade özgürlüğüne karşı kabul edilemez bir saldırıdır. Bunun Berlusconi’den gelmesi beni şaşırtmadı, ama bu Avrupa açısından rahatsız edici bir durumdur?Bir başbakan sorulara yanıt vermek zorundadır. Berlusconi’nin yöntemleri bana Putin’i anımsatıyor. Putin fazladan gazetecileri öldürüyor da” diyor.

Le Monde’un Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Yves Threard’a göre ise,  “Bir başbakanın herhangi bir gazeteye karşı olması kötü bir haberdir. Adı da skandaldır.”

İngiliz The Guardian’ın Genel Yayın Yönetmen Alan Rusbridger de yaptığı açıklamada,  “Bağımsız yayın organlarının görevi siyasetçilere rahatsız edici sorular sormaktır. Repubblica Gazetesi’ne yapılan, İtalyan Başbakanı’na doğrudan ya da dolaylı yoldan bağlı olmayan medya kuruluşlarını susturma ya da korkutma girişimidir” diyor ve “Bütün dünya madyasının bu haberi büyük bir dikkatle takip etmesi” çağrısında bulunuyor.

Alman Die Zeit’ın Genel yayın Yönetmeni Giovanni di Lorenzo, bu olayın “demokrasinin tehlikede olduğunu gösteren bir işaret” olduğunu söylüyor. Die Welt köşe yazarı Clemens Vergin’ göre Berlusconi büyük bir hata yaptı.  “Bu, özgür basının rolünü anlamadığını gösteriyor.”

Le Point, Courrier İnternational gibi etkili dergilerin yayın yönetmenlerinin yanı sıra,  basın özgürlüğünün yanında yer alan ve dün sabah itibariyle 50 bin’e ulaşan imza kampanyası da devam ediyor.

* * *

Yazının Devamını Oku

İfade özgürlüğü dışındaki bütün sınırlar sizin

28 Ağustos 2009
“HER konuyu tartışabilme özgürlüğünün, devletin varlığını riske sokacak, ülkeyi kutuplaşmaya, ayrışmaya ve çatışma ortamına sokacak konuları içermemesi gerektiğine inanır.”

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un açıklamasında yer alan bu cümle, demokrasinin vazgeçilmez değerleri arasında özenle korunması gereken ifade özgürlüğü alanına silahlı kuvvetlerin müdahale etmekte sakınca görmediğini gösteriyor.

Toplumun taleplerini, düşünce ve endişelerini en geniş özgürlük ortamı içinde ifade etmesi gereken bu süreçte böyle bir müdahale doğru değil. 

Silahların bırakılmasını, şiddetin durmasını istiyorsak bu tartışma her kesimi kapsayacak bir ifade özgürlüğü ortamı içinde sürmeli.

Ancak bu ortam içinde çatışmalardan medet umanlar ve bu süreçte kendi güvenliklerinden başka hiçbir şey düşünmeyen savaş ağaları ile yaşamlarının normalleşmesi için çözüm isteyenler arasında ayrım çizgileri oluşabilir.

* * *

PKK’nın Irak’tan yaptığı açıklamaları çeşitli yayın organlarından izliyorum. Açılım tartışması başlar başlamaz bu sürecin tehlikeli olduğunu vurgulayan birçok açıklama okudum.

Gençleri dağa davet çağrıları yapıldı.

Bunların tartışma masasına gelebileceği bir ifade özgürlüğü ortamı olmazsa, bu çağrıların çözüm sürecini torpillemekten başka işe yaramadığı nasıl anlatılacak?

Yazının Devamını Oku